Dr.Yaşar KALAFAT’ın “Mitostrateji 3” adlı kitabındaki “Efsaneden Mitolojiye Ağrı ve Çevresinde Türk Halk İnançları” başlıklı bildiriye devam ediyorum.
“Türk halk inançları kültüründe mağara da dağ gibi kaya veya toprak gibi etrafında kült oluşmuş bir objedir…
…Diyadin’in Gündoğdu (Meya) köyündeki mağaranın önünde burada savaşmış olan Hz. Ali’nin atı Düldül’ün ayak izleri olduğu ve bu savaşın seyri anlatılır. Hz.Ali, Ehli Beyt, Düldül ve Zülfikar’la ilgili anlatı bulunmayan Türk kültür coğrafyasında adeta bir karış yer yoktur. (s.74)
(YY: Hz.Ali ile ilgili bir anlatım da Elbistan’da vardır. Ceyhan Nehri’nin doğduğu kaynağın üstündeki kayaların birinde kocaman bir el izi vardır. Halk arasında “Hz.Ali buradan geçerken kayanın üzerine devrileceğini görmüş, eli ile durdurmuş; elinin izi kayada kalmış.” diye anlatılır. Aslında Hz.Ali’nin Elbistan’a geldiğine dair bir kayıt yoktur.)
…Işıklı Kabirler, Işık Saçan Kabirler, Türk kültürlü halkların yatırlarla ilgili inançlarında sık rastlanır. Bunlar kutlu gecelerde çevrelerine ışık saçarlar. (s.75)
Halk inanmalarında kargışı (bedduası) tutan kimseler arasında dul kadınların da belirli bir yerleri vardır. Taşa dönüşme şeklindeki değişim bazen kara tecelli ve bazen de ak tecelli şeklinde oluşur… (s.78)
İnsan, hayvan ve bitkilerin taşa dönüştüklerini anlatan efsaneler gibi ateşin suya veya bitkiye dönüştüğünü anlatan efsaneler de vardır…
Ahmed-i Hanî Efsanesi: Bu efsane Kıbrıs Savaşı sırasında yaşanmış bir olayla ilgilidir…
Ulu zatların Mehmetçiğin yanında savaşa katıldığının çok sayıda örneği vardır. Halk inançları kültüründe bu zatlar ‘Yeşil Sarıklılar’ ve Türk halklarının mitolojilerinde ise Ana Maygıl olarak bilinir. Ağrı efsaneleri arasında bu türden olan onlarcası vardır.
Bayındır Baba Efsanesi: Efsanede anlatılanlar pir kültü ile ilgilidir… 1877-1878 yıllarında yaşanan Türk-Rus Savaşında (93 Harbi) Bayındır Baba’nın türbesinden Rus birliklerine topçu ateşi açılarak düşmanın püskürtüldüğüne inanılır. Perşembe günleri türbede ışık yandığına, ışığın türbenin önündeki asırlık tek ağaca yansıdığına, babanın geceleri elindeki feneri ile abdest aldığına dair anlatılar vardır… (s.95-96)
Üryanlık da Türk kültürlü halkların inancında bir kült oluşturmuştur. Esasen üryanlık ermişliğin sıfatlarındandır. Birçok üryanlık mertebesi edinmiş kimse bu isimleri ile bilinmezler. Ulu zatların kardeş sayıları da biçimsel sayı kapsamındadırlar. Çok kere 3, 5, 7 nadiren de 9 kardeş olurlar… Bulutun yangını söndürmesi, Nuh Suresi’nde Tufan münasebetiyle yer alan ‘Göğe tut, yere yut’ ilahi emrine çağrım yapmaktadır. (s.96)
Aynı kitapta yer alan “Pınarbaşı Halk İnançlarında ‘Arpad’, ‘Angut’, ‘Şiringa’ Tanımlamaları ve Mitolojik Derinlikleri (s.51) başlıklı makalede, “Çeçen, Çerkez, Oset, Karaçay, Nogay, Karakalpak gibi Anadolu Türk kültür coğrafyasının Kafkasya kökenli haklarında da diğer Türk kültürlü halklarda olduğu gibi ölen bir kimsenin bilhassa o genç birisi ise, şahsına ait bir eşyası yakınları tarafından alınır ve itinayla saklanır. Bu eşya, çeşitli vesilelerle ölen şahsın özlemle hatırlanmasını sağlar. Bu inanç, Türk inanç kültürü tarihinde tul diye bilinen bir inançtır. Bu bulgudan hareketle de bu alemden göçen şahsın ruhunun ölmediği, yaşayanlarla ölenlerin ruhları arasında bir bağlantının sürekli bulunduğu inancının olduğu anlaşılır. (s.53)
“…anadili Osetçe olan halkın mitosunda yaşamakta olan… ‘Şiringa/ Şüringa’ sözcüğü Sarıkamış Osetlerinde kadın ismi olarak yaşamaktadır. Mahiyeti bilinmediği için giderek bu kelime nüfus kayıtlarına Şırınga olarak geçmiş ve daha sonraki nesillerde de Şefika olarak yaşamını sürdürmüştür. (s.51, 54)
