Geçen gün gazetede “bir ödül töreni” haberinde “Arpad” soyadını okuyunca; bu sözcüğe takıldım ve kendi kendime, “Bu kelimeyi daha önce bir yerde okumuştum.” dedim. Sonra Prof. Dr. Halil İnalcık’ın “Rönesans Avrupası” adlı kitabını okurken bu kelimeye rastladığımı hatırladım. Sözcük ilgimi çekti ve araştırmaya başladım. Çünkü “Arpad” kulağıma hoş gelmişti. Araştırmam sonucu Macaristan’da uzun süre hüküm süren bir hanedanın adı olduğunu gördüm.
Şöyle ki: “Macarların ya da Avrupa'da bilinen adları ile Hungarların kökenine ilişkin genel olarak kabul edilen görüş belirsiz ve tartışmalı olmasına rağmen; onların M.S. 9.yüzyıla kadar Avrasya'nın ovalarında yaşayan göçebe topluluklar oldukları yönündedir. Macarlar'ın büyük bir kısmı Fin-Ugor kavimlerinin Ugor kolundandır. Bu Ugor kavimlerinin anayurdu Ural dağları ile Volga nehri dolaylarıydı. Fin-Ugor kavimlerinin doğudaki kolu olan Ugorlar daha sonra güneye inerek Onogurlar'la ve batıya göç eden Hunlarla karıştılar. Bu üç boyun karışmasıyla Volga bölgesinde Macar Kavmi meydana geldi. Sabirlerin baskısıyla yurtlarından ayrılarak Kuban Irmağı dolaylarına yerleştiler ve Hazar hâkimiyetini kabul ettiler (460). Hazarların bir boyu olan ve Türkî dil konuşan Kavarlar da Macarlara karıştı.
Arpad'ın, Macarlara daha sonra karışan bu üç Kavar kabilesinden geldiği iddia edilmektedir. Zira Arpad hanedanlığında yönetimde en etkili boylar, Kavar boylarıydı. Yani günümüz Macarları, dört kavmin birleşmesinden doğmuştur: Ugorlar, Onogurlar, Hunlar ve Hazar boyu Kavarlar... Bu kavimlerin üçü Türkî kökenli idi: Onogurlar, Hunlar ve Hazar Kavarları…
Arpad Hanedanı, Orta Avrupa'da kurulan Macar Krallığı'nın ilk hanedanlığıdır (896 - 1301). Uzun yıllar Kuban nehri bölgesinde yaşayan Macarlar, Peçeneklerin baskısı sonucu batıya göç ettiler. Bu göç olayı sırasında Macarların başında “Arpad” bulunuyordu. Macar boyları, 896 yılında bugünkü Macaristan'a gelerek yerleştiler. 955 yılına kadar Balkanlarda büyük bir devlet kurdular. Bu devlet, 955 yılında Germenler tarafından yıkıldı.
Ancak daha sonra tekrar kurulan Macar Krallığı'nda 1301 yılına kadar Arpad Hanedanlığı hüküm sürdü. Avrupalı tarihçiler ve o dönemki Avrupa devletleri, özellikle Bizanslılar, Macar Devletini "Batı Türkiye" olarak adlandırmışlar. (Aynı dönemde Bizanslılar, Hazar Kağanlığını da Doğu Türkiye olarak adlandırmışlardır.) Macar Hanedanına "Türklerin Prensi" olarak hitap etmişlerdir. Çünkü Macarların arasında Hazarlar'dan gelen üç Kavar boyu ve Kavar aristokrasisi ön plana çıkmaktaydı. Bu Hazar Kavarları, Hazar Kağanlığı'ndaki iktidar kavgalarında yenilen ve iktidarla ters düşen üç Hazar boyuydu.”
Prof.Dr. Saadettin GÖMEÇ’in, AÜ. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi (Dergi 53, 1/2013 251-266)’nde yayınlanan “Türk Tarihinde Peçenekler” adlı makalesinde: “Peçeneklerin batıya yürüyüşleri sırasında İdil-Ural ve Don-Kuban boyundaki halklarla da değişik münasebetlerine şahit oluyoruz. Bu topluluklardan birisi Macarlardır. Dolayısıyla Macarların Lebedya dedikleri tarihi yurdundaki bu süreçte onlara akla gelebilen her açıdan Türk-Peçenek tesiri oldu. Bundan önce zaten Macarlar, Türklerle iç-içe ve nerdeyse bir millet gibiydiler.
