Çünkü:
iktidara çok yakın bir alim olmasına rağmen şiddetli bir Abdülhamit karşıtıydı.
Ona göre “devr-i istibdat münker (haram ve mekruhlar) devri”ydi
Mustafa Sabri, Sultan II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesini sevinçle karşılamasına hatta bundan dolayı İttihat ve Terakki Partisi mensuplarına sevgi dolu sözlerle teşekkür etmiştir.
Millî Mücadele’ye de şiddetle karşı çıkanlardandı.
Ayrıca Mustafa Sabri, Milli Mücadele’nin önemini kavrayamamıştı. Olayı İttihat ve Terakki hareketi olarak değerlendirmekteydi
Mustafa Sabri başlangıçta İttihat ve Terakki içerisinde yer almasına rağmen daha sonra Hürriyet ve İtilaf Partisi’ne girmişti. İktidar aleyhine hareketti. Bu yüzden İttihat ve Terakki Partisi’nin düşmanlığını kazandı ve onlara düşman oldu.
Muhtemelen bu durumun da etkisiyle İttihat ve Terakki Partisi, Mustafa Sabri nazarında, sapık ve yanıltıcı savaş ve kavga taraftan bir partidir.
İslam âlimlerinin çoğunun geleneksel tavrı olarak görülen mevcudu meşru görme zihniyetinin de etkisinde kalmıştır.
Mustafa Sabri’nin İngiliz Muhibleri Cemiyeti mensubu üyesidir. Kendi milletine değil de İngilizlere umudunu bağlamıştır.
Mustafa Sabri Anadolu’da emperyalist güçlere karşı Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlayan milli harekete katılmamıştır.
Dahası düşmanca davranışlar sergilemiştir.
Milli Mücadele lehinde çalışan din adamlarından başta Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi (Müftüler), Isparta Müftüsü Hüseyin Hüsnü (Özdamar), Uşak Müftüsü Ali Rıza (Bodur), Burhaniye Müftüsü Mehmet (Tarhan), Antalya Müftüsü Ahmet Hamdi ve Sinop Müftüsü İbrahim Hilmi Efendiler olmak üzere pek çok müftüyü görevlerinden azletmiştir.
Milli mücadelenin meşru olduğuna dair fetva veren Ankara Müftüsü Mehmet Rifat (Börekçi) Efendi’nin idama mahkum edilmesinde de etkili olmuştur.
Ayrıca İstanbul Hükümetlerinin, Anadolu hareketine karşı yumuşak davrandıklarına inanıyor ve bu konuda eleştirilerde bulunuyordu.
Padişah Vahdettin’in huzuruna çıkarak Anadolu hareketine karşı Tevfik Paşa Hükümeti’nin gevşekliğinden yakınmıştır.
Aynı şekilde ona göre Damat Ferit’te Anadolu’ya karşı sert önlemler almıyordu.
Üyesi bulunduğu Damat Ferit Hükümeti’nde de Anadolu hareketinin silah yoluyla bastırılmasını savunmuştu.
Mustafa Sabri’nin Milli Mücadele karşı sert önlemler alma konusunda etkili olduğunun en bariz örneği 18 Nisan 1920’de Hilafet Ordusu adı altında bir ordu kurularak başına Süleyman Şefik Paşa getirilmişti.
Kuva-yı Milliye’ye karşı Kuva-yı İnzibatiye adı da verilen bu ordunun görevi, ayaklanmalara destek olmak ve Ankara meclisini doğmadan boğmaktı.
Mustafa Sabri, 10 Ağustos 1920’de Türkiye’yi parçalamaya yönelik koşulları içeren Sevr (Sevres) Antlaşması’nı imzalayan hükümette de Şeyhülislam idi ve kabulü noktasında görüş bildirmiştir.
Aslında bu o dönemde İstanbul’da hakim olan bir fikirdi. Eğer, barış anlaşmalarının(sevres) gereği yapılırsa, ülke daha büyük işgallerden kurtulabilirdi..
