Yaz günlerinde günün ikindi saatlerini severim..
Deniz kenarında oturup ,
Ufka bakarak hayal kurarak çay içmeyi severim..
Sanat müziğinden Hüner Çoskuner'den
Enginde Yavaş Yavaş Günün minesi soldu ,
Derdin bana arkadas,Bugün de akşam oldu " şarkısını dinlemeyi..
Bu saatlerde,
Ruhum sükun bulur,dalgalar durulur, insanlar yavaş yavaş akşama hazirlanirlar.
Gündüz bitmek üzere, vücut yorulmuş, demli bir çay,
Ya da yandan çarkli bir kahve ister..
Yarına umut bağlarız, güneşin sarı, uzun saçlarıyla,
Acaba güneş doğacak, meşakkat başlayacak mi ?
Diye..
Çocukluğumda da bu zamanı severdim.
Köyde büyüyenler bilir, bizim çocukluğumuzda buğdaylar elle işlenir ,biçilirdi..
Hani tahta ellikler olurdu,onu parmaklarıniza teker teker takar , sağ elinizde orak alır ,buğdayı desteler orağı buğdayın sap tarafından dolayarak biçerdiniz..Ellikler birbirine vurunca ahenkli bir ses çıkartırdı..Şak Şak diye .
Ne zevk verirdi.. Ama ,sıcak beyninize işlerdi..Bazen nefesi zor alırdınız..
İkindi olunca gün iner,iflahınız kesilir, toprak testiden ,(boduştan) suyumuzu içer, kafanız gölgeye gelecek şekilde yığınına yanına uzanırdınız.
Yarım saat ya yatar ya yatmaz,
Ninemin Kalkın akşam olmuş, seslenmesiyle mızıldanarak kalkardiniz..
Biraz daha yatayım,
Hayır akşam olmuş,
Eğneli bitirelim gideriz,
Eğnel ,tarlanın biçilmemiş bir bölümü,
Bitsin diye bir başlardiniz ,akşam görünürdü, gün batmak üzeredir..
Geceye kalınmaz,düşmanlarımız var,sözü,
Niye düşman, kim düşman sonra ögrenecektim..
Yanımızda mutlaka tüfek olurdu ama..
Dedem küçük yaşta silah talimi yaptırmıştı, attığını vurur cinsinden..
Eve gelir,inek sağ,yemek yap,anca yemeği yer hertarafım ağrıyarak yatardım, yatmak değil de sızmak desek daha doğru olur..
Hatirliyorum da,
Lise çağlarımda akşam saatlerinde,
Fakir Baykurt'un romanlarını okurdum,Hemşerimdir,aynı zamanda..
Burdurludur,
Yılanların Öcü,Irazcanin Dirligi "romanında köyünün kadın isimlerini hoş olmayan bir konumda kullandığı için halk köye sokmamış,derlerdi.
Ama romanları beni çok etkiledi.. ,Amerika'ya düşman olmuştum ,Diş bileğlerdim.. Hâlâ düşmanlığın devam eder..
Dedem Demokrat Partiliydi, Menderesi, Demirel severdi..
O dönemde köylere traktör, biçerdover, laylon ayakkabı, gaz ocağı, beyaz yakalı erkek gömleği, lüks yeni giriyordu..
Rahmetli dedem çok aydın,ileri görüşlüydü..
Okuduğum romanlari ona anlatırdım .Kemal Tahir, Yaşar Kemal,
Kızım bunlar komünist bakma bunlara insanın iyisi de olur kötüsü de,
Her zengin kötü olmaz,fakir tembelliginden fakir olur derdi..
Köyümüzdeki zenginlere bakardım, romanda köylüye zulmeden ağaya benzemezdi ..Çalışkan, kanaatkar kişilerdi. Şafakla cor çocuk tarlaya çalışmaya giderlerdi.Kimseyi sömürmezlerdi..
Sınıf mücadelesini bir çırpıda eleştirir,Fikrin yalniş olduğunu söylerdi ki,
Ben inatlaşir, işçi iktidarından söz ederdim. O dönemde iyi bir solcuydum..
Dedem hani hali vakti yerinde,Alın teriyle, çalışarak zengin olmuş biriydi..
Bize kul hakkının, haramın ne kötü birsey olduğunu ilkokul çaglarimızda anlatmıştı.
Götürdüğü ırgat ( işçi) yövmiyesini fazlaca verir,en güzel yemekleri yedirirdi..
