Ülkemizdeki yangın ve sel felâketleri devam ederken, dün onlarca insanımızın hayatını kaybettiğinden habersiz, Bangladeş’in İstanbul Başkonsolosluğunda; Ülkenin Atası, Cumhurbaşkanı, Bangabandhu Sheikh Mujibur Rahman’ın katledilişinin yıldönümünde bir araya geldik.
Türkiye- Bangladeş ilişkilerinin de gündeme geldiği toplantıda söz bir ara “Küresel Isınma ve İklim Değişikliği” konusuna geldi.
Bilindiği gibi dünyanın en büyük platolarından biri olan Bangladeş, sık sık yağan muson yağmurları ve denizdeki su seviyesinin aniden yükselmesiyle birlikte ortaya çıkan su baskınlarıyla mücadele ediyor.
Bangladeş ovalarının arasından Bengal Körfezine akan Ganj, Jamune nehirlerinin aşağı kolları ve Meghna nehiri, muson yağmurlarıyla birlikte denizden yüksekliği ise 9 metreyi aşmayan ovaları her yıl sular altında bırakıyor.
Bu sel baskınlarının en büyüğü 1974 yılında gerçekleşti. Ülkenin yüzde 70'i sulara teslim olunca ne yazık ki iki bin insan ölüp, yüz binlercesi evsiz, barksız, aç kaldı.
Öte yandan ülke halkı, Bengal Körfezi'nde oluşabilecek su yükselmesiyle birlikte başkent Dakka’nın sular altında kalması ve binlerce insanın ölmesi endişesini taşıyor.
Bangladeş İstanbul Başkonsolosu Dr. Mohammad Monirul İslam, ülkesinin Küresel Isınma ve İklim Değişikliği” konusunu öncelikli olarak ele aldığını belirterek; yoğun yağmurlar ve sel baskınlarına karşı “Erken Uyarı Sistemi” kurduklarını, ülkenin neredeyse tamamına yakınını konu ile ilgili bilgilendirdiklerini, hükümet görevlileri dışında gönüllü tüm insanları eğittiklerini, ülkenin tepelerinde “Sığınma Evleri” oluşturduklarını, ve geçmişte yaşanan acılardan ders aldıklarını söyledi.
170 milyon nüfusunun yanı sıra 1milyon 100 bin Arakan Müslümanına kucak açan, Sheikh Mujibur Rahman’ın kızı, Bangladeş’in Kadın Başbakanı, Sheikh Hasina, başkent Dakka'da 2019 yılında düzenlenen bir iklim toplantısında yaptığı konuşmada, ülkede halihazırda 6 milyon kişinin iklim şartları nedeniyle göç ettiğini açıkladı.
Kadın Başbakan bununla da yetinmeyerek gelecek verilerini ortaya koydu;
"Kanıtlar, sıcaklık değişimlerinin, sellerin, kuraklıkların, sıcak hava dalgalarının, siklonların ve fırtınaların sıklık ve şiddetinin artması, deniz seviyesinin yükselmesi ve tuzlu su sızması nedeniyle göç eden insan sayının 2050'ye kadar iki katından daha fazla olabileceğini gösteriyor."
Olabilecekleri öngörüyordu. Sözlerine devam etti;
“İklim değişikliği tarımı, bitkileri, hayvancılığı ve balıkçılığı ciddi şekilde etkileyecek, bu durum Bangladeş'in gıda güvenliğini tehdit ediyor”
Anlaşılacağı üzere yangınlar, seller, sıcaklık artışı, aşırı soğuklar, kuraklık, kıtlık, açlık ve sefalet sadece bizim değil tüm dünyanın sorunu…
1987 yılından beri farkında olduğum ve gazeteci olarak zaman zaman yazılarımda dile getirdiğim küresel ısınma ve korunma yolları konusu, birçok insan için “kıyamet senaryoları” gibi algılansa da aslında ileriyi öngörebilme yeteneğidir.
Ormanları kim yaktı, neden yaktı, nasıl yaktı, neden sel oldu, evler yıkıldı, insanlar öldü diye düşünmekten daha çok aklımızı ilim ve bilim ışığında olması gereken şekliyle çalıştırsak, her şeyden önce olası felaketlere karşı gerekli önlemleri almamız gerektiğini biliriz.
Doğanın gücü karşısında insanoğlunun ayakta durması zordur. Ancak tüm ilim ve bilim dalları insanların daha uzun sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşaması için çareler aramaktadır.
Aklın yolu birdir ve denenmenin denenmesi olmaz.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusu hem birey olarak insanların, hem de devletlerin ortak karar ve girişimleriyle aşılabilir.
Nazan ÖÇALIR