Önce, TDV. Yayınları (2006) arasında çıkan “Kur’an-ı Kerim, Açıklamalı Meali”nden iki surenin mealini yazmak istiyorum. (Rum, 30/22): “O’nun delillerinden biri de gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın (dillerinizin) ve renklerinizin değişik (farklı) olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler için (alınacak) dersler vardır.”
(Maide, 5/54): “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiç bir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah’ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah’ın lütfu ve ilmi geniştir.”
Ayetlerden anlaşılacağı üzere; Siyasal İslâmcılar’ın iddialarının aksine, dünyada bir kavimler (milletler) gerçeği vardır.
Ayrıca, birçok âlimin ikinci ayetin “Türkleri” işaret ettiği hususunda mutabık olmalarıdır. Bu ifadelerin “Türk Milleti’ni işaret ettiğine…”, ben de kalpten inanıyorum.
Kaşgarlı Mahmut, “Divan-ü Lügâti’t Türk” adlı eserinde; “Tanrı devlet güneşini Türk burçlarında yükseltmiş ve onların mülkleri üzerinde felekleri döndürmüştür. Tanrı onlara Türk adını vermiş ve yeryüzüne ilbay kılmış, hakanları onlardan çıkartmıştır. …Onlarla birlikte çalışanları aziz kılmış ve Türkler, onları her dileklerine ulaştırmış, kötülerin şerrinden korumuştur…” demektedir.
Buradan şu sonucu çıkartmak mümkündür: Ümmetin geleceği de Türkler’in elinde ve çözüm Türk (Turan) Birliği’ndedir.
Yöneticilerimiz, dış politikada yanlış da yapsalar; Tanrı, mutlaka bir çıkış yolu sağlıyor ve milletimizi “Ergenekon”dan çıkarıyor. Anlayanlar için dünyada meydana gelen olaylarla ve değişimlerle gözlerimizi açıyor. Bambaşka bir dünyanın, yani Türk Dünyası’nın varlığını gösteriyor. O sebeple, “Allah, bu milleti seviyor ve yardımcı oluyor” diyorum.
Turan hakkında
Geçen hafta, Ziya Gökalp’in bazı şiirlerinden parçalar paylaşmıştım. Atatürk’ün, “fikirlerimin babası” dediği Ziya Gökalp; Turan konusu üzerinde en çok duran yazar ve şairlerimizdendir.
Ömer Seyfettin de bu konuya çok temas etmiştir: “Bir insanın nasıl ruhu, hissi ve vicdanı varsa milletlerin de içtimai ruhları, hisleri ve vicdanları vardır. Ve mefkureler milletlerin bu vicdanından doğar. Mefkuresi olmayan bir millet ölmüş demektir. Çünkü bu suretle fertler milletin varlığını duymuyor ve canını onun uğrunda fedaya hazır bulunmuyor demektir. Dikkat edersek anlarız ki: Milletlerin mefkureleri lisan, din, terbiye, can ve his kardeşlerini birleştirip hepsini siyasi bir hudut içinde toplamak ve her türlü menfaatlerini temin etmekten başka bir şey değildir.”
Yine bir yazısında; “Türkler’in muhtelif ülkeleri, muhtelif devletleri olabilir. Fakat lisanları, dinleri, milliyetleri birdir. “Turan” bir devlet değil harsî, millî bir vatandır. Türklerin oturduğu, ekseriyet teşkil ettiği yerler hep Turan’dır. Siyasi hudutlar büyük Turan’ı parçalayamaz.” demektedir.
Atatürk’ün Türk Dünyası ve Türk Birliği ile ilgili görüşlerini ve röportajlarını 10 ve 17 Kasım 2018 tarihlerinde yazdığım “Atatürk ve Türk Dünyası” başlıklı iki yazıyla açıklamaya çalışmıştım; tekrarlamak istemiyorum.
Arslan Tekin, “3 Mayıs Neyi Hatırlatıyor” başlıklı köşe yazısında (03/05/2020, Yeniçağ); “(AÜ.DTCF) Mekteptaşım Sebahattin Köroğlu, Afet İnan’dan dinlediği M. Kemal’in Turancılık görüşünden bahsetti: ‘Rahmetli Öğretmenimiz Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk'ün Turancılığı üç aşamada düşündüğünü söylerdi.
İlk Aşama; Anadoluculuk yani Türkiyeciliktir. Türkiye her bakımdan güçlü bir devlet olacak ve çevresi için cazibe merkezi durumuna getirilecektir.
