İslami hassasiyetlere referans kabul ettiğini söyleyen iktidar, TBMM deki sayısal ( 363 nitelikli çoğunluk) gücüne güvenerek ABD ve Birleşik güçlerin BOP gereği Irak saldırısına bizim topraklar üzerinden saldırılması sözünü vermişti.
Ama akıl, izan ve Allah korkusu olan iktidar vekilleri, muhalefet vekilleri, ABD ve müttefik askerlerinin topraklarımızın, Anada’da bulunan İncirlik Hava Üssünün kullanılmasına TBMM Başkanının da yardımıyla kullanılmasına izin vermeyerek teskereye ret oyu verdiler. Yapılan oylamada 264 evet, 250 hayır, 19 çekimser oyu çıktı. Evet oyları çoğunlukta olsa da salt çoğunluk (267) sağlanamadığı için tezkere Meclis'ten çıkmadı. O tarihte Meclis'te AKP'den 365, CHP'den 177, bağımsız olarak da sekiz milletvekili vardı. ABD yönetimi hem şaşkın hem de kızgındı.
ABD’ye verilen garanti meclisten geçmeyince AKP Genel Başkanı olan Erdoğan zamanın başbakanına “ Partimizi bölmeye çalışıyorlar sende bunu seyrediyorsun” diyerek azarlar gibi tavır koyduğu yazıldı.
O zaman söylenenlere göre ABD’nin tepkisinden çekinen dönemin yeni başbakanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan 1 Mart'ta geçmeyen tezkereyi revize ederek ve bütün millet vekillerine bari bu teskere geçsin bakısı ile yeni bir teskereyi TBMM’ye gönderdi. Bu teskere “Yabancı askerlerin Türkiye'de konuşlanması ve geçişi”nin yerine “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak'a gönderilmesi ve yabancı hava güçlerine Türk hava sahasının açılması” ifadesi yer alan “sınırlı tezkere” 19 Mart 2003 günü 202 hayır oyuna karşı 332 evet oyuyla kabul edildi.
Yani ABD’nin bir çok hava alanlarının ABD tarafından harekat için kullanılmasına izin verilmişti. Ancak iş işten geçmişti! ABD’nin Irak’ı işgali, tezkerenin TBMM'de görüşülmesinden 10.5 saat önce başlamıştı. İlk tezkereyle 15 bini aşkın piyadeyi Türkiye üzerinden Kuzey Irak’a geçirmeyi planlayan ancak hayal kırıklığına uğrayan ABD, ikinci tezkereyle 173. Hava İndirme Tugayı’ndan birkaç bin paraşütçü indirmekle yetinecekti.
Ama teskere geçmeyince ABD ve Müttefikleri iktidardan daha önceden söz aldıkları için topraklarımıza ve limanlarımıza yaptıkları bütün yığınaklar geri çekmek zorunda kaldılar.
Bunların haricinde de güneydeki Basra Körfezine yeniden yığınak yapılması sonucu harekatın tek taraflı yapılmak zorunda kalınması Irak’taki direnişin uzaması, daha çok Amerikan askerinin ölmesi, işgalin ABD Hazinesine 3 trilyon dolara patlaması, Amerikan dolarının büyük değer kayıpları ve petrol fiyatlarının kısa zamanda varil başına 20 dolardan 100 dolara çıkması, başkanın itibar kaybetmesi neticesi olarak Türkiye suçlandı.
Yukarıdaki ifade ettiklerimden başka, Amerikan kamuoyunun ve Irakta ölen askerlerin ailelerinin şiddetli tepkisi Bu sebeple bir çok askerlerinin bu sebeple öldükleri bahanesiyle Türkiye’ye bir ders vermeye karar verirler.
Bu sebeple Türk Silahlı Kuvvetlerinin Süleymaniye’de en seçkin birliklerinin başında olan Bordo Berelilere bir operasyona karar verirler.
Bu operasyon kararında ise zaman olarak ABD'nin en önemli millî bayramı olan 4 Temmuz bağımsızlık tarihinin seçilmiştir. Günün cumaya denk gelmesi, bu şartlarda konuyu süratle ve diplomatik tarzda çözüme kavuşturabilecek yetkili Amerikan makamlarına ulaşmanın uzun sürmesi amaçlanmıştır. Türk askerlerinin bu yüzden 60 saat gözaltında bekletilmeleri, Amerikan askerlerince küçük düşürücü kasıtlı hareketlere başvurulmuş olması, Çuval Hadisesi'nin bir intikam amaçlı olduğunun kesin delilidir.
Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı'na bağlı askerlerce ve yanlarında peşmergelerin de bulunduğu bir şekilde sürpriz bir baskın sonucu derdest edilmeleri ve başlarına çuval geçirilmek suretiyle götürülüp 60 saat süresince alıkonularak sorguya çekilmeleridir.
Kalabalık ABD Askerleri Ve Barzani tosunlarının birliğe geliş nedenleri sezen birlik komutanı silah başı emri verir. Üstlerine beyanı aynen şudur " Konutanım, bizden kat kat fazla ABD Askerleri ve Peşmergeler bize doğru geliyor ve niyetleri iyi değil. Ölüm pahasına hepsine dersini verebiliriz. Silahlarımız hazır çatışma izni istiyoruz" sözüne mukabil verilen cevap "Mukavemet etmeyin. Asla karşılık vermeyin ve direnmeyin " karşılığı oldu. Birlik komutanı yine üst komutanını arıyor "Yaklaşıyorlar komutanım ne olur izin verin. arkadaşların hepsi hazır ve emir bekliyorlar" isteğine cevap bile verilmedi…
Ve ABD askerleri en seçkin birliğimizin askerlerinin ellerine plastik kelepçe başlarına da çuval geçirerek güya sorgulanmak üzere önce Kerkük sonra Bağdat'a götürüldüler...
