(Bu yazıyı bu şekilde yazmamak için tam 4 yıldan fazla bekledim. Belki telafi ederler diye ama olmadı ve bu sebeple üzülerek yazmak zorunda kaldım.)
Öncelikle ifade etmeliyim ki; öğretmenler, öğretim veren bir meslek grubuna mensup memurlar veya zatlar değildir.
Yine ifade etmeliyim ki; Öğretmenler, sadece eğitim –öğretim görevini yürüten bir meslek grubu mensubu da değildir.
Öğretmenler, iyi yönde hareket etmesi gereken bir toplum mühendisleridir.
Şimdi eğitim ve öğretimin tanımlarını yaparak olayın daha iyi anlaşılmasını sağlayalım.
1-Öğretim: Kısaca, belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi, tedris, tedrisat, talim olarak ifade edilebilir.
2-Eğitim: Yeni kuşakların toplum yaşamında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları edinmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme olarak ifade edilebilir. Eğitimin amacı davranış kalıbını değiştirmektir. Türkiye’mizdeki eğitim ise hedeflenen insanı yetiştirmek için vardır.
Okuyucularımızın çok dikkat etmesi gereken çok önemli bir kanundan bahsetmek istiyorum. 14/6/1973 Tarihinde Türkiye’deki eğitimi yeniden yapılandırmak için bir kanun çıkartılmıştır. Buna da 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu adı verilmiştir. Milli Eğitimizin anayasası hükmün de olan bu kanun Türkiye’deki eğitimi belirli amaçlara ve kurallara oturtan bir kanundur. Türkiyedeki eğitim yetki ve görevleri ana kanuna göre belirlenir. Herkes bu kanun hükümlerine uymak zorundadır. Türkiye’mizde eğitimin kurallarını belirleyen bu kanunda da bakalım verilen eğitimde hedeflenen insan tipi nasıl olmalıdır? Veya Türkiye'deki Milli Eğitimim Anayasası olan 1739 Sayılı Milli Temel Kanunu'nun amaçlarında ne var? Yani Milli Eğitim, niçin yapılıyor? İşte size 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunun 2. Maddesinde belirtilen amaçlarının ilk maddesi:
"Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini,
1. Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek" olarak belirlemiştir. Yani bu kanunun emredici hükmü gereği herkes en başta bu amaçlara uygun insan yetiştirmek zorundadır.
Türk Milletinin bütün fertlerinden kasıt ise; her türlü eğitimi yani örgün ve yaygın eğitimi de içine alan eğitimdir.
Peki, şimdi sorumuzu soralım. Türkiye’de yapılan eğitimlerde Milli Eğitim Temel Kanununda hedeflenen insan tipini yetiştiriliyor mu? Bu sorunun cevabını biraz düşünelim lütfen…
Öğretmen, devlet memuru olması nedeniyle ve 1739 Sayılı yasanın da emredici hükmü gereğince iyi yönde bir toplum mühendisliği de yapmak zorundadır? Toplumlara yön vermesi gereken en etkili ve en kutsal meslektir. Toplumumuz öğretmenliği bir Peygamber mesleği olarak görür. Onun içindir ki öğretmenlerin toplumdaki yerleri diğer memurlara nazaran daha başkadır. İşte bu sebepledir ki inanca soğuk bakan öğretmenlere millet bu yüzden biraz soğuk bakmaktadır.
Şimdi bir kere daha tekrar edersek Türk Devletinin her kademesinde görev yapan her öğretmen "……..Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan…… " kişi yetiştirmek asli görevi olduğunu bir kere daha teyit etmiş olalım…
Eğitim camiamızda, yazılı olmayan ama tekrarlana tekrarlana gelenek haline gelen, çok güzel davranışlar zamanla kurumsal hale dönüşmüştür. Nedir bu kurumsal hale gelen gelenekler?
Bir okula ve ya kurumu gelen öğretmen veya eğitim iş göreni ilk günlerde kuruma alışması için kurumdakiler ona biraz daha toleranslı davranırlar. Alışana kadar onun hafif yanlışları görmemezlikten gelinir. Okula alışarak uyum sağladıktan sonra, her öğretmen ve eğitim çalışanı, evlenirse hediye verilir. Çocuğu olursa yine hediye verilir. Askere giderken uğurlanır. Başka kuruma tayini çıktığı için kurumdan ayrılırsa veda yemeği, plaket, yemek vb hediyeler verilir. Emekli olursa son zamanlarda Bakanlığın emri ile çalıştığı ilin valisi tarafından imzalanan hizmet şeref belgesi 24 Kasım Öğretmenler gününde emekli olduğu okul ya da kurumun müdürü tarafından verilir. Bu hizmet şeref belgesinin yanında plaket, çiçek ve kurumsallığını ispatlamış okullarda en azından bir çeyrek altın verilmesi adetten olmuştur.
