Birkaç yazımı, bazı kaynaklardan yararlanarak Türklerle Çinlilerin karşılıklı birbirlerine etkileri konusuna ayırdım.
Prof.Dr.Ahmet Bican Ercilasun: “Çin kaynaklarında Türk sözünün kullanımı Orhun anıtlarından öncedir. En eski kaynak 629 tarihli Cou-şu'dur. Cou-şu, Çin'in Cou hanedanının tarihi demektir. Ondan yedi yıl sonraki (636) Sui-şu da en eski kaynaklardandır. Sui-şu, Sui hanedanının tarihi demektir. İşte bengü taşlardan 100 yıl kadar önceki bu kaynaklarda Türkler için özel bölümler vardır…
Çin tarihlerinin biyografiler bölümlerinde de, daha sonraki Çin tarihlerinde ve ansiklopedik eserlerinde de Göktürklerden daima Türk/Türkler olarak söz edilir. Tabii ki Çincede Türk sözü bizim telaffuz ettiğimiz gibi söylenmez ve yazılmaz. Bugünkü Çincede Türk, Tu-cüe biçimindedir. Türk Kağanlığı (Köktürkler) dönemindeki Orta Çincede ise Tu-kyu, Tu-küe biçiminde... (Çin Kaynaklarında Türk, 22/05/2022, Yeniçağ)" demektedir.
Dr.Arslan Tekin: “Batı’da milletleşme süreci çok geç, 17-18.asırlarda başlamış olabilir. Ancak Doğu’da, en geç 7.asırdan itibaren Türk, Çin, Fars ve Arap milletleri vardır (Türk’ün Tarihi, s.17). Türk kelimesi 6.asırda Çinlilerce doğru telaffuz edilmeye çalış(ıl)dığı zaman ancak Tu-lu-kü (-küe) tarzında dillerine yatabilmiştir (s.23).
Yang-shao diye anılan ve bugünkü gerçek Çin kültürünün temelini teşkil eden bu yeni kültürde, bunun siyasi alanda belirtisi olan Chou Devleti’ndeki (M.Ö.1050-256) belirtilerinden anlaşıldığı üzere, iktisadi (at besleme), dini (Gök kültü), idari (gelişmiş askeri karakter) vb. gibi asli Türk unsurları gözlenmiştir. Sonraki Çin kayıtlarında “Hiung-nu” adı ile gösterilen topluluğun çekirdeği bu Asya Hun (Türk) kütlesidir (s.31).”
Yılmaz Öztuna: “Çin’de o zamana kadar mevcut olmıyan natüralizm, kahramanlar kültü, yani kahramanlara kudsiyet izafe etmek ve onları dini bir mevzu yapmak ananesi, merkezi devlet usulü, devlet teşkilatının birçok unsurları, Çu hanedanı, yani Türkler tarafından Çin’e getirilmiştir. Bu suretle bundan 3000 yıl kadar önce Çin kültürü, bugün ki durumunun ibtidai şeklini almıştır. Türkçe, bu devirde Çince’ye ve Korece’ye pek çok kelime vermiştir; hele o zamana kadar Çin’de ve Kore’de mevcut bulunmayan devlet teşkilatına ait bütün ıstılahlar Türkçe’den alınmıştır.
M.Ö.330’a doğru Sakalar’ın başında “Çu” diye zikredilen bir hükümdar görüyoruz. Kaşgarlı Mahmud’un “Şu” dediği İskender’in çağdaşı Türk hükümdarı budur (Büyük Türkiye Tarihi, c.1/s.23).
Türk ve Çin devletleri, her şeyleri, yaşayışları, telakkileri, teşkilatları, kültürleri, medeniyetleri, dinleri ile birbirine zıttılar (c.1/s.48).”
Dr.Rıza Nur: “Çinliler Türklere ‘Hiyung-Nu’ derlerdi (s.81)… Sonraları ise Çin Seddi’nin şimalinde bulunan Türklere Tukiyu (To-ki-ou) adını vermişlerdir. …Türkler Çine ‘Çin’, cenubi Çine ‘Maçin’, Bizans’a ‘Taçin’ derlerdi (c.1/s.82). Bunun biri Kuzey Çin, diğeri Güney Çin’dir. Biz Türkler birinciye ‘Çin’, ikinciye ‘Maçin’ demişizdir (Türk Tarihi, c.5/s.303).
Türkler Çin Milleti’ne daima ‘İli Taygaç’, yani ‘Şanlı Millet’ adını vermişlerdir (c.1/s.86). Bu zamana ait bir Türk ve Çin parası mevcuttur. Bu paranın bir tarafı Çin, diğer tarafı arkeik Türk; Paleo-Türk yazısını havidir (c.1/s.89).” demektedir.
Çin’de Türk Hanedanları
Yılmaz Öztuna: “Tarihçiler, Çin’in geleneksel III.imparatorluk hanedanı olan Çu’ların Türk olduğunda birleşmektedirler. Çin imparatorluk tahtını üstün askeri gücü, teşkilatlanma ve teşkilatlandırma kabiliyeti, yüksek kültürü ile ele geçiren bu Türkler, M.Ö.1111 yıllarından M.Ö.256 yıllarına kadar 855 sene Çin’de saltanat sürmüşler, Çinlileşmekle beraber, Çin kültürünü kökünden değiştirip yükseltmişlerdir (c.1/s.20).
