1968 yılına girdiğimizin ilk aylarında köyümüzün 4.sınıfının en başarılı öğrencisiydim. Bu sebeple babam, ağabeyimin 19 Mayıs gösteri ekibinde olacağı için benimde ağabeyimin gösterisini izlemem için çarşıya gitmem izin verdiğini öğrendiğimde çok mutlu olmuştum.
Çünkü, o sıralarda Beşikdüzü'nün önde gelen gençlerinden olan ağabeyimin gösterisini izleyecektim hem de yanılmıyorsam o ana kadar hiç görmediğim ve bizim Çarşı olarak adlandırdığımız Beşikdüzü’nü görecektim. O ana kadar Şalpazarı’na bir kere annem ve babamla, Vakfıkebir’e de bir kere gitmiştim. O zamanlar Vakfıkebir ve Beşikdüzü’ne gitmeye çarşıya gitme denirdi. Ama neyse Şalpazarı’na ise Şalyeri’ne gitme diyorduk. Sebebi nedir bilmiyorum ama çarşı demiyorduk. Ve bu çarşıya gidebilme şansı ve ayrıcalığı çocuklar için çok büyük bir ödül idi. Hep rüyalarımızı süslerdi.
Bu sebeple aylar öncesinden 19 Mayıs Bayramının gelişini sabırsızlıkla beklemiştim. Bayram gününden bir gün önce ablamla ve bazı akrabalarla 19 Mayıs Bayramını ve daha çok ta ağabeyimin gösterisini izlemek için köyden Beşikdüzü'ne yürüyerek indik.
Bayram günü tören başlamadan çok önce 19 Mayıs Bayramının yapılacağı çok büyük bir alan olan Beşikdüzü öğretmen okulunun spor sahasına ben,ablam,babam,amcam ve akrabalar gittik.
Bayramı seyretmek için herkes gibi gösteri yapılacak alanların dışındaki yerlere dizildik ve bayramın başlamasını beklemeye başladık.
O zamanki ortaokul öğrencileri bayağı yetişkin kişilerdi ve hatta aralarında çok miktarda evli olanlar bile vardı. Yani şimdiki ortaokul öğrenciğleriyle mukayese etmek yanlış olur. Gösteri yapacak iki okul vardı. Bunlar Beşikdüzü Ortaokulu ve Beşikdüzü Öğretmen Okuluydu. Tören alanına okullar kendi bando takımları eşliğinde giriyordu. Alana ortaokul olduğu için ilk olarak Beşikdüzü Ortaokulu bando takımının ritmine göre okul gösteri ve hareket ekipleri bandonun normal çıkan sesi eşliğinde yürüyerek tören alanında yerlerini almak için hareket ettiler. Önümüzden geçen ağabeyim ve ekibini biz ve bütün seyirciler çılgınca alkışladık. Çünkü çok güzel gösteri kıyafetleriyle asker ciddiyeti içinde bando ritmiyle yürüyorlardı. Beşikdüzü Ortaokulu tören alanında yerlerini aldıktan sonra birden gök gürültüsünü andıran sesin geldiği yöne doğru bakınca Beşikdüzü Öğretmen Okulunun bando takımının eşliğinde gösteri ekibinin seyirciyi selamlamak için alana girdiğini gördük. Bando takımı yanımızdan geçerken davula her vurulanda karnımızın içinden bile zangır zangır ses geldiğini hissettik. Bando ekibinde, majorun ustaca yönettiği bando ortalığı zangır zangır titretiyordu. İlk defa gördüğüm bu durumdan hem korkmuş hem de hayranlık duymuştum. Öğretmen okulu da tören alanında yerlerini almıştı…
Tören başlamıştı. Hazır ol komutundan sonra İstiklal Marşı söylendi. İstiklal Marşının bitiminde tanımadığımız insanlar sırayla ellerindeki kağıtlardan bir şeyler okudular. Seyirciler alkışladı. Akabinde bir grup insan (Daha sonraları Nahiye Müdürü, Belediye Başkanı, Jandarma Karakol Komutanın olduklarını öğrenmiştim.) hep birlikte dört bir taraftaki izleyicilerin karşılarına geçerek “Bayramınız Kutlu olsun arkadaşlar” diye yüksek sesle bağırınca halk ta yüksek sesle “Sağol” diye cevap verdi.
