Dünya ve İnsanlık Tarihine şeref vermiş asil bir milletin son devleti olan Türk Devletinin durup dururken ve hiç yoktan yere Türk’e en büyük düşmanlığı yapmış bir alçağın, TBMM’de hem de belki yüzlerce kere PKK’nın siyasal temsilcisinin olduğunu ekranlardan ifade eden siyasi tarafından DEM Grubunda konuşmasın istenmişti. Bu konuşmaya, Türk Milleti çok büyük bir tepki verince DEM’in İmralı’ya gitmesi yönüne çark edildi. PKK’nın siyasal temsilcileri, 50 Bin vatandaşımızın katili, 100 binden fazla vatandaşımızın sakat kalması ve yaralanmasının baş sorumlusu Öcalan haini ile İmralı’da görüşünce çok üzülmüştüm. Dünya basının da takip ettiği, yine dünya hukuk normlarına göre yargılandıktan sonra idam cezası almıştı. Bütün yasal başvurularında verilen cezanın hukuka uygun olduğuna karar verilmişti. İdamı 57. Hükümet tarafından idam cezası kaldırılarak engellenmişti. İdam cezası alan bu baş katilin cezası ağırlaştırılmış müebbet cezasına çevrilmişti. Yani bütün hukuki haklarını kullanan bu adama önce bizim paramızla TBMM’de bölücüleri temsil etmek için uğraşan vekil yeğeni görüştürülüyor. Sonra da teröre destek vermek suçlanarak hakkında yasal işlem başlatılarak belediye başkanlığından alınan Ahmet Türk’ün başkanlığında PKK’nın siyasal temsilcileri ile görüştürülüyor. Ve bu görüşme iktidar ve borazancıları tarafından, Türk Devletinin bekası için çok önemli olduğu açıklamaları yapılınca çok canım sıkıldı ve
“Devleti, İmralı’dan medet umar hale getiren bu anlayıştan ve buna destek verenlerden utanıyorum” diye bir paylaşım yaptım.
Cumhur İttifakının sorgusuz destekçisi, Almanya’da yaşayan bir akrabam paylaşımıma
“Mehmet abi yapılmak istenen Devletimiz ve Milletimizin geleceği içindir istihbarat onlara çalışıyor perspektif bakmak gerekiyor hangi savaştan sonra barış masası kurulmamış”? yorumu yapmıştı. Bu akrabama önce kısa cevap vereyim diye düşündüm ama sonra kısaca tam anlayabilmesi için aşağıdaki yazıyla cevap verdim.
Değerli kardeşim, yapığın yorumunun neresini düzelteyim bir türlü anlayamadım! Çünkü yorumunun ülkemiz gerçeğine uygun hiç bir tarafı yok…
Savaş diyorsun, barış diyorsun, bunlar, bölücü PKK'nın savunduğu görüşler. Türk ve dünya tarihini ilgilendiren konularla ilgili olarak 50 civarında köşe yazısı yazmış, tarihi konularda çok araştırma yapmış bir memleket aydını olarak savaşın ve barışın ne olduğunu çok iyi biliyorum. Savaş devletlerle ve milletlerle olur. Terör veya teröristle savaş değil, mücadele olur. Barış ise, savaşın sonunda daha çok mağlupların talebi doğrultusunda galiplerin belirlediği şartlar doğrultusunda yapılır. Ve yapılan barışın sonunda mağluplar bedel öder ve ağırlıklı olarak cezalandırılır.
Haydi, sen, terörle mücadeleye savaş diyorsun. Bir an senin dediğin gibi düşünelim. Savaş yaptık diyelim. O zaman, yendik mi; yenildik mi? Yendikse İmralı’dan neden inisiyatif bekleniyor? Yenildikse devlet olmanın hükmü ortadan kalkmaz mı? Teröre yenilen devletlerin sonu belli değil mi?.
