(Geçmiş ne kadar çok hatırlanırsa gelecek okadar parlak olur)
İlk Öğretmenliğim yıllarında çalıştığım Artvin Ticaret Lisesi eski öğrencilerimin bir paylaşımını burada sizlerle paylaşlmaktan mutluluk duyacağım. Bu kişi Köy Hizmeleri ya da YSE de gece bekçisi olan yöre sanatçısı Ali Beşli...
"İlk sabah güneşimsin ışıl ışıl... Göz bebeklerimde canlanıyorsun ve seninle kalkıyorum buzlar bağlamış yatağımdan. Sesin yankılanıyor kulağımda… Seni o kadar çok seviyorum ki! Aldığım nefessin ciğerime dolan, içtiğim suyumsun yudum yudum... Ve ben; Sana doyamıyorum… Seni o kadar çok seviyorum ki! Yalızlığımda üşüyorum. Kalbimin ateşi, bedenimin alevisin. Sende ısınıyorum, bu soğuk yaşantımda. Ben Sana; Bir tek Sana yanıyorum ve mum gibi eriyorum... Seni o kadar çok seviyorum ki! Her gün gözyaşlarımda suladığım çiçeğimsin. Güllerde, menekşelerde arıyorum dudak izlerini, hani belki limon çiçeklerinde kokun, belki de bedenimi saran hanımelim gibisin. Koklayamadığım çiçeğimsin…
Efendim akordeon’un dili olsa konuşsa hiç kuşkusuz; Beşli neredesin? Çal beni diye haykıracaktır. Kimse akordeonu ile bu denli bütünleşemedi. Kimse akordeona gönlünü bu denli veremedi. İnsan ruhunun müziği besleyecek gıdayı alması gerekiyordu. Bizim beşli Ali şarada bu gıdayı fazlasıyla aldı. O dinamik hali, mizahi olağanüstü kullanışı, neşeli canlı atak kişiliği, esprili dili ile de bir müzik adamı olduğunu ta başından göstermişti. Küçük şehirden neşeli canlı insanların çıkması tesadüfî olamazdı. Bu bir parça Çoruhun hırçınlığı, bir parça rüzgârlı tepelerin coşkusu, dikine yükselen dağların heybeti, doğanın özgürlüğü, uğuldayan dereler, atılan naralar, silah sesleri, Ata barının, deli horonun, düz horonun akordeondan yayılan eşsiz nağmelerin izdüşümünde yükselen bir direncin uzantısı olmalıydı… Ova insanının sükûnetini burada aramak doğru olmazdı. Yüce yaradan Çoruhun insanını uygun dokusu ile yaratıyordu.
Efendim Serhad Artvin gazetemizin bu günkü konuğu; Artvin’in sesi, eli ayağı, canlı atak bir insan, düğünlerimizin, şenliklerimizin, coşkularımızın ismi, ince ruhlu insan, becerikli, donanımlı, akordeonun efendisi, olmazsa olmazımız, sevdamız; Beşli Alimiz…
Ali Altıparmak 1935 yılında Yusufeli demirköy (nigzova) köyünde dünyaya geldi. Dört yaşında Artvin merkez dere mahallesine (Şara) ailece yerleştiler. Üçü kız ikisi oğlan beşkardeştirler. Ortaokul mezunudur. Askerliğini İzmir Bergama da yaptı. Üç oğlu bir kızı var. Oğulları; Yaşar, Uğur ve Turgut… Kızı Şengül Hanımdır. Ailede müziğe karşı o yıllarda önemli bir zenginlik vardı. Beşli Ali merhum ağabeyi Hüsamettin altıparmak 'ı kendine örnek almıştı.
