Değerli okuyucular, aslında “ Çanakkale Savaşları Zincirini En Doğru Şekilde Bilmek Milli ve İnsani Bir Görevdir"yazı serime devam edecektim. Ama, 31 Mart seçimlerinden sonra, çeşitli basın yayın kuruluşlarında, sokakta ve her yerde seçim sonuçlarının tek CHP’nin mutlak başarısı olduğu vurgulanmaya çalışılması beni rahatsız etti. O sebeple bu yazıyı yazmak şart oldu diye düşündüm. Bundan sonra kaldığımız yazı serine devam edeceğiz inşallah.
Bu seçimde, vatandaş sert ve etkili bir strateji izledi. Bu strateji, dünya üzerinde hiçbir demokratik ülkede eşine rastlanılmayan büyük destek vererek birçok yanlışına rağmen iktidarda tuttuklarının kendileri ile dalga geçerek, ülkeyi her bakımdan tehlikeli duruma getiren 22 yıllık iktidar cezalandırmak istedi. Ve Cezalandırdı da…
2002 Kasımdan beri ülkeyi yöneten iktidar, çeşitli partizanlık, yolsuzluk vb olumsuzlukların gırla gittiği dönemleri başlatmışlardı. 2006 yıllarına doğru AKP bölünüp içinden Erkan Mumcu’nun genel başkanlığını yaptığı Anavatan Partisine grup kurmuşlardı. AKP sallanıyordu. Erkan Mumcu ile Ağarın Demokrat Partisi ittifak yapacaktı. İktidar sallanıyordu. CHP ve çeşitli sol hareketler “Cumhuriyet Mitingleri” yapmaya başlamışlardı. Bazı gazeteciler ise “Bizler kaç kişiyiz” mitingleri yapıyorlardı. Bu mitinglerde iktidara gereğinden fazla yüklenmeye ve milletin değer verdiği bazı kavramlara da iktidara yüklenme adına saldırılmaya başlanmıştı. Bu adamların bilmedikleri bir durum vardı. Türk Milletinin genel yapısında bir kişiye haddinden fazla yüklenildiğinde o kişi ve ekip milletin gözünde mazlum olur. Ve Türk Milleti her daim mazlumun yanında olmuştur. Buna Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın 27 Nisan bildirisi yani “e-darbe” de eklenince iktidarı bütün dertlerden kurtarmasını tamamlamıştı. Temmuz 2007 seçimlerinde Mumcu –Ağar ittifakı son gecede bozuldu ve seçimde AKP oy oranını 46,58 çıkartmıştı. Bu rekor oy AKP’i biraz daha kendine güvenini artırmış ve çok daha güçlü hale getirmişti.
Türk Milleti 2007 de gereğinden fazla yüklenildiği için mazlum olarak gördüğü iktidarın yanında durmaya devam etti. Ama iktidarın Ergenekon kumpas davalarında FETÖ ile birlikte hareket etmesi ve bundan başka vesile olduğu birçok olumsuzluklar yüzünden iktidardan milletin sıdkı sıyrılmıştı. Millet kendi değerlerine yakın, devlet duruşlu bir yapı aradı. CHP ana muhalefet partisi olmakla birlikte, Baykal ve 2010 dan sonra da Kılıçdaroğlu’nun yapıcı muhalefetine rağmen, içerisinde bulunan çeşitli grupların milletin genel yapısına uygun olmayan söz ve fiillerinden dolayı alternatif olarak görülememişti.
