(Bu yazım, can bildiğim, kardeşliğimiz için hiç çekinmeden canımızı tehlikeye attığımız, Allahın huzurunda "Davamız başarıya ulaşıncaya kadar mücadelemize devam " etme sözünü Ülkücü Yemini ile söz verdiğimiz Ülkücülere çok kırıldığımın ifadesi olup; ülkücüler için yazılmıştır.)
14 Mayıs 2023 seçimlerinde de ortaya çıktığı gibi Türk Milliyetçiliğinin CHP,AKP gibi kitle partilerindeki oyları hariç olmak üzere; kendilerini Ülkücü olarak ifade eden 6 partiden 5 i seçime girmiş ve yaklaşık olarak % 25 oy almıştır. Küskünlüğü bitirecek bir yaklaşımla, iyi bir toparlanma ve gönül almanın oluşturacağı sinerji ile bu oran iktidar olabilecek bir sayıya ulaşması imkanı her zaman vardı. Son seçimler bunu açıkça net bir şekilde ortaya koydu.
Bu açık gerçeğe rağmen, Türk Milliyetçiliğinin en halis hali olarak tanımladığım Ülkücülerin bir araya gelmemesi için düşmanlarımız çok gayret etti. Ve bunu da başardılar.
Çok iyi hatırlıyorum. 2015 Haziran seçimlerinde BBP partisi MHP ile ortak liste ile seçime girmek için çok gayret etmiş ve bunu sık sık dile getirmişti. Ama olmadı.
Bu olmayan birlik 2017 Referandumunda AKP için yapıldı. 2018 ve 14 Mayıs ve 28 mayıs 2023 Seçimlerinde yine AKP’nin çıkarı için yapıldı. Ülkücü anlayışın birliğinden ve ya ülkeyi yönetmesinden AKP’nin çıkarı daha mı değerli; daha mı önemlidir?
AKP’lilere ve siyasal İslamcılara bir şey demiyorum. Çünkü onların sözleri ile fiilleri başka başkadır. Onlar sözlerinde ve İslam davalarında da hiçbir zaman samimi olmadılar. Onlar bizi hiçbir zaman sevmedi ve sevmeyeceklerdir de. Ancak çıkarları olduğunda bize yakın dururlar. Çıkarlar bitince yakınlık ta biter. Yaşayarak öğrendiğim: “Siyasal İslamcılar bizim olduğumuz her yerde oldular. Ama biz onların oldukları hiçbir yerde olamadık” gerçeğidir.
Ama ömrümün bütününü yoluna atadığım Ülkücü Hareketin az ya da çok içinde bulunmuş kişilere soruyorum:
Seçim bitti ve bu seçimde Ülkücülere devleti dar getirenlere;
Bizlere olmadık iftiralar atanlara;
Hatta 2015 seçimleri arifesinde AKP -PKK-HDP görüşmelerine rağmen ve aralarında anlaşma daha bitmeden dahi iktidara değil de o zamanın ülkücülerinin partisi olan MHP’ye oy verenlerin HDP ve PKK ile birlikte olmakla suçlayanlara;
2005 Yılından beri Öcalan İtiyle irtibat kuranlara ve PKK ile İngiltere’nin hakemliğinde Oslo’da görüşenlere;
AKP'nin grup başkan vekili, yine o dönemde, "Anayasayı değiştireceğiz ve vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız” diyenlere;
Çözüm süreci denen ihanet süreçlerinde, Ülkücülere ve bu sürece cephe alan vatandaşlara “Bu süreci hayvanlar bile anladı ama siz anlayamadınız” diyen iktidara;
Kardeş Öcalanları devletin televizyonlarına çıkartanlara ve mektuplarının okutulmasını sağlayanlara;
Daha, burada saymakla bitiremeyeceğimiz PKK-Öcalan-Kandil, HDP ve AKP görüşmeleri yapanlara;
ABD askerinin sağ salim vatanlarına dönmeleri için dua ediyorum diyenlere;
Yıllarca vatan evlatlarını mülakatlarla eleyenlere;
