Karadağ'ın Unesco Dünya Kültür Mirası listesindeki şehri Kotor'a doğru yola çıktık. Tarihi V.yy.a kadar dayanan Kotor hem Osmanlıların hem de Venediklilerin hakimiyeti altında kalmış. Ancak hiç Osmanlı eseri olmaması dikkate şayan.Venedik mimarisi egemen.Sarp kayalar ve tepeler üzerine kurulan şehre hayran kalmamak mümkün değil.Eskişehir'e Aslanlı kapıdan giriliyor.. 8.yy.dan kalma saat kulesi karşımıza çıkıyor.hediyelik eşya satan dükkanlar, ortaçağdan kalma kiliseler, 15.yy.dan kalma Bescuca Sarayı,, 17.yy.dan kalma Pima Sarayı neredeyse bir insanın geçebileceği dar sokaklar, taş duvarlar vs...objektifime takılanlar. Serbest zamanda pizza yiyip dinlendik. Ancak tepe üzerindeki surlara ve kaleye çıkacak zamanımız olmadı.
Eski Yugoslavya'yı oluşturan üç ana devletten biri olan Katolik mezhebini benimseyen ve Adriyatik Denizi'ne kıyısı olan Hırvatistan'a geliyoruz.Göz kamaştırıcı tarih ve doğa şehri Dubrovnik.UNESCO Dünya Kültür mirası listesindeki Dubrovnik'e ancak geç saatlerde varabildik.Osmanlı hakimiyetinde de kalmış şehirde hiç Osmanlı eseri yok.labirent gibi dar sokaklarından geçtikçe burnumuza envai çeşit koku geliyor. Surlarla çevrili Old Town'a Pile kapısından giriş yaptık. Çok kalabalıktı.Stradun Caddesi'ndeki şair Gundulic heykeli altındaki resimlerde Osmanlılara ve Venediklilere oldukça methiye düzmüşler doğrusu.Büyük ve küçük Anafrio çeşmesinden su içtik.Veba salgınından korunmak için bu çeşmeleri yapmışlar.Orlando sütunu önündeki konseri bir kaç dakika dinleyip konaklayacağımız Trebinje'deki otelimize doğru yola çıktık.Bosna -Hersek'in sakin, huzurlu şehirlerinden biri olan Trebinje Sırp Cumhuriyeti içinde kalıyor. Otelimize vardığımızda gece 22:00 sıralarıydı.Sabah çok erken saatlerde otelin önündeki Trebinje Irmağına fotoğraf çekmeye gittim. İki balıkçı balık tutuyordu. Daha sonra balıkçıların biri kocaman bir balık yakaladı. Küçük bir köpek suda yüzüyordu. Daha sonra gelen bir kadın gölün sularına dalmış bakıyordu. Suyun üstünde ördekler yüzüyordu. Çok güzel ve huzurluydu.Kahvaltıya gittim. Mısır ekmeği ve küp peyniri harikaydı.
Güzel bir kahvaltıdan sonra Mostar'a doğru yola çıktık.Ama ilk durağımız Osmanlı sınır kasabası Poçitel. Arkadaşlar aşırı sıcak nedeniyle kaleye tırmanmadılar. Ancak ben UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindeki Poçitel'e çıktım.Neretva Irmağı kıyısında muhteşem esere hayran kaldım.Türk aile sanırım kalmamış. Camisi, surları, evleri, saat kulesi vs... fotoğrafladıktan sonra Mostar'a yola koyulduk.
16.yy. ilk yarısında Mimar Sinan'ın öğrencilerinden Mimar Hayrettin'in inşa ettiği , Sırpların bombaladığı ancak Hırvatların yıktığı Mostar Köprüsü 1992'de Türkiye'nin desteğiyle Tokatlı ustalar tarafından tekrar yapıldı. Mostar'a gitmeden binaların üzerinde savaşın izlerini görmek mümkün.UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindeki Mostar Köprüsü üzerinden geçerken gözetleme kuleleri dikkat çekiyor.Hediyelik eşya satan dükkanları geçtikten sonra Koski Mehmet Paşa Camii'ne geldik. 17.yy. da yaptırılan camiye ücretli giriliyor. Ama bizden almadılar.Aşırı sıcak ve nem beni oldukca çarptı. Bu nedenle pek dolaşamadım.Mostar Köprüsü'nden atlayanları fotoğrafladım ,dinlendim.
Daha sonra Balkanlara kültür başkentliği yapmış Saray Bosna'ya doğru yola çıktık.Yolda kuzu çevirme yemek için Jablanika'da mola verdik.Naritva Irmağı kıyısında munteşem manzarada yemek yedikten sonra yola devam ettik.1914'te Avusturya -Macaristan İmparatorluğu veliahdı Arşidük Franz Ferdinant'ın öldürüldüğü ve 1992'deki Sırp, Hırvat ve Boşnak savaşında büyük ölçüde zarar gören Saray Bosna'ya geldik.