PKK Türkiye’de 2002 de eylem yapamaz hale gelmişti. AKP gelince tekrar canlandı. PKK ile mücadelede aksamalar yapıldı. 2007 de İngiltere’nin hakemliğinde(Koskoca Türkiye Devleti Türkün azılı düşmanı olan İngiltere’nin kontrolünde kendi vatandaşı olan teröristlerle görüşüyor) Oslo ve Baltık ülkelerinde çok kere PKK ve Kandille görülmeler yapıldı. PKK kendilerinin devlet tarafından muhatap alındığını bütün dünyaya duyurmak için görüşmeleri deşifre etti. Türk Tarihinin yüz karası olana bir Oslo rezaleti yaşandı. Türk'ün kadim bayramı olan Nevruz’u bölücülerin bayramı olarak kutlandığı Diyarbakır’da PKK’nın alana zorla topladığı vatandaşlarımıza Öcalan haininin mektubu okundu. PKK paçavralarının doldurduğu alanda bir tane dahi Türk Bayrağı yoktu. Çadır mahkemeleri, kuruldu ve PKK’lılar kızmasın diye Atatürk resimleri mahkemeye asılmadı. O mahkemede teröristlerin pişman olmadıklarını ifade etmelerine rağmen; hakimlerin “Yaz kızım pişman olduklarını ifade ettikleri için beraatlarına karar verildi” gibi kararların alınmasını unutmadık. Meydan meydan okunan Öcalan itinin mektupları, İmralı, Kandil, Ankara, AKP HDP görüşmeleri. PKK terör Örgütüne operasyon yapılmasına izin vermeme rezaletleri. Çözüm süreci hıyanetinde göz yumulan, kurtarılmış iller ve ilçeleri geri almak için Türkiye’nin en seçkin silahlı güçlerinden olan Özel Kuvvetler ve Özel Harekat Polislerinden 800 şehit, binlerce yaralı olan güvenlik güçleri. Sayısını bilmediğimiz kadar ölen sivil. Yıkılan ve zarar gören evlerin devletçe yeniden yapılması. Yani uyduruk bir çözüm süreci anlayışına kurban edilen Türkiye’mizin insan gücü ve maddi gücü…,
Bunun da ötesinde, Öcalan hainini hem PKK bile unutmuşken hatırlatmanın alemi nedir? 2019 İstanbul Belediye seçimlerinde kırmızı bültenle aranan asker katili Osman Öcalan devletin resmi televizyonuna çıkartılarak İmamoğlu’na oy vermeyin diye konuşturulmuştu. Yine Devletin üniversitesinde devlet memuru olan bir akademisyen İmralıdaki Öcalan hainine gönderilip ondan alınarak devlet televizyonlarında İmamoğlu’na oy vermeyin diyen mektubu okunmuştu. Peki, ne oldu? Öcalan’ın lafı tutuldu mu? Hayır tutulmadı. Yani Öcalan’ı takan yok.
Peki, daha üç ay önce Anayasa Mahkemesi bölücü dediği HDP’yi kapatmadı diye Anayasa Mahkemesinin kapatılmasını isteyen Bahçeli, daha sonra da HDP’nin devamı olan DEM’in kapatılmasını isterken DEM’e nur mu yağdı da şimdi önce TBMM DEM grubunda konuşsun dedi? Daha sonra verilen tepki üzerine DEM’liler gitsin İmralıda Öcalan ile görüşsün diye çark etmişti.
Dem heyeti üyelerinden, TBMM Meclis başkan vekili Sırrı Süreyya Önder heyete bilinçli alınıyor. Çünkü Türk Devleti protokolünde yeri var. Ahmet Türk terörist diye Belediye başkanlığından alınıyor. Hem de üçüncü defa alınıyor. PKK ille de onu devlete kabul ettirme derdinde. Şimdi AKP ve İç İşleri Bakanlığı Türk’e terörist diyor, Bahçeli çok değerli bir Kürt Ağası vatandaşımız diyor. Hangisi doğru? Ve Devletin terörist veya teröriste destek verdi diyerek işbirlikçi ilan ederek görevden aldığı Ahmet Bahçelinin zorlaması ile Türk TBMM Başkanı ile görüşüyor. Yani devlet protokolünde Cumhurbaşkanından sonra yani 2. Sırada gelen TBMM Başkanı ile görüşüyor. Bu ne demek? Anlamak için çok ta akıl zorlamaya gerek yoktur zannederim.
Bahçeliye gelen ilhamla, Öcalan Haininin terörü bitirmesi çağrısı için TBMM davet etmesi sonrasında Kandilin İtlerinin Türkiye’nin en seçkin kurumlarının başında gelen TUSAŞ’ı iki teröristle basarak sadece bir teröristin binaya girerek iki saate yakın bu gözde kurumda terör estirmesi ne anlama geliyor? Kandil diyor ki; PKK, Öcalan’ın emrinde değil; bizim emrimizdedir demek değil midir?
Yine, bunun da ötesinde Türkiye içinde eylem yapmaz hale gelen PKK artık güçlerini Suriye’nin doğusunda ABD ve Batılıların desteğinde YPG ve PYD olarak bir araya getirerek devletleşmeye çalışıyor. Bu yönde de 80.000 ile 120.000 arasında modern ve teknik silahlarla donatılmış silahlı ve önemli bir güç oluşturmuştur. PKK ve yandaşları öncelikleri Suriye’nin Doğusunda ve kısmen kuzeyini de içine alan bir devletin oluşumuna ağırlık veriyor. Bu duruma da, hem ABD hem de Batı tam destek veriyor. Bütün dünya PKK’yı terörist listesine alarak terör örgütü olarak kabul ediyor. Ama, YPG ve PYD’yi kabul etmiyor. Yani PKK lağvedilirse artık önümüzde dünya devletlerinin kahir ekseriyetinin terörist olarak görmediği YPG, PYD ile anlaşmamızı ve onlara karşı operasyon yapmamıza izin vermeyeceklerdir. Esas hesap burada, PKK’nın lağvedildiği duyurulacak. Teröristler affedilecek. PKK’nın adı kalkacak ama PYD ve YPG onun yaptıklarını yapacak. Yani PKK isim değiştirecek ve legal olacak. Dünya da onları tanıyacak. Türkiye de terörist kabul edilmeyen bu örgüte operasyon yapamayacak. Tıpkı şu anda Suriye’nin kuzeyinde 10kmden sonra operasyon yapmamıza izin verilmemesi gibi…
İlim adamları, bilginin tanımını tecrübeler birikimi olarak ifade ederler. ABD ve Batı’nın Irakta böl, parçala planı Türkiye’nin de yardımıyla uygulandı. Tecrübe edildi. Kürt Devleti kuruldu. Türkiye bu bölünmeye yardımcı oldu. Aynı şey, Suriye’de oldu. Suriye'nin bölünmesinin en büyük sebebi Suriye politikamızın yanluşlığı değil mi? ABD'ye 10.bin km uzaktan konuşmak çok kolat taşın altına bizim gibi elini sen de koy diye çağırmadık mı? O da geldi ve aleyhimize elinden ne geldiyse yapmıyor mu? Ülkemiz örtülü bir işgale uğramadı mı?