Çin, tarihe Şang hanedanı (M.Ö.1450-1050 =400) ile girmektedir. Bunu, Türk asıllı Çu hanedanı (M.Ö.1050-M.Ö.247 =803) (yahut 1111-256 =855) takıyp eder. Çu hanedanından sonra Çin’de iktidara gelen 2.Türk İmparatorluk hanedanı “Ç’i” hanedanıdır. Çin’in belli başlı imparatorluk hanedanları içinde XII.’sidir. 479-502 arasında 23 yıl Güney imparatorluğunu, 550-577 arasında 27 yıl da Kuzey imparatorluğunu işgal etmiş, yani tam yarım asır iktidarda kalmıştır. Tabgaçlar, Ç’iler’in saltanatına son vermişlerdir (c.1/s.173).”
Dr.Rıza Nur ise: “Türkler bu muhaceretlerile milattan evvel Çin’de muhtelif imparator hanedanları meydana getirmişlerdir. Mesela Türklerden “Hiya” sülalesi M.E.2205 Çin’de imparator idiler, Hindistan’da da hükümetler kurmuşlardır. Ezcümle ‘Saka’lar Ganj Nehri boyunda 7-8 asır kadar oturmuşlardır. Devletleri Milada kadar devam etmiştir. Yine Türklerden ‘Masaced’ler İran ile cenkleşmiş, bunlardan kraliçe ‘Tomiris’, oğlunu bir cenkte öldüren Şehinşah Keyhusrev’den öç almak için yürüyüp Keyhusrev’i bozmuş, ölüler arasında bulunan Kayhüsrev’in başını kestirip kan dolu bir tulumun içine koyarak ‘şimdi kana doy’ demiştir (c.1/s.81).
Bu esnada da şarkta ‘Şatu’ Türkleri iş görüyorlardı. Bunlardan ‘Li-Tsun-Hiyu’ nam zat 923’de Çin’de imparator oldu. Ve sülalesine ‘Sun-Tang’ adı verildi. Şatu Türklerinin Çin İmparatorlukları M.979’da sona ermiştir (c.1/s.141).
‘Kin’ Çince altın demektir. Moğollar müesses olan zata ‘Altın Han’ derler. Demek Çin’de yeni teessüs eden Kin sülale ve saltanatı da Türk’tür. Bugünkü Çin İmparatorları da Tonguz Sülalesindendir. ‘Mançu’ (Mançuryalı) ecdadı da Tonguz Türkleridir (c.1/s.141).
İbtida ‘Şn-Yung’ adiyle Türklerden bahseden Çin kuyudatı bunların içinde ‘Bozkurt’, ‘Tong-Hu’, ‘Hiyong-Nu’, ‘Yüey-Çi’ adlarında mühim kabileler olduğunu söyledikten sonra Hiyong-Nu Devleti’nden bahsederler (c.1/s.266).
Çin İmparatorluğu kâh Çin milli sülaleleri, kâh Türk hanedanlar elinde kalmıştır (c.5/s.347). Hiç olmazsa Türk, ücretli asker olarak orada bulunmuştur. Çin milli sülalelerinde Türk asker ve kumandanlar vardı (c.5/s.348).
Toraman’ın halefi Mihirakula (515-530) Keşmir’den tekrar Hind içerlerine daldı. Lahor’u payitaht yaptı. Kuzey Çin’de Vey’ler, yani Toba Türkleri saltanat sürüyorlardı (c.6/s.86-87).”
Çin’in entrikaları
Dr.Rıza Nur: "Türkler çok asırlardan beri Çin’i talan ediyorlarsa da Çin’i harici düşmana karşı müdafaa da ediyorlardı. İçerdeki ihtilalleri onlar bastırıyor, anarşileri onlar nizama sokuyordu. Çünkü Çin onların ‘Süt anası’ idi. Sütünü emiyorlardı. Böyle sütlü ineğin vefatı işlerini gelmezdi (c.1/s.141).
Çin planlarının en mühimi ve en tehlikelisi Türkler arasına Çin adetlerini sokarak, onları zevke, rahata alıştırarak Türkler’in milli duygularını zayıflatmaktı (c.1/s.268).”
Dr.Arslan Tekin: "Mete'nin oğlu Tanhu Ki-ok (Ki-yo) Lo-Şang unvanı ile tahta geçti (M.Ö.174-160). ...Çin ile iktisadi münasebetlerini dostane bir şekilde devam ettirmek için bir Çin prensesiyle evlendi.
Bu şekilde ileride Çin ile temas halindeki hemen bütün Türk devletleri bakımından kötü neticeler verecek olan bir çığır derinleştirilmiş oldu. Çünkü hanedanlar arasındaki böyle yakınlaşmaları Çinliler entrikayla kendi lehlerine çeviriyorlardı. Hun merkezinde Çinli prensesin himayesinden faydalanan Çin diplomatlar ve Hun İmparatorluğu topraklarında serbest gezip dolaşıyorlar, Türkler ve tâbi kavimler arasında propaganda yapıyorlar, devleti sinsice düşürmeye çalışıyorlardı (s.59).”
Zaten Türk devletleri, dışarıdan gelen darbelerle değil, genellikle iç mücadele sonucunda çökmekteydiler.
Haftaya devam…