Miljacka Nehri kıyısındaki şehrin panoramik olarak Katolik Katedralini Sinagogu, Hüsrev Bey ve Ferhadiye Camilerini uzaktan gördükten sonra Pazar Yeri'ne geldik.1994'te meydana gelen patlamada hayatını kaybedenlere dua edip, Özgürlük Ateşi'ne dogru yola çıktık. Burada fotoğraf çektirip İsa'nın Kalbi Katedrali'nin önünde şehit edilenlere dua ettik.Saray Bosna'da şehit edilenler anısına asfalt üzerinde çiceklere benzer izler bırakilmış. İzler kırmızı renkte buna da Saray Bosna gülleri denilmekte. 100 kadar gül varmış. İnşaat çalışmaları nedeniyle çoğu kaybolmuş. Yollarda da ara ara şehitlikler var. İnsanın tüyleri diken diken oluyor.Şehri doğu ve batı olarak ikiye ayırmışlar. Batıdan doğuya geçince tam bir Osmanlı şehri oluyor.Doğu kısmında Gazi Hüsrev Paşa Camii ve İmarethanesine geldik.Daha sonra serbest zamanda Boşnak Böreği yiyip dinlendik.Sabahın erken saatlerinde Savaş Tüneli'ne geldik.Savaş sırasında yiyecek ve silah tedariki için kazılan tünel insan için hiç bir şeyin imkansız olmadığını gösteriyor.Video izleyip, tünelin bir kısmını gezdik. Gözlerimiz doldu.Kolar Ailesinin evinin altından açılan tünel özgürlüğe götüren yol olmuş.
Saray Bosna'dan sonra istikamet Belgrad. 10 .yy.da Osmanlı hakimiyetine giren Belgrad'ta Osmanlı eserleri zamanla yok edilmiş.Belgrad'ta tek cami Bayraklı Camidir.Ziyaret ettiğimizde namaz vakti idi. Minareye bayrak asmışlardı. Ezan okunmayan camiye namaz vakitleri bayrak asılıyor.Tito'nun ölümüyle Yugoslavya parçalanmış ve iç savaş başlamıştır.Sırbistan'ın başkenti ve en büyük şehri olmuştur. Parlemento Binası, Binyıl anıtı, Eski Saray'ı panoramik gezdikten sonra Beyaz şehir Belgrad'ta Osmanlı Kalesi'ne gittik.Tuna ve Sava ırmaklarının birleştiği noktada fotoğraf molası verdik.Kalenin altında I. Dünya Savaşı'ndan kalma topların sergilendiği Savaş Müzesi var.Kalenin kapısında yeniçerilerin taşa oyduğu kılıçlar göze çarpıyor.Dinozorlar Müzesi, Tenis sahası, parklar objektifime takılanlar.
Belgrad'tan sonra Bulgaristan'ın başkenti Sofya'ya doğru yola çıktık. Sofya'ya varmadan Hotel Balkan Highway'da Seyfi Alp Bey'in çayını içtik.Teşekkur ederiz.Sofya'ya vardığımızda aşırı yağış vardı. dolayisıyla ancak sabah gezmeye çikabildik.Balkanların en büyük kilisesi olan Alexsander Nevski Katedrali'ni, Milli Kütüphane'yi Sofya Üniversitesi'ni,Romalılardan kalma kalıntıları, Osmanlılardan kalan tek cami olan Arkeoloji Müzesi'ni panoramik gezdik.Banyabaşı Kadı Seyfullah Efendi Cami kapalı olduğu için dışarıdan fotoğrafladık.
Sabah saatlerinde Filibe'ye geldik.Nebet Tepe mevkiinde yerleşik Eski Filibe'yi gezdik.Roma Amfi Tiyatrosu, Roma Stadyumu,Hisar Kapı, Kale içi Mahallesi ve Osmanlılardan kalan Cuma Cami'ni fotoğrafladım.Buruk bir şekilde ülkemize dönmek üzere yola çıktık.Bu gezinin düzenlenmesinde emeği geçen Uluslararası Avrasya Eğitimciler Federasyonu genel başkanı Şuayip Özcan'a, dernek başkanı Eyüp Üstük'e dernek sekreteri Yaşar Yeniçerioğlu'na ,dernek üyesi Fadime Tosik Dinç'e teşekkürlerimi sunarım.Bir daha ki gezide buluşmak dileğiyle. Her ne kadar hata yaptıysam affola. Sevgi ve saygılar.