~~ Çanakkale Zaferinin 98. Yılını büyük bir şeref ve iftiharla kutladık. Tarihimize eşsiz bir savaş ve zafer olarak nakşettik.
Çanakkale Savaşları hakkında herkes bir şeyler konuşuyor. Bazıları doğruluğun mihenk taşı, bazıları birlik beraberliğin en hakiki numunesi, bazıları maneviyatın en yüksek noktası, bazıları Almanların akılcı sevk ve idaresi, bazıları Çanakkale Savaşları yalnızca Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ileriyi gören komutan oluşuyla, bazıları ise Başkomutan Vekili Enver Paşanın destek ve ilgi alakasıyla, bazıları ise Türk Milletinin birlik beraberliğinin oluşması sonucunda Alman ittifakında azda olsa yardımıyla Esat Paşanın akıllı sevk ve idaresiyle önce deniz savaşı sonrada kara savaşları kazanılmıştır. Fakat kara savaşlarında rütbesi başlangıçta yarbay olmasına rağmen Mustafa Kemalin akılcı taktikleri ve cesur kararlarıyla şiddetli düşman saldırısı karşısında en güzel savunma ve düşmanın cepheden atılması için yapılan taarruzların Çanakkale Zaferinde yeri çok büyüktür.
Birkaç yıl önce bir kısım insanlar Çanakkale Savaşları ve şimdiki hali hakkında yazılar yazmaya başlamışlardı. Çanakkale savaşlarından o kadar kolayca bahsediyorlar ki yüreğimiz inciniyor. Hayatında Türk Milletine bir şey verememiş; vermek için dahi hiçbir gayret sarf etmemiş insanlardan bazıları Çanakkale Savaşlarının yorumunu yapıyorlar. Bunlardan bazıları (kendilerini en dindar zannedenler) Çanakkale Savaşlarının manevi yönünün o kadar da büyük olmadığını 2001 yılı ABD inin Irak işgalinde o zaman ki Necef direnişin 1000 kat daha önemli olduğunu söylüyorlar. Daha sonraki yazılarında ise Necef’te Hz. Âdem’in, Hz. Nuh'un, Hz. Ali'nin makamı olduğunu ve stratejik değerinin çok büyük olduğunu iddia ediyorlar.
Soruyoruz? Bu mukayese niçin? Ne gerek vardı? Size ve ülkemize veya Âlemi Islama ne kazandıracaktır? Neden buna gerek duyuyorsunuz? Amacınız nedir? Bir kısım insanlar ise dünyada sadece maddeyi değer alıp her şeye o gözle bakıyorlar. Onlarda Çanakkale'nin süngü gücünün yanında iman gücünü hiç hesaba katmıyorlar. Cenabı Hakkın yardımı ile hurafeyi karıştırıyorlar. Ellerinden gelse "şehit" kelimesini bile kullanmayacaklar. Bu iki grupta Milletimizi üzüyor ve manevi duygularına hakaret ediyorlar.
Çanakkale Savaşı neden yapılmak zorunda kalındı önce ona bir göz atalım. Biz savaşın dışında kalabilir miydik? Bu mümkün müydü?
