Zihin işgali, silahsız işgalden önce gelir. Önce zihinler işgal edilecek ki, halk ülkede ne olup bittiğini sormasın, araştırmasın. Sorarsa da her türlü manipüleye açık hale getirilsin , yönlendirilmesi, aldatılması ve kandırılması kolaylaşsın.
Sorgulayan insan düşünen insandır. Araştırır, doğruyu yanlışı düşünür. Eleştirir, tenkit eder, olması gereken alternatifleri sunar.
Doğrulara doğru dediği kadar, hatalara ve yanlışlara da yanlış demesini bilir. ‘’Benim liderimin yanlışı, benim doğrularımdan daha doğrudur...’’ demez. Kendisi yerine başkalarının düşünmesini de, insan olmanın erdemi ve fazileti gereği kabul etmez.
Biat’çı değildir. Milli menfaat, devletin ve milletin bekası, yarınların geleceği, her türlü siyasi mülahazalardan ve parti, pırtı meselesinden önce gelir.
Maalesef Türkiye’de, Türk varlığının hakimiyetini kabul edemeyen, kendilerini Türk aidiyeti içerisinde göremeyenlerin gaflet derecesinde ki ihanetlerine son günlerde iyice tanık olmaya başladığımız günlerin arefesinde değil tam içindeyiz.
Bu sorun bugün ortaya çıkmış bir konu değil. Müslüman görünüp te, Türk düşmanlığı düşüncesinin kökleri, ABD’nin elli yıl önce kurguladığı ‘’Yeşil Kuşak Projesi’ nden bile çok öncelerine dayanır.
Anadolu topraklarının yurt edinilmesinden itibaren, kendilerini gizleye gizleye, özlemini duydukları etnik köken ve milliyetçiliklerini, Yüce İslam’ın evrensel değerlerini kendilerine şemsiye yaparak her fırsatta Türk milletine olan garaz ve kinlerini, kuyruk acılarını, sırası ve zamanı geldiğine inandıklarında kirli zihniyetlerini ifşa etmekten kaçınmazlar...
Aynı Osmanlı’nın son zamanlarında yaşananlar gibi... Türk’üm demeyeceksin! Osmanlı’nın devamı olmayı kabul etmek , Müslüman olmak, ümmetten sayılmak, Türk kimliğinin karşısına bir duvar gibi örülmek istenilmektedir. Neymiş efendim? Irkçılık olurmuş!...
Hadi ordan!.
Biz neyin ırkçılık, neyin vatanseverlik ve milliyetçilik olduğunu bilen ve ayırt eden kişileriz.
İnsanlarımız uyandıkça, hakiki ırkçıların, etnik milliyetçilerin kimler olduğunu daha yakından tanımaya başlamıştır.
Zihin arkasındaki kirli emellerinin, Allah’ın ayetlerine ve emirlerine nasıl alet edildiğini, İndirilen dinin yerine, uydurdukları dini ikame ettikleri anlaşılmaya başlanmıştır artık...
Türk vatanında doğup, Türkiye’nin her türlü nimetlerinden istifade ettikleri halde, Türk milletine, yaşadığı toprakları çok gören, ama başkalarına layık gören, Türklük aidiyetinden kopmuş, başka milletlere özenen ve Arapçılık zihniyetine teslim olmuş, zihni bozuk kişilerin varlığını esefle görmekteyiz.
Son zamanlarda bunlardan biri de AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen bu halkaya eklenmiştir.
Türkiye’den Suriyelilerin değil de, Türklerin gitmesini isteyecek kadar alçalmıştır. Anlaşılan bu zatın ‘’ ARAPÇILIK SEVDASI’’ başına vurduğundan Türk insanının aşağılamak ve yok saymak için gösterdiği cürete bakın!..
Bu sıradan bir şahıs değil, söylediği konuştuğu, attığı her adım önemli. Aslında kendisi hiç önemli değil de, temsil ettiği makama izafeten önemli olduğunu söylüyoruz.
Sığınmacılar üzerinden yaptığı provakatif paylaşımda dediği laflara bakarmısınız. Neymiş efendim?
Suriye’den gelenlere sormuş ta: ‘’...Diyorlar ki, ilk olarak Türkiye’ye bizden önce gelen Türkler, geldikleri yere yani Orta Asya’ya gitseler, bizde yol yordam öğrensek, sonra biz gitsek...’’ ifadelerini dalga geçercesine kullandı...
