Öncelikle ifade etmeliyim ki; Filistin’deki yıllardan beri süregelen İsrail zulmünü şiddetle kınıyorum. Samimi bir Müslüman olarak, dünyadaki bütün Müslüman kardeşlerimizin kafir, dinsiz vb. devletlerin ve güç odaklarının zulmünden kurtularak insana uygun bir şekilde yaşamaları inancımın gereğidir. Bu sebeple öyle ya da böyle ortak coğrafyamızda olan Filistin Halkının bağımsız ve özgür yaşamasını gönülden istiyorum.
Filistin ve Ortadoğu Türklerin hakimiyetine girdikten sonra huzur ve saadet içerisinde yaşadığı tarihi bir aşikardır. Türkler inançları gereği çok sevdikleri Peygamberimiz Hz. Muhammed’in olduğu milletten oldukları için Araplara idare ettikleri devlette en ayrıcalıklı millet olarak davrandılar. Onların sahip oldukları ayrıcalıklar devletin asil ve kurucu unsuru olan Türklerde bile yoktu.
Peki,1900 lü yılların ilk çeyreğinde, Ortadoğuda, ne oldu ve neler oldu?
Filistin meselesini ve Filistin bu günkü duruma nasıl geldiğini çok iyi bilmek lazım.
Filistin Halkına özel davranan Türk Devletine, bazı Arap ve Filistinlilerin nasıl davrandıklarını herkes iyi bilmeli.
Filistin'de yıllardan beri yapılan zorbalığın ana nedeni olan Sykes-Picot Anlaşması ve Türk Devletini Tarihe gömmek projesine kimler, nasıl destek verdiğini biliyor muyuz?
İngilizleri iki kere arka arkaya yenen Türk Ordusunu, iki ateş arasında kalmasını sağlayan ve bu sebeple bir çok askerimizin şehit edilerek ordularımızı zor durumda bırakan Arap İsyanını iyi bilmek lazım.
Arap ihaneti ile esir düşen on beş bin Türk askerinin gözleri kör edilerek eziyet edildiğini iyi bilmek lazım.
Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs'ü İslam Düşmanı, Yahudi hamisi İngilizler girmesin diye canlarını, kanlarını dökerek savunan İslam Mücahidi Türk Askerlerine bırakın destek vermeyi arkadan kimler vurdu mutlaka bilmek lazım!
Yıl 1917. Filistinli Araplar İngiliz Lawrance ile bir oluyor ve tarihe Akabe baskını olarak geçecek ihanete imza atıklarını; Akabe'deki tüm Türk askeri katledilmesini; Aynı yıl Kudüs Filistinliler tarafından İngilizlere teslim edilmesini; Rahmetli Türkeş Beyin tabiri ile Kudüs'e giren “Hınzır Edmund Allenby'in” yanında utanmadan ve Allahtan korkmadan duran Arap komutanları iyi bilmek lazım...
İslam Düşmanı İngiliz General Hınzır Edmund Allenby Kudüs’e girerken Filistinli Araplar tarafından “El-Nebi” yani peygamber olarak karşılanmasını unutmamak lazım.
İslam düşmanı ve Yahudi dostu İngiltere'nin Filistin topraklarına yerleşmesine zemin hazırlayan yıllarca Kavmi Necip, din kardeşi diyerek bağrımıza bastığımız insanların İngiliz vaatleri, çil çil İngiliz altınları ve para karşılığı devletlerine karşı İngiltere'nin yanında olmalarını iyi bilmek lazım...
Gazze'yi, Şeria'yı, Kudüs'ü ve bütün Filistin'i savunmak için mücadele eden askerlerimize din kardeşi olarak bildiği bazı yöre insanları tarafından yapılan katliamları iyi bilmek ve unutmamak lazım.
Bütün Arap yarım Adası ve Filistin'in Türk Hakimiyetinden çıkarak İngiliz, Fransız hakimiyetine girmesi için canla başla çalışan grupları iyi bilmek ve asla unutmamak lazım...