Dünya paylaşımı ve sömürge yarışında Avrupa Devletlerinden İngiltere(İngiltere bu işte o kadar ileri gitmişti dünyanın dörtte birini sömürge yapmış ve güneş batmayan imparatorluk unvanını almıştı), Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda, Belçika uzaklardaki ABD, Japonya vb devletler askeri ve ekonomik güçlerine göre dünyayı kendi aralarında paylaşmışlardı. Bu paylaşımda birliğini kurup güç olarak ortaya çıktığında geç kalmış olan Almanya, İtalya, ve sömürge imkanını bulamayan Avusturya Macaristan imparatorluğu birleşerek ittifak Devletleri isimli paktı kurmuşlardır.Bunların karşısında ise İngiltere,Fransa.Rusya ise itilaf Devletleri isimli paktı kurmuşlardır.I.Dünya Savaşının sebeplerinden en önemlisi yukarıdaki ülkelerin hammadde ihtiyacı ve sömürge paylaşımıydı. " Hasta Adam” dedikleri ve yıkılmasına mutlak gözüyle bakılan Osmanlı İmparatorluğunun topraklan hem ham madde hem de sömürge paylaşılma için çok uygundu. Çünkü Musul, Kerkük, Basra, Bakü petrolleri üzerindeki ekonomik ve siyasi menfaat elde etme çabaları sürdürülürken; bir taraftan da Arabistan’ın yarımadasında petrol noktalan yüzde yüz doğrulukta tespit edilip, rezerv ve sondaj çalışmaları neticelendiriliyordu. Osmanlı imparatorluğunun güçlendirilmesi yerine; imparatorluk topraklarının bölünüp bölünen topraklar üzerinde daha da küçük devletler oluşturup, çok daha uygun anlaşmalar yapmanın yeğleneceği açık açık belli olmaya başlamıştı. Osmanlı imparatorluğunun böyle bir savaştan kaçınması imkânsızdı. Cemal Pasa mevcut topraklan korumak ve kazançlı çıkmak için itilaf Devletleri yanında yer almak için o zaman arası iyi olduğu Fransa'ya gitti. Ama teklifi uygun görülmedi. İngilizler sipariş ettiğimiz ve son kuruşuna kadar parasını ödediğimiz gemilerimize el koydu. Rusya zaten eskiden beri sıcak denizler diyordu. Enver Pasa ise(doğru ya da yanlış) toprakları korumak ve hatta kaybettiği toprakları geri almak için galip geleceğine inandığı Almanya tarafında savaşa katılmak istiyordu. Çıkan savaşın mevcut sebepleri imparatorlukça ortadan kaldırılmış olsaydı bile, uygun başka sebepler, emperyalist devletlerce gene yaratılacak ve bu savaş mutlaka çıkacaktı.
Beklenen Savaş çıktı, itilaf Devletleri Almanya karşısında maddi ve malzeme olarak zorlanan çarlık Rusya'sına yardım etmeye karar verdiler. Bu sebeple Londra'yı Odessa'ya bağlayan yol; Çanakkale ve İstanbul Boğazlan olarak görülmekteydi. O halde Boğazları zorlayarak açmak Rusya'ya yardım edip Türkleri saf dışı bırakarak Almanya tarafına geçmesi muhtemel olan devletleri engellemek için Çanakkale'ye geldiler. Diğer taraftan yapısı bakımından savunmaya elverişli olan Çanakkale Boğazı Türkler tarafından mayınlandı. Savunma düzeni dış, orta ve iç bölgeler olmak üzere 3 gruptu ve komutası Miralay Cevat Bey'deydi. Savaş ilanından birkaç gün sonra 3 Kasım ve 23 Kasımda 1914’te İngilizler ve Fransızlar Türk tabyalarını topa tuttular. 19 Şubat 1915'te Gelibolu Yarımadası'nda Seddülbahir ve Ertuğrul, Anadolu tarafında da Kumkale ve Orhaniye giriş tabyalarını imha etmek için saldırıda bulundular. 19 Şubat 1915'de boğazın dış tabyaları yok edilmişti. İtilaf Donanması'ndan "Amiral gemisi ağır surette olmak üzere üç zırhlı ağır hasar görmüştü. Yunanlıların İstanbul'a girmesini istemeyen Ruslar 40.000 kişilik bir yardımcı kuvvet göndermeyi teklif ettiler. Bunun üzerine İngiliz ve Fransızlar boğazları Ruslara vermeyi önerdiler. Düşman, savunma tabyalarımızı etkisiz hale getirdiği gibi boğazdaki mayın tarama ve temizleme işini de başarıyla gerçekleştiriyordu. Ama 7–8 Mart gecesi Yüzbaşı Hakkı Bey komutasındaki Nusret Mayın Gemisi, sezdirmeden liman bölgesine tekrar 26 mayın döşedi. 