Beşikdüzü Ortaokulunun gösterisinin başlayacağı anonsuyla 19 Mayıs gösterileri başladı.
Daha sonra hoparlörden çıkan gösteri müziği eşliğinde Beşikdüzü Ortaokulu beyaz dar ve alttan topuğa lastikle bağlı eşofman üstte bisiklet yaka kolsuz beyaz giysi ile vakur ve ritmik adımlarla gösteri yerlerine geldiler. Gösteri ekinin başında ağabeyim vardı. Ve ağabeyimin bu hareketlerde ve birde başında bulunduğu barfiks ekibi vardı. Gösteriler başlayınca seyirciler biz ve diğer izleyiciler hayretler içinde kalmıştık. Herkes bu delikanlılar bu zor hareketleri nasıl yapıyor diye hayret ediyor bir taraftan da alkışlıyordu. İzleyiciler her hareketin bitiminde büyük tezahürat yapıyordu. Hepsi çakı gibi çocuklardı. Mükemmel hareketler yapıyorlardı. Sıra barfiks gösterilerine gelince grup başı ve grubun en önemli hareketlerinin en tehlikeli ve en önemlisini sunacak olan ağabeyim hafifçe atlayarak iki eliyle barfiks demirini yakaladı. Sanki düz yolda yürüyormuş gibi demir üstündeki hareketlerini bir düzen içerisinde yapmaya başladı. Dinlemeden bir hareketten diğerine geçiyordu. O koskocaman alan tezahürattan yıkılıyordu. Hayatta çok kişiyi ve çok az şeyi takdir eden amcam bile “Bravo İdris” deyiverdi. Ben, ablam,babam ve diğer akrabalarımız ağabeyimin o muhteşem hareketlerini keyifle izliyorduk. Babam ağabeyimin gösteri hareketlerinin seyirciler tarafından büyük takdirle karşılanmasından büyük keyif almıştı ve yüzü gülüyordu. Ağabeyim barfiks demiri üstünde devamlı dönüş hareketine başlayınca izleyicilerin coşkusu artmasına rağmen babamın yüzündeki gülümseyen ifade gitmiş endişeli bir almıştı. Yani bu tehlikeli hareketin bir an önce bitmesini baba hükmüyle canı gönülden istediğini anladım. Ben,ablam,amcam ve akrabalarımızda bir şey olmasından korktuk. Korkmakta da haklıydık. Çünkü ağabeyim barfiks demirinin üstünde hızla dönüyordu. Ve o ana kadar hiçbir yerde böyle bir spor hareketi yapıldığını görmemiştik. Nihayetinde bu dönme hareketi bitince başta babam olmak üzere hepimiz rahatlamıştık. Barfiks demiri üstünde grupça gösteri yapıp Türk Bayrağı astılar. Bütün izleyiciler takdirlerinin ifadesi olarak çılgınca alkışladırlar. Gösteri ekibi büyük bir disiplin ve vakar içerisinde alandaki yerlerine döndüklerinde ağabeyimin yanına o hareketlerdeki kumanda eden daha sonra adının Orhan Yanal olan esmer birinin sevinçle ekibin başı alan ağabeyimin yanına gidip samimi konuştuğunu gördüm. O da ağabeyim de gülümsüyordu.Çünkü Beşikdüzü Ortaokulunun gösteri ekibini o çalıştırmıştı.Daha sonra Orhan Yanal’ın Talat Aydemir ihtilal teşebbüsünden dolayı harp okulundan atıldıktan sonra yüksek başka yerde tamamladıktan sonra öğretmen olan ciddi, disiplinli ve çok sert bir hoca ama mükemmel bir vatan evladı idi…
Beşikdüzü Ortaokulunun gösterisinden sonra Beşikdüzü Öğretmen Okulunun yaptığı gösterilerden sadece çok katlı kule gösterisi yapıp Türk Bayrağı astıklarını hatırlıyorum. Bu hareket te çok büyük alkış aldı.