Cürete bakar mısınız?... Kimin bağından kimi kovuyorsun, kimin yurdundan kimi çıkarıyorsun? Mustafa efendi, kendi aklından geçenleri, güya Suriyelilerin ağzından konuşturarak kendi duygularını tatmin ettiğini, bilmeyecek kadar aptal değiliz, bu millet de aptal değil!...
Mustafa Efendi’ye nasihatımız, unutmasın, bir daha hatırlatalım:
Türk Milleti bu topraklara kaçarak değil, kan dökerek, bedel ödeyerek, toprağı ve coğrafyayı vatan yapmak için oluk oluk kan akıtarak geldiler.
1000 yıldan fazladır da bu tooraklarda yaşamaktadır. Gitmek isteyen birileri varsa ancak, Türklüğe allerjisi olanlar kimler varsa, bu topraklardan gitmek daha çok onlara yakışacaktır...
Türk milleti, tapulu malına gecekondu yaptırmayacaktır.Kimse yanlış hesaplar içinde olmasın. Bu böyle biline...
Anadolu Türkünü bu mübarek topraklardan atmak ve Türklüğü silmek, İslamiyet’i ortadan kaldırmak için 13 sefer düzenleyen HAÇLILAR bile Türk’ün mührünü bu topraklardan silmeyi başaramadı da , Mustafa Efendi gibiler ve Suriye’den kucağımıza sığınan savaş kaçkını bu insanlar mı, Türk milletini bu topraklardan sürüp atacaklar?...
100 sene önce de bunu denediler. Bu büyük millet SEVR denilen paçavrayı da yırtıp atarak yedi düvele anlayacakları dilden dersini verdiğini de şuurları dağılmış ve bozulmuşlara bir kez daha hatırlatmak boynumuzun borcu olsun...
Aynı şahsın 2013 yılında, Fethullah Gülen hakkında paylaştığı bir tweet hesabında da Fötö’yü övdüğü ortaya çıkmıştır. ‘’ ..Bütün modern okulları ve dersaneleri toplasanız bir Bediüzzaman veya bir Hocaefendi çıkmaz. Moderni niye kutsuyoruz’’ ifadeleri deşifre olmuştur.
Yaşadıkları topraklara nankörlük yapanların, Türk’üm demeyi içine sindiremeyenlerin; çok değil, iki, üç göbek şecerelerine bakıldığında neden Türk’e karşı hasmane, aşağılık kompleksi ve ırkçılık duyguları içinde olduklarının sebebi mucibesi net olarak anlaşılır!...
****
Gelelim kısaca SURİYE MESELESİNE:
2011 yılından itibaren bu konu hakkında sayfamda yirmiden fazla yazı yazdım. Bizim endişemiz bu ülkenin, güvenliği, geleceği , bekası ve DEMOGRAFİK YAPISININ BOZULMASIDIR. Hiçbir vatan evladı şu gerçeği gizleyemez artık.
Suriyeli savaş kaçkınları, ülkemizi silahsız olarak işgal etmişlerdir. İşgal ettikleri bu ülkenin her yerinde ellerini, kollarını sallaya sallaya gezebilmektedirler.
Sadece SURİYELİLER değil, son zamanlarda AFGANİSTAN, IRAK gibi ülke vatandaşlarının da işgali altına girmiştir ülkemiz. Bugün ülkemizde en az gayrı resmi 8 milyona yaklaşan kayıtlı ve kayıtsız Suriyeli bulunmaktadır. Biz yerinden yurdundan edilmenin getirdiği zorluğun ne demek olduğunu bilen insanlarız.
Fakat artık gelinen noktada, Suriyeli göçmenlerin ve sığınmacıların ülkemizde, sosyo- demografik, kültürel, siyasal , asayiş ve güvenlik alanında sorunlara yer açmaktadırlar.
Türkiye’nin DEMOGRAFİK YAPISI, bilinçlice değiştirilmesi ve Türk nüfusunun önlenmesi projeleri gündemdedir. Yani Türkiye’nin etnik yapısı ve dengeleri bozulmak suretiyle yeni azınlıklar peyda edilerek, Türk insanının, Türkiye’de söz sahibi olması engellenmek istenmektedir..
Bu düşünceleri ve endişelerini dile getiren insanlar IRKÇI değil vatansever insanlardır. Buradan kimse bu insanlara karşı, kendi yararına ırkçılık yaftasıyla ayıplarını ve kusurlarını örtmeye çalışmak için karşı ithamlarda bulunması geri adım attıramaz.
Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, boşalan Suriye topraklarına,PKK/ YPG’li Kürtler ve İsrailliler yerleştirilerek Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’den sonra, güneyde de kuşatılması ve Büyük İsrail Devleti için çevre temizliği yapılmaktadır.