O zamanlar hocalara kızar,üfurukcü bunlar,para almasın namaz kılmazlar derdi..
Hele ninem deli olurdu,
Dedem çok aydın biriydi,
Alim değil, Arif cinsinden"Köy türkülerinin lezzetini yöre sanatçılarının doldurduğu kasetlerle tanımıştım. Dedemin teyibi vardı, ona kaseti takar akşamları dinlerdik,
Yöresel sanatçıları,
Mesela Rahmetli Amcam Yusuf Yılmaz Yöresel Sanatciydi.
Denizin dibinde Haccem demirden Evler"
Türküsünü ilk ondan dinlemiştim.
Şimdi yeğenim Mustafa Yılmaz baba mesleğini Antalya ,Burdur Yöresinde devam ettiriyor..
Yine buğdayın,arpanın biçilip, kağnılarla,harman yerine getirilmesi ayrı bir meşakkattı. .
Dağlar gibi yığılan bugdaylar,harman yerine getirilir, yığın yapılır, dügen adı verilen düz,altında çakmak taşı olan hayvanların çektiği bir araçla akşama kadar dönerdiniz.
Biz degişimli dedem, ninem,ben dönerdik..
Bir kişinin işi değildir,döne ,döne uykunuz gelirdi..
Buğday, kabuğundan ayrilirdi.
Saman ve tane olarak kalırdı...
Döğülen bugday uzunca toplanır, elde yaba yelin çıkması beklenirdi.
İşte o beklenen rüzgar, bize göre yel ikindi vakti çıkardı.
Dedem Rahmetli savurmaya başlar, onu seyretmek Türkü dinlemek kadar zevk verirdi.
Saman bir tarafı ,tanesi sarı sarı altın başaklar, Buğday olarak bir tarafa dökülürdü. .
Bayılirdim, bunu seyretmeye,
Ne der
,Musa Eroglu bir Türküde
Harmanı serdiler sarı samanı,
Hiç bitmiyor Emir Dağın dumanı,
Gel otur yanıma sevdiğim,
Ayrılık mi olur,Harman zamanı. .
Harman zamanı nişanlıların buluştuğu, karşıdan karşıya, bakıştıgı zamandı.
Gece kurulan çadırlarda yatılır, çeç( Savrulmuş bugday ) beklenirdi..
Kızlar elde testi suya gider ,nişanlısı oğlan iki çift laf edebilir miyiz ,diye gizlice takip ederdi. .
Tabii ana baba mesguliyetten çok farkına varmazlardi..Veya göz yumarlardı.
Zira Harman sonu güzün düğünleri olacaktır.
Yine gönlü birbirine düşmüş sevgililerin bakışları ,ayrı bir güzelliktir.
Biz küçük olunca öyle gözetler, veya hediye götürürdük..
O zamanın hediyesi yazma, lokum, bisküvi, ayna,saç tarağı olurdu...
Yine hatırladığım, gece dedemle yatar ,gökyüzüne bakar, yıldızları tanırdım.
Dedecezim ,Saman yolunu,küçük büyük ayıyı,kutup yıldızıni bana anlatırdı.
Gece saatlerini dedemle sohbet etmeyi çok severdim,hayali canavarlar gelecek diye kafamı yorganın altından cikartamazdım. .
İnsanların gölgeleri, dolaşan hayvanların gölgeleri uzar,kısalır, hayalleri korku,merakla beslerdi.
Yine o dönemlerde okudugum, Kerem İle Aslı,
Leyla ile Mecnun, Köroğlu, Kıbrıs ile ilgili Kahramanlık hikayeleri,Ömer Seyfettinin Ferman,Diyet, Pembe İncili Kaftan V.s.
Ikindiden başladık nerelere gittik ,insan hayali hatıraları hiç unutmuyor,Hele yaş ilerleyince daha çok maziye döner olduk..
Gönülde kalan mutluluk,mutsuzluk tortulari hemen dışarıya vuruveriyor..
Gözde iki damla yaş olup,süzülüyor ...
İkindi vakti birazda bizim yaş gurubu gibi hissederim.
Bahar bitmiş,gençlik bitmiş, yaşlılıga artık adım atıyoruz.
Artık gönül denizinde dalga kıyıya vursun istemiyoruz,sakinlik ,dinginlik istiyoruz.
Yorgun bedenimiz ikindi ruzgariyla dinlensin artık,diyorum.
Onun için ikindi vakitleri benim için çok kıymetli değerlidir,Dostlar.