Doğu Anadolu bölgesinde yer alan Van Gölü'nün batısında Neolitik çağdan başlayarak bir çok uygarlığa ev sahipliği yapmış ,açık hava müzesi konumundaki Bitlis'i anlatacağım. Gezdiğim şehirler arasında en beğendiklerimden olduğunu söyleyebilirim.
Gesam'ın sergisine katılmak üzere Sivas'tan akşam saatlerinde Muş'a doğru yola çıktım.Seher vakti Muş'a vardık. Yoğun sisten göz gözü görmüyordu. Yolun kenarlarında dev gibi kar kütleleri göze çarpıyordu.Kış mevsimini yoğun kar altında yaşayan bir Sivaslı olarak hem de bahar mevsiminde bu kadar kar hiç görmemiştim.Hayretler içerisinde kaldım.Kısa bir süre sonra Tatvan'daki otele vardım. Kahvaltıdan sonra Tatvan Nemrut Dağı, Krater Gölü'ne doğru yola çıktık.
Nemrut Dağı'nda telesiyej ile Nemrut Krater Gölü'ne çıktık. Bir yandan fırtına diğer yandan güneşin sıcaklığı yolculuk sırasında kendini hissettiriyordu.Ayağımızın altında kayak yapan gençler küçücük görünüyordu. Yükseklik korkuma rağmen fotoğraf aşkına teleseyij ile yolculuk yapabildim. Ancak yoğun sis nedeniyle iyi fotoğraflar çekemedim.Türkiye'de birinci, Dünya'da ikinci büyüklükte olan Krater Gölü, 2010 yılında suya bağlı turizm konulu olarak Avrupalı Seçkin Destinasyon ilan edilmiş. Dik ve yüksek kayaları ancak fotoğraflayabildim.Nemrut Dağı'nın dev kar kütleleri arasında gider ayak çay keyfi de yaptık.
Ahlat Selçuklu mezarlığına doğru yola çıktık.Çok geniş bir alan üzerine kurulu mezarlığın kitabesinde şöyle yazmaktadır; "Ahlat yetiştirdiği ilmi, din, kültür ve sanat adamları mutasavvıf ve zahitleri ile de çok önemli bir yere sahiptir.Bu özelliklerinden dolayı Ahlat; Buhara ve Belh ile mukayese edilerek İslam Dünya'sının" Kubbe't-ül İslam" diye anılmaktadır.Ahlat 1071 yılında Malazgirt savaşıyla doğudan batıya gelen Selçukluların baş kenti olmuştur.Çeşitli bölümlere ayrılan mezarlıkta en önemli eserler Meydanlık Mezarlığı'ndadır. Orta Asya'dan Şamanizim ile İslam'ın sentezi gözlenmektedir bezemelerde ,nakışlarda. Bir diz boyu susuz karlara bata çıka kargalar eşliğinde fotoğraflar çektim. Selçuklu Anıt Mezarlarının örneklerinden muzzam kümbetlerden de söz etmemek olmaz. Beyler ve aileleri için yapılmış olan kurgan oda mezarları islami geleneğe göre yapılmış.Ecdatımıza dualar edip, farklı duygular hissederek mezarlıktan ayrıldık. Karnımız da acıkmıştı. Van Gölü kıyısında sadece bu yöreye özgü İnci Kefal yemek için küçük bir lokantaya geldik. Böylesine sodalı ve tuzlu suda yetişen İnci Kefal oldukça lezzetliydi.Bahar mevsimine henüz geçmemiş doğada uçsuz bucaksız bir denizi andıran Van Gölü'nde kuşlardan başka ziyaretçi yoktu.Güneş hafifce yakamozlar saçıyordu.
Ahlat'ta Abdurrahman Gazi hazretlerinin türbesine doğru yola çıktık.Anadoluyu Türkleştirip, islamlaştıranlara selam olsun.Dualar edip, fotoğraflar çektik.İslam ordularının Ahlat'ı fethi sırasında şehit düşen Abdurrahman Gazi hazretleri Sahabe-i Kiram'dan Muaz Bin Cebel'in oğlu.Allah Selçuklu Ahlat Mezarlıgında yatanlara , Abdurrahman Gazi hazretlerine ,şehit, şüheda ve tüm geçmişlerimize rahmet eylesin.Amin.
Ahlat Adilcevaz yolu üzerinde kitabesinde Mimar Sinan'ın yaptığı belirtilen Tuğrul Bey Camii'ni fotoğrafladım. 15.yüzyılın sonlarıyla 16.yüzyılın başlarında Zal Paşa tarafında restore edildiği için halk tarafından Zal Paşa Camii olarakta anılan camii restorasyon nedeniyle kapalıydı.İlçede 500 adet neolitik döneme ait mağaralar da mevcut.
Türkiye'nin ikinci en yüksek dağı, Süphan Dağı'nın eteklerinde donmuş Aygır Gölü şimdiki güzergahımız.Muhteşem güzellikteki Aygır Gölü'nde aşırı soğuk olduğu için fazla kalamadık.Akşam termal otelde konakladıktan sonra Sivas'a doğru yola çıktım. Kısacık gezimizde görmediğimiz çok yer oldu. İnşallah bir daha ki sefere görebilirim. Sevgiyle kalın.