Hayırlı ramazanlar sevgili Dostlar!
Bu yazımda Şems Tebriz’inin yurdu Tebriz ve civarından söz etmek istiyorum. İran’da ilk matbaa, Rüştiye, belediye ve kurumsal anlamda tiyatro Tebriz'de kurulmuştur. Tebrizli arkadaşım Masoumeh Daei, Tebriz'in her alanda İran'a öncülük ettiğini, bütün yeniliklerin önce Tebriz'e geldiğine sonra İran'ın başka şehirlerine yayıldığını söyledi.2014 yılında da gittiğim Tebriz'e uluslarasın İran-GESAM Türk sanatçıları çalışmayı ve karma sergisi vesilesiyle tekrar gitmek nasip oldu.
İran gümrük kapısından geçmek otobüsün eksik evrakları nedeniyle biraz zaman aldı. Sınırda bir Türk lokantasında Adana kebap yiyip biraz dinlendikten sonra Maku'ya doğru yola çıktık. Gardaş Azerbaycan Türkeri’nin yaşadığı bu şehir iki dağ ve iki ova arasında. Akşam geç saatlerde şehri panoramik olarak gezebildik. Tarihi dokuyu kaybetmemiş şehir temiz ve düzenli bir izlenim verdi.
Otelimize gelip dinlendik. Sabah saatlerinde Tebriz Üniversitesi İslami Sanatlar Fakültesi'ndeki sergi ve çalışmaya katılmak üzere yola çıktık. Tebriz Üniversitesi hakkında etraflı bilgiyi daha sonra sunmaya çalışacağım. Çalıştayda İran -Tebriz başkonsolosumuz Çağlar Fahri Çakıralp, Tebriz Üniversitesi rektör yardımcısı Mehdi Bey, GESAM koordinatörümüz Nezih Demirtepe ve Türk heyeti adına Dr. Ahmet Cebeci Hoca da birer konuşma yaptılar. Konuşmada her iki taraf da bu etkinlikten dolayı memnuniyetini belirtti. İran tarafı Türkiye'ye iade-i ziyarette bulunmak istediklerini belirtince, Türk tarafı da memnuniyetle kabul edeceğini belirtti. Sanatçılar arası kültürel alışverişin; Dostluğu pekiştireceği ve geliştireceği çalıştayın ana fikri oldu. Çalıştaydan sonra sergi açılışı da muhteşem oldu. Bu çalıştayın ve serginin düzenlenmesinde yardımlarını esirgemeyen Tebriz başkonsolosumuz Çağlar Fahri Çakıralp'e Tebriz Üniversitesi rektörü ve rektör yardımcısı Mehdi Bey'e GESAM koordinatörümüz Nezih Demirtepe ‘ye sevgili dostum Masoumeh Daei teşekkürlerimi sunarım.
Serginin açılışından sonra Delesten Restaurant'a boyun -sırt kebabı ve üzerine tereyağı sonradan dökülecek olan pilav yemeye gittik. Pirinçten semaver, bakır kapların süslediği restauranttın yan tarafında da fast food yiyeceklerin satıldığı bölüm var.
Yemekten sonra Azerbeycan Müzesi'ne gittik. Urartulara ait M.Ö. 486-465 yıllarına ait taş tabletler oldukça ilgimi çekti. Mühürler, ana tanrıça, Bismillah ve Allah yazıları, sikkeler, çömlekler, süs ve mutfak eşyaları, kalp şeklinde duran ilk çağlara ait aşıkların iskeletleri, Safeviler dönemine ait kaseler, harika porselenler ve en değerlisi benim için Erdebil'de bulunan Türklüğün hakimiyet sembolü gümüş kaplama çift başlı kartal figürü tabak görülmesi gerekenlerden. Aşıkların iskeletini sanırım Demirçağ Müzesi'nden buraya getirmişler. 2014 yılında Demirçağ Müzesi'nde mezarın içinde fotoğraflamıştım.
Azerbaycan Müzesi'nin bahçesinde de sandukalar hayvan heykelleri, taştan figürler, sandukalar, koç, yazıtlar ve bahçede dinlenen bir hanım objektifime takılanlardan.
Azerbaycan Müzesi'nin yanına park yapmışlar. Parkın içine tarihi dokuya uygun hücreler yapmışlar. Güller, ağaçlar arasında 12.yy.da yaşamış ünlü şair Afzaladdin Bedel Khagani'nin heykelini dikmişler.
Mescid-i Kebud şimdiki durağımız, rehberimiz Nazlı Hanım'ın belirttiğine göre Allah adı mavi çinilerle 1001 kez yazılmış. Goy Mescidin içinde mezarlar mevcut. Çinilerdeki tahribat zamanla artmış gibi geldi bana. Restorasyona başlanmış mescitte. Turkuaz süslemelerinden dolayı İslam’ın Turkuazı da deniyormuş.
Goy Mescid'den sonra Belediye Halı Müzesi'ne gittik. Bahçesinde eski çağlardan kalma bir araba dikkat çekiyor. Rengarenk güllerin arasında insana huzur verici bir ortam var. Bankta genç bir kız dinleniyor. Şehrin ileri gelenlerinin heykelleri hemen girişte. Tebriz Üniversitesi rektör yardımcısı Mehdi Bey'in bize bahsettiği halen Tebriz Üniversitesi'nin bahçesinde sergilenen eski çağlara ait sandığın içinden çıkan fenerler burada sergileniyor.
Üniversitenin bahçesinde bulunan sandığın içine kırmızı güller dikmişler. Eski dönemlere ait fotoğraf makineleri, dürbünler, lüksler, fotoğraflar, 1901 yılına ait iki atla çekilen arabadaki insanları tasvir eden heykel, üst katında mutfak eşyaları,1947 yılından kalma çan ve nihayet paha biçilemez değerdeki halılar ... Ruhani liderlerin fotoğraflarının işlendiği halıların yanı sıra, şehrin ileri gelenlerinin fotoğrafları ve şehrin tarihi yerlerinin dokunduğu halının köşelerinde de şairlerden Şehriyar'ın ve diğer sanatçıların fotoğrafları işlenmiş. Kadın belediye başkanı da gözden kaçmıyor. Diğer dokumaların motifleri Anadolu'da dokunan halıları anımsatıyor.
Yorulduğumuz için çay içmeye Nobat Hamamı'na gittik. Hamamı çayevi ve restaurant yapmışlar. Çay yanında verdikleri safranlı nöbet şekeri çok güzeldi......
(Devam edecek)