Dün, Karaburun’da güzel bir günün bitimine doğru minik bir grup olarak sohbetlerin en güzellerinden birini yaptık…
Bu sohbetin güzelliğine geçmeden önce Karaburun’u tanıtmak borç gibi olduğunu düşünüyorum.
Karaburun neresi diye aramadan sizlere Karaburun’un nasıl bir yer ve nerede olduğu anlatalım. Karaburun Düzce İli Akçakoca İlçesi Hasançavuş Köyünün Karadeniz’le elele tutuşan en güzel kıyısıdır. Karadeniz Sahil Yolundan Hasançavuş Köyün’e girişte ana yoldan hemen sahile sapan yolun başlangıcında dükkanlar sizi Karaburun olarak selamlarlar. Karaburun, Akçakoca İlçe merkezine uzaklığı 13, Melen Deresine ise 4km uzaklıktadır. Yolları asfalt, köy içi yolları parke taşla kaplıdır. Köyün esas geçim kaynağı fındık ziraat ve balıkçılıktır. Hasançavuş Köyü’nün Karaburun semtinde ise turizmin önde olduğu küçük bir çarşı ve plajlar vardır. Çarşıda hediyelik eşya satan çeşitli dükkanlar, birkaç market, kahveler, küçük oteller ve pansiyonlar mevcuttur. Karadeniz Sahil yolunun hemen yanından geçmesi Karaburun’un uğrak yeri olmasının ana sebeplerinden birisidir.
Karadeniz Sahil Yolundan Akçokoca tarafından geliyorsanız sağda kalan Karaburun Tabelasından içeriye doğru girdiğinizde yol kenarlarına arabaların kısmen park edildiğini görürsünüz. Sahile doğru yaklaştığınızda park eden araç sayıları fazlalaşır. Hatta park edecek yer bile bulamayabilirsiniz. Sahile doğru giden yolun sonunda kocaman çınar ağaçlarının da olduğu balkon gibi yüksekçe bir yerden daha aşağıda olan plajları banklara oturarak seyredebilirsiniz. Tıpkı bir seyir terasında olduğunuzu zannedersiniz.
Kıyısı yeşil ile mavinin içiçe geçtiği Karaburun Plajı, doğal kumsalı, şirin ev ve pansiyonları, kır kahveleri, lokanta ve gazinolarıyla yaz aylarının en önde gelen dinlenme ve eğlenme yerlerindendir. Plaja gelen turistler genellikle çadır ve karavanlarıyla konaklamayı tercih etmektedir. Plajın kumsalı uzun ve denizi sığdır. Karaburun Plajı’nda çay bahçesi, kamp yerleri, piknik alanları ve lokanta gibi alanlar bulunmaktadır. Ek olarak çok geniş ve ağaçlık bir alanı da yer almaktadır. Eğer güneşte uzun süre vakit geçirmek istemiyorsanız ağaçların altı önerilmektedir. Hem doğal güzellik açısından çok zengin hem de tatilin keyfini çıkartmak isteyenlere yeme-içme, konaklama, dinlenme ve deniz banyosu için çok uygun ve güzel alternatifler sunma imkanları mevcuttur. Özellikle çocuklu aileler hafta sonlarını geçirmek için burayı çok fazla tercih etmektedir.
Karaburun Turizm bakımından komşu Köyü ve daha geniş avantajları, toprak yapısına ve limana bitişik olmasına rağmen ileriye dönük hiçbir atılım yapamayan Melenağzı Köyü Plajlarını geride bırakmıştır. Karaburun hem Akçakoca İlçesi hem de Kocaali ve Karasu İlçelerince bile önemsenen minik bir turizm bölgesidir.
Hasançavuş Köyünde ikamet eden ve civar yerleşim birimlerinden gelenler akşama doğru sahile bakan bir kır kahvesinde buluşarak ya sohbet ya da oturup kağıt ya da taş oynayarak vakit geçirirler. Kır kahvesinin ilginç bir durumu da mevcuttur. Tek çatı altında ve bölünmemesine rağmen iki ayrı kahve olarak faaliyet göstermektedir. Kahvenin plaja bakan kısmın tam ortasından herkesin sorumlu olduğu masalarla bölünmüş gibidir. Birisinin çay ocağı ilk giriş solda diğerinin çay ocağı ise sağdadır…Karaburun 1910 yılında inşa edilmiş olan tarihi camisi görülmesi gereken değerlendirilenlerdendir.