Sarıkamış’taki… Osetlerde angut içerikli tekerlemeler vardır. Bu tekerlemelerde güzel kız çocuklarının görünmeyen güçlerin muhtemel zararlarından korunması için anguta övgü yapılıp korunmak istenilen çocuğun hiç de güzel olmadığı açıklanır. Bu uygulama bir örtme, örtüleyerek koruma yöntemidir. Türkmenlerde çocuk yedi yaşına gelinceye kadar ona pasaklı, iri kafa gibi geçici çirkin isimler verilir. (s.55)
Görünmeyen bazı kara iyelerin muhtemel zararlarından korunmak için bazı güzelliklerin saklanmak istendiğine dair de bilgiler vardır. Mesela güzel bebeğin, güzel gelinin güzelliğinin, yeni doğum yapmış bol sütlü ineğin sütünün kem gözden korunmaları için onlar belirli yöntemle kömür kullanılarak adeta geçici olarak kirletilir. Keza bu maksatla erkek çocuklara kız elbisesi giydirilir, onların cinsiyetleri saklanmak istenir. Bu uygulama halk inançlarında kült oluşturmuş olan örtmek, örtülemek inancı ile ilgili olmalı diye düşünüyoruz. (s.56)
Örtmek, güzeli çirkinden çirkinliklerden korumak için güzelliğini saklama şekli olarak tanımlanabilir. Diğer taraftan bilindiği gibi ongun olan varlıkların özelliklerinden birisi de onların zararlarından korunmak ve güçlerinden yararlanmaktır. (s.56-57)
Arpatlar Kafkasya’ya Macaristan’dan gelmişlerdir. Macaristan’ın ünlü hanedan ailesi Arpatlarla ilişkilerinin mahiyeti ve derecesi yeterince bilinmemektedir. Kuzey Kafkasya’dan Anadolu’ya göçlerinde, genel anlamda Çerkezler kapsamında mütalaa edilmişler ve öyle bilinmişlerdir. Gerçekte Arpatlar Osetya’dan Anadolu’ya göç etmişlerdir… (s.59)
…Sarıkamış’taki… Digoronlar ve İronlar Kafkasya’nın 100 yıl evvelki sınıflandırmaya göre asil kabul edilen kesimindendiler. (s.60)
2.Cihan Harbinde Ahlat’taki Çerkezlerden ve Osetlerden Kubatlar ve Abısallar 5-6 hane olarak Maraş Göksun’un Kireç köyüne, ayrıca Yurtbaşı beldesine yerleşirler. Oralardan Antep’e, oradan da Şam’a, Halep’e geçerler. (s.63)
…Kafkasya halklarından Anadolu’da akrabası olmayan toplum kesimi adeta yoktur. Bu halkların geldikleri bölgelerde yaşatılamayan halk kültürleri, hayatta kalabilmeyi Anadolu’ya borçludurlar. Bu sayının çokluğu ve sentezin güçlülüğü Anadolu Türk kültürünün sağlam mayasını oluşturmuştur… (s.65)
“Mitostrateji 2 Atayurt’tan Anayurt’a Türk Halk İnançları” isimli kitabındaki “Bir Okuma ve Anlama Denemesi” s.63) makalesinde ise; (“Türk Destanlarında Olağanüstü Doğum Motifi” çalışmasıyla ilgili) “Eserde Oğuz Kağan Destanı ve Uygurların Göç Destanı verilerinden hareketle aşk mesajının ışıkla tebliğ edildiği, ışıkla geldiği, ışıktan geldiği vurgusu vardır…
Eserde, ‘ataerkil toplumda totem babanın yerini atalar ruhu almıştır.’ tespiti ile yaşayan halk inançlarında atalar ruhunun ilişkilendirilmesi adına bir tespiti açıklamak istiyoruz. Erzurum’da yaşanmış bir olayda halen üniversite öğrencisi olan bir genç 2 yaşlarında iken apartmanın altıncı katından aşağıya düşer, vücudunda bir çizik bile yoktur. Zemin katta onu yerden kaldıran yakınlarına ‘dedeler ben düşerken aşağıda kollarına aldılar, tuttular.’ der.
Bir ilişkilendirme de eserde, ‘çocuğun doğumuna neden olan evliyalar çocuk büyüdükten sonra da onu hep desteklerler.’ tespitinden hareketle yapmak istiyoruz. Evliyaullahın koruması sürecinin çocuk anne rahmine düşmeden evvel başladığı, ulu zata adanan henüz dünyaya gelmemiş çocuğun satıldığı ulu zat tarafından sahiplenildiği, bu sahiplenilmişliğin… vecibelerini çocuğun annesi ve giderek çocuk büyüdükçe de onun tarafından yerine getirildiği, satılan çocuğun, ulu zatın ismini veya Satı, Satılmış gibi isimleri alarak ensesindeki saçını uzatarak gösterdiği bilinmektedir… (s.68-69)
Eserde yer alan aksakallının, kahramanın dar anlarında onun yanında yer alması tespiti Türk mitolojisinin verilerinden olan Ana Maygıl’ın günümüz halk inançlarında yeşil sarıklılar olarak yaşamaktadır. Bu ilişkilendirme Yer-Su bağlantılı izah edilirken N.Yıldız- G.Jiyembayeva’nın bu çalışması ile totem boyutu da gündeme gelmiş olmaktadır. (s.70)
Haftaya devam…