Bölgenin Türklerden alınarak kendilerinin de içinde olacağı bir yönetimle yeniden yapılanması için İngiltere, Fransa, İtalya'ya mektup yazarak yardım isteyen alçakları iyi bilmek lazım...
İslam Halifesi, Sultan Reşat'ın İslam Düşmanları ile cihat çağrısına uymadığı gibi Türk Devletini yönetenlerin Müslümanlıktan çıktıklarını bu sebeple onlara karşı savaşmanın dinin gereği olduğu bu sebeple müttefiklere destek vererek Türk Devletini bu topraklardan atmak için onların askerlerinin kanlarını dökmenin helal olduğu fetvasını veren alçak oğlu alçakları iyi bilmek lazım.
1917 Yılında Arapların müttefiki İngiltere'nin Lloyd George'un başbakanlığındaki Britanyalı savaş kabinesinde dışişleri bakanı olan ArthuR Balfour'un girişimiyle başlatılan ve sonuçta Filistin'de bir Yahudi devletinin -İsrail- kurulmasıyla sonuçlanan Balfour Deklerasyonun iyi bilmek lazım.
Filistin ve o bölgeler İngiltere'nin hakimiyetine girdikten sonra topraklarını Yahudi mültecilere satarak aldıkları paraları başta İngiltere olmak üzere Avrupa'da gece alemlerinde ve Avrupalı kadınlarla yiyenleri iyi bilmek lazım...
İngilizlerin manda yönetiminden sonra, bölgeyi terk ederek yönetimi Birleşmiş Milletlere devrinden sonra 1947 yılında BM Filistin'de iki devlet kurulmasını ve Yahudilerin % 56 Filistin toprağını sahip olmasını öngören bir taksim planı yaptığını iyi bilmek lazım.
14 Mayıs 1948'de İsrail Devleti’nin kuruluşunun ilan edilmesinden birkaç saat sonra Arap Birliği İsrail'e savaş açmasını. Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak kuvvetleri üç yönden saldırıya geçmesini; Ama daha yeni bir kaç saat önce kurulan bir devletin dört Arap Devletini de yenilgiye uğrattığını bilmek lazım.
Yahudilere verilen % 56 lık Filistin toprağını çok bulan Arap Devletlerinin İsrail'le yaptıkları savaş sonucunda İsrail topraklarını % 78 e çıkarttığını iyi bilmek lazım.
İşte bu savaştan sonra Filistinlilere ait toprakların bir kısmı daha hem İsrail, hem Ürdün, hem Mısır hem de Suriye tarafında kaldığını ve İsrail kadar olmasa da Arap Devletlerinin de Filistin Topraklarını aldıklarını bilmek lazım...
Araplar için ise daha yeni kurulmuş İsrail devleti karşısında alınan yenilgi yıllarca çalkantıları sürecek siyasi bir deprem yarattığını iyi bilmek lazım.
Bu savaştan sonra bir zaman sonra topraklarını dönebilme sözleri alan Filistinliler ilk defa mülteci olduklarını bilmek lazım...
5 Haziran 1967 Pazartesi, İsrail ile Arap komşuları Mısır, Ürdün ve Suriye arasında başlayan ve 6 gün süren savaşta, Arap İttifakı'na Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir de asker ve silah yardımıyla katılmalarına rağmen savaş İsrail'in kesin üstünlüğü ile bittiğini; Savaşın sonunda Mısır'dan Sina Yarımadası'nı, Suriye'den Golan Tepeleri'ni ve Filistin'in Gazze Şeridi ile Batı Şeria topraklarını alan İsrail topraklarını dört katına çıktığını iyi bilmek lazım.
