80 öncesi siyasi olaylara bakıldığı zaman hep erkek ağırlıklı, erkek gözüyle, duygularıyla,bakış açısıyla yazılmış.Kavga,mücadele,savaşı sanki hep onlar vermiş.Kahramanlik sadece erkeklere has bir karektermiş gibi algılanır...
Bugün bu düşünce arkadaşlarımı Istanbul'a uğurlarken aklıma geldi. Halbuki davanın kahrını çekmiş, mücadele etmiş, dövmüş, dövülmüş, kurşunlanmış, hapisanede yatmiş kızlarımız da vardı.Nedense bunlar göz ardı ediliyor,görünmüyor, anlatılmıyor...
Belkide bizler sahadan evlerimize çekildigimiz, içimize kapandığımız, yazmadığınız içindir.Veya hayatı küsüp maziyi unuttuğumuz için de olabilir. Biz bizi anlatmayınca kim anlatacak,kim bizden bahsedecek?..
Yalnış hatırlamıyorsam sadece Emine Işinsu'yun romanlarında geçer (Sanci,Çiçekler Büyür) ülkücü karakterinde kızlar...
Bizler ,davanın asenelari, idealleri doğrultusunda mücadele eden ülkücü kızlar... Ideallerini sağlam bir evlilik yapamadığı için içine gömen yürekler... Evlerine hapsolmuş görüş ve düşünceler...Kendini ,ruhunu fikriyatını geliştirememiş çelik gibi iradeleri pörsümüş gönüller...Davasını evi dışında yaşanmasına müsade edilmemiş, hayatlar...
Bizler, davasını lise yıllarinda öğrenmiş Anadolunun genç kızlarıydık. Lisede edindiğimiz dava şuuruyla, kocaman kocaman şehirlere gittik. Oralara edindiğimiz kültürü, töreyi, yaşantıyı taşıdık. Zaten ülkücü hareketin hareket noktası Anadoludur.
Ne çok heveslerimiz, hayallerimiz,umutlarımız vardı. Dünyayı değiştirip,emperyaliz mi yurdumuzdan söküp atıp Turanı kuracaktık. Arkadaşlarımız bir bir şehit edilirken, Ozan Arif'in "Eğer kinsiz olursam, fırsatını bulursam, merhametli olursam, Gök girsin kızıl çıksın " Şiirini okurduk. Mısralardaki "ben" duygusunun şuuruna varmaya çalışırdık. Atsizin, Bozkurtların Ölümünde; Kürşatın 40 Ceriyle Çin Sarayını nasıl bastığını hayal eder, "Yufka yureklilerle çetin yollar aşılmaz", Marşını sürekli ağzımızla yüreğimiz patlarcasina haykırarak söyler, gönlümüzlede terennüm ederdik...
Olaylarda kaçmaz ,ön saflarda mücadele ederdik. Pekçok arkadaşın arkama geç, sen kızsın birşey olmasın sözlerini aldırmaz aksine mücadeleye devam ederdik. Kaç kere kurşunladık ,bombalandik. Burdur'da lise üçüncü sınıftayken evim kurşunlandı. Hamdi Ardali Burdur Emniyet amiri idi, rahmetli Naci Bozkurt vali idi. Kurşunlayanları Muğla'da yakaladılar. Bizlere, ülkücü gençlere o kadar sahiptiler.
Mücadelemiz sadece olay babında değil di. Fikri alanda seminerlere katılır, Eğitim Enstitüsünde kızlara seminer verirdik. Burdur'a geldiğimiz de Ocakta seminer verirdim. O dönemde Burdur ocağında bulunan arkadaşlar, hatırlayacaktır. Bıkmaz, usanmaz,yorulmazdık. Millî şuur bize mücadele azmi verirdi. Ailemiz sen kızsın otur,sana ne diye baskı yapsa,fırsatını bulur,bulmaz kaldığımız yerlerden devam ederdik.
Erkek arkadaşlar kadar bizim de üzerimizde baskı, tehdit, yıldırma politikası uygulanırdı.İktidar değişip, Ecevit Başbakan olunca ülkücülere insanlık dışı işkenceler yapılmıştır. Saime diye bir arkadaşımız başörtülü bir arkadaşa arka çıktı, savundu diye hapisanede yattı. Halbuki tarafsız,bize sempati duyan biriydi. Öksüz, annesiyle yaşayan gariban bir arkadaştı.
