“Suriyeli Öğrencilerin Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonu Projesi Kapsamında Suriyeli Öğrencilere Türkçe Öğretecek Geçici Süre ile İstihdam Edilen Öğretmenler”in kursu ile ilgili verdiğim rapor üzerine, bazı daire başkanlarının bana karşı soğuk davranmaya başladıklarını fark ettim. Daha önce de belirtmiştim: Sayın genel müdürümüz; biz şube müdürleri ile toplantı yaparak, görüşlerimizi alma ihtiyacı hiç duymadı. Yine, birlikte çalıştığımız üç yıl içinde, koridorda veya asansör beklerken tesadüfen karşılaşma dışında, yüz yüze görüştüğüm hiç olmamıştır. Sadece daire başkanları ile ara sıra toplantı yapıyordu. Bu toplantılarda; ne konuşuluyor, ne görüşülüyor veya ne gibi kararlar alınıyor, bilgimiz olmuyordu. Toplantıya katılan kendi daire başkanımız dahi herhangi bir bilgi aktarmıyordu. Biz de kendi odalarımızda rutin işlerimizi yapıyor, kitap veya gazete okuyarak zaman dolduruyorduk.
2016 yılının Aralık ayına girmiştik. Bir gün genel müdürlük içinde liste dolaştırılmaya başlandı. Listeyi dolaştıran personel, genel müdürlük personeli için hafta sonu Kızılcahamam Patalya Hotel’de iki günlük seminer düzenleneceği, katılmak isteyenlerin isimlerini yazdığını belirtti. Bu toplantıya isteyenler eş ve çocukları ile de katılabileceklerdi. O günlerde izinli olmama rağmen, ben de -bir kişi- adımı yazdırdım.
Cuma akşamı saat 18.00’de, organizasyonu yapan Viyatur şirketinin otobüsü tüm personeli Bakanlık ile Yargıtay arasındaki otoparktan aldı. Bazıları özel araçları ile gittiler. Otobüs içinde isim yoklaması yapıldı. Benim adım söylenmedi. Başlangıçta herhangi bir kuşku duymadım: Herhalde yazmayı unuttular diye otobüsten inmedim ve devam ettim. Otele vardık, herkes kalacakları odaların kayıtlarını yaptırıyordu. Ben de resepsiyona vardım: “İsmin listede yok” dediler, şaşırdım. Çünkü ismimi yazdırmıştım. Görevlilerle konuştum. Daire başkanı ile konuşmamı istediler. İlgili daire başkanına sordum: “Listede ismim yokmuş, onun için yer vermiyorlar” dedim. O da: “Senin gelmeyeceğini söylediler.” dedi. “Bunu kimin söylediğini…” sordum. Bir personelin adını söyledi, ama ben onunla bu konuda hiç konuşmamıştım bile… Fazla bir şey söylemedim. Anladım ki; Antalya ile ilgili raporumdan duydukları rahatsızlıkları devam ediyordu, akılları sıra bana ders vermeye çalışıyorlardı. Çocukça davranışlar! Önce Ankara’ya dönmeyi düşündüm: Sonra ortalığı bunlara mı bırakacağım, diye vazgeçtim. Ne ise… Otelde oda olmadığı söylendi ama, kalorifer peteği arızalı bir odayı bana verdiler. Odanın kapısını bir süre açık tutarak koridor ısısı ile odayı ısıttım ve yattım.
Ertesi gün kahvaltıdan sonra toplantı salonuna geçtim. Burada da kayıt listesinde adımın olmadığını gördüm. Listede olmadığımdan, benim için kimlik, bloknot, kalem, dosya hazırlanmamıştı. Salona geçtim. Öğle arasında genel müdür beyle karşılaştım. Kendisine: “Benim toplantıya gelmemi isteyip istemediğini…” sordum. “Kimseyi ayırt etmedim, herkesin gelmesini söyledim. Hatta eş ve çocukları ile katılsınlar dedim” dedi. Konu anlaşılmıştı, bütün olaylar daire başkanın da toplanıyordu. Gün boyu oturumları takip ettim. Seminer vermek üzere çağrılan iki akademisyenin derslerini - sunumlarını dinledim. Akşam yemekten sonra, Türk Eğitim-Sen 5 Nolu Şube yöneticisi (Kızılcahamamlı) Rıza Arslan ziyaretime geldi. Lobide sohbet ederken, birkaç kişiyle birlikte ilçe milli eğitim müdürü otele girdi. Rıza beyle tanıştıkları için yanımıza uğradı ve bir süre görüştük. Daha sonra amirlerimizin yanına gitti.
Pazar günü sabah kahvaltısından sonra oturumlara katıldım. Önce daire başkanları, kendi daireleri ile ilgili bilgiler verdiler, açıklamalar yaptılar. Bu arada daire başkanlarının -genel müdürün ve personelin önünde- birbirlerine sataşmaları, laf atmaları oldu. Sanki birbirlerini küçük düşürmek ister gibi bir tavır gösterdiler. Aralarındaki geçimsizliğin, çekememezliğin sebebi ne idi acaba!.. Ancak iyi bir görüntü vermediler. İsteyen personele konuşma hakkı verildi. Genelde konuşmalar sıkıntılardan daha çok teşekkür ve minnet duygularını yansıtıyordu. Ben de konuşmayı düşünmüştüm. Ancak ortama baktım, yapacağım konuşmaya uygun bir ortam yoktu. Konuşmalar da uzamış, dönüş saati yaklaşmıştı. Daha öğle yemeği de yenilmemişti. Kapanış konuşması için genel müdür bey kürsüye çıktı. Uzun bir konuşma yaptı. Sayın genel müdürümüz konuşmasının sonuna doğru: “Genel müdürlükle ilgili sorunlarımızı, düşüncelerimizi veya önerilerimizi, kendisi ile paylaşabileceğimizi ve e-postasına mesaj gönderebileceğimizi…” ifade etti. Yemekten sonra saat 15.30-16.00 sıralarında otobüsle otelden ayrıldık.