18 Mart saldırısında itilaf Devletleri Çanakkale Harekâtına 12'si İngiliz, 4'ü Fransız olmak üzere 16 muharebe gemisi, 6 muhrip, 14 mayın arama tarama gemisi ve bir uçak ana gemisi ayırmışlardı. Ayrıca 4 hafif kruvazörle 16 muhribin, 5 İngiliz,2 Fransız denizaltısın, 6 Deniz uçağı taşıyan uçak ana gemisinin de bu harekâta katılması kararlaştırıldı. Tüm hazırlıklarını tamamlayan müttefikler 18 Mart 1915 de büyük bir deniz harekâtına girişti, İngiliz ve Fransız donanmalarına ait harp gemileri boğazları girdiler. Gerek mayınlar ve gerekse bataryaların atışlarıyla itilaf Kuvvetleri birçok gemi kaybederek geri çekilmek zorunda kaldı. Ancak ehliyetli ellerde sevk ve idare edilen kahraman Türk Askerinin hayatını hiçe sayarak kanını fedakârca akıtması sayesinde dünyanın en modern silah ve teçhizat ile donatılmış düşman donanması, 7 modern savaş gemisini ve binlerce askerini kaybederek geri çekilmek zorunda kalmıştır. Zira: Mehmetçik, düşmanı denizden bir adım bile geçirtmemeye yemin etmiştir. Anadolu Bozkırın o güne kadar deniz görmemiş çocuklan, sanki kırk yıldır denizlerde savaşışta pişmiş kişilere özgün becerileri ile zırhlı düşman gemilerine geçiş hakkı tanımamıştır. Yenilmez denen armada yenilmişti. Bu olay Avrupa'nın ve Emperyalizmin yenilmezliğinin abartılmış bir efsane olduğunu pek açık bir şekilde ortaya koydu ve Batının sömürge imparatorlukları önemli ölçüde sarsıldı. 18 Mart hücumu karadan yardım görmedikçe Çanak-kale'nin geçirilemeyeceğini gösterdiğinden işgal İngiliz, Fransız ve Anzak' (Avusturya ve Yeni Zelanda Ordusu)lardan oluşan 70.000 kişilik bir kuvvet 25 Nisan 1915'te Seddülbahir Ariburnu bölgelerinden karaya çıkarıldı. Bu karasal kuvvete 109 savaş, 308 taşıt gemisi ve özel çıkartma taşıtları destek verdi. Türk ordusu ise bu kuvvetlere karşı savunma görevini 5. Orduya verdi. Bütün bunlara karşın düşman kuvvetleri başarılı olamıyordu, ilk çıkarma günü Mustafa Kemal 17. piyade alayını Conbayırı’nda durdurdu ve Kocaçimen Tepesi'nin düşman eline geçmesini engelledi. Ardından Alçıtepe, Arıburnu'na yapılan diğer bir saldırıyla da 5. Ordu kuvvetleri büyük kayıplar vermek pahasına geri püskürttü. Savaş tüm hızıyla sürdü ve deniz üzerinde de devam etti. Türk ordusunun Nurulbahir gemisi battı, Gülcemal vapuru yara aldı. Buna karşın itilaf Kuvvetleri'nin Goliath zırhlısı battı.
Haziran ayında Kanlı Siper Savaşları başladı. 50.000 kişilik Fransız ve İngiliz Ordusu, 25.000 kişilik Türk ordusu üzerine top ateşi desteğinde hücuma geçti. Bu hücum Çanakkale'de en kanlı savaş olmuştur. Çıkarmanın başlangıcından o güne değin Türk Ordusu 70.000'e yakın kayıp vermişti. Herseye rağmen düşman ilerlemeyi başaramadı. Yeni hedef Anafartalar Platosu'nu ve Kocaçimeni ele geçirmekti. Anafartalar Zafer İngilizler 6–7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda yeniden saldırıya geçti ve Suvla kıyılarına baskın halinde çıkarma yaptı. Mustafa Kemal'in emriyle başlatılan süngü hücumunun peşi sıra düşman, siperlerinde bastırıldı ve ağır kayıplar verdirilerek geri püskürtüldü. Sonuçta Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9–10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazanmış oldu. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar Zaferi takip etti. Başlangıçta üç gün içinde Çanakkale Boğazı'nı geçeceklerini sanan itilaf Devletleri bunu başaramadıkları gibi çok ağır kayıplar vermiştir. Arkalarında 250.000 ölü ve bir sürü erzak bırakarak 19 Aralık 1916 tarihinde çekip gittiler.
