Ozanlar diyarı Kırşehir’den merhabalar sevgili dostlar. 2017 yılı Şubat ayının ikinci haftasında, Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü bünyesinde hizmet veren Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Mesleki Birliği (GESAM)’ın Türkiye’nin çeşitli bölgelerde açtığı sergilerin 62.’sini Kapodokya bölgesinde yer alan Kırşehir’de açmak üzere Gardaşlar Diyarı Sivas’tan karayoluyla Kırşehir’e hareket ettim.
Anadolu bozkırlarının ortasında yer alan Kırşehir, Ahilik felsefesinin doğup yayıldığı tarihî bir şehrimiz. Şehir, uçsuz bucaksız kırlarda yer aldığı için şehre “Kır Şehri” denilmiş, zamanla da bu söyleyiş Kırşehir’e dönüşmüştür. Günümüzde bile halkın birçoğu Kır Şehri demeyi sürdürmektedir.
Serginin açılışına saatler kala kentin meydanına kısa bir gezi yaptık. İlk durağımız Cacabey Gökbilim Medresesi oldu. Sivas’taki Buruciye, Gökmedrese ve Çifteminareli medreseler gibi Cacabey Medresesi de II. Gıyadeseddin Keyhüsrev zamanında yaptırılmıştır. Camii, kesme taş ve moloz taştan; minaresi ise sırlı tuğladan yaptırılmıştır. Bir rasathane ve medrese olarak yaptırılan eser, daha sonraları cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bizanslılarla yapılan bir savaşta şehit düşen Cacabey’in Türbesi de medresenin hemen yanındadır. Namaz vaktine yakın gittiğimiz camide bir de cenaze namazı kılınmak üzereydi. Meydanda atlı Atatürk heykeli karşımıza çıkıyor ve fotoğraflarını çekiyoruz.
Türk edebiyatının duayenlerinden Âşık Paşa’nın memleketi Kırşehir sokaklarında, ayakkabı boyacıları, dükkânlar, tarihî eserler bolca objektifimize takıldı.
Kırşehir’de doğup yaşamış Âşık Paşa (1272-1333), Türk edebiyatında Türkçeciliği ile öne çıkan değerli bir şairimizdir. Türkçeden çok Arapça ve Farsçaya değer verilen bir dönemde yazdığı eserlerle bu anlayışa tepki göstermiştir. Anadolu’nun Türkleştirilmesinde etkin rol oynayan Âşık Paşa’nın mezarı üzerine türbe yapılmış. Kırşehir’e yolunuz düştüğü zaman âşık Paşa Türbesi ziyaret edebileceğiniz önemli bir mekândır.
Kırşehir’e yolunuz düştüğü zaman ziyaret edebileceğiniz tarihî mekânlardan biri de 1482 yılında, Ahilik Teşkilatının kurucusu Ahî Evran (1171-1261) adına yaptırılan cami ve türbesidir. Ahî Evran’ın türbesine cami içindeki merdivenle çıkılmaktadır. Ahî Evran, 1 Nisan 1261 tarihinde Moğollar tarafından kılıçlarla parçalanarak öldürülmüş, Ahilik teşkilatına mensup olanlar Anadolu’yu terk etmeyerek mücadelelerini devam ettirmişlerdir. Ahî Evran’ın kurduğu Ahilik günümüzdeki esnaf odalarının da temeli olarak bilinmektedir. Anadolu ve Rumeli’nin Türkleşmesinde çok önemli rol üstlenmiştir.
Kırşehir’in önemli tarihî eserlerinden olan Ahî Evran Cami ve Türbesi ile Cacabey Medresesi’nin 2014 yılında UNESCO Geçici Kültürel Miras Listesi’ne alındığını öğreniyoruz.