Ruhunu müziğin güzelliği ile zenginleştirdi. Çok zekiydi, iyi bir müzik kulağı vardı. Çocukluğunda akordeonu çalmaya ve zamanla onu adeta konuşturmaya başladı. Kısa zamanda küçük şehrin en tanınan simalarından birisi haline geldi. Bölgenin en iyi birkaç çalgıcısından biri haline gelmişti. O yıllar çok ünlü olan Baytar Osman’ın ekibine çalıyordu. Beşli Ali zengin kişiliğini çalgı becerisi ile birleştiriyor, diğerlerinden bir çırpıda ayrılıyordu. Ve öyle bir an gelmişti ki onsuz düğünlerin tadı çıkmıyordu. Bırakın köy düğünlerini salonlarda bile ona akordeon çaldırmaya başladılar. Beşli Ali Artvin’in halk oyunları için elli sekiz yılını adadı. Birçok sanatçılarla birlikte çalıştı. Çok sayıda yurt dışı turnelerine katıldı. Balkan ülkeleri, Yunanistan, Rusya ve pek çok ülke gezdi. İçeride ve dışarıda birincilikler ve çok sayıda ödüller kazandı. Baytar Osmanla çok yakın bir dostluğu vardı. Ne zaman akordeonun tuşlarına dokunsa farklı bir kimliğe bürünüyor, ısınan kanı ateş gibi damarlarını yakıyordu. Akordeonun o tılsımlı sesini yüreğinde hissediyor, tuşlarda gezinen usta parmaklar insanları deli etmeye yetiyordu…
Efendim Ali Altıparmak’ı küçük şehirde çok insan tanımaz. Beşli Ali dendiğinde de tanımayan kimse çıkmaz. Bizim büyük ustaya niçin Beşli demişler? Birlikte hikâyesine göz atalım. Babası merhum Mahmut Altıparmak sınır savaşlarında kendini göstermiş, çok iyi kullandığı beşli tüfeği ile etrafına nam salmıştır. Beşli namı babadan gelmedir. Önceleri beşlinin oğlu söylemleri öne çıksa da akordeondaki ustalığı ona bu unvanı vermiş, Beşli Ali diye anılmaya başlamıştı.
Beşli Ali’nin insanlığa, değerlerimize sahip çıkan hümanist bir yapısı vardır. Atatürk sevgisi, küçük şehir sevgisi, insan sevgisi onda derin izler bırakmıştır. Beşli Ali yaşamını sosyal işlerle geçirmiştir. İnsanlara neşeli günlerinde, hüzünlü günlerinde can yoldaşı olmuştur. Sekiz yıl önce treoid kanseri ile ses tellerini kaybetti. Canlı, atak, yaşam dolu kişiliği sayesinde kanseri yendi. Doğa sevgisi onun ruhunu besleyen argümanlardan birisidir. Beşli Ali o doğal kişiliği, zengin dil kullanımı ile insanların neşe kaynağı olmuştur. Dürüst ve ilkelidir. Beşli Ali ismi onu tanıyanların, sevenlerinin, akrabalarının vazgeçemediği bir isimdir. O herkesin can dostu, yaşama sevinci, anılarını paylaştığı bir yakını olmuştur. Velhasıl bizim beşlimiz; İyi baba, iyi dede, iyi dost, iyi akraba, iyi insandır... Onun sohbeti insana keyif katan bir sohbettir.
Beşli Ali müziğin yorgun savaşçısıdır. Varını, yoğunu, ömrünü bu uğurda harmanlamıştır. Yanında değilim ama sorun kendisine; bir daha dünyaya gelme şansınız olsaydı! Sözünüzü kesecek; tabii ki Beşli Ali olarak yeniden gelmek isterdim, diyecektir. Bu günlerde biraz rahatsızdır ancak toparlanıp kendine geleceğini biliyoruz. Onun için dua ediyoruz. Beşli Alimize Yüce Allahtan sağlıklı, uzun ömürler diliyoruz. Sokak Manzaraları isimli köşemizden başta kendileri olmak üzere çocuklarına, torunlarına bütün sevenlerine ve özellikle bana yardımcı olan sevgili torunu Emre Altıparmak’a buradan kucak dolusu selamlar gönderiyoruz.
Sevgi ile kalın."
Beşli Aliyle güzel bir folklar ekibi kurmuştuk.....Saygıyla anıyorum