Toprakları, İsrail tarafından işgal edildikten sonra yersiz yurtsuz kalan ve çoğunluğu hemen yanıbaşlarındaki Ürdün'e göç etmek zorunda kalan Filistinliler, bir müddet sonra Ürdün yönetimini ele geçirerek, İsrail'e karşı mücadeleyi buradan yürütmek üzere; 1970'in eylül ayında Kral Hüseyin'e karşı bir isyan hareketi başlattıkları, yaklaşık bir ay süren ve bir iç savaşa dönüşen çatışmalarda her iki taraftan 8 bine yakın kişi hayatını kaybettiğini iç savaş sonucunda başarılı olamayan FKÖ'nün ve Filistinlilerin 1971'de Lübnan'a sürülmesine kadar devam ettiğini iyi bilmek lazım.
6 Ekim 1973 - 26 Ekim 1973 Arap İsrail savaşında Arapların büyük bir yenilgiye uğramasını ve İsrail’in Mısırdan Sina Yarımadasını, Suriyeden ise Golan Tepeleri aldığını; Filistiler bu savaştan sonra tam bir esaret hayatı yaşamaya başladıklarını bilmek lazım.
16 Ekim 1973 tarihinde, Arap Ülkeleri, Arap İsrail Savaşında İsrail’in yanında olan ABD ve Avrupa Devletlerine bazı devletlerin Mart 1974 kadar ama diğer Arap Devletleri Libya hariç(O ambargoya devam etmişti) olmak üzere başlattıkları petrol ambargosuna Aralık 1974 de son vermişlerdir. Bu ambargo batı devletlerinin sanayisine büyük zarar verdiğini ve zor durumda bıraktığını iyi bilmek lazım.
16 Eylül 1982 tarihinde İsrail yanlısı aşırı sağcı Hıristiyan Falanjist milislerin Batı Beyrut'ta Sabra ve Şatilla adındaki Filistin mülteci kamplarını basarak çocuklar dahil bir çok büyük katliam yapılmasını iyi bilmek lazım.
Peki Filistinlilerin yaşadıkları topraklarda İsrail’in yaptığı zulum ve katliamları biliyoruz ama 1980lerden sonra Filistin’i Yönetenler taraflar arasında neler oldu. Hamas nasıl meydana çıktı. Hangi ülkelerden destek alıyor konularını da iyi bilmek lazım.
İşte bu sebeple 1980 den sonra Filistin yönetimlerine kısaca bir bakalım:
8 aralık 1987 , başlamasıyla yeni bir mücadele dönemine girmiş, bu doğrultuda yirmi yıllık işgalin yarattığı yoksulluk, adaletsizlik, ulusal kin ve öfke Gazze bölgesinde uygun ortam bulmasıyla 14 aralık 1987 tarihinde Hareket-ül Mukavemet-ul İslamiye ( İslami Direniş Hareketi ) ya da kısa adıyla HAMAS örgütü hareketin kurucusu ve ruhani lideri Şeyh Ahmet Yasin(Müslüman Kardeşler ‘in Filistinli üyeleri ) tarafından kurulmuştur. 1987 sonuna doğru Yaser ARAFAT’a karşı muhalif bir grup şeklinde ortaya çıkan HAMAS, Filistinliler ’in tek vücut hâlinde hareket etmelerini istemeyen İsrail tarafından bir süre desteklendi; alttan alta teşvik edildi. 1988 yılında İsrail'i tanıyan FKÖ ile Hamas'ı çatışma noktasına getirdi.
İran, 1990 yılının başlarında FKÖ`ye alternatif yapı oluşturmak adına, FKÖ`yü bölme siyaseti güden İran HAMAS örgütünü destekleme yoluna gitmiş, Hamas’ın askeri kanat mensuplarını eğitmiş ve Hamas’a büyük miktarda maddi yardım yapmıştır. İran Ürdün, Lübnan’daki Hizbullah ve İslami örgütlerle ittifak kurmasını sağlayarak FKÖ`yü parçalayarak ona alternatif örgüt olarak HAMAS ve müttefiklerini getirmeyi amaçlıyordu.