2011 ve 2015 seçimlerinde MHP’yi denemek istedi. Ama MHP o görüntüyü veremedi. Muhafazakâr, milliyetçi bir partinin genel merkez yöneticilerinden 10 tanesinin Türk Milletinin değerlerine uygun olmayan ve gayri ahlaki kasetleri çıkması, 2015 Haziran seçimlerinde iktidar ortağı olmak istememesi yani Türk Milletine umut verememesi neticesinde iktidar alternatifsiz kalmıştı. Tek başına hükümet kurma çoğunluğu olmayan iktidar Kasım ayında Anayasanın cumhurbaşkanına verdiği yetki ile Kasım ayında seçime gitme kararı aldı. 7 Haziran seçimlerini iyi analiz eden iktidar çözüm süreci adı verilen; ihanet sürecinin kendisine kaybettirdiğinin farkına vardı. Eski oy oranını tekrar yakalamak için milliyetçi söylemlerle önceleri sessiz kaldığı PKK’nın ilçelerde devlete karşı hendek kazma ve özerk yapı çalışmalarını askeri müdahale yok etmişti. Vatandaşlar, Kasım 2015 seçimlerinde, Devlet bütünlüğünün tehlikeye girdiği bu anda hükümette görev almak istemeyip sorumluluktan kaçan MHP’yi, vatanın bir bölümünü bölmek için çalışan PKK’nın siyasi temsilcisi HDP’i ağır şekilde cezalandırmıştı. Kasım 2015 Seçimlerinde,
AKP, 258 olan vekili sayısını 3172ye çıkartmış
CHP, 132 olan vekil sayısını 134’e çıkartmış
MHP, 80 olan vekil sayısını 40’a düşürmüş
HDP, 80 olan vekil sayısını 59 düşürmüştü
AKP bütün yanlış, şaibeli işlerine rağmen alternatifsizlik yüzünden ezici bir çoğunlukla tekrar iktidar oldu. Temmuz 2016 kalkışması da elini çok fazla güçlendirmişti. Kasım 2015 seçimlerinde büyük yenilgi yaşayan MHP’de delegelerin kahir ekseriyetinin genel başkan değişmesi için olağanüstü genel kurul için imza vermesi sonucunda Bahçelinin koltuğunu kaybedeceği ihtimali çok yüksek olunca AKP Bahçeliye kol kanat gerdi. Bu sebeple, Bahçeliyi tarafına çekti. 15 Temmuz kalkışması da Erdoğan’ın elini güçlendirince hem AKP Genel Başkanı, hem de Cumhurbaşkanı gibi davranmaya başladı. Bahçeli de koltuğunun kendisinde kalmasına yardımcı olan Erdoğan’a “Sayın Erdoğan, gel yaptığın kanunsuz işleri kanuni hale getirmek için yeni anayasa yapalım” çağrısını yaparak yeni anayasaya referandum kapısının açılmasını sağladı. Bu arada, Türk Milliyetçileri ve Türk Milliyetçilerinin en halis hali olan Ülkücüler yıllardır iktidar olmak istemeyen MHP’den umutlarını keserek iktidar olacak yeni bir parti kurmak için geniş bir çalışma yaptılar. Ülkücülerin önayak olduğu bu partileşmeye, merkez sağ ve merkez soldan birçok insan destek verdi. Ve geniş tabanlı, gelecek vaat eden bir parti kuruldu. Bu parti, büyük bir çıkış yaparak vatandaşlarda büyük bir heyecan oluşturmuştu.
Vatandaş, iktidarı cezalandırmak için yeni kurulan bu partiye umut bağlamaya başlamıştı. Bu sebeple iktidarın alternatifi olarak görmeye başlamıştır. Vatandaşın kafasındaki iktidarı cezalandırma MHP yolundan İyi Parti tarafına doğru büyük bir kayma olmuştu. Bu cezalandırmayı öncelikle İyi Parti eliyle yapmak istedi. İyi Parti Genel Başkanının Cumhurbaşkanlığı adaylığında ve İyi Parti de halkın ilk teveccühünü devam ettirecek çalışmalar yapamadı. Bu sebeple vatandaş ilk kuruluşunda verdiği desteği seçimde devam ettirmedi. Muhalefetin tek başlarına başarılı olamadığı görülünce muhalefetin blok olarak hareket edilmesi kararında bu cezalandırma işlemini muhalefetin hepsiyle birlikte yapmak istedi. Ama, masada çapından büyük laflar ve isteklerde bulunan Deva, Gelecek, Demokrat Parti, Saadet Partisi çıkar hesapları içine düştüler. Bir taraftan Akşener’e Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıkacakları ifade ederek Akşener’e gaz vererek bu durumu Kılıçdaroğlu’na koz olarak kullanarak % 1 civarlarında olan toplan oy oranlarıyla ters orantılı olarak 38 vekil kontenjanı karşılığında seçilmesi şüpheli olan Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabullendiler. Bu sebeple, 4 partinin gaz vermesi, CHP’nin bu süreçten arslan payını almak istemesi, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı hülyası ve Akşener dışlandığı gerekçesiyle çok kritik olan bu anda masadan kalkması, bir kaç gün sonra tekrar oturması ile 14-28 Mayıs seçimlerinde milletin cezalandırma işlemi yine akamete uğradı. Yani bu ucube iktidar ve yönetim şeklinden kurtulma fırsatı başka hesaplar yüzünden kaçırılmış oldu.