Halkımızın gerçekleri görmemesi ve hesap sorulmaması için yoğun bir propaganda ve manipülasyon yapılmaktadır.
Kimi zaman, YENİ OSMANLICILIK- II. CUMHURİYETÇİLİK- YENİ TÜRKİYE ve İSLAMCILIK adı altında insanlarımızın duyguları hamasetle okşanmakta ve aldatılmaktadır. Kimi zamanda ENSAR- MUHACİRİN söylemi ile insanlarımızın dini duyguları kullanılarak, ülkemize akan milyonlarca sığınmacıların getirdiği tehlikeli durumun sorgulanması ve tartışılması önlenmek istenmektedir.
SURİYELİ SIĞINMACILAR ACİLEN ÜLKELERİNE GÖNDERİLMELİDİR
Otuzdan fazla Avrupa ülkesinin sınırlarını kapatması ve başta Suudi Arabistan ve zengin körfez ülkelerinin tümü de ülkelerinde bırakın vatandaşlığı, mülteci olarak bile kabul etmemektedirler.
Tüm bu ülkeler aptal ve enayi de Türkiye’mi akıllıdır? Dünyada hiçbir millet kendi demografik yapısının neredeyse % 7-8 oranında nüfusunu aşan insanları ülkesine kabul etmez.
Hele de bunlara Vatandaşlık verilmesinin düşünülmesi ise Türkiye için tam bir intihar olur. Suriyelilerin daha fazla ülkemizde kalmalarına ve vatandaşlık verilmelerine karşı çıkanlar IRKÇI VE FAŞİST olacaklar öyle mi?.
O zaman bu anlayışa göre tüm Avrupa ülkeleri ve Suudi Arabistan ve körfez Arap ülkeleri de ırkçı ve faşisttirler?!..
Hayır, onlara gelince kimsenin ağzından çıkan bir laf olmayacak ama ,ülkemizde sığınmacıların 10 yıldan fazladır ülkemizde kalmalarından sonra geri gönderilmelerini isteyen vatansever insanlar faşist olacak öyle mi?
Kısaca Cumhuriyet tarihinin en tehlikeli ve önemli gelişmelerinden olan sığınmacılar sorunu ile yaşanan acı gerçekler hala, Ensar- Muhacirin gibi İslami söylemlerin arkasına sığınılarak insanlarımız aldatılmakta ve uyutulmaktadır.
Misafirlik, bir yıl, üç yıl, beş yıl olur... Türk milleti yiğit, şefkatli, alicenap, kimsesizleri koruyan, düşeni kaldıran, yaratılanı yaratandan ötürü seven bir millettir.
Fakat bir yere kadar, milletimizin daha fazla bu duyguları sömürülmeden ülkemiz, bekamız, güvenliğimiz, çocuklarımız ve torunlarımızın geleceği için, ülkemizdeki sığınmacıların ülkelerine gönderilmeleri şarttır.
Bu sığınmacıların can güvenlikleri olmadıkları yalanına da artık kimse inanmıyor. Suriye Devleti birkaç defa, vatandaşlarının ülkelerine dönmesi için, birkaç defa şartsız AF ÇIKARDIĞI halde, ülkemiz idarecilerinin bunların geri gönderilmeyecekleri yönündeki açıklamalar ise, işin başka bir garabet tarafı olmaya devam etmektedir!..
Madem ki bunlar sığınmacılar, savaştan ve can güvenliğinden dolayı ülkelerinden kaçtılar. O halde nasıl olur da her bayramlarda ellerini kollarını sallayarak kitleler halinde Suriye’ye gidip, 31 Aralık 2021 tarihine kadar tekrar geri dönmelerine müsaade edilmektedir?
Dünyada hiçbir sığınmacı, yaşamak zorunda bulunduğu kampların dışına çıkamaz. Hele hele, kaçtıkları ülkelere giderlerse bir daha da geriye dönemezler.
Türkiye’deki sığınmacıların on yıldır Suriye’ye gidip gidip tekrar geri dönmeleri sığınmacılık statüsüne ve hukuka aykırıdır. Uluslar arası sığınmacılık ve mültecilik hakkındaki hukuki mevzuata ve hukuki statüye de aykırıdır.
Suriyelilerin Türkiye’ye getirdiği mali külfet 80.000.000 Dolar üzerindedir. Bu konuyu başka bir zamanda inceleyeceğiz.
Özetle, ülkemizde yaşananlar, Türkiye üzerinde oynanmak istenen çok amaçlı büyük bir projenin parçasıdır.