Değerli okuyucularım öncelikle ifade etmek isterim ki: Ben hiçbir siyasi parti mensubu değilim. Hiçbir siyasi partinin savunucu olmadığım gibi Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne hedef almayan hiçbir siyasi partinin düşmanı da değilim. Amacım ne iktidarı gereksiz yere hedef almak ne de gereksiz yere iktidar olmayanları yükseltmektir. Ama dünyanın modern ilmi olan yönetim bilimleri gereği, dünyanın her yerinde öncelikle idare edenlerin nasıl yönettikleri sorgulanır. Ancak yönetenlerin sorgulanmasından sonra eğer makul bir savunma gereği güzel işler yapmalarına engel olan olduğu iddia edilen grup ve ya ekip yani muhalefet sorgulanır. Hem akli, hem ilmi hem de insani olanı da budur. Biz de böyle yapmaya çalıştık.
Diğer kalkınmış ve demokrasiyi içine sindirmiş devletlerde iktidar – muhalefet anlayışı bizim ülkemiz kadar keskin değildir. Batı diye adlandırdığımız demokrasiyi sindirmiş ülkelerde iktidar ve muhalefet çoğu kez bir araya gelerek ülke yönetiminde birlikte karar verebilmektedir. Seçim bittiğinde particilikte biter ve ülke yararına olan kararları hep birlikte alır. Ülkelerinin vatandaşları da birbirlerine düşmanca davranmazlar ve düşman bilmezler. Yani ülkede gereksiz bir enerji harcaması olmaz. Enerjiler ülke kalkınması için harcanır. Bizim ülkemizde ise iktidarların muhalefeti, muhalefetin ise iktidarları hıyanetle suçladıklarını sıkça görüyoruz. Bunlara rıza gösterdik te esas zorumuza giden ise; bazı insanların tuttuğu siyasi parti üyelerinin ve ya destekçilerinin haricindeki herkesi ülkeye düşmanlık yapmakla suçlamasıdır. En çirkin ifadeler ise parti yöneticileri tarafından kendilerine destek vermeyen siyasi oluşumlar için yapılan suçlamaların o partiye mensubu ve ona oy vermiş insanlar tarafından sorgulanmadan aynen karşısındakine suç isnadı olarak aktarılmasıdır. Hem de suçladıkları insana uzaktan yakından alakası olmayan konularda olmasına rağmen. Bu nasıl bir insanlık ve bu nasıl bir anlayıştır? Ben bunu reddediyorum.
Yetiştiğim bir ekol olan Ülkücü Hareketin samimi bir bireyi olarak doğru bildiklerimin yanında, yanlış bildiklerimin karşısında oldum. Birçoğunuzun katı particilik taassubunuzdan dolayı durumumu sizler anlamamış ve yanlış olarak kabul etmiş olabilirsiniz. Ama Rabbimin “Ey akıl sahipleri” olarak seslendiği kullarına verdiği mesajı en iyi şekilde kullanmak istiyorum. İdeolojinin en can alıcı bedellerini ödemiş ve ödemekte olan bir neslin tam ortasında hayatım geçti. Hiçbir zaman kenarda beklemedim. Ya ateşin ortasında ya da ortaya en yakın yerde kendimi konumladım. Çünkü inancım gereği için inandığımın yanında oldum.
Asrımızın en büyük felaketi ile baş başa kaldığımız bu günlerde, 13 milyondan fazla insanımızın muhatap olduğu büyük bir deprem yaşadık ve yaşıyoruz. Depremin hemen akabinde bütün bölgedeki arkadaşlarımızı aradım ama ulaşamadık. Mesela Maraş’ta bir arkadaşımın vatsap durumuna baktım. Vatsap ulaşımına 05.15 te aktif olduğunu görünce ölmediğini anladım ve sevindim. Yine Hatay’da bir arkadaşım da 06.15 vatsapta aktif olmuş olduğu için onun da sağ olduğunu anladım ve sevindim. Fakat telefonlar çekmiyordu. Günün sonunda yarı geceye doğru Gaziantep’ten sadece mesaj alabildik. İkinci günün ortalarına doğru haber almaya başladık. O kadar kötü şeyler anlattılar ki; bunların hiç birini sosyal medya hesaplarımda paylaşmadım. Ama çocukluğumuzdan beri her afette ülkemizin en donanımlı kurumu olan TSK’nın neden kullanılmadığını bir türlü anlayamadık. Bizim insanımız askeri görünce içine bir güven gelir ve daha mutlu olur. En azından yapıldığı iddia edilen yağmaya izin verilmezdi. Ve hemen bir sıcak çorba ve ekmek verilme imkanı olurdu. Ömrü hep göçük tehlikesi yaşayan madenciler deprem bölgesine gitmesi izni çok geç verildi. Soğuk kış günü 04.15 te olan bir depremde gece kıyafetleri ile insanlar kendilerini sokağa atmışlar. Ama sokakta donma tehlikesi ile baş başa kaldılar. Dışarıda dondurucu soğuk ve sığınacak bir çadır vb şeyler yoktu. Çoğu insanlar yıkıntılar arasında soğuktan donarak öldüler…
Şimdi sizler, partileriniz ve ya bazıları darılacak diye, 1999 depreminden sonra toplanan deprem vergilerinin neden deprem önlemek için kullanılmadığını sormayalım mı? Sormalıyız çünkü BU DEPREMDEN SONRA İLK DEPREME HAZIRLANMAK ZORUNDAYIZ. Eksiklik ve yanlışlıkların söylenilemediği yerlerde sağlıklı ve mutlu yaşamak mümkün değildir.
