Epey uzun bir aradan sonra Merhaba Dostlar! Bugünkü durağımız Balkanlar.14. yy. İkinci yarısında Rumeli'ye adım atan ecdadımız XX.yy. başlarına kadar hüküm sürdüler. Biz de ecdadımızın izlerini sürmek için Avrasya Eğitimciler Derneği'nin düzenlediği bu geziye katıldık.
İlk durağımız Yunanistan. Sabahın çok erken saatlerinde Kavala ‘ya vardık. Hem kahvaltımızı yapmak hem de Kavala'nın güzel bademli kurabiyelerinden almak için mola verdik. Moladan sonra 16.yy. ortasında Kanuni Sultan Süleyman'ın sadrazamlarından Pargalı İbrahim Paşa tarafından yaptırılan su kemerlerinin altından geçerek, eski Kavala'ya geldik. Limandan itibaren koruyucumuz köpeklerle beraber Kaleye doğru yola çıktık. Limandan Kaleye çıkan yolun aşağısında Aziz Nikolas Kilisesi nam-ı diğer Pargalı İbrahim Paşa Camii ve Külliyesi karşımıza çıktı.16.yy. ilk yarısında yaptırılan camiinin minaresini kesmişler saat ve çan kulesi yapmışlar. Altına da resim yapmışlar. Dikkatli bir göz camii olduğunu hemen anlar. İmarethaneden yukarı doğru çıkarken duvarlardaki ağlayan göz resimleri dikkatlerden kaçmıyor. Yol boyunca kendimi Anadolu’nun bir mahallesindeymişim gibi hissettim. Çok erken saatlerde olduğu için hava serindi ve herkes hala uyuyordu. Balkonlardaki sardunyalar, çicekler bize özgü kapılar, pencereler, vs.. Sarı boyalı Osmanlıdan kalma boyaları dökülmüş, terkedilmiş ama dimdik ayakta muazzam bina içimi acıttı. Kavala'yı terkedişimizi anlatıyor sanki.
Osmanlı'ya baş kaldırdığı için olacak Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın heykelini dikip, doğduğu evi müze yapmışlar. Hemen yanında da denize nazır kilise ve çicekler...Kaleden Ege Denizi'ni ve limanı martılar eşliğinde fotoğrafladım.
Şimdiki durağımız Selanik .Aya Dimitros Katedrali'ne geldik.4.asırda yapılmış Unesco Kültür Mirası listesine alınmış. Aziz Dimotros'un anısına Roma Hamam kalıntılarının üzerine yapılmış. Mermerden Boynuzlu Koç kabartmasını çok beğendim.
Aynı cadde üzerindeki Selanik Konsolosluğu'nun bahçesinde bulunan ulu önder Atatürk'ün evine doğru yola çıktık.20 yaşlarında ikisi kız biri erkek olan gençlerin duygulanarak ağlaması; Ulu Önderin Türkiye Cumhuriyetini gençlere niçin emanet ettiğinin kanıtıydı sanki. Biz Türklerin oldukça rağbet ettiği Atatürk Evi'nin mutfağında Mustafa Kemal'in askeri okul öğrencisiyken yapılmış bir heykeli; annesi Zübeyde Hanım'ın bir heykeli, Mustafa Kemal'in cumhuriyetten sonrasinda yapılmış heykeli, damatlık kostümü, fotoğraflar, mührü, Nutuk ve Atatürk ile ilgili kitaplar, belgeler vs.. objektifime takılanlar.
Atatürk Evi'nden sonra Aristotales Meydanına dinlenmek ve yemek yemek için gidiyoruz. Selanik'in aşırı sıcağı beni çarptı. Aristotales Meydanı akşam saatlerinde çok kalabalık oluyormuş. Buna rağmen kafeler, restorantlar, publar yine de doluydu. Büyük İskender heykeli meydanın tam ortasinda yer alıyor. Binalar küçük pencereleriyle oldukça ilginçti. Meydandan denize doğru ilerlerken karşımıza Beyaz Kule çıkıyor. Nam-ı Diğer Aslan Kule, Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılmış. Yunanlılar şehri ele geçirince vaftiz edip, beyaza boyamışlar. Ancak günümüzde boyası silinmiş, eski rengini almış. Malesef hastalandığım için ne kuleye çıkabildim ne de üstü açık otobüsle şehir turuna. Selanik'teki otelimizde konakladıktan sonra sabah erkenden Makedonya'ya doğru yola çıktık.