Rakamlarla Çanakkale Savaş Kayıpları
Çanakkale Savaşları 8,5 ay sürdü. İtilaf Devletleri, Çanakkale'ye önce 70.000 kişi göndermişlerdi. Sonra¬dan bu kuvvet 500.000'e çıkarıldı. Bunun 400.000'i İngiliz, 79.000'i Fransız ordusundandı. İngilizlerin kaybı 115.000'i ölü, yaralı, esir ve memleketine gönderilen 90.000'i hasta olmak üzere 205.000 idi. Fransızların kaybı 47.000 idi. Türklerde ise ölü, yaralı ve hasta sayısı 252.300'ü buldu.
İşgal kuvvetlerini oluşturan, İngiltere, Fransa, Avustralya, Yeni Zelanda, İrlanda, İskoçya, Kanada, Somali, Senegal, Sudan, Cezayir, Mısır, Rusya, Hindistan (Gurka ve Sih paralı askerleri), Nepal, Filistinli Yahudiler (Siyonist) Birlikleri ne karşı amansız bir mücadele veren "MEHMETÇİK" iste bu duygu ve düşüncelerle düşmanlarına karşı savaştı.
SEYİD ONBAŞI" Edremit'in Havran ilçesi Çamlık Köyünden olan Seyid Onbaşı, arkadaşlarıyla birlikte Rumeli Mecidiyesini bataryalar sayesinde korumakla görevliydiler. Düşman bu bataryadan çok çektiği için Müttefik donanmasından bazı gemilerle bu inanılmaz bataryayı susturmak üzere yeniden ateşe başlamışlardı. Bu ateş sırasında sadece Seyit Onbaşı ve arkadaşı Ali sağ kaldı. Ayakta kalabilen tek top vardı onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu. Bu yaman onbaşı 277 Kg. ağırlığında mermiyi tek başına kaldırıp namluya sürdü ve Ocean isimli geminin dümen tertibatını bozdu. Denizin içinde dönüp duran bu gemi nedeniyle diğer gemilerde oradan uzaklaşmak zorunda kaldılar. Uzaklaşmak isteyen gemiler Nusrat Mayın Gemisin döktüğü 26 kara mayının infilak ve yok etme gücüne teslim oldular.
"BASIMI KIBLEYE DOĞRU ÇEVİR" "...3.Tümen 64.Alay 1. Bölük Eri Mehmet, eniştesi Recep'i çalılıkların üzerinde iki ayağı da kopuk vaziyette görünce ağlamaya başlar. Recep: "Neden ağlıyorsun? Allah'ın verdiğine merhaba. O'nun emrine karşı gelinmez. Artık elden bir şey gelmez. Sen sağ kalırsan Anamın elini benim için de öp. Sütünü helal etsin. Simdi başımı kıbleye doğru çevir." Dedi ve ruhunu teslim etti. Süngü hücumu başlamıştı.Mehmet daha yerinden kalkamadan arkadaşı Halil yere düştü. Bu kez Halil "Ahiretlik, ölüm yaklaştı. Beni buraya ellerinle göm. Üzerimde savaşınız ki, ayak seslerinizi ve Allah Allah diye bağışlarınızı duyayım."dedi ve sonra o da ruhunu teslim etti.."