1 Kasım 1988 İsrail genel seçimlerinin ardından 12-15 Kasım tarihleri arasında Cezayir`de toplanan Filistin Ulusal Konseyi, BM kararı temelinde sürgünde Filistin Devleti`ni ilan etti.
6 Mayıs 2005 tarihinde yapılan yerel seçimlerde El-Fetih oyların % 56`sını , HAMAS ise % 33`ünü alarak , HAMAS`ın 25 Ocak 2006 seçimleri için gücünü hissettirmişti.
Hamas, hedefleri için hem siyasi faaliyetlerde hem de silahlı eylemlerde bulunmayı vaadetmiştir. 2006 Filistin parlamento seçimlerinin kampanyasına siyasi parti olarak katılırken, Hamas seçim manifestosunda "işgali sona erdirmek için silahlı eylemleri kullanmaya hazır olduğunu" belirtmiştir.
25 Ocak 2006 tarihinde açıkladığı resmi sonuçlara göre; HAMAS aldığı % 44 oy ile Filistin Ulusal Konseyi`nde 74 sandalye, El-Fetih aldığı % 41 oy ile Filistin Ulusal Konseyi`nde 45 sandalye, diğer sandalyeler ise FHKC 3 sandalye, El Badil 2 sandalye, Bağımsız Filistin 2 sandalye ve Üçüncü yol 2 sandalye, dört bağımsız aday milletvekili oldu. El-Fetih`e muhalefet olması beklenen HAMAS tek başına iktidar olmuştu. İslami hareket El-Fetih`in Filistin davasındaki 40 yıllık liderliğine son veriyordu.
6-7 Mayıs 2006 Tarihinde başlayan Hamas-El Fetih çatışması Filistin birliğine çok büyük zararlar vermiştir. Filistinli iki ana siyasi parti Fetih ve Hamas arasında 2007 yılında Filistin Yönetimi'nin bölünmesiyle sonuçlanan bir çatışma. Hamas ve El Fetih yönetimlerinin uzlaşma süreci ve birleşme süreci devam etmektedir. "Filistin Bağımsız Vatandaş Hakları Komisyonu", Ocak 2006'dan Mayıs 2007'ye kadar süren çatışmalarda 600'den fazla Filistinlinin öldürüldüğünü tespit etti. 2007'de iki örgüt arasındaki ölümcül çatışmaların ardından El Fetih Gazze Şeridi'nden çıkartılmıştı. O tarihten bu yana Hamas Gazze'yi, El Fetih ise Batı Şeria'nın İsrail işgali altında bulunmayan bölgelerini kontrol ediyor ve iki örgüt arasında gerçekleşen birlik hükümeti girişimleri başarısızlıkla sonuçlanıyor. İlerleyen yıllarda çatışmanın bir parçası olarak onlarca kişi daha öldürüldü veya idam edildi.
Filistin yönetimi, şu anda iki ayrı siyasi grup tarafından kontrol edilmektedir:
Batı Şeria: Batı Şeria’nın siyasi kontrolü, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) siyasi kanadı olan Filistin Ulusal Yönetimi (FUY) tarafından yürütülmektedir. FUY’un başkanı, Mahmud Abbas’tır.
Gazze Şeridi: Gazze Şeridi’nin siyasi kontrolü, İslami Direniş Hareketi (Hamas) tarafından yürütülmektedir. Hamas’ın lideri, İsmail Haniye’dir.
FUY, Batı Şeria’nın yaklaşık %40’ını kontrol etmektedir. Hamas, Gazze Şeridi’nin tamamını kontrol etmektedir.
İki taraf arasında siyasi anlaşmazlık yaşandığı için, Filistin’in tek bir merkezi yönetimi yoktur. Bu da, Filistin’in iç güvenliğini ve ekonomik kalkınmasını engellemektedir.