Peki, emekli öğretmen törenleri gelenek haline gelmiş diğer törenlerden biraz daha farklıdır. Yeni göreve başlayan, tayini çıkan, evlenen, çocuğu olan, terfi eden öğretmen ve ya eğitim çalışanlarının törenleri ilgili zamana yakın bir tarihte yapılır. Bunlara okul idaresi itibar etmezse bile öğretmenler kendi aralarında bu durumu organize ederek ilgili kişiye yanlarında olduklarını bundan sonra da ihtiyaç hasıl olduğunda yanında olacaklarını bu yolla ifade etmiş olurlar. Ama emekli öğretmen veya eğitim çalışanı emekli olduğu tarihten sonra okul müdürlüğü tarafından ilk 24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlamasına davet edilir. Okulda hep birlikte öğretmen günü kutlanır. Dışarıda ya da okulda yemek yenilir. Okul müdürü tarafından kendisine öncelikle valiliğin imzaladığı hizmet şeref belgesi verilir. Emekli öğretmen veda konuşmasını yapar. Okul müdürlüğü, okul aile birliği, koruma derneği veya öğretmenler tarafından kendisine plaketler verilir. Çiçek verilir ve bazı okullarda da maddi değeri olan hediyeler verilir.
Bakalım benim için bu gelenek ne kadar çalıştırılmış!
17 Aralık 1981 Tarihinde ilk görev yerim olan Artvin Yusufeli Demirkent Ortaokulundan ayrıldığımda sadece öğrencilerime andımız okunurken veda edebildim.
1 Eylül 1984 Artvin Kazım Karabekir Lisesinden ayrılırken öğrencilerime bile seslenemedim.
17 Kasım 1987 Artvin İmam –Hatip Lisesinden ayrıldığımda hiç kimseye veda etme imkanı verilmedi
17 Aralık 1988 Giresun-Bulancak Ticaret Lisesinden ayrıldığımda bana sadece kararnamem verilmişti.
20 Aralık 1989 Giresun Kız Meslek Lisesinden ayrıldığımda dolabımdaki kitaplarımda ayrıldım.
22 Kasım 1992 de Giresun Atatürk Lisesinden İstanbul’a tayinim çıktığı için ayrıldığımda okul müdürü ve bir çok dava arkadaşım olmasına rağmen bir hiçmişim gibi başım önde ayrılırken adını unuttuğum bir bayan beden eğitimi öğretmeni okul bahçesinde ders yaparken ayrıldığımı görünce “Mehmet Hocam siz mert ve iyi bir insansınız ayrılacağınızı bilmiyordum. Yarım saat bekleyin size bir hediye vermek istiyorum. Böyle okuldan çıkmanıza gönlüm razı olmaz” diyerek ısrarına rağmen o kardeşimize teşekkür ederek başım önde arkadaşlarıma kahrederek ayrıldım. Bu lisede çalışırken bir olayı nakletmek istiyorum. Bu okuldayken her okulda olduğu gibi yine hediye fonu için para toplanıyordu. Benden de para istenince ben o fona artık katılmayacağımı ifade etmiştim. Çünkü o ana kadar yukarıda belirttiğim okullarda kadrolu olarak ve yazmadığım bir çok okulda da görevlendirme olarak derslere girmeme rağmen; ne okul öğretmenleri ve ya idare tarafıma ne bir çiçek ne de bir belge vermemişti. Bu sebeple reddetmiştim. Yanımda birlikte çalıştığım çok samimi arkadaşım Abdullah Karaosmanoğlu vardı ve bana dönerek “ Mehmet Bey kardeşim sen asil bir insansın. Asil insanların yapacağı şeyi yap. Bırak sana şu ana kadar hiç kimse bir şey vermesin ama sen ver ki onlardan daha düzgün ve üstün olduğunu ispatla lütfen” demişti. Bu söz üzerine hemen para toplayanı çağırıp istediği miktarı vermiştim. Bundan sonra çalıştığım bütün okullarda bu fonlara hep katıldım. Bu hatıramı da buraya eklemiş olayım.
14 Eylül 1994 Yılında Paşabahçe Ferit İnan Lisesinden ayrıldığımda yine öğretmen dolabımdaki kitaplarımla ayrıldım.
17 Kasım 1996 Yılında Okul müdürü olarak görev yaptığım Oramiral Vural Beyazıt İlköğretim Okulundan ayrılırken okul aile birliği bir çeyrek altın ve çiçek hediye ettiler.
