Mustafa Erol'un Şehadeti Ve O zamanki Ülkü Kardeşliği...
ve
İstanbul Ülkü Ocakları ve Efsane Okul Atatürk Eğitim Enstitüsü Ülkücülerinin tarihi yürüyüşü....
1 Marta Atatürk Eğitim Enstitüsünün Fikirtepe'deki binasına geldik herkes üzgün. ilk duyduğumuz Adana yurdunda bir Ülkücü Kardeşimizin şehit olduğu haberidir...
Türkiyeyi bölmek parçalamak isteyen yabancı ideoloji uşakları vatan hainleri önünde tek engel olarak o günler vatan millet aşkıyla yanan Ülkücüleri görüyordu. Bu sebeple Mustafa kardeşimizin kaldığı Adana yurdunu bombaladılar...Kardeşimiz bu bombalama sonucunda Hakk'a yürüdü...
O zaman sol için ODTÜ neyse Ülkücüler için Atatürk Eğitimde aynıydı...Okulumuzun yanında bulunan yurtta kalan Ülküdaşlarımız hem okulun hemde anadolu yakasındaki bir çok ülküdaşların hem korunması hemde gidiş gelişlerinde yardımcı oluyorlardı...
Şiddetli bir şoğuk ve tipi şeklinde kar yağıyordu.Yurttaki arkadaşların çok azı bir saldırıya karşı yurdu korumak amacıyla yurtta kaldı. Yurt başkanı liderliğinde yurtaki arkadaşlar okulu boşatılmasında öncü rölü oynayarak okulun önünde yürüyüş kolunda sıra olduk. Paramız olmadığı için otobüs tutarak değilde yürüyüş koluyla sloganlar atarak Hareme geldik. Arabalı vapuru elkoyarak doldurduk sirkecide kaptandan af dileyerek inildi kaptan bize hiçte kızmadı. Sirkeciyden disiplinli yürüyüş koluyla sloganlar eşliğinde Gülhanede Adli Tıpta Mustafa Erol kardeşimizin cenazesini binbir zorlukla aldık...
Bir tabut alacak kadar paramız yoktu. Battaniyelere sararak slagonlar eşliğinde Beyazıt Meydanından Yusuf Paşay'a geldik. Murat Paşa Camiinde İsyabbul Ülkü Ocakları başkanı Feti YILDIZ bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmadan Ülkücülerin aklında Atsız Hoca' dan alınma bir cümle kalmıştır.
” Artık anladıkları dilden konuşulacaktır. Bundan sonra çelik yaylar konuşsun.” Yiğit ülkücüler bu sözü mıh gibi aklında tutmuştur.
Ülkü Ocakları başkanın konuşmasından sonra Cenaze namazı Muratpaşa Camisinde kılınarak şehidimiz Merkezefendi Mezarlığında toprağa verilmiştir.
kılınan cenaze namazından sonra Mustafa Erol kardeşimiz Merkezefendi Mezarlığında toprağa verildi...
Düşünün tipi var göz gözü görmüyor yaya olarak Fikirtepe'den Yusuf Paşa'ya kadar yürüyüş kolunda yürüyorsunuz....Disiplininiz hiç bozulmuyor ve siz bu yolda olmazsanız vatanın bülüneceğine inancınız tamdır. Bu yüzden gevşeklik yapmıyor ve yapılmasına izin vermiyorsunuz.
Bu yürüyüşü fırsat bilerek size yapancı ideoloji uşakları katliam hareketinde bulursa ne olacak? Polis koruması da yok veya yetersiz...İşte bu korumanın yapan kahramanların çoğu Çetin Koçoğlu yurdunda kalan ülkücü dava adamları olan kardeşlerimiz...Onları biz dev gibi görüyorduk dev gibi. Teşkilat koruma görevi çoğunlukla onlara veriyordu. Bunu söylemekten kıvanç duyorum ki bizleri ölümüne kuruduklarına yürekten inanıyorduk. Onların yaşadıkları zorlukları bir onlar birde Allah bilir. Birazda biz biliriz tabi...
Bunları anlatma kolay ama yaşamak zordur...Burada ifade edemeyeceğim zamanın bir çok zorlukları vardı...Ama her şeye rağmen Lidere -Davaya inanmak tamdı. Acaba yoktu? Allah bütün kardeşlerimizden razı olsun.
O gün hava hayatımda görmediğim ve insanın kemiklerini dahi üşüten bir soğuk vardı. Onun için üşümemek için çok kalın giyindim. Benim üstümde kışlık kaban ve o ana kadar öyle bir soğuk hava yaşamadığımız için üst üste ve yaka, bisiklet yaka en son da boğazlı kazak olmak üzere 4 kazak giymiştim. Buna rağmen Yusuf Paşa'da bütün üstüm ve ayaklarım su sızmış ve donma tehlikesi geçirmiştim.
ETT Otobüsüne binip Karaköy'e geldim. Kadıköy Vapuruna genelde sol militanlar biniyordu. Haydar Paşa vapuruna ise solcular fazla binmiyordu. Donmak üzere olduğum için tehlikeyi göze olarak erken kalkan Kadıköy Vapuruna bindim. Ayaklarımı kabanımı ve bir kaç kazağımı çıkartıp Vapur kalolüferlerinde ısıtmıştım. O sırada benim gibi cenazeden gelen üç arkadaş daha yanıma gelince biraz daha rahatlamıştım...Sonra Kadıköyden hemen münübüse binerek eve gelmiştim. Evde iyice ısındım ama o üşütme bende azda olsa hasar bırakmıştı....
O cenazeye katılan veya görevli Ülküdaşlarımızın hepsi en az benim kadar sıkıntı çektiklerine inanıyorum.
Şimdi lafımızı bile dinlemedikleri gibi bize değer vermeyenler ve ya bizi hiçe sayanlara ne diyelimmm...
O cenazeye katılan veya görevli Ülküdaşlarımızın hepsi en az benim kadar sıkıntı çektiklerine inanıyorum.
Şimdi lafımızı bile dinlemedikleri gibi bize değer vermeyenler ve ya bizi hiçe sayanlara ne diyelimmm...
Galiba bizim payımıza bedel ödemek düştü....