Uzun bir aradan sonra Ozanlar diyarı Kırşehir'den merhabalar sevgili Dostlar! Başta bozkırın tezenesi Neşet Ertaş olmak üzere pek çok değerli ozan ve şair yetiştirmiş olan Kırşehir'in Türk kültürüne ve halk edebiyatına katkısı büyüktür.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü bünyesinde hizmet veren Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Mesleki Birliği'nin 62.ilde sergi etkinliği için yolumuz Kırşehir'e düştü.
Kırşehir; Anadolu bozkırının ortasında, ahilik felsefesinin doğup yayıldığı Kapodokya bölgesinde yer alır. Uçsuz bucaksız kırlarda yer alan şehre Kır Şehri denilmiş, zamanla bu ifade Kırşehir'e dönüşmüştür. Hala halkın bir kısmı Kır Şehri demeyi sürdürmektedir.
Serginin açılışına saatler kala kentin meydanına kısa bir gezi yaptık.İlk durağımız Cacabey Gökbilim Medresesi. Sivas'taki Buruciye, Gökmedrese ve Çifteminareli medreseler gibi Cacabey Medresesi II. Gıyadeseddin Keyhüsrev zamanında yaptırılmıştır.Camii, kesme taş ve moloz taştan;minaresi ise sırlı tuğladan yapılmıştır.Bir rasathane ve medrese olarak yaptırılan eser daha sonra cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bizanslılarla yapılan bir savaşta şehit düşen Cacabey'in türbesi de medresenin hemen yanındaki türbededir. Namaz vaktine yakın gittiğimiz camiide bir de cenaze namazı kılınmak üzereydi. Allah rahmet eylesin.
Meydanda atlı Atatürk heykeli karşımıza çıkıyor.Türk edebiyatının duayenlerinden Aşık Paşa'nın memleketi Kırşehir sokaklarında, ayakkabı boyacıları, dükkanlar, tarihi eserler göze çarpmakta.
Serginin yapılacağı yerin hemen yanında yer alan Arkeoloji Müzesi'de görülmeye değer doğrusu.Eski eserlerin korunması ve sergilenmesi amacıyla açılan müzede, eski Tunç çağından günümüze kadar yer alan eserleri görebilirsiniz.Özellikle Roma dönemine ait heykellere hayran oldum. M.Ö 3.binde başlayan uygarlık tarihine ait eserlerden; çanak çömlek, Kaman Kalehöyük'ten mühürlere, mutfak eşyalarından, ziynet eşyalarına Hititlilerden kalma eserlerden ,Selçuklulardan kalma sandukalara vs...
Üst katta silahlar, kılıçlar, ahilik geleneğine ait eserler, el dokuması kilim ve halılar, yöresel giysileriyle dokuma tezgahının başında kilim dokuyan genç kız.makatın başında yün eğeren nene; yer sofrasında bakır tepside yemek yiyen ana oğul...Müzenin bahçesinde fıçılar, Selçuklu dönemi sandukaları ve mezar taşları objektifime takılanlar.
Gesam Kırşehir sergisinin açılışını Kırşehir vali yardımcısı Hicabi Aytemur, Gesam koordinatörü Nezih Demirtepe, Il Kültür ve Turizm müdürü v.Yıldız Erarslan ve idari amirler gerçekleştirdi. Gençlerle sohbet ettim. Yerel televizyonda röportaj yaptım. Açılışa ilgi yoğundu.Emeği geçenlere teşekkürler.
Sergiden sonra yemek yemeye gittik. Kırşehir İskenderi ve lahmacunu yedik.Kırşehir kaplıcalarıyla da meşhur bir şehir. Terme'de kalacağımız otelin kaplıcasına girdik.40 derece suyuyla romatizma, felç,cilt, böbrek, kadın hastalıkları bir çok derde derman olan kaplıca güzeldi ve bizi dinlenlendirdi.
Sabah kahvaltıdan sonra Kale Alaaddin Camii'ne gittik. Cami kapalı olduğu için kazı alanlarını ve şehri fotoğrafladım. Sevgili arkadaşlarım bana, Savcılı Huzurevi ve Yaşlı Bakım Evinde sürpriz dogum günü yaptılar. Benim için oldukça hüzünlü ve ağlamaklı bir doğum günüydü. Büyüklerimizin ellerini öptük. Ağlayanla ağladık. Gülenle güldük. Fahri Demir 'e, Can Akın'a, Nezih Demirtepe'ye, Demet Adalı'ya, Fatma Nazan Özsaka'ya, emeği geçen tüm arkadaşlarıma ve huzurevi sakinlerine teşekkürler.Arada huzurevlerini, sevgi evlerini ziyaret etmemiz gerekir.
Bu duygu patlamasının ardından dondurucu havada Kalehöyük Arkeoloji Müzesi'ne doğru yola çıktık.Japon Kültürel Mıras Koruma Projesi kapsamında açık ve kapalı geniş bir alanı kapsayan sergi salonları, kütüphane, sinevizyon,laboratuar, kafe, depo vs bulunmakta.Botanik Bahçesi görülmeye değer .Japon balıklarının yüzdüğü donmamış göl ve yanında aşırı soğuktan donmuş göl. Hoş bir tezat oluşturuyor. Kiraz ağaçlarının açtığı mevsimde gelmek isterdim.Müze içerisindeki eserlerde ortaçağdan eski Tunç çağına kadar uzanıyordu.Mühürler, içki kapları, çanak çömlek, ağırlıklar, ziynet eşyaları, fosiller, kil tabletler ,kemik ,taş, ve pişmiş topraktan yapılmış eserler vs...
Umarım bu eserler gün yüzüne yüce devletimizin sıkı kontrolleri altında çıkarılıyordur.Ülkemizin paha biçilemez değerdeki tarihi eserlerinin ülkemizde kalması dileğimdir.
Hirfanlı Barajı'na doğru yola çıktık.Elektrik üretmek ve taşkınlardan korunmak amacıyla yapilmış barajı fotoğrafladıktan sonra yemek yemek için yer aramaya koyulduk.
Yemekten sonra Tuz Gölü'ne doğru yola çıktık.İç Anadolu Bölgesi'nde yer alan Türkiye'nin Van Gölü'nden sonra ikinci büyük gölü olan Tuz Gölü'nü gün batımında fotoğraflama imkanımız oldu.Aşırı soğuk ve fırtınaya rağmen muhteşemdi diyebilirim. Türkiye'nin tuz ihtiyacının %40'ı bu gölden sağlanır. Umarım yazımı beğenmişsinizdir.
Saygı ve sevgilerimi sunarım.