Serginin yapılacağı yerin hemen yanında yer alan Kırşehir Arkeoloji Müzesi de görülmeye değer doğrusu. Eski eserlerin korunması ve sergilenmesi amacıyla açılan müzede, Tunç Çağı’ndan günümüze kadar yer alan eserleri görebilirsiniz. Özellikle Roma dönemine ait heykellere hayran oldum. Arkeoloji Müzesi, M.Ö 3. binde başlayan uygarlık tarihine ait eserlerden; çanak çömlek, Kaman Kalehöyük’ten mühürlere, mutfak eşyalarından ziynet eşyalarına, Hititlilerden kalma eserlerden, Selçuklulardan kalma sandukalara kadar çok zengin bir müze. Müzenin üst katında silahlar, kılıçlar, Ahilik geleneğine ait eserler, el dokuması kilim ve halılar, yöresel giysileriyle dokuma tezgâhının başında kilim dokuyan genç kız, makatın başında yün eğiren nene, yer sofrasında bakır tepside yemek yiyen ana oğul ilgimizi çekiyor. Müzenin bahçesindeki fıçılar, Selçuklu dönemi sandukalar ve mezar taşları objektifime takılanlardandı.
GESAM Kırşehir Sergisi’nin açılışını Kırşehir Vali Yardımcısı Hicabi Aytemur, GESAM koordinatörü Nezih Demirtepe, İl Kültür ve Turizm Müdür Vekili Yıldız Erarslan ve idari amirler gerçekleştirdiler. Sergi esnasında sanata düşkün gençlerle sohbetler ettik, yerel televizyonla röportaj yaptım. Açılışa ilginin yoğun oluşu bizi bir hayli memnun etti.
Sergiden sonra arkadaşlarla birlikte yemek için Kırşehir yemekleri de yapan bir lokantada soluk aldık. Kırşehir İskender kebabı ve lahmacun yedik. Kırşehir, kaplıcalarıyla da meşhur bir şehrimiz. Kalacağımız otelin kaplıcasına girerek günün yorgunluğunu atmaya çalıştık. 40 derece suyuyla romatizma, felç, cilt, böbrek, kadın hastalıkları birçok derde derman olan kaplıca gayet güzeldi ve bizi dinlendirdi.
Sabah kahvaltısından sonra şehir turuna çıktık. Tarihî Kale Alaaddin Camii’ne gittik. Cami kapalı olduğu için kazı alanlarını ve şehri fotoğrafladım. Ziyaretlerimiz kapsamında Savcılı Huzurevi ve Yaşlı Bakım Evi’ni ziyaret ettik. Büyüklerimizin ellerini öptük; ağlayanlarla ağladık, gülenlerle güldük. Huzurevi sakinlerinin heyecanları objektiflerimizden kaçmadı. Huzurevinde sevgili arkadaşlarımın bana sürpriz doğum günü yapmaları beni çok duygulandırdı. Benim için oldukça hüzünlü ve ağlamaklı bir doğum günüydü. Bu ziyareti ve doğum gününü gerçekleştiren Fahri Demir, Can Akın ve Nezih Demirtepe beyler ile Demet Adalı ve Fatma Nazan Özsaka hanımlar başta olmak üzere emeği geçen bütün arkadaşlarıma ve huzurevi sakinlerine teşekkürler ediyorum. Zaman zaman arada bir huzurevlerini, sevgi evlerini ziyaret etmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Bu duygu patlamasının ardından dondurucu bir havada Kalehöyük Arkeoloji Müzesi’ne doğru yola çıktık. Japon Kültürel Miras Koruma Projesi kapsamında açık ve kapalı geniş bir alanı kapsayan sergi salonları, kütüphane, sinevizyon, laboratuar, kafe, depo vs bulunmakta. Botanik Bahçesi görülmeye değer. Japon balıklarının yüzdüğü donmamış göl ve yanında aşırı soğuktan donmuş göl, hoş bir tezat oluşturuyor. Bu mekâna kiraz ağaçlarının açtığı mevsimde gelmek isterdim. Müze içerisindeki eserler Ortaçağ’dan eski Tunç Çağı’na kadar uzanıyordu. Mühürler, içki kapları, çanak çömlek, ağırlıklar, ziynet eşyaları, fosiller, kil tabletler, kemik, taş ve pişmiş topraktan yapılmış eserler gibi nice eserlerle doluydu. Umarım ki bu eserler, gün yüzüne yüce devletimizin sıkı kontrolleri altında çıkartılıyordur. Ülkemizin paha biçilemez değerdeki tarihî eserlerinin ülkemizde kalması ve korunması en büyük dileğimdir.
