Dün bütün Türkiye de rahmetli ve Ebedi Başkan Muhsin Yazıcıoğlu’nu anıldı. Sayın Yazıcıoğlu en çok sevdiğimiz Ülkücü Ocakları Genel Başkanımızdı.
Şehit Muhsin Başkanın en çok sevilmesine vesile olan nedir? Onu çok donanımlı ve çok güzel işler yapan diğer Ülkü Ocakları Genel başkanlarından farklı gösteren neydi? İlk bakışta söyleyebileceğiniz bir şeyler bulmak mümkün değildir…. Ama onu gördüğünüzde Anadolu ve köy çocuklarında olan samimiyet ve içtenlik havasının farkına varırsınız.
Sizi dinliyorsa, dinliyordur. Onun hayatında desinler diye bir anlayış yoktu. Ya hep ya hiççiydi. Bu sebeple buram buram samimiyet kokan bir yapıda bir Anadolu evladıydı…
Çatışmanın en yoğun olduğu yıllarda katliamlar, eylemler, bubi tuzaklarıyla Türkiye’nin altını üstüne getirerek bir çok ülkücüyü katleden solun bütününe hitaben “ Ellerimizden silahları bırakalım. Bundan sonra ellerimizde kalem ve kitaplar olsun” demişti…. Solun lideri Bülent Uluer dalga geçer gibi “Bizde silah yok” diyerek tarihin en büyük yalan sözüyle çatışmayı sonlandıracak çağrıyı reddetmişti… Bununda ötesinde Marksist ve bölücü sol kan dökülmesini önleyecek bu çağrıyı “Faşistler kan döktüklerini itiraf ediyor” gibi sözlerle Ülkücüleri kamuoyun önünde terörist olarak göstermek istiyorlardı.
Yine o sıralarda Başbuğ Türkeş Bey de “Gönül seferberliği” çağrısını yapıyordu ama bu çağrının karşılığı olarak sol militanlar ve onların siyasal temsilcileri tarafından faşist katliamcı diye lanse ediliyordu.
Ecevit o sıralarda solun bütününü partisinde toplamıştı. Politikalarında ve konuşmalarında onlara büyük destekler veriyordu….Devlet kademelerinde bölücü sol dahil solun her türlüsü iş başındaydı…
Yöneticiler ve devlet memurları görevlerinden alınıp sürgüne gönderiliyor. Açılan idari davalar Danıştay da söz sahibi olan sol hakimler tarafından aleyhlerine sonuçlandırılıyordu. Her tarafa korku sinmişti….
Bizzat Ecevit’in desteklediği Pol-Der kurulmuştu. Pol- Derli Baş komiserler Zeki Kaman ve Dürüst Oktay’a geniş yetkiler vererek bütün Türkiye de operasyon yapma yetkisi vermişti…. Bütün Türkiye’yi kapsayan bu yetki çoğu zaman faili meçhul ülkücü katliamlarının da başlangıcı olmuştu….
İşte bu sıralarda sizlere Muhsin Başkanın kafasına koyduğunu yapabileceğini ve bunun için bir Osman Batur, Şayh Şamil’lerin, Enver Paşa’ların torunu olduğunu kararlılığını gösterdiği hadiselerden yalnızca birisini nakletmek istiyorum.
Yazıcıoğlu Ülkü Ocakları Genel Başkanıyken Bülent Ecevit’te Başbakandı ve Ülkücülere büyük kin besliyordu. Bir ara bütün Türkiye’de eğitim enstitülerindeki Ülkücüleri diskalifiye etmek ve dengeleri bölücü sol ve marksistleri okullara yerleştirmek için Eğitim enstitülerindeki eğitimi durdurarak geçici olarak kapatmıştı. Ülkücülerin eğitimde destan yazdığı Yüksek Öğretmen okullarını kapatmıştı. Eğitim enstitülerinde görev yapan Ülkücü Hocaları sol militanların hakim olduğu illerdeki okullara sürgün ediyor ve katledilmelerine zemin hazırlıyordu. Hatta bazın hocaları ise branşlarının olmadığı okullara atamasını yaparak ve mağdur edilmelerini sağlıyordu.
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bütün yüksek okullar ve eğitim enstitüleri kapalı olmasına rağmen Ülkücü Öğrencileri sürgün ediyor veya sudan sebeplere okuldan uzaklaştırıyordu. Bu arada da imtihan dahi yapmadan bir çok devlet ve millet düşmanı kişileri okullara öğrenci diye alıyordu. Zannedersem 1978 ocak yada Şubat ayları Ecevit’in kalesi olan Artvin’deki bir programı vardı. Ama öncelikle yine CHP’nin kalesi gibi olan Rize'de partililerine açık alan konuşması yapmış ve esip gürlemiş ve Ülkücülere çatmıştı.
Başbakan Ecevit’in konuşmasının bitiminden hemen sonra Ecevit çok önem verdiği Artvin’deki buluşmasına hazırlanırken Ülkü Ocakları Genel Başkanı Yazıcıoğlu kararlı bir edayla o zamanki sol militanı gibi davranan Bülent Ecevit’e aynen şöyle sesleniyordu." Sayın Başbakan Ülkücülere bu kininiz nedir? Ve Eğitim Enstitülerini hemen açmazsan Türkiye’yi başına geçirmezsem adam değilim" demişti.
Ve o zamanlar bir militan gibi davranan korkusuz Ecevit eşi Rahşan’la planlı programı olan Artvin’e gitmekten vazgeçip hemen Trabzon hava alanından kendisini güvende hissettiği Ankara’ya dönmek zorunda kalmıştı. Sizce ABD ye meydan okuyan Güçlü ve Militarist Karaoğlan neden partisinin çok önemli programına gitmekten vazgeçip alelacale Ankaraya dönmek zorunda kaldı dersiniz?...
23 Yaşında Ülkü Ocakları Genel Başkanı ama kabiliyet ve yürek bakımından dünyayı yönetebilecek bilgi donanım ve yüreğe sahipti.
Ona büyük düşmanlık yapan Rahşan Ecevit’i bile cenazesinde gördüm.Ona düşmanları bile saygı duyardı. Allah rahmet eylesin.
Herdaim Başkanımızın ruhuna El fatihaaaa