14 Kasımda il dışından İstanbul’daki ikametgahıma geldim. Eşyaları eve taşıdıktan sonra yolda cevap veremediğim aramalara ve mesajlara cevap vermek için telefonuma bakınca vatsap diye adlandırılan sosyal medya hesabıma sendika başkanlığım ve okul müdürlüğüm esnasında birlikte sıkı iletişim içinde olduğumuz Ümraniye, Üsküdar Eski Milli Eğitim Müdürü İlyas Tekin Bey tarafından gönderilen
“Sayın: Mehmet Arslan,
24 Kasım Öğretmenler günü nedeniyle Genç Umutlar Derneği Başkanı sayın Burhan Makıroğlu’nun eğitimciler için 23 Kasım 2024 Cumartesi günü saat: 10.00-13.00 arası Üsküdar’da düzenlediği kahvaltıda beraber olmayı arzu ederiz. Sayı önemli olduğu için gelip gelmeyeceğinizi bildirirseniz memnun oluruz” notlu mesajı gördüm. Ve mesajı “Geleceğim inşallah müdürüm. Selamlarımla” notuyla cevapladım.
Bizler öğretmenler olarak, derslerimizi bir plan dahilinde yapma mecburiyetinin verdiği tecrübe ile günlük hayatımızı da planlı olarak yürütmeye gayret ederiz. Çok yazı okuyup, çok şeyler anlattığımız için konunun en önemli yerini asla unutmayız. Bunda da geçmiş tecrübelerimizin de büyük etkisi vardır. Burada konumuz öğretmenler günü dolayısıyla öğretmenlere kahvaltı verilmesi olarak öne çıkmış oldu. Peki, öğretmenler günü ne zaman kutlanır. 24 Kasımda kutlanır. Ama, 24 Kasım Pazar Gününe denk geldiği için, eğitim öğretim kurumlarında hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin dinlenme tatillerini heder etmemek için bu kutlamalar Cuma Günü yapılmıştı. Ama biz sivil toplum kuruluşu tarafından davet edildiğimiz için öğretmenler günü kahvaltısının 24 Kasımda olması gerektiği inanıp Pazar gününü beklemeye başladık…
23 Kasım Cumartesi günü Türkiye Kuvayı Milliye Mücahit ve Gazileri Derneği İstanbul Şubesi Başkanlığının yeni yapılan genel kurulunda Denetleme Kurulu Başkanlığına getirilmem dolayısıyla yasa gereği mal beyanı vermek için derneğimizin başkanı Kadir Ayazoğlu ile buluşmak için Beykoz’a gidecektim. Sabah o niyetle kalktım. Ama çok şiddetli bir yağmur, rüzgar soğuk hava vardı. Gitmemeye karar vererek; televizyona bakarken saat 11.00 doğru bizi kahvaltıya davet eden Üsküdar Eski Milli Eğitim Müdürümüz İlyas Tekin Bey aradı. Telefonu açtığımda aramızda şöyle bir konuşma geçti:
İlyas Tekin Bey: -Müdürüm, gelmiyor musunuz?
Ben: –Hayırdır Sayın müdürüm; nereye?
İlyas Tekin Bey:- Öğretmenler günü kahvaltısına hani size haber vermiştim ya ona…
Ben: -Sayın müdürüm o kahvaltı Pazar günü, yarın değil miydi?
İlyas Tekin Bey: - Bu gündü. Saat 13.00 kadar buradayız gelebilirseniz gelin.
Ben: - Sayın müdürüm hava çok soğuk ve yağmur var bir bakayım gelebilirsem gelmeye çalışacağım. Afiyet olsun diyerek telefonu kapattık.