Müze gezimizin ardından Şereflikoçhisar ile Kırşehir arasında yer alan ve Türkiye’nin ilk barajlarından olan Hirfanlı Barajı’na doğru yola çıktık. Baraj, elektrik üretmek ve taşkınlardan korunmak amacıyla yapılmış. Barajı değişik açılardan fotoğrafladıktan sonra açlığımızı gidermek için yemek yiyeceğimiz bir mekâna geldik.
Yemekten sonra Türkiye’nin tuz ihtiyacının %40’ını karşılayan Tuz Gölü’ne doğru yola çıktık. İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan ve Van Gölü’nden sonra ikinci büyük gölümüz olan Tuz Gölü’nü gün batımında fotoğraflama imkânımız oldu. Aşırı soğuk ve fırtınaya rağmen Tuz Gölü gezimiz muhteşemdi.
Kırşehir gezimiz, çok güzel anılar ve bilgiler biriktirerek sona erdi. Bu gezimizde başta Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş olmak üzere pek çok değerli ozan ve şairler yetiştirmiş olan Kırşehir’in Türk kültürüne, tarihine ve edebiyatına ne denli büyük katkılar sunduğunu yerinde bir daha gördüm. Arkadaşlarımız kendi şehirlerine hareket ederken ben de Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş’tan Bozlaklar dinleyerek Sivas ellerine doğru yol aldım.
Avrasya Eğitimciler Derneği Başkanımız rahmetli Bahattin Ergezer’i de yad etmeden olmaz. Ömrünü büyük bir davaya adamış olan Bahattin Başkan’ımın ruhu şad, mekanı cennet olsun.Kendisi Kırşehir’liydi ve Kırşehir aşığıydı.Kırşehir’de yaptırdığı hayratı Öğretmenler Çeşmesi’nden de söz etmek gerekir. Ülkücü hareketin ileri gelenlerinden olan Bahattin Başkanımızın 18 Haziran 2020’de yayınladığı güzel şiiri ile noktayı koymak istiyorum.
Ellerim tutmaz ayağım gitmez
Yine de nefsimin isteği bitmez
Acizim sırrına aklım yetmez
Yetse de hoş yetmese de hoş
Ne yari saracak kolum kaldı
Ne başını koyacak göğsüm kaldı
Seni benden beni senden aldı
Gelsen de hoş, gelmesen de hoş
Ben kimim diye kubaran insan
Bir parça et kemik değil misin?
Doymak bilmedi kibirli nefsin
Doysa da hoş ,doymasa da hoş
Kırmışsan seni çok seven yari
İstesen de dönemezsin geri
Hayırla an sevgiyle hatırla bari
Hatırlasa da hoş ansa da hoş
Ay oğul sırtını dönme dostuna
Kötülük yapma kimseye kastına
Zaar girmiş kurdun postuna
Ulusa da hoş, havlasa da hoş
Ne yapsan yanına kalmaz kar
Gezdim acılarla diyar diyar
Sevdamı alıp götüren rüzgâr
Esse de hoş, esmese de hoş
Eksik etmez Allah rahmetini
Bilirsen dostun kıymetini
Dünyada bulmuşsan cennetini
Ecel gelse de hoş gelmese de hoş
Gönlüm gül ağacına sarılı kaldı
Dikenleri batsa da hoş, batmasa da
Ömrümün çoğu gitti azı kaldı
Kalsa da hoş, kalmasa da hoş
Mehmed’im yorma artık kendini
Melekler yaksın kalbinde kandili
Gönlünün sultanın işlediği mendili
Sallasa da hoş sallamasa da hoş