Vatandaşın cezalandırmak için büyük umut bağladığı 6’lı masa 28 Mayıstan sonra dağılmıştı. CHP’de lider değişikliği oldu. İktidar ortağı olamayan İyi Partide beklentilerini bulamayan bazı kişiler kazan kaldırdı. CHP yeni genel başkanı İyi Parti ile ittifak yapma isteği il başkanlarının bazı illerle sınırlı olmak kaydı ile taraftar olmasına rağmen parti MKYK’sında reddedildi. İyi Partinin her yerde tek başına seçime girmesi kararı alınınca partide kızılca kıyametler koptu. Birçok yetkili yetkisiz İyi Partililer iktidarın mutlaka cezalandırılması için mutlaka CHP ile birlikte ittifakı istiyorlardı. Bu yüzden, üyelerden, ilçe, il başkan, başkan yardımcıları, yönetim kurulu üyeleri, genel başkan yardımcıları, MKYK üyeleri, millet vekilleri, parti kurucu üyeleri vb bir çok kişi İyi Partiden istifa ettiler. Seçim mahalline girilince Akşener tarafından miting meydanlarında iktidar dururken ana muhalefete ve cumhurbaşkanlığı adaylığına layık gördüğü İmamoğlu’na, Yavaş’a ağır sözler söyleyerek suçlamak sadece istifaları kolaylaştırdı. Vatandaş, iktidarı cezalandırmaya, had bildirmeye kilitlendiği ve İyi Partiden umudunu kestiği için iktidarın karşısındaki en güçlü siyasal yapı olan CHP’nin yanlışlarına çok ta aldırış etmeden bütün gücüyle ona destek verdi. Bu durum bir aidiyet oyu değildi. Bu bir güçlü cezalandırma oyu idi. Yani CHP iktidara karşı en güçlü sopa olarak görüldü. Bu sebeple iktidardan sıdkı sıyrılan vatandaş CHP sopasına sıkı sıkıya yapışmış var gücüyle kaldırıp iktidara vurmak istemiştir. Ve vurmuştur da…
Peki, bu cezalandırma sopasına kim güç kattı? Bu seçimde dikkatlerden kaçmaması gereken önenli etkenlerden birisi YRP'nin kendi adayları ile seçime girme kararıdır. Bu AKP'nin elini zayıflatan etkenlerdendir. Bir siyasal İslamcı Parti olan AKP' e kızgın siyasal İslamcılar yine kendilerine yakın gördükleri yeni bir siyasal islamcı parti olan Yeniden Refah Partisinde toplamışlardır. Bu konuyu dikkatlerden kaçırmamak lazımdır. Bundan başka elbette partili olmasına rağmen partisinin iddiasız bir şekilde seçime girmesini tasvip etmeyen İyi Parti üyelerinin kahir ekseriyeti, Memleket Partisinin olan üyelerinin çoğu, Dem Partinin militan olmayan sade ve sağ duyu sahibi üyeleri, Partisinin gereksiz yere iktidara destek vermesinden rahatsız olan MHP’liler, AKP’nin yaptığı büyük yanlış ve hukuksuz işlerden rahatsız olan bazı AKP üyeleri, yine partisinin iktidara verdiği destekten rahatsız olan bazı BBP üyeleri, Zafer Partisinin belediye başkanlığını kazanmayacağına inandığı yerlerde destek vermesi Ana Muhalefet partisi olan CHP birinci parti yapmıştır.