"SUNU KESIVER KOMUTANIM" ..Gözetleme yerindeyken ayak sesi duyar gibi oldum. Geriye dönünce Ali Çavuş’la karşılaştım. Acı çekiyordu. Ben daha soru sormadan sağ elindeki çakıyı uzatarak. o kolunu gösterdi ve "Sunu kesiver komutanım"dedi. Sol kolu büyük bir yara almış ve sallanıyordu. Manzarayı görünce ürperdim. Öyle bir istek ve mahcubiyetle söylemişti ki, bir şeyler söylemiş olmak için "Üzülme Ali Çavuş Allah vücuduna sağlık versin" diye mırıldandım. Fakat bu Kahraman Er, bir kesilen koluna,bir de ilerde savaşan arkadaşlarına baktı. Derin bir ah çekti ve kolunu fırlatıp attıktan sonra "Millet sağ olsun. Bana bir kol da yeter."deyip savaşa katıldı. Az sonra Ali Çavuş’ta şehit olup Hakkın Rahmetine kavuştu.
"YAHYA ÇAVUŞ" Mustafa Kemal 24 Nisan 1915 günü bütün birliklere "karaya çıkacak düşman askerinin yok edilmesi" emrini verdi.25 Nisan 1915 sabahı, düşman savaş gemileri Ertuğrul Koyuna tonlarca bomba yağdırdı. 26.alayın 3.taburu bu bölgeyi koruyordu. Tabur komutanı Mahmut Bey ile asteğmen Hüseyin Bey'in şahadeti üzerine komuta Ezineli YAHYA ÇAVUŞ’ UN eline geçti. Yahya Çavuş Galiçya ve Balkan savaşına katılmış 28 yaşında cesur bir asker. Sağ kalan 67 arkadaşıyla siperlerde mevzilenmiştir. Albion ve River gemilerinden şafakla beraber karaya çıkmaya başlayan 3000 düşman askerini Ertuğrul Koyunun sularına gömmüş, deniz kızıla boyanmıştır.48 saat düşmanın binlerce top mermisi ve askerine karşı kıyı ve siperleri korumuştur. Düşman bir tümen bildiği Türk birliğini; Yahya Çavuşun siperlerinde 62 kahraman şehidin cesedi ile karşılaşınca hayretler içinde kalmıştır. Yahya Çavuş kopan diğer bacağını; Tüfeğinin kayısı ile bağlamış olarak. diğer beş arkadaşıyla birlikte,Alçı tepesi eteklerinde 27 nisan günü,şahadet mertebesine ermiştir.
BİR KAHRAMAN TAKIM VE DE "YAHYA ÇAVUŞ" TULAR,
TAM ÜÇ ALAYLA .BURADA GÖNÜLDEN VURUŞTULAR.
DÜŞMAN, TÜMEN SANIRDI BU ŞA-HASER ERLERİ,
"ALLAH"I ARZU ETTİLER. AKŞAM A KAVUŞTULAR
Bir Fransız Doktorundan "ikinci Kirte savası sona erdikten sonra ölüler yığınlar halindeydi. Yaralıların feryatları yürekleri parçalıyordu.Bir karavana bulup yaralılara su vermeye çalışıyor fakat her biri bir iki yudum içtikten sonra geri çeviriyor ve arkadaşına verilmesini istiyordu.Bazen yetiştiremiyor ve geriye geldiğimiz zaman kendisi de ölmüş oluyordu." "...Zamanla şunu anladım. Gelibolu'da biz yurdunu azimle savunan cesur bir millete karşı savaşmıştık..."
Alfred CLAPSON "...Türkler çok müthiş insanlardı. Önümüzden bazen kanlar içinde yaralı olarak geçen Türk Esirleri, dimdik, gururla geçerlerdi..."
Ernest STOCONE (Fransız Gazisi ) "...Dünyada Türk'den başka din uğruna canını fedaya tartışmasız hazır bir asker ve millet yoktur. Her asker başına teslim olması için on Şiling yerine elli İngiliz Lirası teklif etsek yine de Türk Askeri onu suratımıza çarpar ve dünyaya rezil olurduk”
Hey Türk Milletini tanınamayanlar!.. En az düşmanlarımız kadar Milletimize saygılı olun. Çünkü
"Çanakkale müdafaası, üç mucizeler muharebesidir Hali kurtardı; maziye hamaset ve azametini iade etti; vatanımızı bir vatanı ebedi yaptı."Sami Paşazade Sezai