“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye kadim devlet geleneğimizde olmayan acayip bir sistemle yönetiliyoruz. “Tek adam rejimi” diyenler de var. Ülke ekonomisi zaten kötüydü; ardından koronavirüs (pandemi) belası geldi. Salgın atlatılamadan bu seferde Kahramanmaraş merkezli depremlerle büyük bir felaket yaşadık.
Sadece “bizden olsun anlayışıyla” devlet kurumlarının başına ehliyetsiz, liyakatsiz kadrolar getirildi. Depremdeki organizasyon ve koordinasyon eksikliği ve laçkalık, sistemin yanlış olduğunu gösterdi. Kararlar güya hızlıca alınarak uygulamaya konulacaktı ama tam tersi oldu ve her konuda gecikildi. Bakanlar ve mahalli yöneticiler, müdahale etmek için yukarıdan emir/talimat beklediler. Bu durum hem depremzedelerin enkazdan çıkarılmasına hem de enkaz altında kalmaktan kurtulan yaralı ve muhtaçlara yardımların geç ulaşmasına neden oldu.
İktidarın aklı-fikri rantta olduğundan bugüne kadar beton dökerek, asfalt atarak ekonomiyi yönetmeye çalıştı ama olmadı; şimdi de aynı yolda yürüyecekleri anlaşılıyor.
Cumhurbaşkanı adaylarım
Kahramanmaraş depremi yaşanmamış olsaydı; bugünlerde en çok “seçimleri ve cumhurbaşkanı adaylarını tartışıyor olacaktık” derken, bir deprem (!) daha oldu: Bu sefer ki siyasi deprem. İktidar (cumhur ittifakı), depremin enkazında kalmıştı. “Millet ittifakı” da galiba siyasi depremin altında kalacak!.. İnşallah bir çözüm yolu bulurlar ve halkın umutlarını tekrar yeşertirler. Suçlu aramıyorum, aklın ve sağduyunun hâkim olmasını bekliyorum. Çünkü, gerçekten bu seçimler ülkemiz için çok önemli…
18 Haziran 2023’de yapılacak seçimlerde Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Anayasamıza göre aday olamaz. Onun için 14 Mayıs 2023 tarihi dillendirilmeye başlandı ama birçok vatandaşın kafasında seçimlerin yapılmayacağı düşüncesi var. Belki, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Anayasayı çiğneyerek adaylığını kabul edebilir!..
43 yılı aşan bir devlet memuru (şube müdürü) ve bu süreçte birçok mevzuat çalışmalarının içinde bulunan birisi olarak ifade ediyorum: AKP iktidarı döneminde Anayasa ve yasaların çiğnenmesine çok kez şahit olduğumuz için yine çiğnenmesi mümkündür. Ama bir hukuk devletinde bunlar olmaz ve olmamalıdır!..
Az-çok okuyan, araştıran, sorgulayan, soruşturan, değerlendirebilen biri olarak belirtiyorum: Ülkemizin içinde bulunduğu durum, geldiğimiz nokta, yaşanan hadiselere müdahalede ve çözümde geç kalınması ve beceriksizlikler dikkate alındığında, 21 yıllık AKP iktidarının devleti yönetemediği görülmektedir. AKP de sayın Erdoğan da yorgundurlar ve bir süre dinlenmeleri gerekiyor.
Feragat ve fedakârlık göstererek “Cumhur İttifakı-Koalisyonu” ortakları içinden kendisini -hiçbir karşılık beklemeden- destekleyen MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’yi aday göstermesi en uygunudur. Çünkü, benim düşündüğüm adaylardan birisi sayın Devlet Bahçeli, diğeri sayın Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Gerekçemi yazmadan önce adaylarımın öz geçmişlerini okuyalım:
Dr. Devlet Bahçeli; “1948-Osmaniye (Bahçe) doğumludur. Fettahoğulları olarak bilinen geniş bir Türkmen ailesine mensuptur. 1967 yılında Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (AİTİA) Dış Ticaret Bölümü’ne girmiş ve 1971’de mezun olmuştur.
1972 yılından itibaren AİTİA ve bağlı Yüksek Okullarda İktisat Bölümü asistanı olarak görev almıştır. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İktisat/ Ekonomi Doktorası yapmış ve aynı üniversitenin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Politikası Ana Bilim Dalı’nda 17 Nisan 1987 tarihine kadar öğretim üyeliği görevini sürdürmüştür.
Bu süre içerisinde Türk-İslam alemi, Türkiye ve Dünya Ekonomisi, Türk Tarihi ve Dış Politika konularıyla ilgilenmiş ve bu alanlarda çalışmalar yapmıştır.
