Geçen haftaki yazıma, 06-23/06/2021 tarihleri arasında Yeniçağ Gazetesi’nde yayınlanan seri yazıdan alıntılarla devam ediyorum.
“1.Atatürk meşruiyetçidir. Her şeyin yasalardan yana yürütülmesini ister. Meşruiyet sınırlarını zorlamaz.
2.O’nun büyük dehası ile üstün liderliğidir ki, bir milleti bir tek fikir etrafında toplayabilmiştir. Millî Mücadele ruhunu yaratarak bir millî güç sağlamıştır.
3.Atatürk’ün doğuştan getirdiği erişilmez nitelik ve yeteneklerini kendi amacı yönünde, devamlı ve sistemli olarak besleyip geliştirdiği de bir gerçektir. Bu sayede de bir insanın sahip olabileceği en üstün ve en seçkin yeteneklere sahip olmuştur. Bu da O’nun liderliğini abideleştiren büyük bir faktördür.
4.Atatürk, daima içerisinde bulunduğu şartları doğru, hızlı, güvenli, dengeli ve verimli bir biçimde şaşmaz bir doğrulukla değerlendirmesini bilmiştir. Bu değerlendirmeleri, zamanı da avcunun içinde tutarak, en uygun anda, yerinde ve millet yararına en güzel şekilde kullanmıştır.
5.Son derce cesurdur. Bu cesaret, medeni olduğu kadar da şahsidir.
6.Amacından asla taviz vermez, ilkeleri açısından serttir. Dostluklarına son derecede vefalıdır. Eşi bulunmayacak kadar insancıldır. Mahcubiyete varan bir utangaçlık O’nun tevazuunu belirler. Hoşgörülüdür. İleri görüş sahibidir. İnsanları çok iyi tanır. Kimi, nerede, nasıl vazifelendireceğini çok iyi bilir.
7.Halkı çok iyi bilir. Halkı sever ve onlara güvenir. İsteklerini doğrudan değil, halkın istekleri olarak, ince ustalıklarla kabul eder ve ettirir. Gerçekte ise, halkın nabzı her dakika elindedir. Birçok meseleleri nabız yoklayarak, teklifler yaptırarak ortaya koyar. Görüşerek kabul ettirir. Üstün zekâsı, düzenli bir düşünce sistemine sahiptir. Akıl ve mantık ölçülerini çok iyi kullanır. Büyük bir ikna gücü vardır.
8.Atatürk, tarihte çok az görülen büyük öngörüye sahip insanlardan biridir. Olayları önceden görür. Olayları, zamanı; bu olay ve zaman içinde insanları, tarihin akışına yön vererek amacına çevirmede ustadır.
9.İzmir’in… İstanbul’un işgali olayını çok iyi değerlendirerek, meclisin de kapanışını görerek, padişahın hareket hürriyetinden yoksunluğunu belgeledi. Ankara’da Büyük Millet Meclisini açarak, hükümeti de kurdu.
10.Atatürk, çok geniş ve derin bir kültüre sahipti. Batının kurumlarını ve kültürünü en iyi anlayan insandı. Onları herkesten iyi değerlendirerek yürümesini bilen büyük bir ‘fikir’ adamı idi… Amacına halkla bütünleşerek yürüdü.
11.Büyük Atatürk, milleti için savaş veren büyük bir kahramandır. Gerçekleri kendi ideali ve amacına yöneltecek kadar da güçlüdür. Öyle ki, onlara hâkim olmak istediği anda, hâkim olur. Milliyetçidir. Milliyetçiliği şovenist bir milliyetçilik değildir. Daima toplayıcı, birleştirici, bütünleştirici ve yücelticidir. Türk Milleti’nden söz ettiği zaman, yüreğinde ve gözlerinde insanlık duygusunun en yücesini ve sevgilerin en incesini hissetmek mümkündür. Bütün insanlığa ve bütün milletlere saygı duyar.
12.Her şeyin kaynağına inmeyi bir ihtiyaç sayar. Kendisini olayların akışına hiçbir zaman kaptırmaz. Aksine, onları kendi lehine çevirir. En iyi biçimde de yararlanır.
13.Büyük Atatürk’ün eserleri, insanlığın karşısında heykelleşmiş bir heybetli gerçektir. Bu yüzden O’nun engin dehasını ve yüce liderliğini süsleyen fikir cephesi tam ve doğru olarak, daima gözden kaçmaktadır.
14.Ordu-Millet haline gelişimizin de sembolü Atatürk’tür.
15.Daha Millî Mücadele yıllarında, temelleri sağlam bir devlet yaratılmasının akılcı, bilimci ve milliyetçi bir eğitimle mümkün olabileceğini görmüştür, inançla göstermiştir. Bunun için de Türk insanının zihin yapısında değişiklik gereğini ileri sürmüştür.