Her afette hemen çadır kuran Kızılay zamanında gelemediği gibi yetersiz kalmıştır. AFAT ise ilk günlerde afet alanının çok geniş olması nedeni ile yetersiz kaldığı gibi; akıcı bir yönetim sergileyememiştir. Mevsimin kış olması ve yıkımın çok büyük olması nedeni ile iş makineleri yetersiz kalmıştır. İktidar muhalefete ait beledilerle kendi belediyelerinin birlik içerisinde çalışmasını sağlamak için gayret etmemiştir. Uluslararası yardım ekipleri bir çok yerlerde hemen afet bölgelerine ulaştırılamamıştır. Kaymakamlar, valiler, bakanlar, belediye başkanları halkın beklentilerini karşılayamamıştır. Afet bölesinde yaşayan emniyet güçlerinin kendi ailelerini kurtarma dertlerine düşmesi nedeniyle o bölgeye başka bölgelerden emniyet güçleri zamanında gönderilemedi. İzin verinde bu işlerden mesul olan insanlara da işini neden düzgün yapmadığını ölenler, yaralılar, mağdurlar, perişan olanlar adına dahası Allahın emri gereği soralım.
Yaptığım telefon görüşmelerinde aldığım bilgilerin ve eksikliklerin bir kısmını burada ifade ettim. Duyduğum ve bana ifade edilen bir çok kötü durumu burada ifade etmekten kaçındım. Ama büyük eksiklikler olduğu muhakkaktır.
Sosyal medyamızda yaptığımız paylaşımlar ise insanlarımızı duyarlı olmaya teşvik etmek ve faydalı olacak çözüm odaklı olmaya davet etmekti. Zaman zaman ülkemizin kalkınmasında en büyük engel olan particilik taassubu devreye giriyor. Bazı kişiler, bizim yaptığımız paylaşımları her şeyden daha kutsal gördükleri partilerini kötülemek için yapıldığı zannı ile gereksiz cevaplar vermektedir. Bu durum da bu vb arkadaşlarımızın 13 milyon insanın ölümle burun buruna olduğu bu zamanda her şeyden önce partilerini düşünmesi bizi çok üzmüştür. Henüz binlerce insan enkazın altındadır. Bu vb depremlerde ilk günlerde yapılan arama kurtarma çalışmaları çok önemlidir. Mevsimin ve insan yapısı dikkate alındığında enkaz altında kalan insanımızın çoğu ya dondurucu soğuktan ya da günlerde enkaz altında kaldığı için vücudun iflas etmesi ile ölürler. Bunları bilmek sıradan insanların bile anlayıp kavrayacağı şeylerdir…
Sizlerin parti ve şahsi çıkarlarınız bütün toplamından resimdeki 5 yaşındaki bebenin güçlü bildi babasına enkaz aldından "Çok üşüyorum babaaa. Ellerim bembeyaz olmuş" diyen sabinin feryadından sonra kurtarılması daha değerli değil midir?
Değerli kardeşlerim bizim Ali’yi tutarak Veli’ye dövdürmek gibi niyetimiz yoktur. İfade ettiğim gibi benim dikkate almadığım ve hiç te almayacağım partilerini, gereksiz yere suçlamak gibi niyetimiz de yok. Çünkü niyetler bir hesaba göre yapılır. Benim bir parti mensubiyetim olmadığı için kutsal saydığınız partinizi neden gereksiz yere suçlayayım? Ben ifade ettiğim gibi çocukluğumdan beri içinde bulunduğum Ülkücü Hareket mensubu olarak inancım gereği tek amacım Hakkı’nın hakkını, Hakkı’ya hak için Hakk doğrultusunda hakça teslim etmek gayretidir. Selamlarımla kalınız.