2023 yılı itibarıyla, FUY’un kontrolündeki Batı Şeria’da, İsrail’in askeri varlığı devam etmektedir. İsrail, Batı Şeria’nın sınırlarını, hava sahasını ve deniz ulaşımını kontrol etmektedir. İsrail, ayrıca Batı Şeria’nın bazı bölgelerinde güvenlik operasyonları yürütmektedir.
Hamas’ın kontrolündeki Gazze Şeridi ise, İsrail tarafından abluka altında tutulmaktadır. İsrail, Gazze Şeridi’nin hava sahasını, kara sınırlarını ve deniz ulaşımını kontrol etmektedir. İsrail, ayrıca Gazze Şeridi’ne yönelik hava saldırıları düzenlemektedir.
Filistin’in tek bir merkezi yönetimi olması için, iki taraf arasında siyasi anlaşmaya varılması gerekmektedir. Ancak, bu anlaşmanın sağlanması oldukça zor görünüyor.
Günümüze dek birden çok antlaşma yapıp, daha sonra yeniden çatışan iki taraf Türkiye'nin de çaba ve girişimlerinin ardından 2020 yılında Ankara'da yeniden antlaşma kararı aldı. 15 yıl aradan sonra ülke geneli seçim yapılması kararı alınmasına rağmen şu ana kadar seçim yapılamadığını bilmek lazım.
Geçmişteki Türkiye Filistin ilişkilerine yazımızın başında biraz değindik. Son 60 yıldan beri süregelen Filistin Türkiye ilişkilerine şöyle bir göz atalım:
1968 den başlayarak Filistin Kurtuluş Örgütü Türkiye’de silahlı mücadele ile rejimi değiştirerek Marksist Leninist Devlet kuracak militanları on yılarca eğittiğini iyi bilmek lazım.
Filistinler, sözde Ermeni Soykırımını tanımışlardır. Yani Filistinliler, o devirde hem bağımsız Müslüman devlet olarak kendilerinin de hamisi olan ve Ermeni katliamları yüzünden 650.000 den fazla Müslüman yok edilmesine rağmen; hem de Türk Ordusuna karşı düşmanlarla birlikte olan Ermenilerin şimdi torunları olan Ermeni lobisinden yana tercihini kullanmış olduklarını iyi bilmek lazım.
Asala, Beyrut şehrinde, sempatizan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin yardımı ile Agop Agopyan tarafından kurulmuş olduğunu iyi bilmek lazım.
ASALA’nın Filistinli teröristler Yaser Arafat’ın liderliğindeki El Fetih ve Suriye Askeri İstihbarat Örgütü’nün denetimindeki El Saika teröristleri ile birlikte eğitim aldıklarını ve bu eğitimlerinin çoğunun Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Moskova Ofisi Temsilcisi Hikmet Abu Zaid gözetiminde verildiği iyi bilmek lazım.
Türkiye Filistin Halkına, Filistin Davasına her yönüyle yardımcı olmayı görev bilmiş. Hatta FKÖ Türkiye’ye karşı silahlı mücadele yürüten çeşitli görüşte militanları eğitmesine rağmen FKÖ İLE 1975 yılında başladığı toleranslı bakışı ve Filistin yanlısı tutumunu anlayabilmek için Ekim 1979’da Ankara’da Filistin Temsilciliğinin açılması mücadelesinde yürütülen süreci iyi bilmek lazım.
7 Ağustos 1982 tarihinde ASALA tarafından Türkiye'de yapılan ilk ölümlü eylem olan Esenboğa Havalimanı saldırısı Filistinli teröristler tarafından büyük bir destek gördüğünü bilmek lazım.
1979 Eylül ayında Suriye’ye geçen bebek katili Abdullah Öcalan, PKK’lı teröristler ilk eğitimlerini Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi alarak eğitilen militanları eylemlerde bulunmak üzere Türkiye’ye göndermeye başlandığını ve Filistinli “Navaf Havetma’nın gerillaları” adlı örgüt ile PKK 1980’li yılların başlarında Suriye’nin Bekaa vadisindeortak bir kamp inşa etmişler ve bu kampta eğitim aldıklarını iyi bilmek lazım.