12 Temmuz Çarşamba günü yazlıkçı komşum Yusuf Yılmaz Bey’le hem arabamı baktırmak hem de o gün Pazar alış verişi yapmak için o gün pazarı kurulan Kocaali’ye gitmiştik. Merkez Camiinin çay bahçesinde çay içerken 1980 öncesi Ülkücü Gençlerin önderlerinden o zamanın gözde okullarından birisi olan Acıbadem Mimar Mühendisliğin Ülkücü gençlerin başkanı ve Kocaali’de iki dönem belediye başkanlığı yapmış ağabeyimiz Hamza Ekşi’yi aradım. Yanımıza geldi genişçe sohbet etmiştik. Bir hafta önce yine benim ikamet ettiğim Sakaryalılar Yazlık Sitesine en yakın yer Melenağzı olduğu için 7 Temmuzda Cuma Namazından sonra Caminin yanındaki çay bahçesinde otururken 1991 yılında İstanbul’dan millet vekili olmuş ve yine onun akrabası olan Trabzon-Sürmene’li iki kişi ile tanışmıştım. Onlar da Hamza Ağabey’i iyi tanıdıklarını ve arkadaş olduklarını haftaya da yine Melenağzı Camiinde Cuma Namazını kılmaya niyetli olduklarını söylemişleri. Benim sunduğum dörtlü buluşmayı da uygun görmüşlerdi. Ve bende bu sebeple Hamza Başkanı geçtiğimiz Cuma Namazını Melenağzı Köyünde kılmak için davet etmiştik. O da; “Kardeşim, benim zamanım bol alo de hemen ordayım” demişti.
Dün 18.00 sularında Hamza Başkan aradı kardeşim ben 15 dakika sonra oradayım. Senide alayım bir albay arkadaşımız da var o da gelecek Karaburun’da oturur sohbet ederiz dedi. Hemen hazırlandım. Hamza Ağabey sitemize geldi beni aldı Karaburun’a geçtik. Kır kahvesinin içine değil de veranda gibi bir yeri olan dışarıdaki yola sıfır gibi bir yerdeki masaya oturduk. Oturup oturmaz ülkenin genel gidişatı ve ülkücü hareketle ilgili sohbete başladık. Anlaştığımız ve anlaşamadığımız konularda çeşitli fikirler öne sürerken ilk çaylarımızı içtik tabi. Ocakta yaşı yaklaşık 40 olan bir hanım kardeşimiz ocaktan bize; “Çaylarınızı tazeleyeyim mi” seslenmesi üzerine ben taze çay olursa elbette dedim. Yani ilk çaydan memnun olmadığımı bir şekilde ifade etmiş oldum. O da; “O zaman 20 dakika sizi bekleteceğim” cevabına olur dedim. Yeni açılan demliğin ilk çayları masamıza gelince keyifle çaylarımızı içerken sohbetlerimiz devam etti. Bir yandan da Hamza Ağabey’in bahsettiği benim de bir yıl önce Melenağzı’na çocuk parkı yaptıran Avustralya’da yaşan Hasançavuş Köyünden olan bir hayır severin bir vatandaşın açılış törenini haber yaparken tanıştığım ve ondan bağışçı hakkında bilgi aldığım Emekli Kıdemli Albay Nurettin Ergün Bey’i bekliyoruz…
Bir araba yaklaştı ve arabadan birsi indi. Onu simayen albaya benzer gibi bulmuştum ve Hamza Başkan da ayağa kalkıp samimi konuşunca bende tokalaştım. Ve beklediğimiz albay zannederek beni hatırladınız mı diye sorunca o da; “Hatırlayamadım” dedi. Melenağzı Çocuk parkı açılışında yaptığımız sohbetten bahsettim. O da hı hı dedi. Ve daha sonra kahvenin içine girip oyun oynayacaklarını söylediler. Hamza Başkan da tamam iyi eğlenceler dedi. Ama ben biraz şaşırmıştım. Başkanın davet ettiği albayın masamıza oturmamasını tuhaf karşılamıştım. O kişi içeri geçince Hamza Başkan; “Hocam bu kişi Orman Bakanlığında müsteşar yardımcılığı yaptı” dedi. Bu adam demek ki beklediğimiz albay değildi. Ben ona benzettim sözüme; “İyi benzetmişsin biraz onu andırıyor” dedi…
Sonra, masamızın yanından yüzünde yaşama sevinci olan tahminen yetmiş yaş sularında olan bir hanımefendi kahveden içeri girerken Hamza Başkan; “Bacım bizi görmüyorsun” sesiyle masamıza geldi. Bu hanımefendinin eşi bizim Hamza Başkanın arkadaşı imiş. Meğer bizim oturduğumuz kır kahvesinin sahibi ölünce eşi olan bu hanımefendi kahvenin işletmesini yürütüyormuş. “Çocuklarının çalışmaması için baskı yaptığını ama onun civardaki çiçekleri ve etraftaki çevre düzenini ve çay yapmayı çok sevdiği bu sebeple çalışmakla çok mutlu olduğunu ifade etti. İnsanların işsiz güçsüz evde oturmayı nasıl başardıklarına şaştığını söyledi.” Bize tekrar güzel çaylar geldi. Hamza Başkan, “Hocam bu çayları içip kalkalım” dedi. Ben de komutanı arayalım gelmeyecekse gidelim ağabey dedim. Başkan, komutanı aradı ve o da hemen geleceğini ifade etti ve dediği gibi eşiyle geldi. Ben de kendimi geçen seneki sohbetten de bahsederek tanıttım eşi ve kendisi de hatırladı. Albay biraz hasta olduğu için geciktiğini bu sebeple mazeret beyan etti. Onun akabinde bir kişi daha masamıza dahil oldu. O kişi albayla samimi bir şekilde konuşuyordu. Memleket meselelerinde de bayağı bilgilim ve duyarlı idi. Komutan da onun çok sağlam birisi olduğunu ve ona çok güvendiğini ifade etti. Daha sonra o kişinin adının Tamer Oktay ve 1991 -1993 arası Eyüp Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptığını öğrendik. Bir çok insanı hareket için yetiştirdiğini ifade etti…
Nurettin Albay’a İstanbul’da çalışıp çalışmadığını sordum. O da kendisinin İstanbul Jandarma Bölge(Trakya ve Sakarya’yı da içine alan kısım) Komutanlığında şube müdürlüğü ve İstanbul Jandarma Komutanlığında da görev yaptığını ifade etti.