16 Haziran 2000 Paşabahçe Halide Edip İlköğretim Okulu Müdürlüğünden ayrılırken yanımda çantalarımı taşımama yardımcı olan 4 tana 8/C sınıfı öğrencilerim vardı. Bu okuldan ayrılırken okul koruma derneği ve okul aile birliği yönetim kurulu üyeleri arasında çok üzülüp ağlayanlar bile olmuştu. Ama buradan kendi isteğimle ayrılmamın nedeni ise çok hizmet verdiğim ve şaha kalkmasında çok büyük katkım olan bu okulda 24 Kasım 1999 yılı öğretmenler gününde bana, iki müdür yardımcısına ve memurumuza bir çiçek dahi gelmemişti. Müdür Yardımcım Şevket Oğuz’un iki çocuğu ve benim de tek evladım bu okulda okuyordu. Eve giderken çocuklarımız bizi çiçeksiz görmesin diye Şevket Oğuz Bey’e para vererek bana ona diğer müdür yardımcısına bir de memurumuza birer çiçek alıp gelmesini söyledim. Alıp geldi ve çiçekleri arkadaşlara verdim. Arkadaşlar mutlu olmuştu. Bu okulda birbiriyle evlenip birlikte yuva kuran öğretmen iki öğretmen arkadaşa ise aile bile olmuştuk ve okul olarak iki tam altın hediye vermiştik. Okul koruma derneği ve okul aile birliğinin bize o gün yalnız bırakmasını asla affetmedim. O tarihlerde okul müdürleri nakil müracaatları açılmıştı. Yanılmıyorsam ertesi gün kimseye haber vermeden bu okuldan tayin istedim. Tayinim çıkmıştı ama bakanlık tayinleri dönem sonuna kadar durdurmuştu. O sebeple okulun kapandığı 16 Haziran 2000 de ayrılabilmiştim.
13 Eylül 2003 Paşabahçe Fatin Hoca İlköğretim Okulu Müdürlüğünden ayrılırken müdür yardımcımın saygısız davranışına geri dönünce görüşürüz diyerek ayrıldım.
14 Mart 2004 Üsküdar Armatörler İlköğretim okulundan ayrılırken okul aile birliğince tarafıma çeyrek altın, yemek ve çiçek verildi.
24 Ocak 2005 Paşabahçe Fatin Hoca İlköğretim Okulu Müdürlüğünden 2. Kere ayrılırken tarafıma bir çiçek verildi.
7 Ocak 2010 Üsküdar 4. Murat İlköğretim Okulu Müdürlüğünden ayrılırken öğretmen arkadaşlar ve aile birliği önce veda yemeği, bir gömlek, bir çeyrek altın ve çiçek verdiler. Çok güzel bir uğurlama yaptılar. Ve yeni göreve başladığım okulda beni sık sık ziyaret etmeye devam ettiler.
13 Eylül 2014 Üsküdar Mehmetçik Ortaokulu Müdürlüğünden ayrılırken okul öğretmenleri Beylerbeyi Polis Evinde yemek, plaket, çiçek ve çeyrek altın hediye ettiler. Ve öğretmenler bana verdikleri bir plakete iyi dileklerle birlikte " Biz bir aileyiz" yazısını verilen çiçekte de gördüm. Biz hep birlikte bir aile olmuştuk. Okul aile birliği ise Beylerbeyinde yemek ve çiçek ve plaket hediye ettiler. Yine 24 Kasım 2014 de öğretmenler günü dolayısıyla Mehmetçik Ortaokulu ve 4. Murat İlköğretim Okulu Öğretmenleri Çengelköy –Sütiş’te tarafıma verilen yemekte çiçek te hediye ettiler.
2014 Ağustos ayında bütün Türkiye’de iktidar yanlısı sendika militanı olmayan ben dahil 15.000 civarında okul ve kurum müdürü kasıtlı ve haksız yere görevden alınmıştık. Bizlerin yerine o sendikanın fanatik görüşlü elemanları uyduruk yönetmeliklerle getirilmişti. O ana kadar kullanmadığımız yasal izinlerimizi kullanıp, çeşitli tedavilerden sonra öğretmen olarak 4 yıldan fazla çalıştığım Ümraniye Eczacı Neşem Özlen Güray Anadolu Lisesinden 9 Eylül 2019 Tarihinde emekli oldum.
Yukarıdaki yazılarımda da ifade ettiğim gibi okullarda gelenek ve hakim kültür haline gelen meslektaşlarını en güzel şekilde uğurlama olayı benim emekli olduğum Eylül ayında da emekli olduğum okulda da yaşandı. Bu okulda yaklaşık benim kadar çalışmış bir bayan öğretmen kendi isteği ile başka bir okula tayini çıkmıştı. Sosyal medyadan gördüğüm kadarıyla ve yine bu okuldan emekli olan arkadaşımın beyanı ile, bu öğretmen arkadaşa dışarıdaki bir mekânda veda yemeği, bir tam altın ve çiçek vb hediyeler verilerek uğurlanmış. Çok ta iyi yapmışlar.
Milli Eğitim Bakanlığı var olan 24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlama Yönetmeliğini yenilemişti. Böylelikle 15 Ekim 2019 30919 Sayı ile resmi Gazetede yayınlanan MEB Öğretmenler Günü Kutlama Yönetmeliği revize edilerek son halini almıştı.
Yönetmelikte Emekli Öğretmenlerle ilgili "emredici" hükümlere değinmek istiyorum.