Hamas ve sözde Filistin Devleti Doğu Türkistan’da yüz yıldan fazla zamandır uygulanan soykırımı ümmet ve din kardeşi demiyor ve Çine tam destek verdiğini bilmek lazım.
Filistin devleti Doğu Türkistan’da yaşanılan sistematik soykırımlara, Uygur Türkeri’nin kendi lisanlarında konuşmasının yasaklatılmasına, camilerin birer birer yıkılıp bazılarının pavyonlara ve eğlence mekânlarına çevrilmesine, Uygur Türk’ü kadınlarının zorla Çinli erkeklerle evlendirilmesine sadece sessiz kalmak bir yana aynı zamanda sonuna kadar da desteklediğini ve her zaman güvendikleri Çin’in yanında olacağını söyledikleri ve Müslüman Türk olan kardeşlerimizi terörist olarak gördüklerini ifade ettiklerini bilmek lazım.
Filistin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımadığı gibi Kıbrısta Rumlar tarafından Türklerin soykırıma uğradıklarını bilmesine rağmen Türk kesimine karşı Rumlara destek verdiğini, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tezlerini de savunduğunu açıkladığını bilmek lazım.
1983 Yılında İslam Ülkeleri Konferansı toplantısında Kuzey Kıbrıs Devleti temsilcisinin katılımına ilk ve tek itiraz sürgün Filistin Devleti temsilcisinden geldi. Ve Kıbrıs Türk Devletinin temsilcisinin bu toplantıya katılmasına karşı olduklarını ifade etmesi üzerine Zamanın Dış İşleri Bakanı İlter Türkmen hiddetle ayağa kalkarak:
“Kıbrıs Türk Devleti, devlet olma şartlarının hepsini taşıyor. Onlar devlet çünkü onların toprağı, askeri, ekonomisi her şeyi var. Sizin devlet olduğunuza dair hiçbir hiç bir işaret yok. Yani devlet değilsiniz. Buna rağmen sizin katılmanıza izin veriyoruz. Kaldı ki, babalarınız, vatanınızı düşmanlara karşı koruyan Türklerin bir çoğunu İngilizlerle birlik olarak şehit ettiniz. Sağ kalanları da kovdunuz. Türklerin Yahudilere toprak satışını yasağını kaldırdınız. Topraklarınızı paraya tamah ederek sattınız. Aldığınız paraları Avrupalı kadınlarla İsviçre’deki Leman Gölü kıyısındaki otellerde yediniz. Türkiye Cumhuriyeti FKÖ’ne Ankara’da temsilcilik açmasına bile izin verdi. Sesinizi kesmezseniz sizi dışarı attıracağım” diyerek gürledi sinirle yerine oturduğunu iyi bilmek lazım.
Karabağ’da yaşanan Ermeni-Azerbaycan Savaşında Ermenileri desteklemiş olduklarını bilmek lazım.
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas 18 Ocak 2016 tarihinde Beytül Lahim’daki Ermeni kilisesinde yapılan Noel Yortusuna katılışında yaptığı konuşmada Filistin halkının içinde bulunduğu durumun sözde Ermeni soykırımına benzediğini dile getirmiş veAzerbaycan’da Hocalı katliamın sorumlusu olan Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyanı da Filistin’e davet etmekten çekinmediğini iyi bilmek lazım.
6 Aralık 2017 de ABD Başkanı Donald Trump ve bazı ülkelerin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasına Arap ve Filistinlerden daha sert ve fiili tepkiyi Türkiye vermiş ve BM’nin bu konuyla ilgili acil toplanmasını sağladığını bilmek lazım.