Ekonomi battı yaygaraları ile iktidara gelerek 120 milyar dolar olarak aldıkları dış borçları, memleketin bütün birikimleri satmalarına rağmen 5 kat daha arttıranlara;
Yerel yönetimlerde 1994 yılından bu yana, Merkezi yönetimde ise 21 yıldır yöneten anlayış (3Y) Yasak, Yolsuzluk, yoksulluktan kurtaracağız diyerek gelmelerine rağmen, millete 2002 seçim öncesini aratanlara;
Adalet, liyakat, kardeşlik, ekonomi ve satın alma gücünü çökertenlere;
Kitleler halinde bilinçli olarak gönderilen, başta Suriye, Irak, Afgan, Pakistan olmak üzere bilumum Afrika, Asya, Balkan ülkeleri hatta Güney Amerikalılara ülkemizin kapılarını açanlara;
Ülkemizi mafyaların çatışma alanı olmasına seyirci kalanlara;
Dedelerimizin kanla koruduğu bu vatan topraklarını aynı kaderi paylaşmamız mümkün olmayan insanlara satanlara;
Ülkemizde vatandaşlığının işporta fiyatına satışına onay verenlere;
Seçimi kazanamayanların birçoğunu birden fazla yerlere atayarak yüklü maaş almasına sağlayanlara;
İhalelerin bütününe yakını kendi mensuplarına verenlere;
Ülkenin bütün resmi kurumlarını kendi malları imiş gibi görenlere;
Türkiye’nin Güney ve Güneydoğu şehirlerinde yıllardan beri bu vatan için çırpınan vatandaşlarımızın sayısından daha çok ve ya sayısına yakın sığınmacı adı altında insanlarla dolduranlara;
Ülkemizin ve şehirlerimiz demografik yapısının bozulmasına sebebiyet verecek şekilde gereksiz ve haddinden fazla sığınmacı göçmenlerle doldurarak Vatanın bölünmez bütünlüğünü tehlikeye atanlara;
Devletin kuruluşu TUSAŞ aynı hava araçlarını üretmesine rağmen, devamlı Damatların Baykar’ı Firmasında üretilen araçların reklamını yapanlara;
Milli Silah sanayimiz Tank-Palet Fabrikasını Katarlılara satanlara;
Andımızı kaldıranlara ve tekrar okutulması için yapılan hukuki çalışmalar karşı çıkanlara;
Türk Dünyasının lideri ve umudu, ışığı olan bütün dünyaca Türkiye Cumhuriyetinin olarak tanınan adının kısaltılmış adı olan TC’nin PKK’lıların ve o zamanki siyasal temsilcisi olan HADEP’in isteği üzerine Devletimizin Resmi kurumlarındaki tabelalardan kaldıranlara;
Milli Güvenlik Kurulunca tehlikeli olarak görülerek önlem alınması için iktidara bildirilen Gülen hareketi, şimdiki moda deyimle FETÖ’cüler hakkında işlem yapmadıkları gibi, Ekim 2013 de ABD’de ufak bir rahatsızlık geçiren Gülen’e devletin bütün üst kadro yöneticileri, yandaş sendikaları, çarşaf çarşaf geçmiş olsun mesajı yayınladıktan sonra “Ne istedik te vermedik” diyenlere;
2014-2015 Yıllarında devletin eğitim kadrosunu ele geçirmek için çeşitli hilelerle sadece ülkücü oldukları için görevden alınan 15 bine yakın okul ve kurum müdürü 30 bine yakın müdür başyardımcısı, müdür yardımcısını görevden alanlara;
