Kabullenmediğim bir gün öyle bir gün böyle anlayışıdır. Bu anlayış bize hâkim olursa; bizler bir gün öyle bir böyle dersek ve doğrularımız durmadan değişirse neyin doğru neyin yanlış olduğunu nasıl bulacağız.
1987 yılında Mardin Ömerli de 27 vatandaşımız katledildiğinde ve katledilenler arasında kundaktaki birden fazla bebekler yok muydu?
Bundan önce ve sonra bir çok insanımız ve bebeklerimiz katledilmedi mi?
Bu alçağın adını bebek katili olarak koymadık mı?
Hal böyle iken Oslo'da dünyaya fesat tohumları eken İngilizlerin hakemliğinde bu bebek katilinin militanlarıyla devlet adına görüşülmedik mi?
Bu alçaklara karşı operasyon yapılmaması için Valilere talimat vermedik mi?
Bu konuyu TV programlarında 80 milyon karşısında itiraf etmedik mi?
Apo itine “Bebek katiline terörist demeyin o bir barış elçisidir” demedik mi?
Apo namussuzu için “Ufkumuzu açtı” sözünü söylemedik mi?
Kandilden imralı arası gidip gelen mesaj taşıyanlarımız “Karayılanın gözlerinin içinde barışın ışığını yakaladım” gazetecilerimiz olmadı mı?
Tunceli de taburumuzdaki askerlerimiz katledip diğer birliklerimize saldıran ve devletimize başkaldıran İngiliz uşağı alçaklara haddini bildirmeyi “Devlet Dersimde katliam yapmıştır. Özür dileriz demedik mi?
Çözüm süreci ihanetinde “Öcalan yaşatmayı seçti. Asıl bölücüler bayrakla üzerimize yürüyenlerdir” demedik mi?
Türkiye cumhuriyetinin yönetenler olarak “PKK bayrağı açmayı suç olmaktan çıkardık” demedik mi?
Anlı şanlı devleti yönetenlerimizden birisi “Onların yerinde olsam ben de dağa çıkardım demedi mi?
Bebek katillerini Türk Askerlerine kurulan kumpasta FETÖ’nün savcı hakimleri vasıtasıyla gizli tanık yaparak Türk Silahlı kuvvetleri güçsüz dürülmedi mi?
Çözüm sürecinde muhalefetin bebek katiliyle neden görüşüyorsunuz dediğinde “Bebek katili denilen adam bize geleceği gösterdi” demedik mi?
Çözüm süreci ihanetini savunan en yetkili kişiler “bu sürece kellemi koydum demedi mi?
Bebek katilinin sahte iyi niyet gösterisi olarak onun emriyle devletimize teslim olan alçakları Habur’da davul zurnayla karşılamadık mı?
“Adalet mülkün temelidir” anlayışının temsilcisi olan milletin evlatları olarak teslim olan alçakların ayağına Türk Tarihinde ilk defa olarak bağımsız Türk mahkemelerini götürmedik mi?
Bu bebek katilleri rahatsız olmasın diye yargılandıkları seyyar mahkeme Atatürk’ün fotoğraflarını kaldırmadık mı?
Ayaklarına götürdüğümüz o mahkemede "Yaptıklarımdan pişman değilim" demelerine rağmen pişman oldukları için onları affetmedik mi?
Bölücüler darılmasın diye Türkiye Cumhuriyetinin kısaltılmış adı olan “TC” yi resmi kurum levhalarından, kızılaydan, maden suyundan bile kaldırmadık mı?
Yine Apo itinin yandaşları istemiyor diye Türk Bayrağının taşınmasını olay çıkar ve bazılarını dışlıyor diye engellemedik mi?
İller de ve ilçelerde savunma ve özerklik hendekleri açılırken susmadık mı?
En güçlü askeri kışlalarımızda bile namusumuz olan Türk Bayrağını indirmeye çalışan bölücü itleri seyretmedik mi?
Milletimizin hassas olduğu inançlarını suiistimal ederek algı oluşturmak için Apo itinin gençliğinde namaz kıldığını
Allahtan korkmadan kuldan sıkılmadan söylemedik mi?
Bu alçakların silah yığmalarına ve özel mezarlık yapmalarına müsaade etmedik mi?
Bu bölücü köpeklerin kendi polis güçlerini kurmalarını görmemezlikten gelmedik mi?
Kendi mahkemelerini kurmalarını seyretmedik mi?
Diyarbakır meydanında devlet düşmanlarıyla birlikte ağlayarak “megri megri” demedik mi?
İdama mahkum İmralı canisinin nevruz dolayesiyle yazdığı mektubu tek Türk Bayrağının bile bulanmadığı ama PKK paçavralarının doldurduğu alanda okunmasına izin vermedik mi?
İmralı Canisinin öne sürdüğü şartları maddeleştirerek kabul ederek PKK nın siyasal temsilcileriyle birlikte Dolmabahçe sarayında televizyonların canlı olarak verdiği yayınla yüce Türk Milletine duyurmadık mı?
PKK nın siyasal temsilcilerinden Ahmet Türkü bir siyasal parti liderinin isteği üzerine hapisten çıkartmadık mı?
Dahası uyum sürecine Türk Milletinin sert tepkisini hafifletmek ve ta kaldırmak için akil adam dediğimiz insanları devletin bütçesinden çeşitli adlar altında giderlerini karşılayarak halkımızı zehirlenmesi için organize etmedik mi?
Ounda üstünde kamu çalışanlarının hakkını savunmayan ama sendikacılığın haricinde iktidara yağ yakmak onun her isteğini emir kabul ederek devlet kadrolarının kendi üyelerinin atanmasını sağlayan bir sendika genel başkanı akıl insanlar heyetinde vatandaşı ikna turlarında tepki veren asil Türk Evlatlarına " Yahu bu çözüm sürecini hayvanlar bile anladı ama bazı insanlar anlayamadı" dediğinde Türk Milletine hakaret eden bu adam karşısında çoğumuz susmadık mı?
Dahası bu haddini bilmez adamı ülkemizi yöneten siyasi partinin Ankara 1. sıra adayı yapıp parlamentoya göndermedik mi?
Bu ne konuştuğun bilmeyen adamı meclis idari amiri yapmadık mı?
Yukarıda sayılarımın içinde olanlar Vebaliniz var vebaliniz.
YETER ARTIK SUSUN BARİ ......