Alanya'da Güneşin batışı görülmeye değer muazzam bir manzaradır .. Türkiyede seyrine az raslanan bir güzelliktir. Baktıkça gözünüz kamaşır, doyamazsınız..Birazdaha kal ne olur ,diye yalvarırsınız, yüreğimizden .
Pekçok yerde güneşin doğuşu ve batışını seyretmişimdir.Alanya'da gerçekten çok farklı ve muhteşemdir..Karşıda dağ yoktur,meçhule bakar gibi bakar ve görürsünüz..
Bu gün güneşin karşısına oturdum,resim çektim ve düşündüm..
Önünüzde ışık huzmeleriyle çizilen bir yol .. Bitiminde ufuk çizgisi ve muhteşem bir güneş görüntüsü..Yavaş yavaş batmaya başlıyor, nazlı nazlı salınıyor, sanki ait olduğu yuvayı ummanı,maşukunu bırakmak istemiyor gibi..
Denizle güneş tam bir sevda kaynağı, sevgili .Güneş saçlarıyla suyu okşuyor, tutmasını, bırakmamasını istiyor..Ama deniz vefasiz mı ne..Saçlarından tutup,gitme diyemiyor..Vefasızca onun gitmesine seyirci kalıyor..
Güneş hayat kaynağımız, Eski Türklerde Kamlar güneşi doğmadan karşılarlar, doğmasıyla birlikte alkış sunarlar, Gök Tanrıya teşekkür ederlermiş..Şükranlarıyla minnetlerini taktim eder,dua yaparlarmış..
Ne muazzam bir düşünce, minnet duygusu..
Benim de aklıma Neyse !Hz Musa geldi..
Hz Musa Firavun'un Ordusundan kaçıyor, Ordu takip ediyor ,Hz Musa ve arkadaşları Kızıl Denize kadar geliyor .Denizin üzerinden yürümeye başlıyor..
Rabbimin mucizesi..Ona inananlar da yürümeye başlıyor..
Tabii Firavun takip ediyor,deniz Hz Musa geçince kapanıyor,Firavun boğularak ölüyor,Ölürken imana geldiği söylenir ama onu Rabbim bilir..
O hadiseyi hayal ettim ,acaba biz niye yürüyemiyoruz..
Eskilerin gönül gözü açık olur,bizim görmediğimiz görür, duymadığımızi duyarlarmış..
Meselâ Hızır Aleyselamı görürlermiş .
Bizi bu mucizeden alıkoyan yüreklerimiz mi acaba..
İçimizde büyüttüğümüz hırs, kin,nefret,kıskançlık iki yüzlülük, fesatlık gibi Mevlananın kınadığı duygular mı..
Nefsimizi ölmeden öldürürsek acaba gönül gözümüz açılır, suyun hüzmelerine basarak koşup ufukta güneşi yakalayabilir miyiz.?.
Herşeye sevgi gücüyle baksak ",Yaradılmışı Yaradandan ötürü sevsek"
Tasavvufun Vahdeti Vücut dediği Tasavvuf düşüncesi doğrultusunda yaşasak..
Rabbim hiç-bir şeye sığmamış sadece müminin gönlüne sığmıştır..
Gönül hiçbir dilde olmayan kelimemizdir. Türkçenin gücüdür..
Hertürlü sevgiyi içine alan ,içinde besleyen,unutmayan ,karşılık veren,hisseden kimseye minnet etmeyen güzellik..
Üzerine türküler yakılan, şarkılar bestelenen güç.
Kırıldığında onarılmayan,kırılırsa Rabbimin incineceği güzellik..
Koca Yunus,
Bir gönül kırdınsa,
Kıldığın namaz namaz değil der,
Gönül böyle kıymetlidir..
Hep şaşarım, insan niye kıskanır, Gönül herkesi alacak,sevecek kadar geniş.. sünger gibi hertürlü sevgiyi emer ,içine hapseder..
Gerektiği zaman aynen geri verir..
Sevgiyle beslendiği için deforme olmaz..İşlevinden birşey kaybetmez..
Işte o zaman suyun üzerinde yürüyebilir miyiz dersiniz.?
Hani koşarak gitsek ,dünyanın güç kaynağını yakalayabilirdik,yakalayamazdık ama ona minnetlerimizi sunardık, Yüce Kamlarımız gibi(Kâm Türklerin Islamiyetten önceki bilge dini ağırlıklı yaşlı kişiler)
İşte Alanya deniz kenarındaki muhteşem görüntünün hissettirdikleri..
Yerimden kalkıp, yürümeye başlayınca hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Ama çiçeklere, gemilere,muz ağaçlarına, yoldaki ağaçlara, evlerin bahçesinde kerevetlerin üzerindeki üzümlere bakışım, değişmişti..
Hani Yaradanın güzelliğini, yüceliğini çevremde aramaya bulmaya başlamak için bakıyor bakıyordum..
Acaba başarabilecek miyim ?
Suyun üzerinde yürüyebililirsem başarmışım, demektir,Dostlar ..