Kanlı Noel gecesi Dr.İlhan- bir Rumu ameliyat ederken - görevdeyken; Eşi ve çocukları sığındıkları banyoda Rumlar tarafindan hunharca katledildiler.
Bu olay esnasında evde yaralananlar arasında olan Yusuf Gudum'un anlattıklarına göre:"24 Aralık 1963 gecesi eşim Feride'yle komşumuz Binbaşı İlhan'ın evindeydik.Yine komşularımızdan Meriç (Mora) lı, Ayşe Hanım, kızı Işıl ve Ayşe Hanım'ın kızkardeşi Növber'de bizimle birlikteydi. Akşam yemeğini yiyorduk. Ansızın Kanlı Dere tarafından eve kurşun yağmaya başladı. Kurşunlar yağmur gibi yağıyordu. Bulunduğum yemek odası tehlikeliydi. Çabucak banyoya koştuk. Burasının daha güvenli olduğunu düşünmüştük. Dokuz kişiydik. Eşimden başka herkes banyoya sığınmış, eşim tuvalete sığınmıştı. Korku ve Dehşe t içinde bekledik. Binbaşı doktorun hanımı Bayan İlhan banyoda, kollarında çocukları Murat, Kutsi ve Hakan olduğu halde ayakta duruyordu. Ansızın sokak kapısının büyük bir gürültü ile kırıldığını işittik. Makineli tüfeklerle eve giren Rumlar her tarafı taramaya başladı. Bir ara Rumca bir sesin:"Taksim istersiniz ha! " diye bağırdığını işittim.Tekrar kurşun yağmuru başlamıştı.Bayan İlhan üç çocuğuyla birden küvetin içine yığılmış, vurulmuşlardı.Bu esnada banyoya giren Rumlar silahlarındaki kurşunları tekrar üzerimize boşalttılar.Binbaşının çocuklarından birinin inlemesini işittim ve kendimden geçtim. Bayılmışım. 2-3 saat sonra ayıldığım zaman Bayan İlhan'ın ve çocuklarının küvette ölü yattıklarını gördüm. Ben ve komşular ağır yaralıydıK. Eşime ne olmuştu acaba? Derhal tuvalete koştum. Yerde yatıyordu. En vahşi bir şekilde öldürülmüştü. Sokakta silah sesleriyle birlikte "İmdat!, Yetişin , bizi kurtaracak yok mu? Feryatları geliyordu. Çok korkmuştum. Yatak odasına koştum ve karyolanının altına saklandım. Hiç sabah olmayacak sanmıştım. Hepimiz yaralıydık ve hastaneye gitmemiz gerekiyordu. Növber'le ben yürüyebiliyorduk. Yardım buluruz umuduyla sokağa çıkmaya karar verdik. Köşklü Çiftliğe kadar yürüdük. Orada bazı kimselere rastladık. Bizi alıp hastaneye götürdüler. Yolda yürürken, bazı yaralılar olduğunu söyledim. Hastanede 3 gün kaldıktan sonra uçakla Ankara'ya tedaviye gönderildim. Ankara'da 4 ay tedavi gördüm. Kıbrıs'a döndüğümde uçak alanında Rumlar tarafından tutuklandım. Anlattıklarımı tutukluluğum esnasında Rumlara da anlattım. Sonra serbest bırakıldım. "
11 yıl süren bu olaylarda yüzlerce Türk acımasızca katledilmiş,yüzlercesi kaybolmuş, bir çok Türk köyü tahrip edilmiş, okullarımız,camilerimiz yıkılmış, Türk nüfusunun dörtte birinden fazlası göçe zorlanmıştır. Yıkılan evleri, camileri okulları fotoğrafladım.
Kapıdan girişte hemen göze çarpan Mürüvvet Hanım'ın ve çocuklarının ayakkabıları, giysileri, eşyaları,.yüreğimi acıtan şehit edildikleri fotoğrafları,...
Barbarlık Müzesi'nin hemen yanında Kıbrıs Amerkan Üniversitesi'nin binası dikkate değer.
Buradan biraz dinlenmek ve ihtiyaçlarımızı gidermek için mola verdik. Moladan sonra St. Barnabas İcon ve Arkeoloji Müzesi'ne geldik. St. Barnabas Salamis'te doğmuş, Yahudi bir ailenin oğlu. Kudüs'te eğitim gördükten sonra buraya döner ve Hıristiyanlığı yaymak için St. Paul'la çalışmalara başlar. Hıristiyanlığı yayma çabalarından dolayı öldürülüp bir bataklığa gömülür. St. Barnabas'ın öğrencileri cesedi alıp Salamis'in batısında bir mağaraya gömerler ve yanına da St.Matheus'un yaptığı İncilin kopyasını koyarlar. 432 yıl sonra Piskopos Anthemios, mezarı rüyasında gördüğünü söyleyerek, mezarın açılmasını ister. Mezar açıldığında St. Matheus'un incili nedeniyle St. Barnabas teşhis edilir. Böylece Kıbrıs kilisesi özerkliğini elde edip, gömütün olduğu yere İmparator Zeno'nun emriyle manastır inşa edilir.
Manastır bir kilise , avlu ve avlunun üç yanında bir zamanlar papazların yaşadığı, şimdilerde müze olarak kullanılan odalardan oluşuyor. 18.yy dan kalma zengin bir koleksiyona sahip Ikon müzesinin yanında Arkeoloji müzesinde Neolotik dönemden Roma dönemine ait muhteşem eserler mevcut. Çatalköy'den beyaz üzerine kırmızı süslemeli testi parçaları, bileği taşları, havan-havaneli, ve çakmak taşı gereçleri,hayvan figürlü kırmızı cilalı kaplar , çift emzikli plastik süslemeli insan figürleri olan kase, kırmızı cilalı ve siyah cilalı kazıma süslü kaplar, erken bronz çağına ait. Suriye menşeli maşrapalar,pişmiş topraktan figürinler.Mezar içinde bulunmuş olan bir figurin, ölen kişinin öbür dünyaya yolculuğu sırasında ona eşlik etmesi için yanına bırakılan bir eşyası olduğu gibi, yeraltı tanrılar ile bağlantılı anlamlar taşır. Bunların dışında oyuncak ve evlerde süs amaçlı kullanılan figurinlerde vardır. Arkaik devirden Roma devrine kadar uzanan altın ve altın kaplama takılar, yaban domuzu şeklinde takırdaklar.Takırdak;çıngırak.istiridye kabuğu şeklinde kandiller,16.yy.a ait Türk tabakları, klasik devre ait sfenksler, Arkaik devre ait heykeller,bir mezar anıtına ait çift aslan, pişmiş topraktan (terracotta)baş ve figurinler, ...
(devam edecek)