(Bu konuşmaya şahit olan şu anda bir yerde okul müdürlüğü yapan bir eğitimci tarafından bana anlatılmıştı. O bile bu sözleri çok çirkin bulmuştu.)Üsküdar’da 2014 yılında iktidar partisinin ilçe başkanı 2015 Haziranda vekil adayı olacağı için partisinin ilçe genel kurulunu yapıyor. Partililer tarafından “Ne yaptın ki? Partiye katkıların ne oldu" eleştirilerini almıştı. Onun verdiği şu cevap ise Ülkücü Hareketin vicdanlarını yaralamaz mı? İşte bizim desteklememizi istedikleri partinin Üsküdar İlçe başkanının verdiği cevap “Üsküdar’da, bu ana kadar bakanların dahi görevden alamadığı kök salmış 50 MHP’li müdürü görevden aldım. Bunu bu ana kadar hiç kimsenin başaramadığı işi ben başardım daha ne olsun ” diyenlere;
Dinler arası diyalog safsatası için Gülen’in ricası üzerine hutbelerde okunan "Allah katında din, ancak İslam dinidir” ayetini hutbelerde okutmayanlara;
Ülkücülüğü ve ülkücüleri, umut olmaktan çıkartarak acemi er eğitim tugayı gibi eğitim sonrası dağıttıkları gibi dağıtanlara;
Bizzat yaşadığım için söylüyorum. Beni haksız ve hukuksuz yere 4 kere görevden alanlara ve açtığım idari davalar sonucunda 4 yürütmeyi durdurma ve 2 nihai karar olmasına rağmen görevime iade etmeyenlere;
Eğitim yönetimi ve planlama dalında Türk Eğitim Sistemine yeni bir model sunduğum 288 sayfalık tezli yüksek lisans yapmama rağmen sırf Ülkücü olduğum için okul müdürlüğüme devam edemezken, iki yıllık eğitim yüksekokul mezunu eski müdür yardımcımı sırf AKP’li olduğu için büyük şehir il müdürlükleri ve müsteşar yardımcı yapanlara;
Kısaca, yağmaya, talana, yolsuzluğa, hukuksuzluğa, her türlü olumsuzluklara karşı görevini yapmayanlara;
Hayatı biz ülkücülere dar eden bu siyasal islamcılara;
Vurguncu düzenle mücadele ederken şehit düşen dava arkadaşlarımızın hatıralarına saygı duymadığı, bu vurguncu düzenin davamı için canhıraş gayret edenlere;
Bir ülkücü olarak nasıl destek verdiniz?
Türkeş Beyin “ Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır” diye tanımlamıştı.
Yine Başbuğ, 1992 yılının Temmuz ayında, Gençlik ve İstişare Toplantısı’nda, “Türk Milliyetçiliği Davasına Gönül Vermiş Aziz Ülküdaşlarım” diyerek başladığı coşkulu konuşmasında, ülkücü gençlere şu nasihatlerde bulunmuştur:
“Türk Ülkücüleri olarak sizler, senelerden beri doğru, haklı ve gerçek olan fikirlerin sahipleri ve savunucuları olarak; ülkemizdeki fikir mücadelesinin de galipleriyiz, galip olan tarafı teşkil ediyoruz. Hepiniz Türk Milliyetçisi gençler olarak, Ülkücüler olarak, fikir hayatımızın fikir galipleri olarak başlarınızı dik tutunuz, başlarınız dik geziniz. En büyük ve değerli yatırım insana yapılandır. İmanlı, ahlaklı, ülkü sahibi bir gençlik, o milletin geleceğinin teminat altına alınması demektir” demişti. Bu ifadelerin ışığında Ülkücülük adına sorgulamanız gereken gidişat yok mudur?
Peki, Başbuğ bizi neye çağırmıştır?
“Ben Türk milletini,
Sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye,
Rüşvet, hile, çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine,
Ahlaktan mahrum bir hürriyete,
Tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir iktisadi yapıya çağırmıyorum.
Türklük şuur ve gururuna, İslam ahlak ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası hak yolu, hakikat yolu, ALLAH yoluna çağırıyorum” demiyor muydu?
Peki, durduğunuz yer başbuğun çağırdığı yer midir?