Makedonya'nın başkenti ve en büyük şehri Üsküp, Vardar Nehri üzerine kurulmuş, köprüleriyle, heykelleriyle ve de tarihi eserleriyle oldukça güzel. İlk karşımıza çıkan Rahibe Teresa Anı Evi .Burası Rahibe Teresa'nın vaftiz edildiği kilisenin yerine yapılmış. Osmanlı eseri taş köprünün üzerine mühür gibi mihrap en ilgimi çeken şey oldu. Osmanlı eseri Taş Köprü, 2.Murat zamanında inşasına başlanmış, Fatih zamanında tamamlabilmiş, Restorasyondan sonra kaldırılan mihrabı da Türkiye'nin girişimleriyle yerine konulmuş.Buradan tarihi Üsküp Çarşısına doğru yola çıkıyoruz.Osmanlı'dan kalma bir hamamın yanından ve medresenin içinden geçip çarşı köftecisine gittik. Burada kiremitte köfte ve Üsküp köftesi yedik. Beş asırlık Osmanlı hakimiyetinde kalmış, Usküp'te hiç yabancılık çekmedim. Çarşıdan sonraki durağımız Murat Paşa Camii. Yolda ilerlerken en çok göze çarpan dilencilik yapan kadın ve çocuklar. Begonyalar, çiçekler arasında ilerleyip bize çok tanıdık gelen sokaklardan geçip 15.asrın başında Yavuz Sultan Selim'in veziri Murat Paşa tarafından yaptırılan camiye geldik. TİKA tarafından 2011'de de onarım gören cami ibadete açık.
Şimdiki durağımız Kalkandelen Tetova'daki Alaca Camii. Hurşide ve Mensure isimli kız kardeşlerin yaptırdığı camiinin dışının pastel boyalı olması ve çatısının ev mimarisi olması dikkat çekiyor. Minaresi olmasa ev sanılabilir. Camiinin içi de zerafetli ve güzel. Kalem işi süslemelerinde 30 binden fazla yumurta kullanıldığı söyleniyor. Camiinin yanında iki kız kardeşin türbesi yer alıyor. Pena Nehri kıyısında camiiden önce hamamı inşa edilmiş. Şimdi pişi yemek için Kırcova Belediye'sinin işlettiği kafeye gidiyoruz.
Bu kısa moladan sonra ki durağımız incileriyle ünlü Ohrid. Ohrid'te tarihi çınar meydanını gezdik. Masmavi denizi, yemyeşil doğası, Safranbolu vari evleriyle, sıcak insanlarıyla kendinizi vatanınızda hissedeceğiniz Ohrid. Ilk durağımız el yapımı kağıt atölyesi. Tamamen doğal maddelerle imalat yapan atölyeyi gezdikten sonra St. Sophia Kilisesi'ne gittik. Buradan limana indik. Arkadaşlardan bazıları kurutulmuş et aldilar.Daha sonra serbest zamanda Pir Mehmet Hayati Hz.Halveti Dergahı ve Türbesi'ne gittik. Buradan ilk çağlardan kalma Su Müzesi'ni uzaktan fotoğrafladık. Suyun üzerine inşa edilmiş köy. Köprüleri kaldırınca kendilerini güvenli hissediyorlarmış.
Su Müzesi'nden Ohrid Gölü kaynağına geldik. Muhteşem mavinin, yeşilin her tonunun, suda yansıması ile rengarenk çicekleriyle, görsel şölen sunan Ohrid Gölü görülmesi gereken bir yer. Dünya'nın en eski göllerinden biri olan göl, 4 milyon yıl önce tektonik hareketlerin sonucu kireçtaşı kayalıklar üzerinde oluşmuş. Gölde 200'den fazla endemik tür yaşıyor. Unesco Kültür Mirası listesinde. Buradan da St Naum Manastırı'na çıktık, fotoğrafladıktan sonra gölde gezintiye çıktık.
Şimdiki durağımız Enver Hoca'nın diktatörlük yaptığı Arnavutluk. Dağlık Arnavutluk'un başkenti Tiran'da öğle yemeği molası verdik. Daha sonra otobüsten inmeden Ethem Bey Camii, Saat Kulesi,Ulusal Müze vs... gördük. Bu nedenle pek aklımda kalmadı. Konaklayacağımız otel İşkodra'daydı. Çok beğendim. Hüseyin ve Meral Koze hocalarımın evlilik yıl dönümlerini kutladık.Sabah kahvaltıdan sonra İşkodra Kale Idromeno Caddesi'ne gittik. Burada 18.yy.da yaptırılan Ebu Bekir Camii'ni ve katolik katedralini dıştan fotoğrafladıktan sonra Karadağ'a doğru yola çıktık.
Adriyatik Denizi kıyısında yer alan Budva'nın otobüste çok guzel fotoğraflarını çektim.Çok sayıda turist çeken, ortaçağdan kalma Budva 'nın surlarla kuşatılmış Eski şehir'ini (Old Town) gezdik. Labirent gibi daracık sokakları taş binaları, tarihi çanı, restorantları, kiliseleri,Arkeoloji Müzesi ,plajları, pahalı yatları objektifime takılanlardı.
(Devam edecek)