Türkiye’nin güney sınırında kurulmak istenen Kürt Devletini engellemek için Suriye sınır bölgesindeki terör örgütlerine yönelik 2019’da başlatılan operasyon için Arap Birliği ile birlikte Türkiye’yi şiddetle kınadığını bilmek lazım…
2012 yılında Filistin Devleti Al Nakba kupası adı altında bir organizasyon düzenleyip; sözde Kürdistan takımını da davet edip maç yapıldığını unutmamak lazım.
2020 yılında Filistin, Türkiye'nin Doğu Akdeniz’deki hak iddialarına karşı olarak kurulan
Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na üye olduğunu unutmamak lazım.
Çocukluğumuzda Filistinli Militan olan Leyla Halid’e sırf Müslüman olduğu için sempati besler İsrail’e karşı başarılı olmasını isterdik. HDP Kongresi'ne katılan Leyla Halid, hayatının en heyecanlı anını yaşadığını söyleyerek Türkiye ordusunun Suriye’de ne işi var. Çocuklarımız ölüyor. Yaşasın Filistin, yaşasın Kürdistan" dediğini hem iyi bilmek hem de hiç unutmamak lazım.
12 Aralık 2021 de Filistin Heyeti Ermeni Soykırımı Anıtı’na ziyaret ederek çelenk bırakarak; ardından ise Ermeni Soykırımı Müzesi'ni gezdiklerini iyi bilmek lazım…
Hamas'ın kurucularından Şeyh Hasan Yusuf'un oğlu olan ve 10 yıl İsrail lehine ajanlık yaptıktan sonra Hristiyan olup ABD’ye kaçan Musab Hasan Yusuf'un yaptığı alçakça açıklamalar yapmıştır.
Fox News'e Musab Hasan Yusuf alçağı şöyle diyor: "Gazze'yi Hamas'tan kurtarmamız gerekiyor. İsrail, Gazze'yi Hamas'tan kurtararak Filistin halkına en büyük iyiliği yapıyor. İsrail, Hamas tünellerini gaza boğmalı." sözlerini iyi bilmek lazım.
Batı Şeria yönetimi ve Filistin Devlet Başkanlığı görevini yürüten Mahmur Abbas Gazze Yönetimi ile birlikte değiliz diyor. Kısaca ilk zamanlar İslam- İsrail Davası olan Filistin, bir zaman sonra Arap-İsrail Davasına; daha sonra Filistin-İsrail Davasına, şimdi de Hamas-İsrail Davasına gelmiş olmasını çok iyi incelemek lazım değil mi?
İsrail bir terör devletidir ve insanlık suçu işlemekte olduğunu bütün dünya haykırmanın bir insanlık görevi olduğuna inandığımı ifade etmek istiyorum. Bu böyle biline…
Beynimde yuvalanan şu soruların cevabını da almak isterim.Türkiye her konuda inancı gereği Filistin’in arkasında dururken; yine inancı gereği Filistin hiçbir konuda neden Türkiye’nin arkasında değil de karşısında duruyor? Bunu anlamakta çok zorlanıyorum. Bu duruma çok kızmama rağmen yine de öyle ya da böyle bir Müslümanın zulme uğramasına inancım gereği rıza göstermem mümkün değildir. Acaba, aşağıdaki iki sorularla bu manasız tavırların cevaplarını bulmak mümkün olduğunda sonuca ulaşabilir miyiz?
Pekii, her daim bizden yardım isteyen ve her daim yanlarında olduğumuz bu insanların çoğu veya en azından yönetim kademesinde olanlar bize neden düşman acaba?
Ortadoğu’da ve ya Filistin’de babaların yaptıkları hataların bedellerini evlatları mı ödüyor?
Hocam, bu kadar uğraşıp lafı uzatmak yerine kısaca Allah belalarını verdi yazıp kalemi elinizden bıraksaydınız keşke.
Yüreğine kalemine sağlık Mehmet Arslan hocam. İnancın gereği de olsa Filistin halkı veya araplar hiçbir zaman senin veya bizlerin yardımını hak etmiyorlar. Selam ve sevgiler.