Türkiye’de, çözüm süreci denen çirkin süreçte, neler yaşandığı tecrübe edildi. Bizzat Cumhurbaşkanı PKK bizi aldattı demedi mi? Bunlar tecrübe edildi ve öğrenildi. Bilgiler hayatı zorlaştıran şeyleri yok etmek ya da etkisiz hale getirmek için kullanılır. Bizi yönetenler ya öğrenilmesi gereken bilgiyi öğrenemediler. Ya da bu bilgiyi öğrendiler, ama bilerek problemleri çözmek veya etkisiz hale getirmek için kullanmıyorlar.
ABD, Batı ve İsrail’in Büyük Ortadoğu Projesi tıkır tıkır işliyor. Bana BOP eş başkanlığını verdiler diyenlerin, bu eş başkanlıktan istifa edip etmediğini bile bilmiyoruz. İnsanlık düşmanı ve Terör Devleti İsrail’in üstün cesaret ödülü verdiği siyasilerimiz bu madalyayı iade ettiler mi onu da bilmiyoruz. ABD askerlerinin başarısı ve sağ salim ülkelerine dönmesi için dua ediyoruz diyen siyasilerimiz, bu cümle için açıklama bile yapmamıştır. İsrail’in Ortadoğu’da yaşama hakkı vardır. İsrail’in güvenliği bizim için çok önemlidir konuşmasını yapanlar da açıklama yapmadı. Yani ABD, Batı ve İsrail PKK ve PYD, YPG’yi destekliyor. Ortadoğu’yu dizayn etmek ve ABD jandarması İsrail Devletinin güvenliği için BOP projesi hazırlayan devletler ABD, Batı ve İsrail’dir. Ama BOP Eş Genel başkanı ise bizdedir. Bu eş genel başkana destek verenlerden bir çokları da bizdedir. Çok geniş ve ince düşünülmesi gerektiğine inanıyorum.
Değerli kardeşim, bir dediği diğerine uymayan kişilerin veya siyasilerin söyledikleri Türk milleti için de, benim için de, önemli değildir. Ben mukayese yaparak değerlendirmeyi ve aklımı kendim kullanmayı daha çok seviyorum. Başkasının ne dediği, birden bire keramet göstermiş gibi abuk sabuk şeyleri savunmak ta, benim fikri yapıma ve kişiliğime uygun değildir. Hayatımın tamamını, hiçbir çıkar beklemeden, hiç almadığım ve devamlı verdiğim dava olarak bildiğim, Ülkücü Hareket için harcadım ve harcamaya da devam edeceğim. Fikri hareketimde kişiler değil, fikirleri değerli buluyorum. Ben Ülkücü harekete sımsıkı bağlıyım. Bağlı kalmaya da dikkat ediyorum. Çünkü ben ülkücü hareketi bir parti hareketi değil, bir hayat tarzı olarak kabul ediyorum. Ama, ülkücü hareketin özüne, ruhuna, yapısına uygun olmayan hareketleri ve faaliyetleri gösteren hiçbir partiye, hiçbir partinin genel başkanlarına, millet vekillerine, teşkilatlarına bağlı değilim. Onlar benim olmazsa olmazlarım değildirler. Başkaları ne yaparsa yapsın; nasıl bakarsa baksın; benim için çok ta önemli değildir. Kendi doğrularımı kendim yaşamak isterim. Başkalarının doğrularının bana ve Türkiye’ye dayatılmasına karşı çıktım. Çıkıyorum. Ömrüm boyunca da çıkmaya devam edeceğim inşallah.
İşte, sana yukarıda çizdiğim hem Türkiye hem de Türkiye dışı büyük bir resim var. Senin deyiminle hangi perspektiften bakarsan bak. Selamlarımla
Dediğine katılıyorum. Tedbirlerin doğru. Milletvekili olmak için çukur kalanlar çok. Doğru yeri bulmak, düzgün insanlarla birlik olmak lazım.
Konu gerçekten çok önemli. Yazında hiç eksik bırakmadan milletin hissiyatına tercüman olmuşsun. Süreci endişe ile takip ediyorum. İnşallah biz yanılmış olalım da Allah korktuğumuza uğramasın. Tanrı Türkü Korusun