Anadolu'nun en kuzey noktasında yer alan Sinop'tan selamlar Dost yürekler! Romalıların, Bizanslıların, Selçukluların ve Osmanlı hakmiyetinde kalan Sinop doğal limanı ve yenilmez kalesiyle dikkat çekicidir.
Gesam'ın 53.sergisine katılmak üzere yola çıktık.Oldukça uzun, zahmetli bir yolculuktan sonra sabah saatlerinde Ayancık ilçesine bağlı Gölköy'e vardık. Gölköy'de bir iki fotoğraf çektikten sonra Sinop Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'ne tabloları bıraktıktan sonra Sinop limanı sahilindeki bir kafede güzel bir kahvaltı yaptık.Kahvaltı hazırlanırken Sinop Limanı'nın fotoğraflarını çektim.
Biraz dinlenip, çay içtikten sonra Sinop Tarihi Cezaevi'ne doğru yola çıktık.4000 yıllık Gaskalılar tarafından yaptırılan bu muazzam yapı şarkılara, şiirlere, filmlere konu olmuştur. Sabahattin Ali, Kerim Korcan, Osman Deniz gibi ünlülerde yatmışlardır.1887 yılına kadar tersane olarak kullanılan yapı cezaevine çevrilmiştir.Anadolu Selçukluları zamanından kalma Sinop tersanesi Osmanlının en büyük tersanesiydi.1999 'da cezaevi müze olarak kullanılmaya başlanmıştır. Demir kapıları, koğuşları, çocuk ıslahevi, kadın koğuşu insanın tüylerini ürpertiyor.Üç tarafı denizlerle çevrili ve kale içinde olduğu için kaçmak pek mümkün değil.Tarihi cezaevi 1214'den sonra yaptırılan iç kale içinde yer almaktadır.11 tane burçtan oluşmaktadır.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde :"Dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığında 10 adam asılır nice azılı mahkumlar olduğunu, burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. mahkum kaçırtmak şöyle dursun kuş bile uçurtulmadığını" anlatmış.Zindanın girişindeki levhada:"20.yyın başlarında burada yatan Arnavut Halil Bey, 15 sene mahkumiyet ile gelmiş.Ancak içerde 8 kişi öldürerek cezası 115 seneye çıkmıştır...1914-1918 harbi esnasında bu azılı mahkumlardan huduttan düşman toprağına girerek orada çete harbi yapıp, düşmanı içerden vuracak bir alay tertip edilir ve acımasız bir subay olan Yakup Cemil emrinde Sinop'tan ayrılınır ."yazmaktadır.
Gene Kan davası sonucu buraya düşen Hüseyin Bey,Dut ağacı dikmek için müdüriyete başvurur. Müdür Bey:"Ne yapacaksın dut ağacinı. Dut ağacı büyüyerek herkes bunun meyvesini yiyip sana dua edecek öyle mi?"der. Hüseyin Bey cevaben :"Hem öyle hem de başka bir anlamı var . Bu dut ağacı büyüdüğü zaman kaç yıl olursa olsun buraya gelen mahkumlar :"bunu diken idamdan kurtulmuş, müebbete çevrilmiş. Müebbeti affolmuş çıkmış.Bu şekilde teselli bulacaklar.Ben ümidimi kaybetmedim .der.Müdür izin verir.Dut ağacını diker ve 1969'xa tahliye olur. Beni çok duygulandırdı bu öykü.Allah kimseyi düşürmesin.
Batur caddesinden çıktıktan sonra 13.yyın ilk yarısında Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından Sinop'un fethinden sonra yapıldığı tahmin edilen merkez Alaaddin Cami karşımıza çıkıyor.UluCamii, Büyük Camii olarak da anılmaktadır.Yeşil Türbe hemen yanında yer alıyor.Malazgirt savaşından sonra Anadolunun Türk ve islamlaşmasina sağlayan Alperenlere ve gönül dostlarına selam olsun.Ruhları şad olsun.Yeşil Türbenin Hz. Şeyh Seyid Mustafa'ya ait olduğu sanılıyor.Kent merkezinde yer alan eserlerden biri de Meydan kapı Camiidir.Namı diğer Süleymaniye Camii.Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir.
Vee şimdi güzergahımız Sinop Tabyaları.1461'de Fatih'in Sinop'u fethetmesinden sonra yapılmıştır.Asker koğuşları, karagah odaları,bir koridor ile birbirine bağlanmış olup bu koridorlara açılan yukardan hava bacaları ile tüm bölümlerin havalandırılması sağlanmıştır. Paşa Tabyaları 19.yyda liman ve tersanenin güvenliğini sağlamak için yapılmıştır.Bir ara karantina binası olarak kullanılan tabyalardan sonraki durağımız Sinop radardı.
