Beyşehir,Tolca Turu..
Kocaçinar ekibi olarak ,Önce çevremizi gezip tanıyalım düşüncesi üzerine Beyşehir ve çevresini taniyacagimiz,
Beyşehir Tolca gezimizi tamamladık.
Kalabalık bir gurupla iki minubusle erken saatte yola çıktık..
Gözler henüz uykuyu terketmemis bir mahmurluk vardı..
İlk durağımız, Eflatun Pinarıydı..
Hititlerden zamanimiza kadar gelen muazzam bir eser ,arabadan inince gözlerimizin önünde görülünce milletin uyku mahmurlugu biranda kayboldu.
Şahane bir görüntü, Nasıl bir medeniyet ki böyle bir eser meydana getirmişler..
Tanrılarla süslenmiş bir eser,Kral kraliçe var.
Çekmeleri den gürül gürül sular akar,önünde büyükçe bir su göleti..
İçinde balıklar oynaşiyor..
Ama ne yazıktır hoyratça tahrip edilmiş eserler..
Öyleki Abdülhamite kadar tarihi eserlerinin değerini bilmemisiz.
Batılı koleksiyoncular eserleri batı müzelerine kaçırarak ,sergileniyor hale getirmişler.
Rahmetli Ressam Hamdi Bey, Çok iyi bir ressam olduğu kadar, müze müdürlüğü de yaparak, Satılmak istenen,kaçırılmaya çalışılan eserlere sahip çıkmış, mücadele etmiştir.
Pekçok eserimizi gemilere bindirilirken yakalatmış, yerine koydurmustur. Buna Nemrut Heykelleride dahildir.
Burada temiz havayı cigerlerimize çekerken, buz gibi suyunu içmek içimizi rahatlattı.Herkes suyun zayiflattigini öğrenince daha fazla içti..
Sabah kahvaltımızı oradaki küçük parkta yaptik.
Orada temiz,güleç yüzlü bir gençle tanıştık.
Buranın küçük çay ocağını çalıştırıyor.
Burayla ilgili tarihi bilgileri verdi,ve buraya çökmek isteyenler var,ilerde camimizi yıktılar, orada tarihi eser araması yapıyorlar,betonlastiriyorlar,sit alanı olmaktan çıkardılar, kendime ait olan arazisi elimden almak istiyorlar..
Mahkeme var,dedi..Çok önemli meselelerden bahsetti, Mesela tarihi eserlerin kepçelerle kırıldığını anlattı..
Bu konular bana yabancı değildi,
Para ve rant için insanların yapamayacağı şey yoktur.
Mesela Mevlana müzesinin soyuldugunu anlattım,gençe.
Dertleştik uzun uzun,baktım arkadaşlar minibüse binmişler, Çağırıyorlar..
Vedalaşip ,ayrıldık..
İstikamet, Meşhur Nilüfer Bahcesiydi..
Nilüfer ne güzel çiçektir, Suyun yüzeyinde büyük büyük yapraklar üzerinde nazlı nazlı süzülür..
Dokunsan pörsüyecek durumdadır..
Adeta kutup yıldızı gibi parlar,diğer çiçeklere meydan okur gibidir..
Çünkü onlar toprakta bu su da yaşar..
Küçük botlara biniyoruz,sazlıklardan süzülerek ilerliyoruz
Rahmetli İlhan İrem'in
, Sazliklardan havalanan bir ördek gibi sesin duyuyorum " " şarkısı aklıma geliyor,
Mırildaniyorum, içimden.. Kısa bir zaman sonra
Nilüferlere ulaşıyoruz ama zamani geçmiş,büyük büyük yapraklar bizi karşılıyor..
Tabii tüh vah vah sesleri, ama yine o yapraklar arasında tek tük niluferleri görüyoruz, bizi mutlu ediyor..Ellerimizi uzatıyor,okuyoruz,resim çekiyoruz. Rabbimin mucizesi öyle göz sevgisiyle bakiyoruz
Çalan Erik Dalı " türküsü ile eylenmeye başlıyoruz
Nilüfer çiçeği Haziran,Temmuz aylarında tam açar, bahçe şeklinde ortaya çıkarmış,
İşte o zaman görmeye doyum olmazmış..
Golün üzerinde uzun bir süre dolaşıyoruz, bir nevi temiz göl havası aliyoruz...
Orada hiç alışık olmadığımız bir kaptanla karşılaştık.
Kibar, nazik ve resim sanatçısı.
Çektiği resimlerden sergi açacağını ifade etti.
Çok sevindim, mutlu olduk,Güzel agirlandik..Doğrusu..
Ne diyor, Gönül Dostu,
Gülerek karsilandik,
Gülerek agirlandik,
Gülerek uğurlandik
Ayrıca Taze balık alan arkadaşlarda oldu.Epeyce esprisini yaptık..
İstikamet Sonsuz Şükran Köyü oldu.