Başbuğ Alparslan Türkeş’in daveti üzerine 17/04/1987’de üniversitedeki öğretim üyeliği görevinden istifa etmiş ve 19 Nisan 1987 tarihli kurultay sonucu Genel Sekreterlik görevine getirilmiştir.
Alparslan Türkeş’in 4 Nisan 1997’de geçirdiği kalp krizi sonucu vefatı üzerine 6 Temmuz 1997 tarihinde 5.Olağanüstü Kongre’de MHP Genel Başkanı olmuştur.
21, 23, 24, 25, 26 ve 27.dönemde Osmaniye Milletvekili seçilmiş ve 57.Hükümette Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı görevini yürütmüştür.”
Kemal Kılıçdaroğlu; “1948-Tunceli (Nazımiye) doğumludur. Horasan’dan Anadolu’ya gelen bir Türkmen ailesine mensuptur. Elazığ Ticaret Lisesi’ni birincilikle bitirmiş ve 1967 yılında kaydolduğu AİTİA Ekonomi-Maliye Bölümü’nden 1971’de mezun olmuştur.
Hesap uzman yardımcılığı sınavını kazanarak 1971 yılında Maliye Bakanlığı’nda göreve başlamış; daha sonra hesap uzmanı olmuş, bir yıl Fransa’da kalmıştır. 1983 yılında Gelirler Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığına ve ardından Genel Müdür Yardımcılığına atanmıştır. 1991 yılında Bağ-Kur Genel Müdürü, 1992 yılında Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü olmuştur. Kısa bir süre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olarak görev yapmıştır. 1994 yılında Ekonomik Trend Dergisi tarafından “Yılın Bürokratı” seçilmiştir.
Ocak-1999’da SSK Genel Müdürlüğü’nden emekli olmuştur. 8.Beş Yıllık Kalkınma Planı çalışmalarında ‘Kayıtdışı Ekonomi Özel İhtisas Komisyonu’na başkanlık etmiş, bu arada Hacettepe Üniversitesi’nde bir süre ders vermiştir. Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği görevi yapmıştır.
22 ve 23.dönem Milletvekili Genel Seçimlerinde CHP İstanbul Milletvekili olarak Meclise girmiştir. Grup başkanvekilliği görevinde bulunmuştur. 22 Mayıs 2010 tarihinde yapılan CHP 33.Olağan Kurultayı’nda genel başkan seçilmiştir.”
Adayların öz geçmişlerini okudunuz: Doğum tarihleri aynı ve ikisi de 75 yaşında; akademiye aynı yıl girmişler ve aynı yıl mezun olmuşlar. Başka benzerlikleri de var: Ekonomi okumuşlar, hatta sayın Bahçeli ekonomi doktorudur. Ama ikisinin de ağzından “Ben ekonomistim” sözünü duymadım. Tek farkları; Bahçeli’nin akademi kökenli, Kılıçdaroğlu’nun ise bürokrat kökenli olmasıdır. Her ikisinin de devlet ve meclis tecrübesi vardır. Sayın Bahçeli, başbakan yardımcılığı görevi de yapmıştır.
Yalnız son zamanları Kılıçdaroğlu’nu daha sakin görürken, Devlet beyi biraz gergin buluyorum. Bizler, 1980 öncesinde “Gönül Seferberliği” kampanyası yürütmüş ve kamuoyunda tasvip görmüş bir nesiliz.
Bir ortak yönleri de 16 Haziran 2014’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde “çatı adayı” olarak sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nu önümüze koymalarıdır.
Gerekçeme gelince; ben de Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunuyum. 1974 yılında girdiğim AİTİA Mali Bilimler ve Muhasebe Yüksek Okulu (lisans-4 yıllık)’ndan 1979 yılında mezun oldum. O zaman sayın Bahçeli asistanımızdı (araştırma görevlisi). Yani anlayacağınız, hangisi kazanır bilemem ama müsaadenizle bir cumhurbaşkanı da bizim okuldan çıksın.
(Not: Akademi, yüksekokullarıyla birlikte 28/03/1983 tarih ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu’nun 10.maddesiyle kurulan Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi olmuştur. Şu anda Hacı Bayram Veli Üniversitesi’ne bağlıdır).
Başka adaylar çıkar mı, bilemiyorum ama aklınıza “kime oy vereceksin?” sorusunun geldiğini tahmin ediyorum. Artık yaşımız 70 oldu; biz de bayağı tecrübeliyiz. Dolayısıyla oy verirken, tabii ki seçim kampanyası boyunca gösterdikleri performanslarına bakacağım!..