Bir işin aslını astarını öğrenmek ve en doğru teşhisi koymak için uygulayıcıların ve sürecin çok iyi bilinmesi lazımdır. Hiçbir şey birden bire ortaya çıkmaz. Mutlaka dayandığı bir geçmişi vardır. Biz de bu geçmişi anlatarak çok daha net teşhis koymanıza ışık tutmaya çalışacağız. Bu iktidarın başlangıcından beri bazı önemli olaylara ayna tutmaya gayret ediyoruz….
Irak’ın işgaline yeşil ışık yakmayan 57. Hükümet; ABD’nin bu hükümete monte ettirdiği Derviş Kemal vasıtasıyla yıkılmıştı. Boyalı basının da etkisiyle üç “Y”yi (yasaklar, yoksulluk ve yolsuzluk) Türkiye’nin gündeminden çıkaracağım diyen “Adalet İçinde Kalkınmayı planlayan bir ekibiz” diyen Adalet ve Kalınma Partisi lehine büyük bir rüzgâr estirildi. Bu rüzgârda ABD’den fonlanan gazeteciler ve köşe yazarlarının da çok büyük etkisi olmuştu. Ve ayrıca, Partinin genel başkanı olan kişi, Pınarhisar Cezaevindeki 4 aylık çok rahat geçen tutukluluk halini Hz. Yusuf As. Zindan hayatında çektikleri gibi anlatınca bizim milletimizin merhameti ve mazlumlara daima kucak açması dolayısıyla biz “Milli Görüş Gömleğini çıkardık” diyen ekibe, peki çıkarttığın gömlek yerine ne giydiniz? Gömleksiz misiniz sorularını sorma gereğini duymadan, Battalgazi destanı gibi anlatılan mağduriyetlere inanarak “Adalet içinde kalkınacağız” diyen parti olan AKP’yi tek başına iktidara getirdi. Bunun da haricinde çeşitli basın yayın organlarında çokça yazılan ABD’lilerle görüşmeleri ve ABD başkanı ile tarihte ilk defa resmi görevi olmayan kişilerin görüşme iddialarına hiç değinmeyeceğim.
Bu ekibin ilk Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu çok objektif ve milli reflekslere yatkın problem çözme odaklı genelde demokratik hareket etmeye gayret eden bir bakandı. Yandaş sendika olan Eğitim Bir-Sen’in ısrarla talep ettiği kadrolaşmalara kulak asmadı. Bu yüzden bakanlığı 4 ay bile sürmeden son buldu. Mumcu bir de öğretmenlere pantolon yasağını kaldırarak bu günkü öğretmenlerin hududunu kaçırdığı serbest kıyafet giymenin ilk yol taşını döşemiş oldu. Erdoğan vekil seçilip başbakan olduktan sonra kurduğu ilk hükümette Erkan Mumcuyu Milli Eğitim Bakanlığından alarak yerine 9 Yıldan fazla bakanlıkta kalacak olan siyasal İslamcı Hüseyin Çelik getirildi.
Hüseyin Çelik, yandaş sendikanın bir dediğini iki etmemişti. Hatta ilk sendika mutabakatında o zamanlar aranan her sendikanın mevcut çalışan sayısının % lik dilimi tutturamayan Eğitim bir- Sen’in kapanmaması için çalışma bakanlığına çalışan eğitimci sayısını yüz bin eksik göndermiştir. Böylece Eğitim Bir-Sen’in yasal olarak kapanmasını önlemiştir.
İnanılması güç olan ve bazen de çok gülünç olan yönetici atama yönetmelikleri çıkarttı. Hatta müracaatların eğitim kurumları ve okulların kapalı olduğu Cumartesi-Pazar günleri yapılmasını şart koşan genelgeler yayınladı. Müdürlüğü açık bulunan bazı okullar açık ilan edilmeyerek vekil müdürlerle senelerce idare edildi. Çünkü yandaş-sen mensubu üyelerin müdürlüğe atanabilecek puanları yoktu. Sınav da kazanamıyorlardı. Korunan ve açık ilan edilmeyen okulların tamamına yakını Fethullah Gülen’in eğitimdeki en etkili ve yetkili derneği olan “Marmara Eğitimciler Derneği” mensuplarıydı. Hüseyin Çelik’in yerine Nimet Çubukçunun geleceği anlaşılınca Hüseyin Çelik yukarıda bahsettiğim FETÖ’nün en yetkili eğitim derneği olan “Marmara Eğitimciler Derneği”nin hazırladığı listelerdeki tamamına yakını FETÖ’mensubu veya onlarla iyi ilişkiler içerisinde olan eğitimci kişileri 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 76. Maddesi gereğince devlet kurumlarına müdür olarak atandılar.