Sinop'u kuş bakışı fotoğrafladıktan sonra Akliman'a doğru yola çıktık.Teknelerin yan yana dizildiği Akliman Milli Tabiat Parkı eşsiz güzellikte.Orman ve deniz beraberdir. Ordan 1-2 km mesafedeki Hamsilos'a doğru yola çıktık.Türkiye'nin en kuzey noktasındayız.İnşallah buralara Nükleer Santral yapılmaz. Memleketimin her bir yeri cennet. Sadece Norveç ve Sinop'ta bulunan RİA tipi fiyordu.Deveci Deresi'nin karada oluşan çöküntüleri sonucu sular altında kalmış ve oluşmuştur.Maviyle yeşilin birarada olduğu bu eşsiz manzarayı da fotoğraflayıp ,biraz da dinlendikten sonra Sarıkum'a doğru yola çıktık.
Sarıkum yolunda sıcaktan bunlan camuzlar suyun içinde serinliyordu.Sarıkum ormanın, denizin ve gölün birarada olduğu çeşitli yaban hayvanlarının içinde barindıran görülmesi gereken yerlerden biri.Kumu çok yumuşak.Ancak soğuk su akıntısi nedeniyle deniz biraz soğuktu bana göre.
Sarıkum gölünde sürü halinde su kaplumbağaları gidiyordu.Denizinin kenarında da inekler güneşleniyordu.Sarıkum gölü kuş gözetleme yerinde aşırı sıcaktan hiç kuş göremedik.
Akşam saatlerinde deniz kıyısında bir lokantada canlı müzik eşliğinde yemek yedik.Sabahleyin Sinop kent merkezini gezmeye başladık. Yol üzerinde davulcu ve zurnacı hemen yanlarında etli ekmek içi hazırlayan bir kadın,tarihi binlar ,limanda eski Türk film karekterlerinin fotoğraflarıyla süslü kafe, cicili bicili süslenmiş kafeler ,kader mahkumlarının el emegi hediyeleik eşyalarını satan teyze,mısırcı, tespihci göze çarpıyor. Kalenin eteklerinde el emeği ,göz nuru başörtuleri aldım.
Arkeoloji Müzesi'ne nihayet geldik.Müzenin içinde şehre ismini veren Irmak Tanrısı Asopos'un su perisi kızı Sinope'nin heykeli karşımıza çıktı.M.Ö.5.yy.a ait üç kulplu Antik Greek kabı içersinde yanmış insan kemikleri bulunmuş olması nedeniyle eserin ölü yakma gömü kabı karşımda. Korucuk Köyü yakınlarında bulunan bu 2500 yıllık eser paha biçilemiyormuş. Koridordaki heykelleri geçip, M.Ö. 4.yy.da yapılan bir anlaşmayı gösteren taş kitabe.
Daha sonra ilk Tunç Çağından Bizanslılara kadar uzanan bir dönemi içine alan mezar buluntuları, cam eserler, heykelcikler, vb.karşımıza çıkıyor.Arkaik döneme ait ölü kültüyle alakalı eserler mevcut. Amphora Salonu ve Sikke Bölümü yer alıyor.İkona Salonunda dini resimler göze çarpıyor. Bir çoğu şimdi bakımdaymış.
Bahçesine gelince mozaikler çeşit çeşit, desen desen. Heykeller ,mimari eserler mezar taşları. Türk Deniz Şehitliği.
Osman Paşa komutasındaki Türk ordusunun Rus Filosu tarafından teslim olma çağrısını kabul etmeyip, şehitlik mertebelerine yükseldikleri anıt.Osmanlı Ordusu demir gülle ile bombalarken düşman filosunun içi barutlu patlayıcıyı atarak tüm Osmanlı donanması şehit olmuştur.Bazı leventler batan gemiden denize dökülürken Rus gemilerinden atılan yağlı paçavralarla yakılarak şehit olmuşlardır. Yüreğim acıdı.Gözlerim doldu. Ruhları şad olsun.
Yanmaya başlayan Novak-i Bahri fırkateynini leventler savaşmayı bırakıp, söndürmeye çalışırlar. Bunu anlayan Ruslar gemiyi zaptetmek için harekete geçerler.Gemisinin ele geçmesini istemeyen Kumandan Binbaşı Ali Bey, mürettebatı tahliye ettikten sonra cephaneliği ateşleyip şehit düşmüştür.Ruslara gemisini vermemiştir.Allah rahmet eylesin.Baskın sonrasında Sinop eski görkemli haline ulaşamamıştır.Baskının intikamı Kırım harbinde alınmıştır.Kitabede yazılanları kısaca anlattım.
Buradan sonra Tatlıca Şelaleri Tabiat Parkı'na gittik.Erfelek Tatlıca Şelaleri 28 adet ancak süremiz kısıtlı olduğu için 7 tanesini fotoğraflayabildim.Burada trekking,kanyon yürüyüşü, şelalerden oluşan göllerde yüzme etkinliği yapılabilir.Erfelek Takım Şelalerinde yemek yedikten sonra Ankara'ya doğru yola çıktık. Ankara'dan sonta da Sivas 'a doğru gideceğiz. Bir başka gezide buluşmak dileğiyle .Hoşçakalın.