Mustafa Sabriye göre İttihatçıların devamı olan Kemalistler işgalcilere gerekçe üretmekteydiler. İktidara tekrar gelmek için savaş çıkarmak İttihatçıların her zamanki taktiğiydi ve Kemalistler de bunu deniyordu.
Tehcirde hükümet emrini uygulayan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in idamına Şeyhülislam olarak fetva vermiştir.
Mustafa Sabri milli çıkarlarımızla bağdaşmayan, milli birlik ve beraberliğimizi bozucu, işgalci devletlerin destek ve yardımlarıyla kurulan derneklerden Teali-i İslam Cemiyeti’nin yöneticilerindendir.
İkdam Gazetesinde Kuva-yı Milliye aleyhindeki ilk bildirisini 16 Eylül 1919’da yayınlayan Teali İslam cemiyetin yönetim kurulunda, Mustafa Sabri (Başkan), İskilipli Mehmet Atıf (İkinci Başkan), Said-i Kürdi (İttihat-ı Muhammediye Cemiyeti önderliğinde) bulunuyordu.
Anadolu’nun bir çok yerinde41 de Şubeler açan Teâlî-i İslâm Cemiyeti özellikle Milli Mücadele’nin ilk yıllarında Anadolu hareketi aleyhindeki faaliyetlerini sürdürdü. Yayınladığı bildirilerle de halkın kafasını karıştırdı.
Milli Mücadelenin aleyhindeki fetva ve bildiriler, ayaklanmaların birdenbire yayılmasında etkili olmuştur.
Mustafa Sabrinin Başkanı olduğu Teal-i İslam Cemiyetinin Milli Mücadele aleyhine hazırladığı fetvalar ve bildiriler Yunan ve itilaf devletlerinin uçakları millete atıldı. Kandırılan halk yer yer vatan kurtarıcılarının önüne dikilmişti. Öyle ki, bu tehlikeli isyan hareketleri Ankara’nın yakınlarına kadar sirayet etmişti.
Milli Mücadele aleyhine yayınladığı bildiri ve fatvalar sonucunca çıkan bir çok isyan sonucunca binlerce kardeş kanının akmasına sebep olmuştur.
Düşmanlıkta ve alçaklıkta o kadar ileri gitmiştir ki; Ordularımızın düşmanı İzmir’den denize döküp İstanbul’a yönelmesi üzerine de Padişah Vahdettin’den Sadrazamlık isteyen Mustafa Sabri, Müslüman ve Ermenilerden oluşacak bir ordu kurarak, Türk Ordusuna karşı savaşmak istediğini dile getirmekten utanmamıştır.
Mustafa Sabri, kurtuluş savaş sırasında Ordumuzun Çerkeslere, diğer isyan eden gruplara yönelik katliam yaptığını, İzmir’in kurtuluşu yolunda milli mücadeleye destek vermeyen bir çok Müslüman Türk köyünün yakıldığını yazıyor ve yıkıcı iftiralarına devam ediyordu.
En çok yükselen milliyetçiliğe karşı tepkiliydi.
Bozkurt sembolünün ortaya çıkması, Türkçülük vurgularına karşı yazılar yazdı.
Bu hain bir şiirinde
“Yalnız Müslüman ve insan
Olarak kalmak üzere, Türklükten,
Şeref ve izzetimle istifa
Ediyorum Allah'ın huzurunda!..
Tövbe yarabbi tövbe Türklüğüme
Beni Türk milletinden addetme"
DİYECEK KADAR ALÇALMIŞTIR
O İslamı en iyi bilen alimlerden olabilir. Ama İslam’ın cihat, kafiri dost edinmemeyi, hürriyet mücadelesi emrini bilmeyen, yüreğinde millet sevgisi olmayan bir ansiklopedi gibiydi….