Bu adam benim babamın; ben bu adamın oğluyum...
Sizlere ömrünü mücadele ile geçirmiş ve hayatla ölüm arasında gidip gelmiş bir adam olan benim babamın hayatından küçük bir kesitleri özetliyorum.
Sayısız kere önüne konan engelleri aştı, üretti, emsallerininin çoğunu hep geride bıraktı...
Gücün, silahın, cesaretin ve toprak sevgisinin hükümran olduğu zamanlardı onun gençlik zamanları...
Kendi işinden önce başkasının işine koşmasına rağmen bir çok kişi de hayatı ona dar getirmeye çalıştılar. Ama o teslim olmadı. Silahını hep müdafaa için kullandı...Geceleri evimizde normal yollardan değilde hep mısır tarlaların içinden geldi....Neden mi diye soruyorsunuz? Tabiki öncelikle vurulmamak, evlatlarını yetim bırakmamak, kan davası bırakmamak ve daha da önemlisi adam vurmak zorunda kalmamak için hep eve gizli geldi senelerce....
Belinde çoğunuzun hiç görmediği ve namlusu dizlerine kadar inen kasalı onlu duruyordu. Patladığında müthiş ses çıkartan kasalı onlu...
Evde odada kendisine düşmanlık yapanlara karşı uzak savunma silahı Beşli Mauser...Siz beşli Mauser silahının menzilini bilemezsiniz tabi...Çok uzundur ve de çok tesirlidir...Onun kurşununu yiyenin yaşaması mucizedir...
Bir gün babamı korkutarak zorla arazimize el koymak için husumetli olduğu bir düşmanın evimize uzak olan arazimize girerek orada bulunan gürgen ağacını kesmeye başladığını görünce evdekilere çaktırmadan odadaki mauser tüfeği alıp hazneye mermiyi sürüşüne şahit oldum daha 5 yaşındayken....
Ve o belalı adama yiğit, haklı gür sesiyle seslendi "Yerimden çık ulan vuruyorum seni...."Diğer akrabaların ve yeğenlerinin babamı ikna etme çalışmalarına ve yalvarmalarına şahit oldum. Babamın tek şartı vardı. "Yerimden çıksın..." Adam kaçınca babamda peşine gitmedi ...Bu tüfek daha sonraları ne oldu bilmiyorum ama bizde durmuyordu...
Çoğunuz bu durumu anormal karşılayacaksınız. Ama o zaman töre öyle....Yerinin senden alınmasına izin verirsen o topraklarda durman mümkün olmaz ve sana da hiç kimse selam vermezdi....Bir ömür boyu itilip kalkılırdın.
Bunlar sadece bir kaçıydı hayat zorluğunun....
Babamın müteahhitlik yaptığı için evde olmadığı zamanlarda iki kere evimiz güzel manzaralı ve tek düzlüğümüz olan bir arazimizi başkasının gasp etmesine direndiğimiz için o yerimizi alamayan kişilerin köylüleri geceleyin 10-15 kişilik grubun 500 metre uzaktan bizim eve ve amcamın evine saatlerce mavzerle ateş ettiler. O mauser mermileri taş duvarlarımıza vurduğunda korkudan duvarın dibine gizlenmemizi bir düşünün...Müthiş ses çıkartıyordu taş duvarlarımızda.Topal Osmanın eski savaşçısı olan Büyük amcamın ileri yaşta olmasına rağmen bize ateş edenlerden birisini vurmasıyla ve bir kıran ötede Elmas Teyzenin mavzeriyle bize ateş edenlere kurşun atmasıyla evlerimize yapılan kurşun yağmuru son bulmuştu. Ve ilkokul 3. sınıftayız...
Sabah olunca babam elinde uzak mesafede etkili Osmanlı kırması denen beşli tüfekle gelmişti. Çünkü bir daha gelirlerse uzaktan atabilecektik kullanabilen olursa tabi...
Düşünün benim babamın evine iki kere tüfekle saldırı yapılıyor çoluk çocuğunun canlarına kast edilmek isteniyor...Nasıl bir durum? Ve siz olsanız ne yapardınız?Daha neler yaşadı benim babammm....Asla kimseye eyvallah demedi benimm babamm...
Hem marangoz hem duvar ustası hem de her işin ustası idi benim babamm...Çeşitli girişimlerde bulundu. Müteahhit oldu benim babam. Köyde, kasabada, ilçelerde lafı sözü değerli oldu...
Değişik iş yerleri açtı, çoğundan zarar etti. Borçlandı benimm benimm babam...Herkese yardım eden babam haysiyetine ve kişiliğine çok düşkün idi. Kimseden yardım göremeyince Burdura gidip deprem evleri ve mutaahitlige devam etti benimm babam. 1973 yılında Antalyada yapsat mütaahitlik teklif ortaklığı kubul etmedi. Hep devlet işi yaptı benim babam...1976 yılında müteahhitliği bıraktı....
Çok sevdiği dayımın evindeki ustaların başında dururken herkesin yemekte olduğu bir zamanda beğenmediği bir şeyi düzeltirken inşaattan yere düştü benimm babamm...Yerde yatarken rastgele bulunuyor ve köyde bulunan bir arabayla Salih Alemdar ağabey tarafından Vakfıkebir Devlet Hastanesine götürülüyor. Beyin kanaması teşhisiyle konuluyor ama kurtarılamıyor benim babam Hakka yürüyor...
Benim babamın üç evladından hiç birisi de ölürken yanında yoktu...Hepimiz bir yerlere dağılmıştık....
Benim babamın ölüm haberini Gaziantepte bir gece 22.00 sularında PTT te davetli telefon haberiyle aldım. Ulaşım araçlarının olmadığı bir zamanda aldım. Ama baba sevgisinin engel dinlemediğini nasıl oldu ve nasıl geldim bilmiyorum ama köyümüze gelmiş ve cenazeye yetişmiştim.
Benim babamın cenazesine cenazesinde babamı ölmüş olarak görmedim ve inanamadım.Çektiği sıkıntıları, aradığı çıkış yollarını aklımdan geçirdim bir bir...
Ve benim babamın bana hitaben "Bak oğlum hayatım önemli bir kısmı düşmanlarımla mücadele ile geçti. Vurulmamaya adam öldürnemeye çok dikkat ettim. Beni öldürmeye gelenlere bile öldürmek içinn değil korkutup kaçırmak için ateş etim. Bu sebeple sizin geleceğinizi tehlikeye atmadım ve size kan davası bırakmadım. Ama şunu bil ki asla da alttan almadım oğlum" dedi...Bunları düşündüm ve babamı toprağa verdik....
Benim babam 28 Eylül 1981 yılında oğlu olan benim tarafımdan toprağa koyuldu....
Tarih sevgisini bana aşılayan beni daima müsamaha ile dinleyen Babaların en anlayışlı olan benim babama rahmet diliyorumm