Ayrıca malûmdur ki bu Lebedya’da çok kısa bir zaman geçiren Macarların, Hazar Hakanının desteklediği, belki Türk kanlı Arpat sülalesi daha batıya gitmek zorunda kalmış ve onlar 890’larda Kiev knezliğinin güneyinden ilerleyerek, Tisa ve Tuna nehirleri civarlarını, yani Atil-kuzu’yu kendilerine yurt tutmuşlardı. Bu suretle Avrupa’nın ortasında, ne Germenlere, ne de Slavlara benzemeyen, ama tarihteki Hunları andıran yepyeni bir kavim teşekkül etti. Bu durum Avrupa’nın da siyasi haritasının değişmesinde etkili oldu. Çünkü doğu, batı ve güneydeki Slav ahalinin tam ortasına, her ne kadar Avrupalı tarihçilerin bir kısmı tarafından reddedilse de, Türklerle akraba, Asya menşeili bir kavim girmiş oldu.” demektedir.
Vikipedi’de ise: “Yaşadıkları bölgede, 7 Macar ve 3 Hazar Boyu birleşerek örgütlenmişlerdir. Macarların Avrupa'da yaygın biçimde kullanılan adlarının nereden geldiğine yönelik en güçlü olasılık o dönemin Türkçesinde "on ok" anlamına gelen "on ogur" sözcüğünün değişerek Hungar sözcüğüne dönüşmesidir. "On ogur" sözcüğü 10 boyun bir araya gelerek oluşturduğu birliği simgeler. Macarlar 896 yılında Transilvanya'ya gelerek bu bölgeye yerleştiler. Ardından bugünkü doğu Avusturya ve güney Slovakya topraklarının bir bölümünü işgal ettiler. 995 yılında yapılan Lechfeld Savaşı'nın sonucunda aldıkları büyük yenilgiden sonra, daha fazla ilerleyemeyerek Karpatya Ovası'na kesin olarak yerleştiler.
Arpad, 9. yüzyılda Macar Boyları'na önderlik ederek Avrupa'da fetihler yapan ve kendi soyundan gelenler ile Arpadlar Hanedanı'nı kuran Macar hükümdarıdır. Arpad'dan sonra yerine gelen Prens Geza, 7 Macar Boyu'nun başkanıydı. Geza bu Macar boylarını Hristiyan Avrupa ile bütünleştirmeye çalışmış, yaşadıkları yerleri Avrupa mimarisine göre düzenletmiştir. Hristiyanlığı Macarlar arasında büyük ölçüde yaymış ve yerine kızı Viktoriya'nın geçmesini vasiyet ederek, hanedanın en yaşlı üyesinin tahta geçmesi kuralını kaldırmıştır.
Macaristan; tahta çıkan I.Istvan tarafından 1000 yılının Aralık ayında Estergon merkez olmak üzere Hıristiyan bir krallık olarak ilan edildi. Istvan, Geza'nın oğlu, yani Arpad'ın soyundandı. 1006 yılına gelene kadar Istvan, hem eski Macar pagan dinsel inançlarını sürdürmek isteyen, hem de Bizans İmparatorluğu'nun Ortodoks Kilisesi'ne bağlanmayı savunan tüm karşıtlarını alt ederek gücünü pekiştirdi.
Istvan'ın tüm yaptıklarının sonucunda; ortaya, Alman krallarına ve Macaristan topraklarından geçen Haçlı Orduları'na, Macar boylarını takip ederek doğudan gelen yağmacı konar göçer boylara karşı, tüm gücüyle ayakta duran bir krallık çıktı. 1241 - 1242 yıllarında bu krallık Avrupa'yı darmadağın eden Moğol istilası nedeni ile büyük darbeler aldı. Macar ordularının Muhi Savaşı'nda ağır bir yenilgi ile geri çekilmesinin ardından, Kral IV. Bela ülkeden kaçtı ve nüfusun üçte birlik bölümü, gerek daha sonraki saldırılarda gerekse batıdan ve güneyden, komşulardan aldıkları saldırılar ile yok oldu. Yalnızca iyi ve güçlü kaleler ile korunan şehir ve manastırlar bu saldırılara karşı koyabildi.
Sonuç olarak, Moğollar geri çekilince Kral Bela, sınır bölgelerindeki önemli noktalara vegvar denen korunaklı kaleler yapılması emrini verdi. Bu kaleler, gerek o dönemde gerekse gelecek çağlarda, özellikle 14.yüzyıl sonlarından başlayarak Osmanlı saldırılarına karşı Macaristan için oldukça büyük öneme sahip olmuşlardır. Fakat bu yapılar, kralı derebeylere karşı büyük borçlara soktuğu için merkezî otorite oldukça güç kaybetmiştir.
Arpad'ın soyundan gelenler, Macaristan'ı 1301 yılına kadar yönettiler. Arpad Hanedanı'nın egemenliği süresince ülke en geniş sınırlarına ulaştı."