Seçim akşamından beri çeşitli televizyonlarda CHP’nin şanlı başarısından, CHP, Özgür Özel’in, İmamoğlu’nun bazen de Yavaş’ın destan yazmasından bahsediliyor. Hatta 2028 seçimlerinde İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığından bahsediliyor. Ara ara da Yavaş’ın başarısından da bahsediliyor. İlk defa 1977 seçimlerinden sonra Özgür Özer’in liderliğinde CHP bu kadar yüksek oranda oy aldığında döne döne bahsediyorlar. CHP taraftarı, gazeteciler, televizyoncular, haber spikerleri, siyasetçiler, siyaset bilimciler, köşe yazarları, program yapımcıları kısaca CHP’ye yakın olan herkes, Ana muhalefet Partisinin başarısından bahsediyor. CHP’lilerin genel merkez yöneticileri bile bu sonucun partilerinin sonucu olduğunu ifade ediyorlar. Yani, kısaca, bu ana kadar, havuz medyasının haricindeki medyalarda Cumhur İttifakı yenilgisin resmini net olarak çekebilen veya gerçeğin farkına varan insanlara denk gelmedim.
Siyasi tarihi bile doğru dürüst analiz edemiyorlar. Bir kere, önceki seçimleri çok iyi değerlendirmek lazım. Türkiye çoklu demokrasiye geçtikten beri iki büyük parti anlayışının yönettiği ülke durumu zamanımıza kadar devam etti. Yani, ana iki parti var. Bunlar, merkez sağ bir de merkez sol… Yani diğer adıyla
1-CHP ve onun türevleri…
2-DP ve onun türevleri
Tarih CHP oy oranı AP oy oranı
1965 %28,8 %52,9
1969 %27 %46
1973 %33,30 %29,82
1977 %41,04 %36,9
14 Ekim 1979 Millet vekili ara seçimleri ve senato seçimleri
CHP vekil ve oran senato ve oran AP vekil ve oran senato ve oran
1979 0 %29,33 12 % 29.2 5 % 54.05 33 % 46,8
14 Ekim 1979’da 5 millet vekilliği için yapılan ara seçimlerde ve senatonun iki yılda bir yapılan 1/3 yenileme seçimleri birlikte yapılmış. Ecevit’in 1977 seçimlerinde solun her türlüsünü CHP’ye alarak 5 Ocak 1978 yılında kurduğu hükümetin zamanı, ülkede anarşinin artması, kuyrukları, bölücülerin ve sol mihrakların zirveye çıktığı anlardı. Eğitim öğretim liseler dahil yüksel okullarda çatışma sebebiyle yapılamıyordu. Ülke büyük bir kaosa doğru sürükleniyordu. Türk tarihinin en büyük yolsuzlukları Sosyal Güvenlik Bakanı, Gümrük ve Tekel Bakanlarının yolsuzluk ve rüşvet iddiaları herkes tarafından söylenir oldu. Bayındırlık Bakanı Şerafettin Elçi bölücülükte o kadar ileri gitmişti ki ona Doğunun Elçisi diyorlardı. Diyarbakır Belediye Başkanı Mehdi Zana "Kürdistan'ın başkenti Diyarbakır'a hoş geldiniz paşam" diyebilecek kadar şımarmıştı. Hiç bir tarafta güven tesis edilemiyordu. 1 Mayıs 1977 de Taksimde çıkan olaylarda ölen 34 kişi ölmesi üzerinde 1978 de yasaklanan 1 Mayıs Taksim kutlamasına izin verilmemişti. 1 Mayıs 1979 Yılında Taksimde kutlanmasına Ecevit izin vermişti. Bu yürüyüşte o zamanki basının bildirdiğine göre bir tane bile Türk Bayrağı ve Atatürk resmi ya da posteri taşınmamış ama dünya üzerinde ne kadar Marksist, komünist liderler varsa hepsinin resmi ve posteri taşınmıştı. Bu mitinge 20 tane de Atatürk’ün kurduğu ve genel başkanlığını yaptığı CHP’li Millet Vekili katılmasına rağmen onlar da Atatürk resmi ve Türk Bayrağı taşımadılar. Bu durumlar, bölücü solun gemi azıya alması ve Ecevit tarafından himaye görmesi, ekonominin kötüye gitmesi nedeniyle yapılan Kısmi senato seçimi ve millet vekili ara seçimde vatandaş CHP’yi cezalandırdı. CHP çakılınca Ecevit hemen istife etmişti. Yani o zamanki CHP’nin çakılması şimdiki AKP’nin çakılmasından daha iyi değildi….