Bu yönetmeliğin Öğretmenler Gününün amacı başlığı bölümünün 4. Maddesinin ç) şıkkında Emekli olmuş öğretmenlerin hizmetlerini şükranla anmak,
Kutlama Faaliyetlerinde yapılacak çalışmalar bölümü 5. Maddenin (3). Şıkkında Programlara mülki idare erkânı, emekli öğretmenler, çalışmakta olan öğretmenler, Millî Eğitim Bakanlığında görev yapan personel, öğrenciler ile birlikte mezun öğrenciler, veliler ve vatandaşlar davet edilir.
Öğretmenler Günü kutlama programları bölümü 6. Maddenin (f) şıkkında: Emekli öğretmenlerin; halen görevde bulunan öğretmenler, öğrenciler ve velilerle bir araya getirilmesine yönelik etkinlikler düzenlenerek, öğretmenlik mesleği ve eğitim öğretimle ilgili deneyimlerinin paylaşılması ve hatıralarının anlatılması, emredilmiştir. Yani isteğe ve tercihe bırakılmamıştır. İfade ettiğimiz hükümleri yerine getirmeyenler kusur işlemiş olurlar.
Yukarıda emredici hükümlerin açıkça belirtmesine rağmen 9 Eylülde bizim de emekli onayımız geldiği dolayısıyla il dışında bulunduğum için Kasım ayının 15 ine doğru okul idaresini arayarak 24 Kasım öğretmenler günü okula gelerek bir veda ziyareti yapacağımı ifade etmiştim. Çünkü okullarda hakim olan kültüre göre; emekli olan öğretmenler ilk öğretmenler gününde okula davet edilir ve onun hayatının en güzel yıllarını vererek bitirdiği öğretmenlik mesleğinden mutlu bir şekilde ayrılmasına yardımcı olunur. Bu durum, hem mesleki hem insani hem vicdani hem kurumsal yapı hem Milli Eğitim Temel Kanunundaki hedeflenen amaçlara ve asil öğretmenliğe geçişte edilen yemine en uygun davranıştır. Bu sebeple 24 Kasım 2019 yılında emekli olduğum Ümraniye Eczacı Neşem Özlen Güray Anadolu Lisesine gittim. Girişte bulunan müdür yardımcısı odasına selam vererek girdim. Okula, yeni müdür atandığını ve bir yıla yakın müdür vekili olan İhsan Sandıkçı Bey’in müdür yardımcılığına döndüğünü gördüm. Yanındaki masada da müdür yardımcısı Gürhan Kat Bey oturuyordu. Coğrafya Öğretmeni Yüksel Bey de odadaydı. Hepsi de Mehmet Ağabey hoş geldin dediler…
Odada hal hatır sorarken okul memuru Esra Hanım beni telefonla arayarak İstanbul Valiliğinin bana hizmet şeref belgesi verdiğini, beni tebrik ettiğini ve gelip kendisinden almam gerektiğini söyledi. Bu muamelenin temayüle uygun olmadığını anladım ve ilk moral bozukluğunu yaşadım. Bu sebeple belgenin okul müdürleri tarafından verilmesi gerektiğini bildiğim için okul müdürü yok mu Esra Hanım diye sordum. O da, yok deyince, gidip belgeyi alarak tekrar müdür yardımcıları odasına geldim. Bu nasıl iş arkadaş bu belgeyi emekli öğretmene memur mu verir dedim ve belgeyi masa üstüne bıraktım. Değerli belge birden bire benim için sıradan bir kağıt olmuştu. Biz sohbet ederken okul müdürü gelmiş telefonla beni odasına davet etti. Kendisinin beni tanıdığını Türk eğitim-Sen Şube Başkanlığı yaptığım dönemlerde sendikaya önce Ümraniye temsilciliği daha sonra da teşkilat başkanlığı yapmış kişiyle sık sık geldiklerini tekrar etmişti. Ben de, bu ifade üzerine o ve ekibi bana hak etmediğim bir yanlış yaparak arkamdan vurmaya çalıştığı için onları görevden alarak şube başkanlığından istifa ettim dedim. Hocam ben de hükümet yanlısı sendikaya üye oldum. Ama onlar gibi düşünmüyorum. Ve öğretmenleri o sendikaya üye olmaları için üye olması için baskı(Sıkı bir iktidar yanlısı olan o sendika öğretmen hakkı ve eğitim meseleleriyle değil de iktidarı gücünü de arkasına alarak çeşitli vaat ve baskılarla herkesi o sendikaya üye olmaya zorluyordu. Atanan okul müdürlerinin kahir ekseriyeti ise bütün öğretmenleri baskı ile üye olmaya mecbur tutuyordu) yapmıyorum dedi. En doğrusunu yapıyorsunuz diyerek kalkınca “Hocam okuldan ayrılmayın biraz sonra öğretmenler odasında bir şeyler hazırlandı sizi de bekliyoruz” dedi.