Hemen üzerimi giyinip bir şeyler atıştırıp yola çıktık ama her tarafı sular götürüyordu. İETT durağına vardık. 15 R Rasathane-Üsküdar otobüsünün gelmesine çok zaman olduğu için 14 R Rasathane –Kadıköy otobüsü gelince ona bindim. Altunizade –Metro Durağında inip Üsküdar’a inecek otobüsleri bekledim. Yağmur da şiddetini artırıyordu rüzgar da vardı. Şemsiyem devrilecek gibi oluyordu. İETT durağını belirten sadece bir levha vardı. Ve üstü kapalı durak ta yoktu. Rüzgarın şiddetiyle şemsiyenin koruyamadığı pantolonumun bazı kısımları ıslanmıştı. Bana göre uzun geçen bir beklemeden sonra Üsküdar Otobüsü geldi ve ben de bindim. Otobüse binince barajlar dolsun diye dua ettiğimiz yağmurdan kurtulduğuma çok sevindim. Üsküdar’da inerek Genç Umutlar Derneği Başkanı Burhan Makıroğlu’nun eğitimciler için düzenlediği kahvaltının verildiği Kalkandere Vakfı binasına 12 sularında vardım. Selam verip boş bir masaya oturdum…
Vardığımda kahvaltı bitmiş, konuşmalar yapılıyordu. Bana da kahvaltı servisi yaptılar. Bir taraftan kahvaltı yaparken bir taraftan da konuşmaları dinliyordum. Sırayla herkes konuşuyordu. Dinlediğim konuşmalardan herkes yaptıkları fedakârlıkları uzun uzadıya anlatıyordu. Katılanlar arasında emekli il milli eğitim müdürleri, İstanbul teftiş kurulu eski başkanı, emekli müfettişler, emekli ilçe müdürleri, emekli şube müdürleri, emekli okul müdürleri, emekli müdür yardımcıları, çok azda emekli öğretmenler, özel okul sahipleri, birde emekli profesör vardı.
Sırayla herkes geçmiş çalışmalarını övücü örneklerle anlattılar. İnsanüstü gayretlerinden bahsetti kahir ekseriyeti. En son ben geldiğim için katılımcılardan en son konuşmayı ben yapacaktım. Benden önceki konuşmacı konuşmasına başlamadan önce konuşmaları yöneten Üsküdar eski ilçe milli eğitim müdürü İlyas Tekin Bey zamanın dolmak üzere olduğu uyarısını yaptıktan sonra konuşmacı çok kısa konuşma yaparak sözlerini bitirdi.
Bana söz verilince ayağa kalkarak katılımcıları selamlayarak “Değerli katılımcılar takip ettiğim konuşmalarda herkes övücü işler yaptığını ve birçok il ve ilçe müdürünün fedakârca çalışmalar yaptığından bahsetti. İnsanlar çeşitli toplantılarda konuşmalarını genelde günü kurtarma konuşmaları yaparak bitirirler. Burada da öyle olduğu gözlemledim. Efendim ben öğretmen okulundan sonra üç yıllık yüksekokul bitirdiğim için akademik eğitim yapma imkânını uzun yıllar bulamadım. 1997 yılında Marmara Üniversitesine Cumartesi-Pazar bir devam ederek lisans diploması aldım. Hemen ALES’e girdim. Sakarya Üniversitesinde Eğitim Yönetimi ve Planlama Dalının açtığı mülakata katıldım ve kazandım. O dönemlerde İl valisinin izni olmadan il dışına çıkmak çok ağır disiplin cezasını gerektiriyordu. Buna rağmen iki yıl haftada üç gün akşamları gittim geldim ve bir yıl da tez çalışmamı bitirerek yüksek lisansı bitirdim. İstanbul’da okul müdürleri ve öğretmenler arasında yüksek lisans yapanlar toplam 6 kişiydik.