O dönemde Türk Eğitim-Sen İstanbul 3 Nolu Şube Başkanlığı yaptığım için 76. Madde kapsamında İstanbul’a atanan 8 ilçe, Zonguldak Ereğli’ye atanan 1 ilçe müdürüne, 33 şube müdürüne, 70 yakın okul ve kurum müdürlerine iptal davası açmıştım. Bu 76 atamaların sayı olarak istanbul’da 250 ye yakındı. Açtığım davalardan bir kaçını geri almak için beni ikna etmeye gelen “Marmara Eğitimciler Derneği” başkanı ifadesinde “Listeleri ben hazırladım. Bunlar bizim arkadaşlarımız. Bizzat Ankara’ya giderek Hüseyin Çelik’e makamında imzalattım” demişti. Tabi geri alma isteklerini reddetmiştim. Müdür olarak atananlardan birisi de şu anda Eğitim Bir –Sen Federasyonu ve Memur-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı olan Ali Yalçın yanılmıyorsan yeni kurulan Çekmeköy İlçesine 76. Madde kapsamında Halk Eğitim Müdürü olarak atanmıştı. O zamanlar İstanbul’da Eğitim Bir –Sen İstanbul 3 Nolu Şube Başkanlığı yapıyordu. Gerçi atandığı müdürlüğe başlamamıştı ama; burası dahil ama ilçe müdürlükleri hariç olmak üzere iptali için dava açtığım bütün davaları kazanarak atamaları iptal ettirmiştim. FETÖ Derneğinin 76 atamasıyla Zonguldak Ereğli’sine atanan ilçe müdürü, sonra Sivas il müdürü, sonra Adana il müdürü, yetkili ve sorumlu olduğu Aladağ öğrenci yurdunda 11 öğrenci 1 görevli yanarak ölmesine rağmen hiçbir araştırma soruşturma geçirmediği gibi, müsteşar yardımcılığına getirilmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde müsteşarlık kaldırılınca Ankara il müdürlüğüne getirilmiş. Daha sonra görevden alınmış ama şimdiki bakan Yusuf Tekin göreve gelir gelmez onu baş danışman olarak atamasını yapmıştır. Fetö Derneğinin hazırladığı liste ile ilçe müdürü oldu sonra da birileri yürü dedi…
Nimet Çubukçu ve Ömer Dinçer dönemlerinde yandaş –senin bakanlık hâkimiyetleri kat kat artarak devam etti. Bir yılda birkaç tane yönetici atama yönetmelikleri çıkarttılar. 2011 den önce alınan aylıkla ödüllendirme, takdir, teşekkür belgelerini saymadılar. Bazen de onlardan bir tanesini saydılar. 2011 den sonra alınan belgelerin hepsini saydılar. Çünkü yandaş sendika ilçedeki ilçe müdürlerine ve kaymakamlara kimlere başarı belgesi verilmesi konusunda baskı yapıyordu.
Ömer Dinçer zamanını ise eğitim tarihine bir kara gün olarak geçecektir. O dönemde eğitim fakültelerinde birçok branşlardan mezun olmuş donanımlı öğretmenler atama beklerken yeni bir kararname ile sınıf öğretmenlerinin mezuniyetlerindeki yan branşlara atanmasına izin vermişti. Bu sebeple birçok sınıf öğretmeni lise ve ortaokullara branş öğretmeni olarak atandı. Hatta hayatında bir şiir, bir makale veya hatıra yazamamış birçok öğretmen liselerde Edebiyat öğretmeni, hiçbir enstrüman çalamayan öğretmenler de Müzik Dersi öğretmeni olarak atanmışlardır. Hemen hemen bütün branşlarda durum aynıydı. Yani koskoca üniversite hocası olan bakan, fakültelerde verilen branş eğitimleri dikkate almıyordu.