Gördüğüm muteşem 19 Mayıs gösterisinin etkisiyle 19 mayıs Bayramlarına karşı diğer bayramlardan daha fazla ilgi duydum ve her bayramı elimden geldiğince izmeye gayret ettim. Demekki hakkıyla yapılan bir şeyin unutulması mümkün olmuyor.
Tören bitince eve geldik. Evde köyden getirdiklerimizden bir şeyler yedik. Daha sonra ağabeyim Samancı Ahmet’in diye anılan ev sahibimizin sahibi olduğu binanın en alt katta bulunan fotoğrafçı kayınının bisikletini aldı. Beni önüne bindirerek daha sonra Vardallı Köyünden olduğunu öğrendiğim Kuşbacak diye anılan çarşının en merkezi yerindeki dondurmacıya gittik. Ben o zamana kadar hiç dondurma yemediğim gibi onun hakkında hiçbir şey de duymamıştım. Hatta Nahiyemiz olan Beşikdüzü’ne ilk defa gelmiştim. İçeri girdik masaya oturduk. O zamanlar Beşikdüzü’nde dondurmalar bizim lavas olarak adlandırdığımız pideden daha ince ama pideden daha uzun şeylerle yemek adetmiş. Tabi dükkan kalabalık. Az aşağıda bizim de Güven Bakkaliyesi(bakkaliye derken bu günkü bakkaliyelerle karıştırılmasasın. O zamanlarda bir arsanın değeri 4000-5000lira iken babam bu dükkana 16.600tl ödemiş. O zamanlar bakkal dükkanı olanlar üst sınıf gibi sayılıyordu. Ve beşikdüzünde bakkal dükkanı olanlar çok azdı ve çoğu da cemakansız idi.Babam birilerine inat olsun diye bilmediği ve yapamayacağı bir işe para dökmüştü. Ve sonunda zarar etti tabi.) isimli bakkal dükkanımız vardı. Babam aynı zamanda müteahhitlikte yapıyor. Ağabeyimi bir orada olan insanların bir çoğu tanıyor. O ana kadar hiçbir yerde dondurma yemeyi bırak varlığından bile haberim yoktu. Benim için büyük bir sıkıntı oldu. Nasıl yeniliyor ve ben nasıl yemeliyim diye düşündüm.Ağabeyimin de benden dolayı dükkandaki müşterilere karşı mahcup olmaması gerekiyordu. Ağabeyime de nasıl yenilir diye sormadım. O çocukluk aklımla problemi şöyle çözdüm. Ağabeyimle konuşurken masamıza konan yarım lavas ve büyük bir kase dondurmaya bakmadan diğer insanların nasıl yediğine baktım o ara ağabeyim de başlayınca hemen aynı şekilde bende yemeye başladım. Aman ya Rabbim bu dondurma denen şey ne mükemmel şeymiş hele de lavasla yenilince…
O zamanlarda köy okulları öğrenciler köy hayatında ailelerine yardımcı olsun diye kasım ayının başlarında açılır yaklaşık olarak ta Mayıs ayının ikinci haftasında tatil olurdu.
Benim okulda tatil olduğu niçin o yazın ben bakkal dükkanımızda durdum. Ağabeyimde babamla birlikte babamın müteahhitlik yaptığı inşaatlarla ilgilendiler
O güzel, o samimi günlere ve veren Rabbime şükürler olsun
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Türk Milletine kutlu olsun.
Nostalji… çok güzel