Ben yüksek lisansa bir şey kazanmak için gitmedim. Gitmenin amacı kendimi geliştirmekti. İyi de oldu. Ufkumun birazcık daha genişlediğini gördüm. Doktoraya başlarken okul müdürlüğü görevinden alınınca doktorayı daha düşünmedim. Tekrar okul müdürlüğüne dönmek için mücadele ettim. Bize yardımcı olanlar da oldu. Görevimize döndük çok şükür. İnsanoğlu verdiği ve ışık saçtığı zaman etrafında çok insan olur. Bilenler vardır. O zamanlar dünyanın en büyük yapı kooperatifi olan Ata 2’de başkan yardımcılığı, okul müdürlüğü, sendika sekreterliği görevlerini yürütürken günde 200-300 kişi beni arıyordu. Kooperatif başkan yardımcılığından istifa ettikten sonra durum biraz değişti. Ki ben istifa mekanizmasını yerinde ve zamanında kullanmasını severim. Arayanlar sayısında düşüş oldu. Sonra sendika başkanı olunca arayan sayısı eskisi gibi fazlalaştı. Sonra sendika başkanlığından istifa edince arayan sayısı yarıdan daha fazla azaldı. 2014 Yılının Ağustos ayında ben dâhil 18.000 civarında okul ve kurum müdürü 30.000 yakın müdür yardımcıları görevden alınmıştık. Arayan sayısı çok düştüğü gibi çok yakın arkadaşlarım arar olmuştu. Sonra Türk Ocakları başkanı olunca arayan sayısında çok az artış oldu. Türk Ocağı başkanlığından da ayrılınca arayan soran olmadı. Bir gün, haftalarca çalmayan telefonum ısrarla çalmaya başlayınca kim arıyor diye baktığım da kızımın aradığını gördüm. Değerli hazirun bir an geliyor etrafta ne dost ne de her gün senle olan arkadaşlar kalıyor. İnsanın yanında ailesinden başka kimse kalmıyor. Çengelköy’de bin bir emekle yaptırılmasında en büyük etken olduğum okuldan iktidar tarafından kovulacağımı hiç hesap etmemiştim. Eğitim anlayışımı ve uygulayışımı seven velilerim bizi yönetenlere, bizi görevden alanlara ulaştılar ve takdire şayan bir eğitim verilmesine öncülük ettiğim okula döndürmek için baskı yaptılar. Katıksız bir ülkücü olan benim hakkımda “Bu adam Fethullah Gülen’in Türkiye’deki 10 adamından birisi ve Türkiye’deki 500 kara adamdan birisi bu adam. Geri vermemiz mümkün değil” demişler. Hayatını inandığı değerler doğrultusunda dizayn eden köylü çocuğu alavere bilmeyen samimi ülkücü olan beni görevden almakla da kalmadılar. Bana alçakça iftira atarak velilerimin gözünden de düşürmek istediler. Fakat okuldan ayrıldığım o gün bütün okul öğretmenleri durumu protesto ederek derse girmemişlerdi. Bu da beni çok mutlu etmişti.
Değerli arkadaşlar, eğitim bilimcileri eğitimi tanımlarken; insan hayatına mutluluk katmak için yapılan sosyal ve içtimai faaliyetlerin bütününe eğitim denir diye tanımlar. İlim adamları ise, bilginin tanımını; tecrübeler birikimi olarak ifade ederler.
Değerli arkadaşlar, konuşmacıların kahir ekseriyeti hepimizin görevlerini mükemmele bir şekilde yaptığından bahsettiler. Allah aşkına 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunun 2. Maddesinde biz öğretmenlerden yetiştirmemiz istenen insan veya vatandaş tipinden kaç tane yetiştirdik? Bize 2. maddede belirtilen esaslar doğrultusunda vatandaş yetiştirmemiz aldığımız bedelin hakkını verebildik mi?
2007 yılında Küçük Çamlıca Bilfen Kolejinde eğitim sisteminde yeni program tanıtım toplantısına Talim Terbiye Kurulu Başkanı Ziya Selçuk Bey, bir çok ilim adamı ve bürokrat İstanbul eğitim yöneticilerine bilgi sunumu yapmak için gelmişlerdi. Konuşmaların bitiminde sonra şansa ilk sözü alarak:
Sayın Başkanım, sizler MEB’in bütün eğitim politikasını belirleyen ekipsiniz. Talim ve terbiye mana bakımından çok değişik kelimelerdir. Talim yani öğretim, terbiyenin yani eğitimin için bir parçadır. Fakat siz hep talim yani öğretimi denetlemekte olduğunuza şahit oldum. Şu ana kadar denetim ve dönüş alma adına Fen ve Anadolu liselerine, yüksekokullara kaç öğrenci verdiğimizi sorarak başarımızı değerlendirmeye çalışıyorsunuz. Peki ben yıllarca 4 tane özel sınıfın da müdürlüğünü yaptım bu çocukları topluma kazandırdım. Bunu yani eğitimi denetlemeyi ve 1739 Sayılı konunda yetiştirmemizi istediğiniz yurttaş tipini yetiştirip yetiştirmediğimizi nasıl denetleyeceksiniz?