Bu hadise üzerine Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök "Nato müttefikimiz olan ABD ile gerekirse çatışırız" sözü yüreğimize şu serpmişti. Bu sözü söyleyen komutan Güneydoğudaki birliklerimizi alarma geçirir, askeri izinleri kaldırır ve o bölgeleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin haricindeki hava araçlarına kapatır ve tatbikat yapmaya başlar...
Bu durumu fark eden ABD ise özür diler askerlerini hemen verir. Bizim Genel Kurmay Başkanı oturdu yerinde.
Başbakanımıza ise gazeteciler soruyor "Sayın Başbakan ABD ye nota verecek misiniz" sorusuna ise "Ne notası? Müzik notası mı" diye cevap veriyor. Bu ne demektir?
Bizzz kimmmm ABD kimmm?Yani büyük devletlerin ne isterlerse yapmaya hakları var demek değil midir?
Ben bu yazıyı yazarken gözümden yaş geldi. Neden derseniz. Bu birlik TSK’nın en seçkin birliği olduğu için Türk Silahlı Kuvvetlerini temsil ediyordu. Dolayesiyle bu kelepçe Türk Askerlerinin hepsinin bileğine, o çuvallar ise bütün Türk Askerlerinin başına geçirilmiştir...
Ben üzüldüm ve ben utandım...
Bundan daha çok utandıklarımda oldu:
Kuzey Irak’ta 2003’te Türk askerinin başına çuval geçirten ABD’li komutanlardan Odierno, Necdet Özel’den sonra Genelkurmay Başkanı olması beklenen Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hulusi Akar’a madalya taktı.
Çuval geçirme emrini veren Orgeneral Ray Odierno geldi Türkiye’ye, Genelkurmay’da karşılandı.
Bundan daha çok utandığım durum ise Irak’a işgal, yağma, tecavüz ve yıkım için giden ABD askerleri için Türkiye Cumhuriyeti Başbakanın "Müttefikimiz olan kahraman Amerikan askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmeleri için dua ediyorum" sözleri idi.
Ondan da daha çok üzüldüğüm hadise ise en seçkin askerlerimizin başına çuval geçiren ABD’li komutana Türkiye’de ödül verilmesi idi.
İşte böyle yönetiliyoruz…
Fakat atalarının asil kanını taşıyan Türk Askeri unutmadı ve unutmaz.
Çuval Olayı’ndan 1.5 yıl sonra… 9 Aralık 2004, Ankara…
21 Ağustos’ta Türkiye'deki en üst düzey ABD askeri temsilciliği Savunma İşbirliği Ofisi‘nin (ODC) komutanlığına atanan Hava Tümgeneral Peter Sutton, Almanya'dan Ankara'ya geldi.
Savunma İşbirliği Ofisi’nin (ODC) Komutanı Tümgeneral Peter Sutton Türkiyeye geliyor.Esenboğa Havaalanı’na Sutton’u karşılamak ve korumak için gelen ekipteki Türk Silahlı Kuvvetler mensubu A.D.'nin bir anda ateş alan hafif makineli silahından (MP5) seri halde çıkan beş kurşundan biri, tümgeneralin sol topuğuna isabet etti.
Sutton önce havalimanında sonra özel bir hastanede tedavi edilirken, askeri savcılık soruşturma açtı. “Topuktan Türk usulü müdahale” de kayıtlara kaza olarak geçti.
Sutton'un vurulmasından bir hafta sonra… 17 Aralık 2004, Musul…
Türk polislerinden oluşan Özel Harekat timi, karayoluyla Bağdat Büyükelçiliğimizi koruma görevini devralmaya gittiği sırada, ABD'nin egemenliği altındaki bölgede pusuya düşürüldü. Başkomiser Nihat Akbaş, Komiser Bilal Ürgen, polis memurları Adem Çiçek, Bülent Kıranşal ve Süleyman Karahasanoğlu şehit oldu.
21 Aralık 2004, Musul…
Uluslararası ajanslar “flaş” koduyla şu haberi geçti:
“Musul'daki ABD askeri üssüne roket ve havan topuyla düzenlenen saldırıda 24 kişi öldü, 64 kişi yaralandı. Musul'daki saldırıda, ABD askerlerinin tek bir olayda ilk defa bu kadar büyük bir kayıp verdiği bildiriliyor.”
İncirlik Üssü’nde Türk Subayının ABD komutanında verdiği ders: ABD’liler DEAŞ’la mücadeledeki başarıdan dolayı bir Türk subaya ödül vermek istedi. Buradaki konuşmasında o subay, ABD’lilerin gözlerine bakarak, “Madalyayı verenler benim düşmanım olan YPG (PKK) ile işbirliği içindedir. Onurum, bu madalyayı kabul etmeme müsaade etmiyor” dedi ve tören salonunu terk etti.
İşte Türkiye’yi yönetenler ve gönlünde vatan ve millet sevgisinin zirve yaptığı subaylarımızın tavrı.
Hatırladık sayenizde olanları Hoca m..tşk ederiz..Onurlu subaylar ve diğerleri .. diyoruz..