Kızılcahamam’da yapmak istediğim konuşmayı üç sayfalık bir metne döktüm ve metni mesaj olarak 6 Ocak 2017 tarihinde genel müdür beyin e-postasına gönderdim. Kendimi tanıtarak başladığım ve Kızılcahamam’da zaman darlığı sebebiyle konuşma yapma fırsatı bulamadığımı belirttiğim metnin kısaltılmış bir bölümü aşağıdadır:
“Bildiğiniz üzere; Bakanlığımız merkez teşkilatında, 2011 yılında 652 sayılı KHK ile yapılan “yeniden yapılanma” gibi, geçmişte de (1984, 1990 yılları) benzer yapılanma olmuştu. Bu yapılanma çalışmaları sırasında; bazen yeni kurulan dairelerin örgütlenmesinde, bazen de kapanan dairelerin tasfiyesinde görev aldım.
…gördüğüm eksik ve yanlış hususları aşağıda açıklamak istiyorum:
1- Şube Müdürlüğü: Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkındaki 3046 sayılı Kanun bir temel kanundur. Bu kanunun 16 ncı maddesi (h) bendi;“Bakanlık merkez teşkilatının esas hizmet birimi şube müdürlüğüdür.” (j) bendinde ise; “Görev ve hizmetin nitelik ve niceliğine göre en az üç şube Müdürlüğü bulunmadıkça daire başkanlığı… kurulamaz.” denilmektedir.
… Bir çok Bakan değişikliklerinde üst kademede değişiklik olmuştur, ama şube müdürlerine pek dokunulmamıştır. Aslında “Devlette devamlılık” anlayışı, ağırlıklı olarak şube müdürleri ve memurlar sayesinde yürümektedir…
Genel müdürlüğümüzde Daire Başkanları, … şeflerle ve memurlarla çalışmak istediklerinden, hiyerarşik düzen de bozulmuştur. Şube müdürleri dışlanınca, daire başkanları -maalesef- şube müdürü konumuna düşmüşlerdir.
2- Uzmanlar: İdari yapımız içinde uzmanlar idareci sayılmazlar. …“Millî Eğitim Bakanlığı Personelinin Görevde Yükselme, Unvan Değişikliği ve Yer Değiştirme Suretiyle Atanması Hakkında Yönetmelik”… 5 inci maddenin (a) bendi (Yönetim hizmetleri grubu)”nde şube müdürü ve şef idareci sayılırken; uzmanlar ise (b) bendi (Araştırma ve planlama hizmetleri grubu)’nde sayılmıştır.
Ancak, Genel Müdürlükte yeterli şube müdürü yoksa; …şube müdürü şartlarını taşıyan uzmanlara vekâlet verilebilir, görevlendirme yapılabilir.
3- Teşkilatlanma: a) Genel Müdürlüğümüzün teşkilatlanması tam oluşturulamamış olup, 19/08/2014 tarihli iç yönerge halen yürürlüktedir. Bu dönemde mevzuatta değişiklikler olmuş, ayrıca şube müdürleri yeniden atanmışlardır. Genel Müdürlük görev, yetki ve sorumlulukları ile ilgili yeni iç yönerge yürürlüğe girmediği için; şubelerin, şube müdürlerinin görevleri, hangi personelin kime bağlı olduğu ve ne iş yapacağı (iş tanımı) belirlenmemiştir…
4- Evrak ve Yazışma: a) Bazı birimlerde Şube Müdürü olmadığı için, yazılardaki anlam bozuklukları, imla hataları, mevzuata dönük eksiklikler kontrol edilemiyor…
Yeni personelin; -belli etmeseler bile- tecrübeli kişilerle çalışmadıkları için, bazı sıkıntılar yaşadıklarını/yaşandığını görüyorum… Hiçbir personel kendi kendine; evrak, arşiv, dosya, dilekçe, resmi yazışma vb. işleri öğrenemez.
… “Resmi Yazışmalarda Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”in, personelin tamamına, özellikle yeni personele anlatılması gerekmektedir.
b) Doküman Yazılım Sistemi (DYS); iletişimin hızlanması ve kâğıt israfının önlenmesi açısından çok iyi olmuştur. Ancak, …alt sistem oluşturulamadığı için, evrak takibi zor olmaktadır…
c) … Evrakın konusu veya içeriğine göre, iş tanımında hangi personeli ilgilendiriyorsa (hiyerarşik düzen çerçevesinde) ona havale edilmesi gerekir. …evrakın geçmişi bilinmeyince farklı cevaplar gidebilir, bu da telafisi zor işlemlere neden olabilir…
5- … Yanlış anlaşılmak istemem. Keyfi davranışlar da hiyerarşik yapının bozulmasına sebep olmaktadır.
6- Personelle unvanlarına göre, grup grup toplanarak sorunlarının öğrenilmesinin uygun olacağı düşüncesindeyim.” …