Öğretmenler odasına çıktık. Okulu Rahmetli kızı Neşem Özlen adına yaptıran eski sağlık bakanlığı genel müdürü Mücahit Güray’da Bey vefat ettiği için eşi diğer çocukları öğretmen odasındaki kutlamaya katıldılar. Okul aile birliği üyeleri ve bazı velilerin hazırladıkları şeylerden bana da verildi yedik. Rahmetli Mücahit Bey’in eşi öğretmenler günü vesilesiyle her öğretmene ve bana ikişer küçük porselen tuzluk hediye verdiler. Ardından okul müdürü benim müdür yardımcıları odasında bıraktığım Hizmet Şeref Belgesini bana verdi. Bu belgenin okul memuru tarafından sıradan bir evrak gibi verilmesine üzüldüğümü anlayan; tahminimce daha önce yıllarca okul müdürlüğü yapmış Coğrafya Öğretmeni Yüksel Bey veya Md Yard Gürhan Kat Bey bıraktığım yerden alarak durumu müdüre bildirerek öğretmenler huzurunda verilmesi gerektiğinin daha doğru olduğunu söylemiş ve okul müdürü de bu belgeyi bana memurdan sonra kendisi de 2. kere vermiş oldu. Fotoğraflar çekildi ama hiçbir yerde paylaşmadım. Çünkü benim için yapılmış hiçbir şey yoktu. Ben de usulen bir konuşma yaparak oturdum. Okul aile birliği öğretmenlere porselen çay veya kahve kupası hediyesi verdi. Bana yok! Okul aile birliği okul müdürüne çiçek verildi. Emekli olan bana yok…
Kendimi orada yabancı ve fazla olduğumu hissettim. Bu sebeple Öğretmenler odasındaki seremoni tam bitmeden kalktım Allahaısmarladık diyerek ayrıldım. Kimler güle güle dedi. Kimler neler dedi hiç bakmadan acelece okuldan ayrıldım. Üzgün ve kırgın halde o bölgeyi süratle terk ettim. Çünkü yıllarca emek verdiğim ve bana göre öğrencilere baba, benden yaşça küçükler öğretmen ve eğitim iş görenlerine ağabey yaşıma denk olanlara ise kardeşlik yaptığım bu bina birden üstüme çökecekmiş gibi olmuştu. Binanın içinde bulunan herkes bana birden bire hiç tanımadığım insanlar gibi gelmişti. Hâlbuki, ben 24 Kasımda okula vedalaşmak için geleceğimi okul idaresine telefonla bildirmiştim. Aslında, prosedüre göre benim bildirmeme bile gerek yoktu. Çünkü okul müdürlüğü ve okul kadrosu her yıl 24 Kasımdan sonra emekli olan öğretmeni ilk öğretmenler günü tarihi olan 24 Kasımda okula davet eder ve ona çeşitli yollarla vefasını ifa ederdi. Demek bu temayül benim için çalıştırılmamıştı. Yani biz hep birlikte aile olamamıştık...
Emekli dilekçemi verdiğim zaman bir hoca hanım bana gelerek dolabımı istemişti. Yüreğime bir hüzün kaplamıştı ama dolabımın anahtarını verdim. 9 Eylül 2019 da emekliliğim onaylanınca okulun resmi vat sap grubundan töremize göre yıllarca okul müdürlüğü yapmanın bana kattığı kazançla bana yakışan bir şekilde veda yazısı yazarak helallik isteyerek ayrıldım. Çünkü okulun resmi sosyal haberleşme platformu idi. Ama okula ait facebook sayfasından ayrılmadım ve okula ait haberleri buradan takip edebilmek için kalmıştım. Ama sayfayı kim yönetiyorsa emekli olduğum gün bana bilgi dahi vermeden beni sayfadan attılar. Bu ne demektir? Sen artık bizden değilsin ve bizimle birlikte olma demek değil midir? Öyle üzüldüm ve öyle zoruma gitti ki anlatamam...