Haydi, bir şekilde, kerhen ve ya çeşitli hesaplarınız vardır destek verdiniz diyelim. Bazılarınız kendi parti teşkilatlarınızda, bazılarınız sokaklarda, çeşitli yerlerde Türk Bayrağı sallayıp, Bozkurt işareti yaparak yirmi bir yıldır memleketi tek başına yönettiği halde yokluklar ülkesi haline getiren kişinin tekrar seçilmesine çok sevindiğinizi ortaya koydunuz. Ülkemizin kalkınmasını yıldız hedefleri arasına alan Ülkücüler size soruyorum hangi ülkünüz gerçekleşti de çalgınca sevindiniz? Bu hak edilmeyen sevincinizi de yaralı sinemize çekelim tamam; ama onu da geçtik te bu gün Erdoğan kazandı diye o alanda Türk Milliyetçilinin bütün dünyada kabul gören sembol hareketi olan Bozkurt işaretini "Türk Milliyetçiliğini ayaklarımın altına aldım" diyen kişinin konuşmaya yaptığı alan nasıl yaparsınız? Sadece Türk Milliyetçilerine ait olup; ülkemizde Ülkücüler tarafından kullanılan milli sembolümüz olan "Bozkurt" İşaretinin hak etmeyenleri övmek gibi değerini düşürebilecek hareketi nasıl yapabildiniz?
İnanır mısınız? Öyle üzüldüm ki yerin dibine giresim geldi. Ülkücü Hareket için taaa çocukluk yaşımdan beri hiç almadan devamlı verdiğim ve samimiyetle koştuğum değerlerimizin bizzat ülkücüler tarafından değersizleştirilmesine çok üzüldüm. Bizlerin, sıdk ile bağlı bulunduğumuz dava bildiğimiz hareketimizi, hak etmeyen, çıkarcı siyasal İslamcılar uğruna kalbinden bıçaklamanız şart mıydı? Şehitlerimizden, gazilerimizden, mağdurlarımızdan, bu dava için maddi ve manevi bir çok kayıpları olan dava arkadaşlarımızdan, yani, bu davanın esas sahiplerinden izin almadan davalarınızı günlük çıkar ve hevesler nasıl kurban edersiniz?
İşte bu durum, bana çok ağır geldi. Kendisini Ülkücü diye konumlandıranlar, size söylüyorum: Yaptıklarınız çok ağır geldi. Gönlümüzü, ruhumuzu, kardeşliğimizi yıkarak, çok zorluklarla oluşturduğumuz milli ruh gücümüzü, başkalarının kendi bekaları için oluşturduğu sahte sloganlar ve söylemlerinin emrine nasıl verirsiniz? Çok canımı acıttınız çokk…
Kalemine sağlık değerli dost, haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, Türk'e düşmanlığa destek verenler ülkücü olamazlar, olsa olsa sahte ülkücüdürler....bu gün herşeyin sahtesini oluşturdular..Slmlar
Asıl içimizi acıtan 80 öncesi beraber ölümlerle dans ederek yol yürüdüklerimizin bizi sahte ülkücü addedip çıkar merkezli olmak üzere kul a biat ehli olanlardır ... Nasip titreyip özümüze döneceğiz.. Kelimeler açıklamaya kifayet etmiyor
Mehmet başkanım bunların ülkücülüğü gerçekten sorgulanır. Dün kosıklıdakikonuşmasını biran gördüm bazıları Bozkurt yapıyor du sizingibi okadar üzüldüm ki. Tüm lanet kelimelerini aklımdan geçirdim. Akp ye böyle destek verenlere ülkücü deniliyor sa ben 54 yıl mensubu olduğum harketın bayrak taşıyıcısı olarak neyim. Çünkü bunların ülkücülük anlayışı bana uymuyor. Kalemine sağlık.
Teşekkür ederim Ahmet başkanım. arkadaşlarımız bizleri kahreden tavırlar sergilediler. Yazık ettiler hareketimiz ve bizlere...
Kalemine sağlık.
Çok teşekkür ediyorum sayın müdürüm