Bir süredir ara verdiğim Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki hizmetlerim ve çalışmalarımla ilgili bilgi aktarmaya devam edeceğim. Katıldığım hizmetiçi eğitimlerden bahsetmiştim. Bazen kursiyer, bazen de yönetici veya öğretim üyesi olarak katıldığım bu kurs ve seminerlerden mümkün olduğunca faydalanmaya çalıştım.
Yönetici olduğum kurslarda; yoklama, belge hazırlama gibi idari işler haricinde müsait olduğum ve boş kaldığım zamanlarda seçtiğim derslere giriyor ve dinliyordum. Bu davranışım; kendime yeni bilgiler kazandırırken kursiyerlerin de derslere katılımını sağlıyordu.
Öğrendiğim bu bilgiler; çalışma hayatımda, sendikacılık ve dernekçilik hayatımda, bulunduğum farklı platformlarda ve ortamlarda hep yararıma olmuş, işimi kolaylaştırmış ve gerektiğinde kullanmışımdır. Mesela; Bakanlıkta “yeniden yapılanma”lar sırasında kurulan yeni bazı dairelerin teşkilatlandırılması, yine 18 Haziran 1992’de Türk Eğitim-Sen Genel Merkezi kurucular kurulunun görev bölümü sonrası “Genel Mali Sekreter” olmamla birlikte sendikamızın kurumsallaşması yönünde çok faydasını görmüşümdür. Hep şuna inanmışımdır: “Bilinçli olmak kaydıyla bilginin hiçbir zaman insana zararı olmaz.”
Bahsetmiştim; Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü’nde son yılımda şahsımla ilgili görev değişikliği yapılmıştı: “İzleme ve Değerlendirme Birimi” şube müdürü olmuştum. Sakın “izleme ve değerlendirme” ifadesinden bu görevi hizmetiçi kurslarına giderek yapılan, yani yerinde görülen bir görev sanmayın; merkez göreviydi.
Hizmetiçi konusunda ilk defa doğrudan görevlendirilsem de geçmiş tecrübelerime ve bilgilerime dayanarak sorunları az-çok biliyordum. Belki genelleştirmem yanlış ama gözlemlerime göre bazı problemler şunlardı:
- Bazı kurs ve seminerler hariç çoğunlukla hizmetiçi eğitimlerde kaliteli bir eğitim yapılamıyor, istenilen verim alınamıyordu.
- Uygulamalı eğitimden daha çok teorik bilgi ile geçiştiriliyordu; materyal fazla kullanılmıyor ya da yetersiz kalıyordu.
- Kurslara keyfiyetten (nitelik) daha çok kemiyet (nicelik) olarak bakılıyor; daireler açılan kurs sayısı veya kursiyer sayısı ile birbirleriyle yarışıyor, övünç (!) vesilesi yapıyorlardı.
- Kursa katılmak için Bakanlıktan ya torpil aranıyor ya da istenilen kişiler seçilerek kursiyer yapılıyordu.
- Kurslara eğitimden daha çok tatil amaçlı bakılıyordu; bundan dolayı tatil yörelerinde açılan kurslar daha çok tercih ediliyor, diğer illerdeki kurslar tercih edilmiyordu.
- Kursiyerler bazen tanıdıklar arasından seçiliyor ve tatil yaptırılıyordu.
- Eğitimciler arasında birden fazla kursa giden olduğu gibi, hiç kurs görmeden emekli olanlar bulunuyordu.
- Kursun öğretim üyeleri tanıdıklar arasından seçiliyordu; hem tatil yaptırılıyor hem de ders ücreti ve harcırah (yolluk) ödenerek imkân sağlanıyordu. Yöneticilere göre eğitimci gruplar (ekipler) oluşmaya başlamıştı.
Bazı dönemlerde kurs konusuna da siyasî veya dinî yönden bakılmaya başlandı ve gerek kursiyerler ve gerekse öğretim üyeleri aynı anlayıştaki insanlardan seçildi. Yine, meslek örgütleri veya STK’lar hizmetiçi eğitimlere müdahil olmaya başladılar. Bu durum kursların kalitesini ve başarısını azalttı.
İzleme ve Değerlendirme Birimi Şube Müdürlüğü
Birime görevlendirilmemle birlikte tamamlanmış hizmetiçi kurs ve seminerlerle ilgili birikmiş dosyaları personelimle inceledik. Maalesef! Kursiyerlerin bazılarının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndan hiç haberdar olmadıklarını ve farkında olmadan suç işlediklerini gördüm. Ayrıca, gönderdikleri yazılardan taşra yöneticilerinin de konunun ciddiyetini bilmediklerini anladım.