24 Kasım 2019 da öğretmen odasına çıktığımda bana “Hoş geldiniz” deme nezaketini bile göstermeyen öğretmenlere şahit olmuştum. Hâlbuki okulda kaliteli, ağırbaşlı ve işini yapmaya çalışan bir öğretmen örneğini vermiştim. Ve yine 22 yıllık müdürlüğümün, tezli yüksek lisansın katkıları, Sendika Başkanlığım, Türkiyenin eğitim dalında ilk uluslararası federasyonun olarak 11 ülkede teşkilatı olan büyük bir organizasyonun hem İstanbul Temsilcisi hem de genel merkez denetleme kurulu başkanlığı ve Türk Ocakları Başkanlığım ve gazeteciliğimin bana kattıkları ile her isteyenin yardımına koşmaya çalışmıştım. Ve hiç kimseye ilk olarak benden yanlış yapılmamıştı. Kişiliğine değer veren birisi olarak hak etmediğim davranışlar beni ziyadesiyle üzmüştü. Okul müdürlüğünün yaptığına kırılmıştım. Haydi okul müdürlüğü ve idaresi bana bana bir plaket ve çiçek vermeyi unuttu diyelim. İnsanlık ve ağabeylik yaptığım ve birlikte görev yaptığım meslektaşlarım bana 50 Liralık Plaket ve ya 10TL lik bir çiçek bile veremez miydi? Okulda oluşturulan hediye alma fonu için benden her zaman para isteyerek alanlar benim emekli olduğumu hatırlayamadılar mı? Onları da geçtik yaklaşık 10 yıl Türk Eğitimsen İstanbul 3 Nolu Şube Sekreter ve başkanlığı yaptığım halde bu kurumda bulunan sendika kurum temsilcisi 10TL lik bir çiçek veremez miydi? Onu da, bana çeşitli sebeplerden dolayı tavırlı veya aklına gelmedi diyelim. Türk eğitim-Sen üyesi yaklaşık 12 arkadaş birer lira vererek bana sıradan bir çiçek alamazlar mıydı? Dahası ise aynı fikri ve zikri paylaştığımız okuldaki dava arkadaşlarım hep birlikte bana en ucuzundan bir çiçek alıp hediye ederek o okuldan boynum bükük ayrılmamamı sağlayamazlar mıydı? Onu da geçtik aynı okulda görev yaparken her gün yan yana oturup çay içerek sohbet ettiğimiz meslektaşlarımızın bile bir ucuz çiçek alacak kadar paraları mı yoktu acaba! Eee nihayet, her daim bana hürmet ettiklerini belli etme davranışı içinde olan müdür yardımcıları beşer lira vererek ortaklaşa bir çiçek veremezler miydi?
Eski okul müdürü İsmail Saraç Bey Ocak 2017 Tarihinde bana bir plaket vermişti. Plakette “Sayın Mehmet ARSLAN Fransızca Öğretmeni” başlıklı bir plakette “ 2016-2017 Eğitim Öğretim Yılında okulumuza yaptığınız katılarınızdan dolayı teşekkür eder, sağlık ve mutluluklar dilerim” içerikli bir plaket vermişti. Bu plaket neden verildi diye soracaksanız. Verilme sebebinin en önemlisini açıklamak istemiyorum. Ama okul kütüphanesine 350 civarında kitap, okula teknolojik cihazlar ve çeşitli kırtasiye yardımları ve açıklamadığım ve vesile olduğum diğer bir sebeptir. Demek ki ben okulda sıradan bir öğretmenlik yapmamışım…
Gerçi okula çok büyük katkılar sağlayan emekli okul müdürü de kutlanan öğretmenler gününde okulda yoktu. Okulun her bakımdan güzelleşmesine büyük katkı sağlamıştı. Davet edildi mi edilmedi mi bilmiyorum. Ama orada yoktu.
Yukarıda izaha çalıştığım muhatap kaldığım duruma ilave olarak emekli olduğum Ümraniye Eczacı Neşem Özlen Güray Anadolu Lisesinde bu ana kadar birlikte görev yaptığımız meslektaşlarımdan ve okul idaresi tarafından hiç bir kimse hal hatır soran bir telefon dahi etmediler. Sosyal Medya hesaplarında yalnızca Ümran Arslan Çınkır yaptığım paylaşımlara cevap veya yorum yapıyor. Başka hiç bir meslektaşım benimle sosyal medyada bile iletişime geçmedi. Benden bir sene sonra emekli olan yıllarca okul müdürlüğü yapmış hemşerim Niyazi Yılmaz beni birkaç kere aramış ve o okuldan hiç kimsenin telefonla aramasına bu okuldaki meslektaşlarıma çok kırgın olduğum için cevap vermemeye karar vermiştim. O sebeple önceleri telefonlarını açmadım. Çok kere ve ısrarla araması neticesinde telefonuna cevap verdim. Telefonunu neden açmadığımı ve bana reva görülen davranışları ona tekrarladım. O da “Çok haklısın Mehmet Ağabey” dedi. O da 34 yıl hizmet ettikten sonra emekli olduğu için, kendisine ve 3-4 ay ücret karşılığı okulda derslere giren bir vekil öğretmen asil öğretmen atanmasıyla okuldan ayrılınca okul müdür onun ile yıllarca okul müdürlüğü yaparak 34 yıl sonunda emekli olan beni aynı kefeye koyarak ikimize bir pasta yaptırarak ikimize de böyle veda etti. Yani o vekil öğretmen evladımızı küçük görmüyorum ama ömrümü verdiğim mesleğime veda ederken üç aylık ek ders karşılığı öğretmenle aynı muameleye tabi tutulmak beni ziyadesiyle üzdü. Mehmet Ağabey sana yapılan yanlışı da müdüre hatırlattım. O konuda yanlış yaptık” dediğini ifade etti.
