Gara’da rehin tutulan asker, polis ve MİT görevlilerinin yüreklerimizi dağlayan katliam haberi ajanslara düşmeden önce Kafkas Cephesinde Ruslara esir düşen askerlerimizin “Cehennem Adası” diye adlandırılan Nargin adasındaki korkunç yaşantılarını okuyordum.
Bir yandan onların dramını okuyor, diğer yandan kendimi onların yerine koyup düşünüyordum. Savaşta kahraman olmakla, şehit olmanın ne demek olduğunu, gazi olmakla esir düşmenin ne anlamlara geldiğini anlamaya çalışıyordum.
“Vatan borcu namus borcu” diyerek cepheye gidenlerden geriye kalanların durumlarını değerlendiriyordum. Aslında hiçbirinin diğerinden farkı yoktu.
Hepsinin yüreği, vatan, millet, bayrak aşkıyla çarpıyordu.
Yemen Türküsü radyoda çalarken rahmetli anneannemin gözlerinden süzülen yaşları hatırladım birden…
Cepheye gidip de dönmeyen, ölüsü ve dirisi bulunmayan amcalarından bahsederdi hep…
Bir de yıllar sonra evine dönünce onu görüp de aklını oynatanlardan…
Her kapı çaldığında yüreği yerinden oynayanlar ve pencerede asker yolu gözleyenlerden…
Ne büyük acılar yaşamış bu ülke insanı, bitmez tükenmez savaşlar sırasında…
Trablusgarp’da, Balkan Harbi’nde, Birinci Dünya Savaşı’nda ve Kurtuluş Savaşı’nda…
Balkan Savaşları’nda(1912-1913) 120bin Osmanlı askeri Sırplara ve Bulgarlara esir düştü. Osmanlı Devleti. Balkanlardaki topraklarını kaybetti.
Askerlerin esir düşmesi ordular tarafından hoş karşılanmıyordu. Belki de o yüzden pek arayıp da sorulmuyordu. Çoğunun kayıtları bile yoktu. Karşılıklı iadeler gerçekleşene kadar işkence, salgın hastalıklar ve transferler sırasındaki kötü yaşam koşulları nedeniyle yolda hayatlarını kaybediyorlardı.
I.Dünya Savaşı’nda İngilizlere 150 bin askerimiz esir düştü. Bu askerlerin bir kısmı Mısır’ın İskenderiye Şehri yakınlarındaki Seydibeşir Usare kampına hapsedildi.
Bu kampta 1918 yılında Filistin Cephesinde esir düşen 16. Tümenin 48. Alayına bağlı Osmanlı Askerleri tutuluyordu. Sonunda 15bin askerimiz mikrop kırma bahanesiyle dezenfekte havuzlarına zorla sokularak gözleri kör edildi.
Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı’nda Rusya ile Kafkas Cephesinde çok kanlı muharebeler yapmış ve ağır kayıplar vermişti. On binlerce asker, Ruslar tarafından esir alınmıştı.
Esirlerin Azerbaycan’da kaldığı en büyük kamp, Bakü’nün güneyinde Hazar Denizi’nde bir ada olan Nargin Adası’ydı. Kafkaslardaki en büyük toplama kampı olan adada binlerce asker ve sivil uzun yıllar esaret yaşamıştı. Kampın hayat koşulları son derece ağırdı. Esirler tarafından “Cehennem Adası” olarak nitelendirilen adada bitki örtüsü ve su yoktu. Her tarafta yılanlar vardı. Su, belirli aralıklara Bakü’den getiriliyor ancak miktarı esirler için yeterli olmuyordu.
1915 yılında açılan kampta yılan sokması ve salgın hastalıktan dolayı binlerce askerimiz öldü. Kamp 15 Eylül 1918’de Kafkas İslam Ordusunun Bakü’ye girmesiyle kapatıldı.
Esirlerle ilgili kayıtlara Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivlerinde, Kızılay ve Kızılhaç kayıtlarında ve yabancı ülkelerin arşivlerinde rastlıyoruz. Hatta esirlerin filmleri bile çekilerek arşivlenmiş biçimiyle…
İngilizler tarafından alınan Osmanlı esirleri Bağdat, Basra, Mısır, Hindistan, Burma, Kıbrıs, Selânik Malta’da ve Man Adasında kurulan 50’ye yakın esir kamplarında tutulmuştur.
Burada Osmanlı askerinin ne işi vardı diyebileceğiniz onlarca yerde esir kampları ve mezarları var.
Çoğu gemilerle taşınmış, kötü yaşam şartları nedeniyle gemilerin içinde ölmüş ve denizlere atılarak kaybolup gitmişti.
Kurtuluş Savaşı sonrasında TBMM’de esir askerlerin durumlarının her dönemle hararetli bir şekilde açık ve gizli celselerde tartışıldığını ve çözüm arandığını, kayıtlar gün yüzüne çıkınca anlamış durumdayız.
Esir alınma savaş sırasında devletler arasında gerçekleşir.
Rehin alınmak ise bambaşka bir durumdur. Teröristler tarafından rehin alınanlar ise devlete diz çöktürmek için şantaj amacıyla alıkonur ve kullanılır.
Devlet; rehin alınan askerini, polisini, güvenlik görevlisini ve vatandaşını kimsenin elinde bırakmaz. Arar, bulur, alır ve getirir. Biz vatandaş olarak buna inanmak isteriz. Çünkü sırtımızı yasladığımız tek bir devletimiz var.
Nitekim gizli yapılan çalışmalarla operasyon yapabilecek bilgilere ulaşılmış ancak, detayını bilmediğimiz bir hainlik sonucu kurtarma operasyonu başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
PKK ile uzun zamandır mücadele halindeyiz.
Biliyorum sorulacak çok sorumuz var. Acımız çok taze…
Yıllardır ne şartlarda rehin tutulduğunu bilmediğimiz evlatlarımızı unutacak değiliz.
Ancak devletin güvenliği söz konusu olduğu durumlarda bize ayrıntılı bilgi verilmez.
Bu bilgi eksikliği bizim de doğru sonuçlara varmamızı engeller.
Bu operasyonda her kimin hainliği varsa (ki öyle olduğuna inanıyorum) ortaya çıkarmak devletin görevidir.
Bunu devletimizden bekliyoruz.