Millet olarak değerlendirmelerimizi “ya hep ya da hiç” anlayışına göre yapıyoruz. Sevdiklerimizi göklere çıkartır; sevmediklerimizi ise yer yetmez ve yerin de en dibine batırırız. Sevdiklerimizin yaptıklarının hepsini savunur. Sevmediklerimizin yaptıklarının hepsini kötüleriz. Kişilerin, insan olmalarından dolayı hataları, eksiklikleri olabileceğini asla kabul etmedik ve etmiyoruz da. Bütün insanlardan, her şeyi eksiksiz ve en mükemmel şekilde yapmasını beklemek çok yanlış bir anlayıştır. İnsanlar farklı farklı yaratılmışlardır. Bu sebeple başarıları da, yer, zaman, şartlara göre farklılık göstermesi gayet normaldir. İnsanları net olarak değerlendirmek için bütün verileri en doğru şekilde değerlendirerek karar vermek; hem ilmi, hem insani hem de İslami anlayışın gereğidir.
Şimdi, bu giriş yazısını neden yazdığımı merak ettiğinizden eminim. Sebep şu, Çanakkale Zaferinin yıldönümü münasebetiyle birçok insan, sosyal medyalarda, bazı süreli yayınlarda, basında, televizyonlarda kısaca her yerde öyle paylaşım, köşe yazıları, çeşitli anlatım ve haberler paylaşıldı ki bunların kahir ekseriyetinin mübalağa sanatında zirveye vardıklarını gördüm. Bunun tersi olarak bir başla grup ise bu savaşlarda canını dişine takarak vatan savunmasını namus borcu olarak bilip candan geçercesine mücadele sonucunda kazanılan zaferlerde payına hiçbir şey verilmiyor. Yokmuş gibi davranılıyor…
Kendi kütüphanemde, Çanakkale Savaşları ile ilgili 14 kitap var ve hepsini okudum. Bunların 14’dü de bu savaşı apayrı yönle yazmışlar. Her yazar kendince önem verdiği şeyleri ön cepheye sürüyor ve savaştırıyor. Kısacası bu 14 kitap çoğunlukla birbirlerine benzemediğini gördüm. Çanakkale Savaşları ile ilgili birçok konferansa katıldım. Yine birçok makale ve hakem heyetli yazılar okudum. Makale ve hakem heyetli yazılar da olaylara daha çok Mustafa Kemal yönüyle değerlendirdiğini diğer komutanları ise sıradan insanlar gibi değerlendiklerini gördüm. Türkiye’mizde son yüz yıldır devam eden kör dövüşü tarih anlayışını burada da aynen görüyor. Türkiye’mizde tarihi bakış ve fikir hareketleri genelde üç esas üzerine değerlendiriliyor. Ve bu üç tip bakış genelde Padişah Abdulhamit’e bakışta vücut buluyor. Şöyle ki:
1.Grup mensuplarının bakış açıları: Abdülhamit, Türk’ün Osmanlı Sülalesinin kurduğu muhteşem Osmanlı İmparatorluğunun en muhteşem ve en dahi padişahıdır. Osmanlı Devletinin bütün padişahları çok iyi devlet adamıdırlar. Sultan Vahdettin de çok iyi bir padişahtır. Mustafa Kemal’i Anadolu’ya büyük para ve yetkilerle ülkeyi kurtarsın diye yollamıştır. Mustafa Kemal ve Milli Mücadeleciler Vahdettin’e ihanet etmişlerdir. İngilizlerle anlaşarak saltanat ve hilafeti kaldırmışlardır. İttihat Terakki Mensupları ve Milli mücadelecilerin tamamına yakını İngiliz yanlısı mason ve İslam düşmanıdır. Osmanlı Devleti yıkılırken bile dünyanın en güçlü devletlerindi. Çanakkale, 1. Dünya ve Kurtuluş Harplerinde, İttihatçıların, Enver Paşa’nın, Mustafa Kemal’in ve onlarla hareket edenlerin yazılanlar kadar faydaları olmadıklarına inanırlar. Çanakkale Savaşlarının kazanılmasını evliyaler sağlamıştır. Yalancı sistem, onları, öne çıkartma için olmayan başarılarını olmuş gibi gösteriyor. Kurtuluş Savaşı küçücük bir devletçik olan Yunan’a karşı yapılmış milli mücadeleciler yenilmek üzere iken evliyaların yardımı ile savaş kazanıldı. Bu grubun bir kısmı Müslümanlıkla Atatürk'ü bir birine karşı olarak gösterirler.Bunların çoğunluğu siyasal İslamcı olmakla birlikte, Osmanlı Devletine düşman olmasına rağmen İttihat Terakki, Milli Mücadele ve sonrası için Siyasal İslamcılar gibi düşünen bölücü ve vatansız solcuların da sayısı da azımsamayacak kadar çoktur. Bu her iki grup ta Orta Asya Türk Devletlerini sevmez ve benimsemez. Bunlar genelde Cumhuriyet dönemlerini tek parti ve İslam düşmanlığı olarak görür ve sevmezler.