İkinci aşama; Oğuzculuktur. Yani Türkiye’nin çevresindeki Türk topluluklarının hürriyetlerini elde etmeleri ve güçlü kılınmaları, Türkiye ile birlikte hareket edebilecekleri ortamın sağlanması.
Üçüncü aşama; Dünya Türklüğüdür. Dünyadaki her Türk topluluğunun hürriyetini elde etmelerinin ve bütün Türklerin birlikte büyük bir güç oluşturmasının sağlanması...’
M. Kemal, Nutuk’ta, ‘Pan-İslâmizm, Pan-Turanizm siyasetinin muvaffak olduğuna ve dünyayı saha-i tatbik yapabildiğine tarihte tesadüf edilememektedir.’ dediğini biliyoruz. (Nutuk, 1927, s. 325).
Nutuk’ta, sonra şöyle bir cümle yer alır: ‘Hudud-ı milliyyemiz dâhilinde, her şeyden evvel kendi kuvvetimize müsteniden muhafaza-i mevcudiyet ederek millet ve memleketin hakikî saâdet ve umrânına çalışmak.’
M. Kemal, Nutuk’ta ister istemez ilk aşamayı hedefe koymuştur.”
Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun ise, “Türkçüler Turancıdır” başlıklı köşe yazısında (16/02/2020, Yeniçağ): “Türkçüler, Dünyanın neresinde olursa olsun Türk soyundan olan veya Türk dilinin kollarından biriyle konuşan bütün insanları Türk olarak düşünürler. Bu düşünüş tarzı, Türkçüleri ister istemez Turancı yapar.
Türkçüler, tutsak Türklerin bağımsız ve müreffeh olmasını isterler. Bu, Turancılığın birinci basamağıdır.
Bütün Türklerin birlik olması da Türkçülerin istekleri arasındadır. Birlikten kuvvet doğduğuna inanırlar. Dünyanın, başta komşu ülkeler olmak üzere diğer ülkelerin ve Türk devletlerinin şartlarını dikkate alarak nasıl bir birliğe doğru gideceklerini düşünürler. İktisadi ilişkiler, kültürel ilişkiler, eğitim ilişkileri… Şartlara göre hangi yolun daha güvenli, daha sağlam ve daha fazla sonuç alıcı olduğunu hesap ederler; adımlarını ona göre atarlar. Son hedef, bütün Türklerin aynı siyasi çatı altında toplanmasıdır. Bu da Turancılığın ikinci basamağıdır.
Turan kurulunca iş bitmez. Siyasi birliğin yani Turan'ın sürekliliğini sağlamak da gerekir. Bunun için bütün Türklerin her bakımdan güçlü olmaları şarttır. Önce manevi güç. Her Türk, Turan denilen mutlu geleceğe ve bunun sürekli olacağına inanmalıdır. Bu inancı ruhlarında hissetmeli ve bu imanla çalışıp yükselmelidirler.
Bilgi ve kültür olmadan hiçbir şey olmaz. Kişiler, ancak bilgi ve kültürle manevi bir varlık hâline gelirler, insan olurlar.
Bilgili ve kültürlü Türk ne kadar çok olursa bilim ihtiyacı da o kadar derinden hissedilir. Bağımsız Türk devletlerinin yükselmesi için de, birleşebilmeleri için de, Türk birliğinin sürekliliğinin sağlanması için de bilim şarttır. Bilimde birinci olan ülke dünyayı yönetme hakkına sahip olur. Her Türk'ün tek tek bilgi ve kültürle donanması, Turan ülkesinin de bilimde öncü olması, bu sayede Turan'ın sürekliliğinin sağlanması da Turancılığın üçüncü basamağıdır.
Bilgi ve bilimde yükselmenin sonu yoktur. Bilimdeki gelişmeler kıyamete kadar devam edecektir. Türkçülerin hedefi, bilimdeki gelişmelerde öncü olmak, böylece Turan'ın kalkınmış ve müreffeh bir ülke olmasını sağlamaktır.
Turan'ın üçüncü basamağına Türk'ün kızıl elması da diyebiliriz. Bütün insanların sevinç ve mutluluk içinde yaşayacağı bir cennet.
Değişmeyi olumluya yönlendirmek bizim elimizdedir. Gelişmek için de inanmak ve hayal etmek şarttır.”
Turan hakkında yazan bilim insanımız, yazarımız, şairimiz doludur; ancak köşemiz bu kadarına müsaade ediyor.