16. O devirde, bir milletin ölüm-kalım sorununda bile dinin geçer akça olduğunu bilmesine rağmen, bir an ondan yararlanmayı düşünmemiştir. Ancak, daha başlangıçtan itibaren lâiklik ilkesine bağlılığı en büyük güç saymıştır. O’nun siyasi ve toplumsal kurumları lâikleştirmesi, kötü niyet sahipleri tarafından daima istismar edilmiştir. Bu husus bugün de düşünülmeğe değer.
17.Şurası şüphesiz ki bütün bir insanlık dünyası, daha yüzyıllar boyu Büyük Atatürk’ü aşamayacaktır.”
Askerî Liderlik
Amerikalı öğretim üyesi Richard D.Robinson: “Atatürk’ün askeri dehası, en iyi olarak beş nitelikle tanımlanabilir:
1.Kişisel cesaret,
2.Başkalarının hareketini seziş yeteneği,
3.Sabır, yani kendi hareketlerinin en etkili olabileceği zamanı kavrayış,
4.Kendi amacını açığa vurmadan, başka yönlerde inandırıcı biçimde ‘şaşırtma’, diğer bir askerî terimle ‘aldatma’ hareketleri yapabilme yeteneği,
5.Hasım kuvvetlerin nispi gücünü objektif bir görüşle ve doğru olarak değerlendirebilme kabiliyeti, yani gerçekçilik.”
Atatürk’ün askerlikle ilgili gençlik yıllarında yazdığı ve Minber Gazetesi matbaasında bin nüsha basılan “Zabit ve Kumandan ile Hasbihal” isimli kitabı da bulunmaktadır. Kitabın hikâyesi Vikipedi’de şöyle açıklanmaktadır: “Eser, Mustafa Kemal Paşa’nın 1914 yılında Kurmay Yarbay rütbesiyle Sofya Askerî Ataşesi olarak bulunduğu sırada, Nuri Conker’in ‘Zabit ve Kumandan’ adlı kitabına karşılık yazılmıştır. Birbirini bütünleyen ve pekiştiren bu iki kitapta iyi yöneticilik konusu işlenir. Her ikisi de ordunun yaşadığı başarısızlığın asıl çözüm adresi olarak komuta kademelerini gösterir.
Kitabın ilk bölümünde Mustafa Kemal, Trablusgarp ve Balkan Savaşları’ndan yenilgiyle çıkan Osmanlı ordusundaki aksaklıkları, hataların neler olduğunu ve bunları nasıl sezdiğini ve üstlerine sunduğu çözüm yollarını kaleme almıştır.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde bir subayın taşıması gereken özveri, ölümü göze alma, emri altındakileri sevk ve idare edebilme, taarruz ruhu, inisiyatif özellikleri hakkında Nuri Conker'in görüşlerine yakın düşüncelerini çeşitli örneklerle ifade etmiştir. Kitapta Türk kadınının toplumdaki yeri ve Türk ulusunun gelişmesine engel olan koşulların neler olduğuna ilişkin görüşler de yer almaktadır.
…eserin son bölümünde, Kuzey Afrika’da birlikte çarpıştığı korkusuz ve yiğit silah arkadaşlarını anmış ve onları ‘yüksek askerlik niteliklerine’ sahip insanlar olarak tanımlamıştır.
…kitabını tamamladığı sırada I.Dünya Savaşı’nın başlaması nedeniyle basımı ertelemek zorunda kalır. Mustafa Kemal ve Nuri Paşa, Çanakkale Savaşları’nda birlikte mücadele edip Türk ordusunun zaferinde önemli pay sahibi olurlar.
…kitabını ancak savaş sona erdikten sonra döndüğü İstanbul’da, 1918 sonunda yayımlar. Kitabın basımından altı ay kadar sonra da Anadolu’ya geçerek İstanbul ile ilişiğini keser. Kitap bir süre sonra Damat Ferid Paşa Hükûmetinin aldığı karar gereği toplatılır.
“Zabit ve Kumandan ile Hasbihal”, ilk baskısından sonra 1956’da, Hasan Ali Yücel tarafından İş Bankası Kültür Yayınlarının ilk kitabı olarak yayımlanmış, 2006’da sadeleştirilerek ve Atatürk ve Conker’in metinleri karşılıklı sayfalara konarak yeniden basılmıştır.”
Atatürk’ün büyük bir lider olmasında; yaratılıştan gelen üstün yeteneğinin yanı sıra, küçük yaştan itibaren okumaya, araştırmaya meraklı olması ve kendisini yetiştirmesidir. O; “Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp’tır” demiştir.