2. Grup mensuplarının bakış açıları: Türkiye Cumhuriyeti hariç, Türklerin kurdukları bütün devletler basit, sıradan ve önemsiz devletlerdir. Onları yönetenler öyle başarılı devlet adamı da değildirler. Zamanımıza hiçbir şey bırakmamışlardır. Diğer milletlerin kurdukları devletlerden çok daha geri devletler olarak devam etmişler. Türk Osmanlı sülalesinin idare ettiği Osmanlı İmparatorluğu bile önemsiz bir devlettir. Fatih biraz önemli işler yapmıştır. Ondan başka bütün padişahlar zevkusefa ile hayat geçirmişler. Tamamına yakını kabiliyetsiz şekilde devleti idare ederek idare ettikleri millete karşı kötü davranmışlardır. Abdülhamit ve İttihatçılar hiç doğru işler yapmamışlar. İttihatçılar vatanın elden çıkmasına sebep olmuş beceriksiz ve kabiliyetsiz kişilerdir. Mustafa Kemal, Türk Tarihinin gelmiş geçmiş en büyük askeridir. Türk Tarihinde onun gibi bir kişi yoktur ve asla da gelmeyecektir. Çanakkale Savaşlarında kendisi yedekte olmasına rağmen kendi üstün öngörüsüne göre inisiyatif alarak Arıburnu Savaşlarına müdahale ederek savaşın kazanılmasını sağladı. Çanakkale Savaşları Zincirleri sadece onun sayesinde kazanıldı. Bu savaşlarda maneviyatın hiç katkısı olmamıştır. Sadece Mustafa Kemalin üstün kabiliyeti ile kazanılmıştır. Diğer komutanlar savaşını kaderini etkileyecek savaşlarda değil de eften püften çatışmalarda görev almışlardır. O asla hata yapmadı. 1. Cihan Harbinde o hiç yenilmedi ve ordumuzu düşman ordusuna kaptırtmadı. Savaş kaybedilince İstanbul’da hükümeti esas niyeti olan vatanı kurtarma düşüncesi gizleyerek kendisini Anadolu’ya tayin ettirdi. Ve Milleti ve orduyu organize ederek vatanı kurtardı. Bu işlerin hepsini sadece o planladı. Bu işleri yaparken birçok arkadaşı ona engel olmaya çalıştı ama o bütün engelleri aşmasını bildi. Onun her yaptığı doğrudur. Onu sevmeyenler vatan haini ve Türkiye düşmanıdır. İslamın emir yasaklarına açıktan karşı olmayı riskli bulan bazı kişiler kendilerini Atatürkçü olarak göstererek İslamla Atatürk'ü karşı kutup gibi gösterme gayreti içindedirler. Genel olarak bu ikinci grup mensupları öncelikle bazı konularda tenakuza düşmekle beraber liberaller, merkez sağ ve merkez sol, Türk Milliyetçilerinin bir kısmı, takiyye yapan bir kısım Marksistlerdir…
3.Grup mensuplarının bakış açıları: Bu grup mensupları Türk tarihinin bütününde kurulmuş olan bütün devletleri benimserler ve Türk Tarihini insanlık tarihine kadar indirirler. Türk devlet silsilesini devamlılık içinde görür. Bu silsile, Hunlar, Avrupa Hunları, Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar, Gazneliler, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyetini olarak devam eder. Bu devletleri yönetenler devleti kutsal bilmişlerdir. Bu uğurda yönetenler bulundukları zaman ve zeminler dikkate alınarak değerlendirilir. Bu devletlerin hepsinde de çok büyük devlet adamlarının varlığı çokçadır. Türk Osmanlı Devleti Türklerin kurdukları en muhteşem devletlerin başında gelmektedir. Padişahların duraklama devrine kadar olanları değişiklik göstermelerine