Bu konuda, 1 Ağustos 2021 tarihinde yazdığım köşe yazısında şu cümleleri kullanmıştım: “Hep övünüyoruz; ‘Türkler fethettikleri yerlerdeki halkın diline, dinine, kültürüne, yaşantısına karışmamışlar’ diye… Keşke bu güzel hasleti, diğer milletler de taşısalardı ve onlarda bize gösterebilselerdi!..
Bazan bu durumu, Türk Milleti’nin bir zaafı olarak değerlendiriyorum. Şöyle ki, nüfus bakımından Türklerin yoğun olduğu yerlerde olmasa da yerli halkın çoğunluğunun olduğu yörelerde, Türkler onların kültürüne uyum sağlamışlar. Özellikle dilini (Türkçeyi) unutan Türkler, kimliklerini de unutmuşlar; böylece kaybolup gitmişler.”
Prof.Dr. Tuncer Gülensoy’un, “Barbar Türkler (Akçağ Yayın. 2.Baskı, Ankara-2011)” adlı kitabını çok önceden okumuştum. Kitabın adı sizi yanıltmasın: Aslında Hoca bu eserinde Batılıların Türklere bakışını -Anadolu tabiriyle- “kerç ediyor.” Hatta kitabın başına şu notu eklemiş: “Barbar sözcüğü, eski Roma ve Bizanslıların kendilerinden olmayan yabancı kavimlere verdikleri ad olup, ‘Bizden olmayanlar’ anlamındadır.” (s.6)
İşte bu kitaptan alıntılar yaparak “Kayıp Türkler” konusuna yeniden gireceğim:
“Avrupa’nın derinliklerine giderek, Batı Hun Devleti’ni kuran Hunlar Attila’nın ölümünden sonra girdikleri İspanya, İtalya, Bizans, Basarabya (Türkçe: bas-ar apa sözcüğünden), Balkanlar, Kafkaslar, Anadolu, Suriye vb. topraklar üzerindeki çeşitli kavimler içinde eriyip kaybolarak dillerini de unutmuşlardır. (s.16)
Attila’nın Arıkan’dan olan 2.oğlu Dengizek (ölm.469) Romalılar’ın Trakya komutanı Anagastes’e yenilerek savaşı kaybetti (MS.469). Dengizek’in kesilen kafası Bizans’a getirilerek halka teşhir edildi. Bu yenilgiden sonra Dengizek’e bağlı Hunların çoğu dağıldı ve Romalılar’a tabi oldu.
Attila’nın en büyük oğlu İlek de Gepidlerle yapılan meydan savaşında yenilerek öldü, kardeşleri ise Karadeniz’in kuzey kıyılarına çekildiler. Hunların bir kısmı İllyria’da, Castra-Martis’de kaldılar; en küçük oğlu İrnek, küçük İskitya (bugünkü Dobruca) ülkesinin uçlarında ve onun akrabaları Emençur ile Ulkindur, Dakia Ripensis’te yerleşerek hayatlarını sürdürdüler. (s.103)
Attila’nın en küçük ve en çok umut bağladığı oğlu İrnek (er(en)+k ‘küçültme eki’) (Priskos’ta: Ernak; Jordanes’de: Hernac ‘küçük er; kahraman, yiğit, gerçek insan’), babasının ölümünden sonra, kendisine bağlı Hunlarla birlikte Karadeniz’in kuzey bölgesinde, Manquart’a göre Tuna Nehri ağzı ile Dinyester Irmağı arasındaki bölgede hüküm sürdü; Ogur Türkleriyle karışarak Bulgar (bulga= karışmak, karıştırılmak, karışmış olmak +r) diye bilinen Türk Hanlığının kökenini oluşturarak başına geçti. (s.104)
Hunlardan başlayarak Germen, Slav, Got, Frank vb. gibi Avrupa kavimleri içinde kaybolan, dillerini ve millî kimliklerini unutan Hun, Peçenek, Kuman-Kıpçak, Saka, İskit, Tatar, Oğuz soyundan Türk halklarını unutmamak gerekir. (s.87)
Avar, Peçenek, Kuman-Kıpçak, Bulgar, Kazar (Hazar) gibi öz be öz Türk kavimleri… Avrupa, Balkanlar, Deşt-i Kıpçak, Kafkasya kavimleri içerisinde yok olmuşlar, Hristiyanlaşarak veya Musevîleşerek dillerini ve ırkî özelliklerini kaybetmişlerdir. Bugünkü Ukrayna, Belarusya, Gürcistan, Romanya, Lehistan (Polonya) ile Litvanya, Estonya, Letonya gibi Baltık ülkelerinde dilini ve ırkî özelliklerini kaybetmiş Türk kavimlerinin bulunduğunu oraların tarihçileri de yazıyorlar. (s.16)
Avrupa’ya göç eden Avar, Peçenek, Oğuz, Bulgar, Macar ve Hazar Türklerine mensup çok kalabalık Türk toplulukları Bizans ülkelerinde yerleşmişler, hatta Oğuz ve Peçenek Türkleri Bizans ordusunda düşmana karşı savaşmışlardır. 1071’de yapılan Malazgirt Savaşı sırasında, Alpaslan kumandasındaki Selçuklu ordusu saflarına katılan Peçenekler bunlardandır. Bizans’ta bu Türk birliklerine Türkepol denmiştir. (s.32)
Balkanlar’da çeşitli tesirler altında Hristiyanlaşan Avar, Bulgar, Peçenek, Uz ve Kuman-Kıpçak Türklerinin özellikle Bizans Devleti’nin ordularında önemli hizmetler verdikleri bilinmektedir. 1071 Malazgirt’te yapılan savaşta Alp Arslan’ın karşısında Bizans ordusu içindeki büyük sayıda Kuman-Kıpçak ve Peçenek Türkleri’nden askerlerin varlığını ve bunların Bizans ordusunu terk etmemeleri için, imparatorun onlara Türk töresine uygun bir şekilde ‘Ant içirdiğini’ Bizans tarihleri yazmaktadır. (s.419)
Batıya gelen Peçenek ve Oğuzlar Bizans’ın içinde erimişler, Macarlar ve Bulgarlar da Hristiyan olup Latinleşmişler ya da Slavlaşmışlardır.