Sayın başkanım, diğer bir sorum ise, bizler okul ve kurum yöneticileri olarak, okul ve kurumlarımızda, işletme müdürlüğü, muhasebe müdürlüğü, teknik işler müdürlüğü ve eğitim yöneticiliği yapıyoruz. Eğitim yöneticiliğinin haricinde hiç birinden eğitim almadık. Bizi esas uzman olduğumuz tek ve esas görevimiz olan eğitim yöneticiliğine döndürerek; bilmediğimiz ve eğitim almadığımız diğer görevleri üzerimizden alabilecek misiniz demiştim. Başkan Ziya Selçuk Bey ise
İstemiyorsanız yapmayın. Sizi zorlayan mı var hocam cevabını vermişti. Ona sayın başkan bunu sorularıma cevap olarak kabul etmiyor ve daha da konuşmuyorum diyerek oturmuştum. Şimdi arkadaşlar, Milli Eğitim Temel Kanununda hedeflenen insan tipini yetiştiremedik. Burada oturuyoruz birbirimizi yanlış yapmadık mı? Yaptık. Bilgiyi tecrübeler birikimi olarak tanımlamıştık. Tecrübeyi yaşadım bilgi sahibi oldum. Bana buradaki bulunanlardan yanlış yapanlar oldu. Ben bunu şunun için ifade ediyorum ki: Toplum olarak çürümüşlüğü yaşıyoruz. Desinlerden ileri gidemeyen bir eğitim sisteminin çarkları olduk. Türk Tipi vatandaş yetiştiremiyoruz. Birbirimizin ayağını kaydırmaya çalışan bir yapı haline geldik. Bizi yönetenlere de çok ta fazla kızmamak lazım. Onlar da bizim aramızdan çıkmıyor mu? Onlar da bizim aynamız değil mi?
Bu vesile ile bizlere değer vererek öğretmenler günü dolayısıyla bizlere kahvaltı veren sayın başkanımıza çok teşekkür ediyor iki dünyası da güzel olsun diyorum. Hepinize çok teşekkür eder sevgi ve saygılarımı sunarım diyerek konuşmamı birdim.
Fotoğraf çekimlerinden sonra tekrar yağmurlu havada kendimizi dışarı atarak evimize dönmeye çalıştık.
Üzücü olan durum şudur ki: Yılarca emek vererek var olmasında büyük payımız olan eski görev yaptığımız okullarımızdan çoğumuza Cuma günü yapılan kutlamalar için davet gelmedi. Var olması için canla başka çalıştığımız, STK’lardan da davet gelmedi. Kimden davet geldi? Eğitimle ilgili iş yapmayan ve hiç tanımadığımız gibi hiçbir katkı sağlamadığımız bir sivil toplum kuruluşu tarafından öğretmen kutlaması için davet alıyoruz.
Utanacak olanlar tecrübeleri zirve yapmış bizler değildir. Bizleri yok hükmüne koyan, kabul eden veya görmemezlikten gelenler utansın. Veya kimler utanacaksa utansın diyeceğiz artık.
Bir eğitimci olarak çoğumuz benzer sıkıntıları yaşadık ve üzüldük. Öğretmenine değer veren milletler her alanda kazançlı olur. Siz değer bilmeyenlere yazınızda gerekli cevabı vermişsiniz. Kaleminize sağlık muhterem hocam.
Teşekkür ediyorum kalemi, hitabeti ve bakışı güzel olan Ali Osman Bey kardeşim. Her bakımdan geriye gidiyoruz. Allah sonumuzu hayır olsun inşallah. Selamlarımla can kardeşim.
Mehmet ağabey yazınızı sonuna kadar okudum.Diyecek birşey bulamadım.Toplum arak ta insan olarak ta hep güçlünün yanında yer alıyoruz maalesef.insanlar makamı ve gücü gördümü şasırıyorlar.Bu toplum bu eğitim sistemi ile eğitilemez.Saygılar sunarım.
Teşekkür ederim başkanım. Her şey desinler hükmünde... Ömrün güzel ve sağlıklı olsun inaşllah.