Halkçı Parti ANAP
1983 %30,46 % 45,14
SHP ANAP
1987 % 24,74 % 36,31
1989 Yerel Seçimleri
SHP ANAP
1989 % 32,8 % 23,7
Bu seçimde mevcut büyük şehir belediye başkanlıklarından Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Kayseri, Gaziantep SHP alıyor. Konya Refah, Bursa DYP alıyor. İl Belediye başkanlıklarında ANAP Bitlis, Hakkari ve Malatya’yı alıyor. SHP 33 il belediye başkanlığı alıyor. DYP 15, Refah 4, MÇP ise 4 tane belediye başkanlığı alıyor.
Yani ANAP'ın 1984 Belediye Başkanlığı Seçimlerindeki oyu %43'ken, Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimlerindeki oyu ise %50'dir. Bu sonuçlara göre 67 ilden İstanbul, Ankara ve İzmir ile birlikte 55'inde ANAP, 8'inde SODEP, 2'sinde MDP ve 2'sinde Refeh Partisi seçimleri kazandıklarını dikkate alınmalıdır. Başarı değerlendirirken; şu andaki CHP’nin babası hükmünde olan 1989 yılındaki SHP yine DSP’nin de bu seçimde % 8,7 aldığı oy oranını ve DSP’nin efsane genel başkanı Ecevit te hesaba katılmalıdır. Ve düzgün ve tarafsız gözle bakarsak o zamanki SHP destan yazdı demek gerekmez mi? Kısaca ifade etmek gerekirse yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Türkiye’yi idare eden iki büyük partinin merkez solunu temsil eden en büyük partisi SHP idi. Bu günkü başarıya kıyasla o zaman hem de diğer parti üyelerinden oy alamadığı gibi Ecevit’le aynı yapıdaki seçmenden oy almak zorundaydı. Buna destan yazmıştı denilmesi mecburidir.
Şimdi, gelelim 31 Mart seçimlerinden hangi partiler ve kimler başarısız olmuşlardır. Öncelikle 22 yıla yakın genel yönetimlerde 30 yıla yakın yerel yönetimlerde Türkiye’yi geniş ve dokunulmaz yetkilerle yöneten AKP ve siyasal İslamcılar, 5’li çete ve yap işlet devretçiler başarısız olmuşlardır.
Türkiye’nin en eski 2. Partisi olmasına rağmen savunduğu ideolojik fikir ve anlayışa aykırı hareket ettiği gibi, vurguna, talana, yalana, mülteci istilasına, ihale yolsuzluklarına, kadrolaşmaya, dış politikada tutarsızlıklara karsı çıkmadığı gibi Başbuğun armağan ettiği 9 Işık doktrini bile unutan parti olan MHP başarısız olmuştur.
Bir umutla, ülkücülerin birleşerek tekrar güçlü bir siyasi teşkilat olması için yine Ülkücülerin kurmasına önayak olduktan sonra partiden kovulur gibi gönderilen, çapsız kişileri aday yaparken; ülkücüleri aday yapmayan, ilk kurulduğunda halkın büyük teveccühünü kazanmasına rağmen bunun devamını getiremeyen, mitinglerinde proje değil de önemsiz konulara değinen, daha 3 ay önce övdükleri ittifakın en büyük ortağına söven, seçimlerde cumhurbaşkanlığına aday olmalarını ısrarla istediği İmamoğlu ve Yavaş’a belediye başkanlığını layık görmeyen, milletin isteği hilafına siyaset yapmaya çalışan, istifalarla dikkati çekilmek istenmesine rağmen aldırış etmeyen, % 18 de olan oy oranlarını önce % 10 sonra da % 3.5 düşüren, adının iyi olmasına rağmen kötü yönetilen İyi Parti çok başarısız olmuştur.