Arap ülkelerine yerleşen Oğuzlardan pek çoğu bu ülkelerde Araplaşarak dillerini ve ırkî özelliklerini kaybetmişlerdir. Oğuzlardan bir kısmı da Osmanlılardan çok önce Kuzey Afrika ve Yemen, Sudan, hatta Endülüs'e kadar gitmişler ve oralarda kalmışlardır. (s.32)
Tabgaçlar ve Çin
Kaşgarlı Mahmud’un özellikle Türk olarak açıkladığı Tabgaçlar,… bu büyük Türk kavmi de pek çok Türk boy, soy ve oymağının düştükleri tuzağa düşerek, yavaş yavaş asimile olmuşlar, bunun sonucunda pek çok Türk geleneği ve töresi unutulmuş, hatta kendi konuştukları Türk lehçesini bırakıp Çince konuşmaya başlamışlardır.
…Bugün Çin’in Sincan (Doğu Türkistan)’da uyguladığı siyaset 2000 yıl önce Hun, İskit ve Kök Türklere uygulanmış olan siyasetten farklı değildir. (s.151)
Hunlar zamanında Çin’e sığınan Türklerin sayısı oldukça fazladır. Hunlardan sonra da Kök Türkler, Kırgızlar, Uygurlar ve öteki küçük Türk kavimleri (boyları)’nin yüz binlercesi Çin’in egemenliğini ve Budizm’i kabul ederek adlarını, törelerini ve dillerini de değiştirerek Çinlileşmişler ve tarih sahnesinden çekilip gitmişlerdir. (s.185)
Bugün Çin’in kuzey ve güneyi ile Mançurya ve Tibet ülkelerinde asimile olup benliklerini kaybetmiş Türk halkları bulunmaktadır. (s.87)
Nüfusu 1,5 milyarı bulan Çin’in büyük bir bölümünün Hunlar, Avarlar, Massagetler, Sabirler, Sakalar, Kök Türkler, Uygurlar, Kırgızlar, Ş’a-to’lar vb. gibi Çinlileşmiş Türk kavimlerinden oluşmakta; Çin’de asıl Çince’nin dışında en az 40 etnik dil konuşulmaktadır. (s.383)
Bizans Oyunları
Aynı Türk soyundan gelen Kuman-Kıpçaklar ile Peçenekler, zaman zaman Bizans’ın siyasi oyunlarını alet olarak birbirleriyle kıyasıya savaşmışlardır. 29 Nisan 1091’de Lebunium’da kırk bin Kıpçak süvarisinin baskınına uğrayan Peçenekler tamamen ezilmişlerdir. Bu savaştan sonra siyasi tarihleri sona eren Peçenekler’den arda kalanlar dağıldılar. Macaristan’a gidenler Peşte çevresinde ve Fertö vilayetine yerleştirildiler. Bir kısmı da Uzlar ve Kıpçaklar’la karışarak kaybolup gittiler. Balkanlar’da kalan Peçenekler daha çok Vardar nehri boyuna İskân edildiler. (s.408)
Bazı Romen tarihçilerine göre Peçenek Türkleri Moldovya’nın güneyine IX.yüzyılın sonunda, bazılarına göre ise X.yüzyılın başında yerleşmişlerdir. Romanya topraklarına ilk yerleşen Türk topluluğunu oluşturan Peçenekler, …Eflak’ın bulunduğu bölgeye 976-1000 yılları arasında girmişlerdir.
Kuman-Kıpçaklar öteki Türk kavimlerinin aksine hâkimiyetlerinin sonuna doğru kitle halinde Hristiyanlaşarak tarih sahnesinden silinmişlerdir. Fakat Dobruca bölgesinde yaşayan Kıpçaklar öteki Türk kavimleri içinde Türklüklerini unutmamışlardır.
XI.yüzyılın sonlarında Bulgaristan bölgesine gelen Kıpçaklar, zaman içinde büyük ölçüde Hristiyanlaşıp Slavlaşmışlardır.” (s.409)
Yukarıdaki ifadelerle Türk Tarihi’nden kesitler aktarmaya çalıştım. Bunları niye yazdığımı anlamışsınızdır!.. “Sü (asker) uyur, düşman uyumaz.”
Bugün vatanımızda “demografik yapı” bozulurken, bir yandan da “kimliksizleştirme” çalışmaları bütün hızıyla devam ediyor…