80 ihtilalinin üzerimizden dozer gibi geçip, arkadaşlarımız suçsuz günahsız sırf ihtilal generallerinin bir sağdan bir soldan görüşüne yargıda uyunca ,arkadaşlarımız teker teker darağacında can verdi. Başkanlarımız işkencelerle sınandı. Okul başkanı, Aydın Demirkol işkencelerle öldürüldü. .Pekcok arkadaşımız işkencelerle sakat kaldı.. Bizler,evlerimize çekildik..Diplomalarımızı zor şer aldık.
Yurdun dört tarafına yayıldık.Mazimizi adeta korkudan unutarak, adresimizi kaybettirdik.Mesela biz 2 sene memlekete gitmedik.Annem sıkıyönetim de yargılandı.Ülkücü öğrenciler kiracımız diye. Malesef pekçok arkadaşımız dengiyle evlilik yapamadı. Kadir kıymet bilmezlerin eline düştü. Bizler ülkücü arkadaşlara kardeş, onlar bacı gözüyle baktıkları sevmenin bile edep bilindiği, ancak gizli sevdaların izni varmış gibi...
Gönlünce sevemeyen,bu sevdasını içine gömen nice arkadaşlarımız olmuştur. Bunun yanında idamla yargılanan sevdiğine hapisanede nişan yüzüğü takan mangal gibi yürekli kızlarımız da vardı. Artık zamanımızda sosyal medya sayesinde yıllarca aradığımız arkadaşlarımızı bulduk. Bunlardan benim hayatımda farklı yeri olan,Istanbul Atatürk Eğitimde 75 ,76 da beraber çalıştığımız Başkanım Sermin Dogruyoldur. Fikir dolgunluğu, sağlam karekterli milli şuuru yüksek, Türkçü bir arkadaşımdı.Istanbul kültürüyle büyümüş ama Sıvas'ın karekter özelliğini taşıyan bir yürek. Bendeki heyecanı sınırlayan, benim senelerce kahrımı çeken can arkadaşım. Abisi Turan Doğruyol bacısı gibi pesimde dolanır, hertürlü sıkıntı mı hallederdi. Ne muazzam bir mücadele dava adamıydı. Atsız Atayı ben onlarla tanıdım, sevdim. Hele Adalet Ergenekon Hoca mı unutmam mümkün mü? Atsız'ın öğrencisi onun yolundan giden bir nefer,savaşçı, ülkü deviydi.
Onları tanıyınca kendimin hiçbirşey bilmediğim idraki içine girdim. Orhun Dergisi bana pekçok şey kazandırmıştır. Serminle birlikte Adalet Hanımın evinde Orhun ve Ötügen dergilerini tasnif eder,basıma hazırlardık..Ah! Neydi o günler, o heyecan.
Yine Çiğdem, Zeynep başkanlar. Okul yıllarında ve sonra ne çok anılarım ve bir çok mücadelelerine şahit oldum. Ya sonra ne mi oldu, hepsi tarih sahnesinden silinir gibi silindi.
Peki ülkücü beyler ne yaptı? Hanımlarını çocuklarını ocaktan,siyasetten uzak tuttu sanki okurken ülkücü kızları tanımamış, beraber mücadele etmemiş, gibi. Mücadele yalnız yapılır zannettiler,hanımları ya Fetonun eline yada bir tarikat eline geçti. Çocuklari ya topçuya popçu yada Fetocü oldu.
Solcular o yönde hiç fire vermediler. Kadına değer vermeye mücadeleye birlikte yürütmeye devam ettiler. Şu iyice bilinmeli hicbir dava kadınsız başarıya ulaşamaz. Artık 80 öncesi mücadele eden kızlarımız hatırlanmalı, araştırılmalı şiirimizde,hikayemizde,romanımızda yer almalı..
Yoksa başka şekilde verilen şanlı mücadele eksik kalır....
Kaleminize ve gönlünüze sağlık Şerife Bacım. 1976-1980 yılları arasında geçen sıkıntılı günlerimizi özetleyen yazınızı kayda değer buldum..O yıllarda kız arkadaşlarımız da erkekler gibi çile çekmişti.. Mesela Gece Fransızca bölümünden Ayfer Karpuz da bir kaç gün nezarette kalan arkadaşlardan biridir.Bu arada tek hedefimiz ne pahasına olursa olsun okulu bitirip bir an önce mesleğe atılmaktı..Niye yalan söyleyeyim,gönül meseleleri hiç bir zaman öncelik taşımadı..Hatta neredeyse hiç aklımıza gelmedi.. Tekrar teşekkür ediyorum..
"Yufka yureklilerle çetin yollar aşılmaz" demeye devam ederken siz bacılarımızla yan yana yürüdüğümüz o yılları özlemle andım yazını okurken Şerife Bacım. Kalemine, yüreğine sağlık. Allah'a emanet ol.