Değişik versiyonları ile kurulduğu günden beri Türk Devletine ve Milletine düşmanlı eden, milletin evlatlarını dağa yollayan, kısaca Türkiye Cumhuriyetine ve Türk Milletine hiçbir faydası olmadığı gibi PKK’nın siyasal temsilciliğini yapan DEM Parti başarısız olmuştur.
Burnundan kıl aldırmayan, ille de genel başkan ben olacağım diyen Muharrem İncenin Memleket Partisi kaybetmiştir.
Çok dürüst ve düzgün hareket etmeye çalışan, bir türlü % 1 barajının sınırlarını aşamayan Saadet Partisi başarısız olmuştur.
“Selamünaleyküm derim Anadolu ayağa kalkar” diyen Ahmet Davutoğlu’nun Doğu Perinçek’in partisi ile sonunculuk mücadelesine giren Gelecek Partisi başarısız olmuştur.
Büyük siyasi dahi ve dünyanın en büyük ekonomisti havasında, 14 Mayıs 2023 Genel seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nu partisinin özgül ağırlığını 100 le çarpılmış haline inandırarak 15 vekil koparan Babacanın kendisine bile deva olamayan Deva Partisi kaybetmiştir.
İyi muhalefet yapan, Çiko Cemal’in genel başkan yardımcısı olduğu Demokrat Parti çok kaybetmiştir.
Muhsin Başkanın kurduğu parti olmasına rağmen, yine Muhsin Başkanın ölüsünün bile Sivas’ta belediye başkanlığı alabilmesine vesile olmasına rağmen, Muhsin başkanla ilgili bir soru önergesi verildiğinde TBMM’ye gelmeyen, Muhsin Başkanın şehit edilmesine tepki gösterenlere “Kazadan kaza çıkarmayın” diyen yetkili kişinin partine destek veren, Destici’nin büyük olmayan BBP partisi kaybetti.
İktidardaki ve ona destek veren Siyasal İslamcılar kaybetmiştir.
Kimler kaybetti denilirse hiçbir zaman birlikleri ve dirlikleri bozulmayacağını sandığımız, kardeş ve yuvamız bildiğimiz Türk Milliyetçilerinin en halis hali Ülkücülerin başka partilerin uğruna kardeşliği ve birliği bozulduğu için kaybetmiştir.
Kim kazanmıştır sorusunun cevapları şöyledir:
Türk Milleti kazanmıştır.
Babasının hem maddi hem de siyasal mirasına konan ırz ve namus düşmanı Adnan Hoca isimli kişi ile iltisaklıdır denmesine rağmen, iktidarın vurgununu, İsrail’e reel tepki vermemesini, emekli problemlerini, pahalılığı ve bir çok olumsuzlukları dile getiren Fatih Erbakan’ın partisi Yeniden Refah Partisi kazandı…
Ana Muhalefet Partisi olmasının verdiği avantajla, vatandaşların o partiden olmamasına rağmen iktidara haddini bildirip yenmek için destek vermek zorunda kaldığı, koltuğu tam da doldurmayan, ama İstanbul ve Ankara Büyükşehir, Bolu Belediye Başkanlıklarının örnek, mücadeleci ve akılcı çalışmalarını partisinin hepsinin işi gibi gösteren, ısrarcı ve başarının peşinden koşan milletle barışık İmamoğlu, Yavaş ve Özcan'ın başarıya sürüklediği Özgül Özel’in partisi şimdilik kazanmıştır.
Denilecek odur ki, bu millet kendini her yönüyle çok bunaltan CHP'yi 14 Mayıs 1950 tarihinde cezalandırmak için Demokrat Partiyi, 10 Ekim 1965 Darbecileri ve CHP'yi cezalandırmak için Adalet Partisini, Ekim 1979 CHP'yi cezalandırmak Adalet Partisini, Mart 1989 da ANAP'ı cezalandırmak için SHP'yi, 3 Kasım 2002 Seçimleri İktidardaki DSP,MHP, ANAP'ı cezalandırmak için AKP'yi 31 Mart 20024'te ise AKP'yi cezalandırmak için CHP'yi sopa olarak kullanmışlardır. Selamlarımla
Kısa ve öz çok güzel özetlemişsin.
Tebrikler.. Analiz süper olmuş..
Teşekkür ediyorum Selma Hoca Hanım. Selamlar