Nabi Avcı’nın bakan olunca o zaman doçent olan Yusuf Tekin müsteşarlığa getirildi. Nabi Avcı’nın bütün yetkilerini kullanarak fiili bakanlık yaparak hatta sık sık başbakanla görüşerek bakanı pasifize ederek bakanlığın tek karar vericisi oldu. 17-25 yolsuzluk ve rüşvet söylemlerinde AKP hükümeti devletin bütün kademelerine yerleşmesine göz yumdukları o zamana kadar cemaat dedikleri Fethullah Gülenciler “FETÖ” diyerek devletin kurumlarından tasfiye etmeye başladılar. En büyük kadrolaşmaların olduğu Milli Eğitim Bakanlığında büyük bir tasfiye yapmak için yasal düzenlemeyi düşündüler. Alınan duyumlara göre bu durumu fırsat bilen o zamanlarda Eğitim Bir –Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı olan Ahmet Gündoğdu bizzat başbakanla görüşerek “Sayın başbakanım okullarda ve kurumlarda Türk Eğitim-Senli müdürlerin hâkimiyetleri vardır. Yönetici sınavlarında da bizim arkadaşların çoğu başarılı olamıyor. Hazırlanacak olan mevzuatla mevcut bütün okul ve kurum müdürlüklerinin kontrol edebilecek bir çalışma yapılırsa eğitim kurumlarındaki hâkimiyetimizi kurarız” demiş. Başbakandan onay alınınca kıyım için biçilmiş kaftan olan Yusuf Tekin gerekli çalışmaları yaparak iktidara verdi.
Türk Milli Eğitim Tarihine en büyük yıkımcı olarak geçen Yusuf Tekin’in hukuksuzluklarına teferruatlı bir şekilde döneceğiz. Ama zamanımıza kadar gelen bakanları da kısaca değerlendirelim. Nabi Avcı resmen bakandı; ama Müsteşar Yusuf Tekin onu pay bas ederek direkt başbakanla irtibat kurarak bakanlığı fiili olarak tek başına yönetmiştir. O zamanlar aldığımız duyumlara göre; Avcının oğulları çok sevdikleri ve başarılı olan okul müdürlüğü yapan liseden hocasını babasına Zeytinburnu İlçe Müdürü olarak kararnamesini çıkartmışlardı. Bunu duyan yandaş-sen Türk Eğitim-Sen üyesi olan birisinin ilçe müdürü olmasına kıyameti koparmış ve durumu Personel Genel Müdürüne söylemiş. Genel müdür bakanı aramış ve kararın iptal edilmesini istemiş. Bakan da “Bir ilçe müdürü bile atamayacak mıyım” demiş. Personel müdürü de “Evet başka sendikadan olan birini atamayacaksınız” demiş. Ve kararname iptal edilmiş. Anlattığım bu olay eğitim camiasında fıkra gibi anlatılır olmuştu. Bu ve müsteşarın Avcıyı dinlememesi kendisine sormadan bakanlığı yönetmesi üzerine Avcı’nın 2-3 kere istifasını verdiği ama Erdoğan kal deyince kaldığı da çokça söylendi.
