Dünyayı etkisi altına alan ve milyonlarca insanın ölümüne neden olan Covid-19 nedeniyle uzun zamandır sosyal hayattan kısıtlı neredeyse evlerimizde hapis hayatı yaşadık.
Sonrasında büyük bir gevşeme ve yeniden kaynaşmayla yaz aylarını gerilerde bıraktık.
Salgın halen şekil değiştirerek devam etse de insanlar üzerindeki olumsuz etkileri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
Salgının; ekonomik, kültürel, sosyal hayatımız üzerindeki derin yaralarının yanı sıra psikolojik etkileri özellikle çocukları, gençleri ve yaşlıları ciddi anlamda sarsıyor.
Başladığı tarih belli ancak ne kadar daha süreceği belli olmayan bu salgınla birlikte yaşamayı öğrenmeye çalışırken eski alışkanlıklarımıza nasıl da veda ettiğimizi üzülerek gözlemliyoruz.
Toplumsal bağışıklığın sağlanabilmesi için aşılama tüm hızıyla devam ediyor. Halen aşı olmayanların büyük bir tehlike altında olduğunu da üzülerek görmekteyiz.
Salgından sonra hayatta kalacak insanların ruh sağlığının yerinde olması da en büyük arzumuz…
Bu konuda görüşlerine başvurduğum Özel Eğitim Uzmanı, Psikolog Özgü Ertul bakın neler söylüyor;
“Salgın hastalıklar, savaşlar, geniş kitleleri etkileyen doğal afetlerin toplumlarda ciddi psikolojik etkileri olabilmektedir. Covid 19' ta hem ülkemizi hem de küresel çapta etkileri görülen bir salgın hastalıktı. Tüm alıştığımız değerleri ve sosyal ilişkileri etkileyen bir hastalık oldu. İnsanları üzerinde kısıtlayıcı ve belirsizlik sunan yapısı nedeni ile depresyon, panik atak, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu gibi olumsuz psikolojik etkileri yoğun olarak gözlenmiştir. Pek çok insanda çaresizlik, yalnızlık, ölüm korkusu, dış dünyanın tehditlerle dolu olması gibi düşünceleri tetiklemiştir. Her insanın stresle baş edebilme yolları ve stres eşiği, sorunlarla baş edebilme becerileri de bu olumsuzluklardan etkilenme düzeyini belirlemiştir. Ancak uyku düzensizliği, iştahta artış ya da azalma, mutsuzluk, korku gibi olumsuzluklarda pek çok insanda görülmüştür. Bu gibi durumlarda görülebilen doğal durumlardır. Ancak burada sorun etkilenme derecesi ve bu rahatsızlıkların süresi önemli olmaktadır. Yetişkinler gibi özellikle gençler ve çocuklar bu süreçte en olumsuz şekilde etkilenen kesimler olmuştur. Pek çok genç ve çocuğun okul, kurs gibi örgün eğitim kurumlarında uzak kalmaları ve alışkın oldukları rutinlerinin bozulması ciddi sıkıntılara sebep olmuştur. Fiziksel enerjilerinin fazlalığı, bunu olumlu kanalize edememeleri, öfke halinde artışa sebep olmuş ve aile içi şiddeti artırmıştır.”
Yaşamakta olduğumuz salgın hastalık döneminde en büyük görevin rol model olarak anne ve babalara düştüğünün altını çizen Psikolog Özgü Ertul bakın nasıl önerilerde bulunuyor;
“Salgını aşırı abartmak ya da aşırı umarsız olmak, aşırı temizlik yapmak, sürekli salgından ölenlerin konuşulması, hastalığın her yerde olduğu ve her an hasta olabiliriz şeklinde negatif bakış açısının çocuk ve gençlerde depresyon, anksiyete, dış dünyanın tehditlerle dolu olduğu gibi olumsuz duygunun artmasına sebep olabilir. Ancak hastalığa karşı bilinçli bir şekilde önlemlerin alınması, ellerin ne zaman dezenfekte edilmesi, hijyenin nasıl olması ve diğer insanlarla ilgili sosyal mesafenin ne kadar olması sağlıklı ve bilimsel kriterlere göre çocuklara ve gençlere aktarılmalıdır. Aşırı panik kadar aşırı umarsız olmak da tehlikelidir. Bu gibi durumlarda insanlar çeşitli savunma mekanizmaları geliştirebilirler, "ben özel biriyim bana bir şey olmaz, ben özel güçler tarafında korunuyorum " hastalıktan korunmak için hiçbir şey yapılmaması gibi çaresizliği öğretebilir. Aynı şekilde aşırı tedbir, aşırı hijyen ise obsesif takıntıların, sosyal izolasyon, dış dünya tehlikeli görüldüğü için evden dışarı çıkmak istememe gibi olumsuzlukları ortaya çıkartabilir. Ayrıca; çocuk ve gençlerde depresyon ve anksiyeteye bağlı olarak bilişsel becerilerde odaklanma ve dikkat seviyesinde düşme, öğrenme ve algılama güçlüğü gibi olumsuz durumlar yaşanabilir. Geleceğini belirsiz ve umutsuz görmek bu sebeple hareketsizlik, çalışmamak tercih edilebilir. “
Okulların tekrar açılmasıyla birlikte bir parça da olsa bu sorunları ortadan kaldırmış olacak mıyız?
Bu sorunun cevabını ve ailelerin neler yapması gerektiği ikinci bölüme bırakıyorum.
Nazan ÖÇALIR