Hamza başkan ömrünün büyük kısmı hep siyasetle geçtiği için haliyle konuşmalarının çoğu siyasetle ilgiliydi. Komutan ise “Ben tek bir kere 2009 yılında siyasette aday oldum” dedi. Beni bir merak aldı acaba hangi partiden aday oldu diye. Hatta ona Düzce Teşkilatı birinci sıradan vekil adaylığı teklifini yapmışlar ama o; “Hayır öyle tepeden inme olmaz ben ancak birinci sıra encümen adayı olursam olur” demiş. O sonra adamı öldürdüler deyince benim kimi öldürmüşler komutanım soruma “Muhsin Yazıcıoğlu’nu öldürdüler” cevabını verdi. Siz onunla mı hareket ettiniz soruma, “Evet” dedi.Hanımefendi eşi de söze “Biz Muhsin Başkanı çok severiz. Öyle düzgün ve dürüst siyasetçi görmedik” dedi. Nurettin Albay “Muhsin Başkan benim çok iyi görüştüğüm ve çok değer verdiğim dostum” idi dedi.
O zaman masamız daha da coştu da coştu. Yüzünde yaşam sevinci var dediğim hanımefendiden yeni çay demlenince bize yeni çaydan çay vermesini talep ettik. Yanımıza geldiğinde ona benim çay demleme konusunda uzman olduğumu ve çayı çok sevdiğimi ifade ettim. O da “Prensip olarak demlik bitmeden yeni çay demlemiyorum. Çünkü o zaman birisi bayatlıyor. Biraz bekleyin lütfen” dedi. Ve çaylar arka arkaya geldi. Ama hanımefendi ablamız çayı bir güzel demlemiş bir güzel demlemiş sorma gitsin. Ona özel teşekkür ettim. O da çok mutlu oldu. Nurettin Albay’ın eşi de bizim kamudannethaber.com haber sitemize üye olduğunu, haberleri takip ettiğini ifade etti. Ben de ona haber yapılması gereken konuları istediğiniz zaman sitedeki e-postamıza atarsanız haber yapabiliriz dedim.
Nurettin Albayın eşi Hatice Hanımefendi eşine, “Hamza Başkan’a ve Hocama bizim kızın düğün davetiyelerini verir misin” dedi. Nurettin Albay da kızlarının 22 Temmuzda 2023 saat 19.00 da Karasu Rönesans Düğün Salonundaki düğünlerine ait davetiyeleri bize verdi. Bu vesile ile kamudannethaber.com olarak; Aybike Hanımefendi yeğenimize bir ömür boyu içerisinde sağlık ve mutluluklar diliyoruz
Yine masadakilerin hepsine Melen Deresinin turizme kazandırılması ve bölge ile ilgilenilmesi için destek vereceğimi ifade ettim. Melenağzı’ndaki çay bahçesinde bölge için neler yapabilirizi konuşmak için buluşmaya davet ettim. Kalkıp arabamıza doğru giderken Nurettin Albay ve Tamer Oktay Başkan bizlere arabamıza kadar eşlik ettiler. Hemen aklıma gelen ilk “TSK ve Ülkü Ocağında yetişenlerin” kurumsal, kalıcı kültürünü ne yaparsanız yapın silinmiyor. Bu kültür kalıcı bir davranış halini ve milleti millet yapan değerlerin arasında yerini alır fikri oldu.
Hamza Ağabeyle kalkıp yola koyulduk ve ikimizin de ortak fikri: çok tatlı, çok seviyeli ve insana mutluluk veren bir sohbet yaptığımız konusunda hem fikirdik…
Rabbim bütün vatandaşlarımıza ana meselelerde birleşerek adam gibi sohbet etmesini bilen dostlar nasip eylesin…