İsmet Yılmaz dönemi, tam manasıyla Yandaş-Senin ve Yusuf Tekin’in adam kayırmacı uygulamalarıyla geçti. Fanatik bir Yandaş –Senli olan Adana milli eğitim müdürü yetki ve sorumluluğunda olan Aladağ’da 11 öğrenci ve birde görevlinin yanarak ölmesine rağmen hiçbir soruşturma geçirmediği gibi daha Yusuf Tekin tarafından müsteşar yardımcılığına getirilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişten müsteşarlık kaldırılacağından dolayı bakan olacağına % 100 bakılan müsteşar Tekin değil de Milli Eğitim Bakanlığına daha önce talim terbiye kurulu başkanlığı da yapmış olan Prof. Dr Ziya Selçuk atanınca Tekin ayrılmak zorunda kalmıştır. Ziya Selçuk bakanlığa geldikten bir ay sonra Eğitim Bir –Sen’in ve Yusuf Tekin’in has adamı olan Eski Adana Milli Eğitim Müdürlüğünden sonra müsteşar yardımcısı yapılan kişiyi müsteşarlık kaldırılınca Ankara milli eğitim müdürü yaptı. Selçuk diğer bakanlar gibi yandaş senin her dediğine eyvallah demedi. İstedikleri Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü atamasını yaptı. Yandaş- Sen bu durumdan çok şikâyetçi oldu ama Selçuk bu duruma çok ta kulak asmadı. Ayrıca Sarayda da alternatif bir eğitim komisyonu kurulması, 3600 katsayısını 24 Kasım öğretmenler gününde müjde vereceğim demesine rağmen Maliye Bakanı damat tarafından terslenmesi, yüz binden fazla öğretmen ihtiyacı olmasına rağmen bir konuşmada Erdoğan’ın öğretmen eksiği değil fazlalığı var demesi, birçok projelerine saray ve saraydaki alternatif eğitim komisyonun karşı çıkması nedeniyle bakanlıktan istifa etmiştir. Tekin daha önce de Talim Terbiye Kurulu Başkanlığından uzman olmayan kişilerin kurula uzman diye atanmasından dolayı istifa etmişti.
Selçuk’tan sonra göreve gelen Prof. Mahmut Özer göreve geldikten sonra 9 ay sonra Yusuf Tekin’in ve Yandaş-Senin göz bebeği olan Ankara Milli Eğitim Müdürünü görevden aldı. Fakat Yandaş-Senin bakanlıktaki hâkimiyetine MHP’inde de hükümete destek vermesinden dolayı bazı şeylerin az da olsa usulüne uygun olmasının yolu Türk Eğitim-Senin itirazıyla açılmış oldu. Ama Bakanlıkta en yetkili belirleyici güç yine yandaş-sen olmaya devam etti. Yönetici atamalarında sınavlar sonrası mülakatlarda az da olsa bazı adil davranışlar görülmeye başlandı.
Genel seçimler sonrası bakanlığa getirilen yıkımcı eski müsteşar Yusuf Tekin Bakanlık koltuğuna oturunca yandaş-senin haricindeki eğitimciler geçmişte yaşanan hukuksuzlukları iyi bildikleri için çok üzüldüler.
Tekin gelir gelmez Yandaş –Senin ve kendisinin has adamı olan eski ilk olarak FETÖ Eğitim Derneğinin listesiyle Ereğli’ye ilçe müdürü olarak atanan en son da Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü yaparken görevden alına kişiyi kendisine baş danışman olarak atadı. 2023 Seçimlerinde Cumhurbaşkanı bütün kamuya memur alımlarında milletin şikâyetçi olduğu mülakatı kaldırma sözü vermişti. Yusuf Tekin ise Cumhurbaşkanın sözünü hiçe sayarak mülakatların devam edeceğini söyledi. Ve mülakatlar büyük bir hız ve hak yemekle devam ediyor.
Yandaş-Sen ve militan siyasal İslamcılar hariç bütün eğitimciler hak yemekte ve hukuk tanımamakta çok mahir olan, Bursa Millet Vekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun Çakma Profesör dediği Yusuf Tekinin bakan olmasından çok rahatsız olmuşlardır. Bu adam Türkiye’nin geleceğinde en önemli bir etken olan eğitimin bakanı değil de Yandaş-Sen ve Siyasal İslamcı eğitimcilere makam mevki ve avantaj sağlayan bir parti militanı gibi davranmaktadır.
Değerli okuyucularımız, "proje okulları" mucidi Yusuf Tekin ve Ekibinin ülkemizde yapmış oldukları, proje okularına çökme yıkım, kıyım ve hukuksuzluğu ikinci bölümde anlatacağız. Birkaç gün sonra ikinci bölümü yayınlayacağız inşallah.
Devamı var…