Biliyorsunuz, 657 sayılı Kanun’da; herkesin görev, yetki ve sorumlulukları ve alacakları cezalar açıklanmaktadır. Kanunun 104 ve devamı maddelerinde devlet memurlarının izinleri konusu işlenmiş ve nelerin mazeretten sayılacağı, 124 ve devamı maddelerde ise disiplin konuları ele alınmış ve hangi tür eylemlere hangi cezaların verileceği açıklanmıştır.
Dosyalardaki yazılardan ve kursiyerlerin dilekçelerinden;
- Bazı raporların başlama tarihinin kursun başladığı tarih olduğunu,
- Bakanlığa doğrudan mazeret belirten dilekçe, mesaj veya ileti gönderildiğini,
- Mazeret olarak babasının, annesinin, kayınbabasının, kayınvalidesinin hastalığını veya bakıma muhtaç olduğunu; çocuğunun hastalığını, küçüklüğünü, bakacak kimsenin olmadığını veya eşinin hamileliğini, çeşitli ailevi sebepleri, “Hizmetiçi Eğitim Planı”nda belirtilen kurs yerinin veya tarihinin sonradan değiştirildiğini; il dışına çıkamadığını veya telefonunun mesaja kapalı olduğunu, kursa çağrıldığından haberinin olmadığını vs. öne sürenlerin olduğunu,
- Nakiller dolayısıyla başka İl’lere atanan ve kurstan haberlerinin olmadığını bildiren öğretmenlerin bulunduğunu, tespit ettim.
Kısa bir rapor hazırladım; görüş ve önerilerimi daire başkanına sundum, ayrıca ilgili arkadaşlara da dağıttım. Raporda;
1- Bazı kursiyerlerin raporlarının başlama tarihinin kursun başladığı tarih olduğu, bu durumun mevzuata uygun olmadığı; kursiyerin ya kursun başladığı tarihte kurs yerinde olması ya da kursun başlama tarihinden önceki bir tarihten itibaren raporlu olması veya kursa katılarak kursun yapıldığı yerdeki hekime başvurması gerektiği,
2- Kursiyerlerin mazeretlerinin, mevzuat açısından “doğru ve kabul edilebilir” olup olmadığının, onu en iyi tanıyacak ve ailevi durumuna vâkıf olabilecek okul idaresine görev verilebileceği,
3- Raporların veya mazeret belirten dilekçelerin; okul idaresinden başlayarak silsile yoluyla Bakanlığa ulaştırılmasının veya MEBBİS’e İl/İlçede işlenmesinin, Bakanlığa gönderilmemesinin uygun olacağı,
Genel Müdürlükte yapılacak işleri ise;
4- Kurs açıldıktan sonra oluşturulan dosyanın, şube personelinin bakabilmesi için -bir personelin kontrolünde olmak kaydıyla- sıra numarasına göre dolaba kaldırılması,
5- Eğitim yöneticileri tarafından oluşturulan dosyanın (evrak, rapor ve mazeret yazıları) incelenmek ve MEBBİS’e işlenmek üzere şubemize teslim edilmesi,
6- Kursa katılmayan kursiyerler için Valiliklere yazı yazılması,
7- Mazeret ileri sürenlerle ilgili okul yöneticilerine yetki verilmesi hususunun değerlendirilmesi,
8- Doğrudan Bakanlığa mazeret dilekçesi veya ileti gönderilmemesi,
9- Valiliklerce; her yazımıza ayrı ayrı cevap verilmesi, farklı kurslarla ilgili aynı yazıda bilgi verilmesinin önlenmesi (dosyalar farklı),
10- Kurs sonunda başarısız olanlara yapılacak işlemlerin değerlendirilmesi,
11- Gelen yazı ve raporların dikkatli incelenmesi, dosyaların ve evrakın görevli bir personelin kontrolünde arşivlenmesi,
12- Bazı sorunların Genel Müdürlükten kaynaklandığı; onayların geç alınması sebebiyle kursların geç açıldığı, en az yirmi gün veya bir ay önceden açılarak kursiyerlere zaman verilmesi, kursun erken bilinmesinde uzak illerden katılacaklar için faydası olacağı, uçakla gelmek isteyenler için bilet almaya zaman bırakılması gerektiği,
13- Nakiller dolayısıyla başka İl’lere atananların kurstan haberdar edilmesi gerektiği, önerilerinde bulundum.
Şube olarak hizmetiçi eğitimlere katılmayan kursiyerler hakkında gerekli işlemin yapılması için valiliklere yazılar gönderdik. Kurslar tamamlandıkça ve dosyalar birimimize intikal ettikçe peyderpey benzer yazılara devam ettik.
Bu görevimi, 17 Ocak 2018 tarihinde yaş haddinden emekli oluncaya kadar sürdürdüm.