Koyun Fikir babası Yörede büyümüş, Vatanı toprağını çok seven,Anadolunun dilini anlayan bu dili çözmüş Bir aydın olmuş..Entelektüel bir aydın.
Anadolu bizi sardı sarmaladı, bize ana oldu.
Ona çok şey borçluyuz. Bir köy yapalım.
Anadolunun ruhuna uyan,onu yaşatan, betondan uzak ..Demiş.
Ve bu fikrini sanat Dünyasına açmış, İstanbulda karşılık bulmuş, plan program derken,
elleri sıvamışlar,saman toprak karışıgi kerpiçlerden evler yapmışlar.
Sade ev değil hepsi ayrı bir konak durumunda..
Bahçesinde çiçekler, biberiye,fesleğen, güller farklı çamlar vs..
Yine köyün ortalarında farklı heykeller yapılmış,
Orada görevli arkadaş, şu anda hatırlamadığım bir yazarın, Romanını burada tamamladığını anlattı.
Yani,Edebiyatçı, Ressam,Heykeltıraş, Yönetmen,Artis, Hertürlü sanatçının evi burada yazın,geliyorlar, çalışma yapıyorlar diye anlattı.
Betonlasmayi göremiyorsunuz..Gönlünüzde huzur var,tahta taburelere oturup,cam kokusunu,toprak kokusunu teneffüs ediyorsunuz.
Dinleniyorsunuz, Ve burnunuza lavanta kokuları geliyor..
Örnek evin kapısı açılıyor, hayran hayran geziyoruz,eşyalara bakarak.
Bu ev bir sanat koleksiyoncusunun eviymis..
Hayranlıkla geziyoruz, Gorevliye ,Teşekkür ediyoruz,Ayrılıyoruz
Yine yolun sağ tarafına yazar, şair, sanatkarlara ait ağaçlar, dikilmiş..
Onu resimliyoruz.
Meselâ, Aytmatov, Erol Buyukburc, Metin Erksan, Yaşar Kemal gibi..
Arabaya biniyoruz, biz de Kalben Anadolu'ya Şükran duygularımızı sunuyor, Duygularını paylaşıyoruz,Sanatçıların..
Artık çocuklar, mırildanbaya başladı. Açıktık, nezaman balık yiyeceğiz ,Diye..
Ayıp ediyorsunuz gençler,sizi üzer miyim ? hemen diyorum..Tolcaya doğru rotayı kırıyoruz..
Tolca balık yenilen bir köyümüz. Beyşehir Göl kenarinda güzel manzarası olan bir yer..
Masalar hazirdi, Balıklar mis gibi kızartılmış, hemen servis yapıldı..
Yöresel fırında Tahin helvasını yiyip,çayımızı içip kalktık.
Yöresel hanımların kurduğu akşam pazarını gezdik,alışveriş yaptık ver elini Beyşehir, Esrafaoglu Camisi,
Esrefoglu Camisi Esrefogullari beyligi döneminde yapılmış.
Dünya mirası alanına girmiş, hiç çivi çakilmaden yapılmış, pekçok özelliği olan bir camii.
Mesela içinde karlik tabir edilen bir çukur var,kışın Tepeden açılıyor, kar doluyor..Dolan kar yazın nem oluyor ,tahtaları besliyor..
Soğuk su oluyor,camiye gelenler içerek serinliyor.
Mihrap ayrı bir güzellik turkuaz mavisi ,Yine devlet işlerinin görüşüldüğü Padişah mihvali ahşap süslemeden..
Oturup kendini, gönlünü dinlediğinde ayrı bir huzur veriyor, işte caminin ruhaniyeti bu olsa gerek.
Her camide bu ruh içtensilligini yaşayamazsınız.
Bize verdiği bilgilerle tanıştığımız oranın esnaflarindan Ahmet beye bahsedince,
Hocam helal parayla yapıldığı için cevabını aldım.
Doğrudur dedim, Bir de Ecdat yadigarı dedim.
Yine o dönemde ilmin teknolojinin nekadar ileri olduğu üzerinde durdum
Mesela Caminin direkleri Sedir Ağacı imiş,Dört Sene Beyşehir Gölünde kalmış..
İşte bu bir ilim..
Camiden namazları eda edip ,ayrıldık.
Bir nefeste Beyşehir Gölü çevresinde gezindik..
Ver elini Seydişehir,Hava Kararmışti..
Sabah 8,15 te çıktığımız gezimiz 8,00da son buldu.
Arabadan inince baya yorulduğumu hissettim.
Nerdeyse ayaklarımı hissetmiyordum.
Ne derler, Gezmenin ardı, Yorgunluktur.
Ama güzel faydalı bir gezinin olduğu kanatindayim.
Gezimize katılan Dostlara,Emeği Geçen Kocaçinar Ekibine Teşekkür ederim.
Nice Turlarda buluşmak,Dileğiyle..
Teşekkürler Şerife Hocam, biz de Burdur'u gezmiş olduk. Genel kültürümüze katkı oldu."Sen ne güzel bulursun, gezsen Anadolu'yu."