rağmen üstün başarı sağlamışlardır. Hepsi vatanseverdir. Abdülhamit te vatansever olup modern devlet kurumlarının kurulmasına ve eğitimin modernleşmesine büyük önem vermiştir. Dünyanın en iyi kurmay askerlerinin yetişmesini sağlamıştır. Sanayileşmeyi kaçıran Türkiye’nin yıkılmasını denge politikası ile geciktirmiştir. Abdulhamit yaptığı bu güzel işlerin yanında donanmayı Haliçe bağlayarak devleti donanmasız bırakması, Kıbrıs'ın ve Mısır'ın İngilizlere verilmesi, Basradaki bazı yerlerin İngilterenin egemenliğine girmesi, Bosna Hersek ve bazı toprakların elden çıkması, gereğinden şüphecilikten dolayı aşırı baskı ve yapması. Almanlara gereğinden fazla ilgi gösterilmesi. Türk toplum yapısını uygun olmayan bazı mekanların açılmasıan izin verilmesini doğru bulmuyorlar. İttihatçılar Türk Devletine hayat vermek için çabalamışlar. Balkan Harplerinde dünkü at uşakları olan Balkan Devletçiklerine esir olan veya önünden kaçan orduyu her yönü ile ıslah ederek dünyanın iki süper gücü olan İngiltere ve Fransa’yı hem denizde hem de kara yenilecek hale gelmesini sağlamıştır. İttihatçılar Türklerin kendilerine gelmelerini sağlamışlardır. 1. Dünya Harbine vatanı korumak için girmek zorunda bırakılmışlardır. Talat ve Enver Paşalar halkın içinden gelmiş samimi, vatansever, asla devlet malına göz dikmeyen ve vatan için ölmeyi şeref bilmiş bir anlayışın oluşmasını sağlamışlardır. Dünya harbinde her cepheye koşmuşlar askerlerle çadırlarda konaklamışlardır. Savaş kaybedilince vatanın toptan işgale uğramaması için canlarından aziz bildikleri vatanlarını terk etmişlerdir. Giderken de düşmanı kovabilmek için alt yapıyı oluşturarak gitmişler. Gittikleri yerlerden Mustafa Kemal’i desteklemişler ve bütün İttihatçıların ona destek vermesini sağlamışlardır. Mustafa Kemal ise çok zekice hareket eden ve işin üstesinden gelebilecek en önemli komutandır. Savaşları çok iyi idare ederek zaferi kazanmıştır. Vahdettin hain değildir ama İngilizlerden çok korktuğu için milli mücadeleye destek vermemesi çok büyük hatadır. Yurt dışına giderken hazineden para götürmemesi onun için söylenebilecek güzel bir sözdür. Mustafa Kemal’in Cumhuriyet rejimine geçmesi çok doğru ve yerinde bir harekettir. İzmir Suikasti bahane edilerek Milli Mücadele Kahramanlarının yargılanmaları, güneş dil teorileri, Ayasofya’nın müze olması, ezanın Türkçe okunması, Türk Ocaklarının kapatılması ve Doğu Türkistan’da kurulan Türk Devletine gereken ilginin gösterilmemesi, İsmet İnönü’nün devamlı korunmasının kısmen yanlış olduğuna inanırlar. Bunların çoğu Türk Milliyetçilerinin en bilinçli fikir hareketini savunan Ülkücülerin ve Türkçülerin kahir ekseriyeti bu görüştedir.
Tarihi bakış ve düşünce anlayışımızı kabataslak olarak üç grupta birleştirdikten sonra esas anlatmak istediğimiz Çanakkale Savaşları Zincirlerine dönelim.
(Yazı zinciri devam edecek)
Tarihe bakış açısını doğru, isabetli bir şekilde sınıflandırmışsınız. Doğru ve tarafsız bir yaklaşım. Bu güzel yazının devamını merakla bekliyor, kaleminize sağlık olsun diyorum.