Tayini çıkan tarih öğretmeni ve diğer meslektaşlarımıza elbette iyi ve güzel davranılsın. Okullarından mutlu bir şekilde ayrılsınlar. O, bu okuldan ayrılıp başka okulda göreve başlarken bu okuldaki meslektaşlarıyla en güzel şekilde vedalaşması en tabii haklarıdır. Ama benim durumum bambaşka. Ben bir başka okulda çalışmaya gitmiyordum. Eğitimle ilgili hayatımı hatıralarımla kapatıyordum. 1969 Yılında öğretmen olacağım diye gece gündüz hazırlanarak ilkokuldan sonra kazandığım ilk öğretmen okulunu, eğitim enstitüsünü, eğitim fakültesini ve nihayetinde kendimi akademik manada geliştirmek için İstanbul-Beykoz’dan Sakarya Üniversitesi Hendek Yerleşkesine Eğitim Yönetimi ve Planlama dalında yüksek lisan yapabilmek için haftada akşamları üç gün gidiş geliş yaparak 3.5 yılda bitirerek bir ömür verdiğim eğitim hayatımı Eylül 2019 da kapatıyorum. İnsanoğlu son muhatap kaldığı davranışlarla hayatını şeklini ve bakış açısını belirler.
Ben okul müdürlüğüm esnasında tarafıma verilen inceleme ve soruşturma dosyalarında hep öğretmen tarafında oldum. Bu sebeple ceza vermeme ve ya az ceza vermenin yollarını aradım. Uygun ve ifade vermelerine yardımcı olmuştum.
Yine okul müdürlüğüm esnasında fikri yapısı ne olursa olsun, öğrenci kaydı ve ya çeşitli hukuki yardım talep eden öğretmenlere yardımcı olmuştum. Hatta borç verdiğim bir öğretmen gizlice beni Mili Güvenlik Kuruluna, Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığa, Genelkurmay Başkanlığına, Milli Eğitim Bakanlığına şikayet ettiği dilekçeleri ele geçirince bıçaklamak için kovaladığım sol görüşlü ve içkici bir öğretmen 3 sene sonra görevde alınınca ona sahip çıkmıştım. Ve görevden alınışını haksız bulduğum için sahip çıkarak göreve iade edilmesi için hukuki desteğim sonucunca görevine dönmüştü. Yanıma gelerek önceki yaptıkları için özür dilemesine bile müsaade etmedim. Ben unuttum be kardeşim demiştim.
1996 Yılında yetkili birisi tarafından beni kendilerine yakın bularakı İstanbul Büyük Şehirde Nurettin Sözen'in bürokratları değiştirmek istedikleri için bana büyük şehirde bir müdürlük vermek istediklerini ifade etmişlerdi. Ben de İstanbul Büyükşehiri almanıza sevindim ama ben sizinle anlaşamam küçük te olsa bir okul müdürüyüm ve eğitim hayatımı devam ettirmek istiyorum diyerek teklifi reddetmiştim. Sendiklar faaliyete geçince bende aktif olarak katılmıştım. Tez konum da " Türkiyede ve Dünyada Öğretmen Örgütlenmeleri, Hukuki Dayanakları ve Bir Model Önerisi" konulu 288 sayfalık başarılı bir çalışmam vardı. Sendikal mücadelemize ise hakikaten yürekten inanmıştım ve sendikal haklara inanıyordum. Bütün öğretmenler ve eğitim çalışanları için şanlı bir mücadelenin içinde oldum. Bütün gayretim öğretmenlerin uğradıkları haksızlıklara cephe almaktı ve mağduriyetleri ortadan kaldırmaktı. Bana sendikal mücadelede kendi sendiklarına geçersem istanbulda ilçe müdürlüğü, Anadoluda il müdürlüğünü verebileceklerini söylemelerine rağmen doğru bildiğim yerimde kalmıştım.Sırf bu yüzden iktidarın tam üç kere kıyımına uğradım. Benim müdür yardımcılığımı yapan kişinin büyük şehirle il milli eğitim müdürlüğü ve müsteşar yardımcılığı yaptığı ülkemde eğitim yönetimi ve planlama dalında tezli yüksek lisans mezunu yani yönetim bilimi uzmanı unvanıma rağmen okul müdürlüğümün devamına izin vermediler. İki kere okul müdürlüğünden alındım. Bir kere de sürgün oldum. Bu sebeple samimiyetimin bir ölçüsü olarak hak ettiğim profesyonel sendika başkanlığına geçiş yapmadan gönül verdiğim eğitimin içinde oldum. Halbuki profesyonel sendika başkanı olsaydım; mesai kavramım olmayacaktı. Teftişim ve karışanım olmayacaktı. Bunun yanında ve maaşım daha da fazla olduğu gibi üç yılda bir huzur hakkı vb gibi fazla miktarda para alacaktım. Ama ben eğitimi seçtim. Ve sendika başkanlığından istifa ederek okul müdürlüğüne devam ettim.
