"Can vermeden Cananı (Medine)vermeyiz..!!" diyen Büyük Türk -İslam Komutanı Fahrettin Paşa'yı tanımak milli bir görevdir...
Bu büyük kahraman, isyancılara karşı düzenlenen askeri bir harekât esnasında, güçlükle yürüyen çelimsiz bir askeri görünce devesinden inmiş “Kardeşlerim! Sıkıntıda da bollukta da her şeyi paylaşacağız” diyerek o askeri kendi devesine bindirerek kendisi yaya olarak devam edecek kadar bir baba merhametine sahipti.
Medine’de isyanların arttığı bir zamanda Cemal Paşa’nın “İstersen tecrübeli Alman pilotlardan gönderelim.” teklifini kabul etmemiş ; Hz Peygamber efendimizin kabrinin bulunduğu mübarek belde Medine’yi savunurken yanında yalnızca Müslüman askerlilerin olması istediğini söyleyerek bu konudaki hassasiyetini ortaya koymuştur.
Bu büyük kahraman samimi bir Müslüman olduğunu Medine’de kaldığı sürece Hz. Peygamber’in kabrini sık sık ziyaret ederek gösteren Paşa, adeta bir türbedar gibi çalışmıştır.
En güçlü emperyalist dünya devleti ve en büyük İslam düşmanı İngilizler bile kendilerine zor anlar yaşatan büyük askere hayran kaldıklarını çoğu kere itiraf etmek zorunda kalmışlardır. Medine müdafaası sırasında karşı karşıya geldiği İngiliz ajanı Lawrence tarafından “Çöl Kaplanı” denilen Paşamıza yine İngiliz subay Bassett “Kaburgalarına kadar tam bir askerdir.” Demek zorunda kalmıştı.
Azılı düşmanları Paşamıza "ÇÖL KAPLANI" deyip takdir ederken, Hz Resulün hatıralarını, İslam’ı ve değerlerini aç susuz olarak korumaya çalıştığı halde sözde Müslümanlar utanmadan, sıkılmadan, Allahtan korkmadan "hırsız" diyebilme alçaklığını gösterebiliyor...
Bu büyük savaşçı insanın en çok nefret ettiği cümle: Teslim olun cümlesiydi.
Birçoklarının umudunu kaybettiği bir anda o askerlerine şöyle hitap ediyordu:
"Evlatlarım!
"Bir söz verdik. 'Kutsal şehri isyancılara vermeyeceğiz' diyerek. Elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Ta ki son mermi, son er ve son kana dek... Bu azim, bu kararlılık bize dayanma gücü verecektir. Bunu hiç unutmayın! Ümitsiz olmayınız.
Bakın, bayrağımıza iyi bakın. Herhangi bir bayrak değildir o. Şu an devletimizin düşen birçok kalesi var. Ele geçirilen birçok şehri var. Ama burası son kaledir. Devletimizin son direnme noktasıdır. Belki bizim bu gayretimiz diğerlerine de örnek olursa, her yerde ittifak etmiş düşmanlara, yedi düvele karşı koyarız!..." demiştir.
Bu sözlerin hainler ve uşaklar için önemli yoktur...
Medine-i Münevvere’yi, Hz. Peygamber’in kabrini son ana kadar savunan, teslim çağrılarını geri çeviren Fahrettin Paşa’nın bu dik duruşu ancak ve ancak Peygamber sevgisiyle izah edilebilir. Zira Fahrettin Paşa Medine’yi “bütün İslam’ın sırtını dayadığı yer, manevi gücünün desteği” diye tanımlamak suretiyle bu kutsal şehre özel bir önem vermekteydi.
İngilizlerin baskısıyla Padişah, Medine’nin teslim edebilmesini isteyen bir emir göndermesine rağmen o buna uymamıştır. Medine’yi bırakmamakta kararlı olan Paşa, “Halife’nin (Padişahın) baskı altında kaldığı için böyle bir emir yayınladığını söyleyerek” teslim olmamıştır.
Hiçbir yardımın gelmediği ve her şeyin bittiği bir zamanda Fahrettin Paşa, gözyaşları içinde Peygamberimiz ’in kabrini Şerifini ziyaret ederek dua etmiştir ve oradan ayrılmamaya karar vermiştir. Bayrağımızı burçlardan indirtmem, Efendimiz’i bırakmam, diye haykıran ve İngilizlere teslim olmayan Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa, sonunda, kendi subaylarının ani bir baskınıyla Hz. Peygamber’in kabrinden cebren çıkarılarak teslim olmak zorunda bırakılmıştır.
Marmara Üniversitesi mensubu Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci adında birisi Türk Düşmanı Rusların dahi takdirini kazanmış hem Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşaya hem de Fahrettin Paşaya dil uzatan tveetler atmıştır …
Tveetlerde Gazi Osmanpaşa’yı teslim olduğu için suçluyor; Fahrettin Paşayı da Mondros Mütarekesine uymayıp teslim olmadı için suçluyor…. Yazıklar olsun… Bu adamın da Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşı mı yoksa Türk Düşmanı emperyalist devletlerden hangisinin vatandaşı olduğunu kestiremedim.
2 yıl 7 ay süren Medine Müdafaası sonrası "Medîne Müdâfii", "Türk Kaplanı", "Çöl Kaplanı", "Medine Kahramanı" lakaplarıyla anılan Ömer Fahrettin Paşa daha sonra İngilizlerce Malta Adasında hapsedilmiş ve İstanbul’da Nemrut Mustafa Başkanlığındaki Mahkemece gıyabında idama mahkum edilir. 8 Nisan 1921 Tarihinde Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının gayretleriyle kurtulur. Kurtuluş Savaşına katılarak Güney Cephesinde Fransızlara karşı birlikleri birleştirdi. Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşmasından sonra Afganistan’a elçi olarak giderek Kurtuluş Savaşına büyük miktarda her türlü yardımın yapılmasını organize etti…22 Kasım 1948 de Hakka yürüdü…
Medîne Müdâfii", "Türk Kaplanı", "Çöl Kaplanı", "Medine Kahramanı" diye tanınan bu kahraman Türk evladından Allah’ım razı olsun… Peygamber Efendimize komşu olsun inşallah…
Ama hainlerin ve uşak ruhluların burnu sürtülsün ve ahiretleri beter olsun....