Okul müdürlüğüm esnasında haklı ya da haksız hiçbir öğretmeni veliye ezdirtmedim. Ama bu öğretmenlerin yanlışlarına da göz yumduğum manasına gelmez. Yanlışları olan öğretmenlere yanlışlarını düzeltmelerini söyledik. Uyarılarımıza uymayanlarla yollarımızı ayırmıştık.
Bana vefasızlığın canlı tarihini yaşatan emekli olduğum okuldaki meslektaşlarımın hepsine yürekten kırgınlığımı bir kere daha ifade ediyorum. Meslektaşlarımın 1739 Sayılı Yasaya göreve yetiştirmekle görevli oldukları "Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini,
1. Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren;
ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek" belirlenen amaca önce kendilerinin uymalarını ve ondan sonra bunu Türk Milletinin bütün bireylerine yaymalarını tavsiye ediyorum. Hiç kimse kendinde olmayan bir şeyi başkasına veremez. Bu amaca uygun davranmak aynı zamanda kanuni mecburiyettir.
Ve bütün meslektaşlarıma adaylıkları kalktıklarında asil öğretmenliğe geçişlerinin şartı olarak 24 Kasım Öğretmenler gününde ettikleri yemin metnini tekrar hatırlatıyoruz.
"Türkiye Cumhuriyeti anayasasına, Atatürk inkılâp ve ilkelerine, anayasada ifadesini bulan Türk milliyetçiliğine sadakatle bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk milletinin millî, ahlâkî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup, bunları geliştirmek için çalışacağıma; İnsan haklarına ve anayasanın temel ilkelerine dayanan millî, demokratik, lâik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı görev ve sorumluluklarımı bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim”
Bütün meslektaşlarımız uyacaklarına dair yemin ettikleri bu yemine uyarak; meslektaşları arasındaki münasebetlerde de bu yeminin ve 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunundaki amaçları kendi hayatlarında da uygulama sahasına koymaları yemin gereğidir.
24 Kasım 2023 Öğretmenler günü kutlamalarına ne öğretmen olarak çalıştığım Paşabahçe Ferit İnan Lisesi, Ne okul müdürü olarak görev yaptığım Beykoz Oramairal Vural Beyazıt Okulu, ne Beykoz Halide Edip Okulu, ne Fatin Hoca Okulu, ne Üsküdar Armatörler Okulu, ne Üsküdar 4. Murat Okulu, Ne Üsküdar Mehmetçik Ortaokulu nede yazıma esas konu olan ve emekliye ayrıldığım zaman en büyük vefasızlık muamelesi gördüğüm Ümraniye Neşem Özlen Güray Anadolu Lisesi programlarına davet etmedi. Hem de yukarıda bahsettiğim 24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlama yönetmeliğinin emredici hükmüne rağmen...
Emekli öğretmen ve yöneticileri yolumuzun hiç kesişmediği ve hiç uğramadığımız Rize -Kalkandere Vakfı bizler için verdiği kahvaltıya davet ediyor. Bu durumdan utanması gerekenlerin bizlerin olmadığı kanaatindeyiz.
Meslektaşlarıma soruyorum namusunuz ve şerefiniz üzerine yemin ederek söz yemin ettiğiniz "....Türk milletinin millî, ahlâkî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup, bunları geliştirmek için çalışacağıma..." diye devam eden bu sözler "vefa"yı içermiyor mu?
Bu konuyu burada kapatarak bir başka zamanda ise sendikal çalışmalarda bana yapılan vefasızlığı inşallah anlatmak isteriz.
Bilge insan olsun, sıradan insan olsun bütün insanlar uğurlandıkları son durumları asla unutmazlar. Ve bütün değerlendirmelerini son duruma göre yaparlar.
İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsünden bizzat dersimize giren hocamla bir sohbette vefa üzerine konuşurken "Mehmet Arslan "vefa" İslam'ın Farzlarından değildir. Ama, vefa, her Müslümana şarttır" demişti....
Sevgi ve saygının vücut bulduğu Mehmet Ağabeyim;Yazınızı Büyük bir duygu seliyle okudum.Kendi dünyâmdaki vefasızlıklar hayâlimden hızlıca geçti.Kanıksadığım bu durumları artık sıradan olaylar gibi algılamaya başladım.Geriye dönüpte baktığımızda iç huzur yaşıyorsak bizim için en büyük ödüldür.Sizin bu huzuru yaşadığınıza inancım tamdır. Yazılarınızdan âdetâ beni anlatıyordunuz ve ben yazmışım gibi etkilendim.Bu anlamda teşekkür ediyor.Sağlıklı günler diliyorum
Vefa istanbul'da bir semt adıdır.Malesef bunu yaşayarak öğrenmek hüzün veriyor.Beraber açlık çadirlarında haftalarca kaldığımız arkadaşlar bugün cenazemize gelmez.