“Neye üzülüyorsun?” dediğinizi duyar gibiyim: Tabii ki milletime üzülüyorum. “Felaket tellallığı” yapmak istemiyorum ama gerçekleri görmeliyiz.
Türk Milliyetçisi olup da ülkenin içinde bulunduğu bu durum karşısında ızdırap çekmemek mümkün mü? Çünkü bizler, 1970’li yılları yaşamış, “sağ-sol çatışması” denen cenderenin içinden çıkmış kişileriz. Milletimiz ve devletimiz için acılar çektik; hamdık, piştik, “aksakallılar”a karıştık. Tecrübeliyiz, bilgiliyiz, birikimliyiz; neyin algı neyin olgu olduğunu, hangi sözün ne için ve kimin için söylendiğini anlıyoruz. Bizi aptal sanmayın; her şeyin farkındayız!..
İktidara gelirken ekonomi, eğitim, sağlık, dış politika, kültür, sanat, tarım ve hayvancılık gibi alanlarda çağdaş, akılcı, gerçekçi ve uygulanabilir program sunmuş; “yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele edeceğiz” diye “3 Y formülü” ortaya atmıştınız! Peki, ne oldu?..
Açık söylemek gerekirse; baştan beri, bunların devleti yönetebileceklerine inanmadım. Az-çok tanıdığımız bir camiaydı ve zihniyetleri belliydi. Siyasi ideolojilerini ve devletimiz hakkındaki düşüncelerini biliyorduk. Bunları, bazı yandaşları itiraf ediyorlar; bazılarıysa hâlâ saçmalamakla meşguller.
Kovid-19 öncesi zaten ekonomimiz kütüydü; salgın daha da beter etti. Hafta boyunca derlediğim bazı bilgiler ışığında ekonominin durumunu gözler önüne sermek istiyorum.
Çıkıştakiler
Referandum sırasında yeni sistemle “ülkemiz uçacak” diyorlardı. Maşallah! “Ülkemiz uçmadı ama başka şeyler uçuyor.” Cumhurbaşkanı “ben ekonomistim!”, “faiz sebep enflasyon neticedir” veya “faizleri düşürmemiz şart” dedikçe döviz ve altın çıldırıyor!.. Rekor üstüne rekor kırıyor: Dolar 8,81 ve euro 10,76 TL’ye çıktı.
20 yılda çeyrek altın 30,- liradan 865,- liraya yükselmiş. Dolayısıyla dövizle ve altınla borçlananların borçları da yükseldi.
TÜİK; Mayıs ayı TÜFE enflasyonunu %16,59 (sitesinde 17,22) olarak açıkladı. Ama STK’lara göre gıda fiyatlarındaki yıllık artış %32,5. En fazla gıda fiyatları artmasına rağmen TÜİK harcama sepeti içinde gıda payını %26 gösteriyor. Oysa, işçi ve memurun gıda harcamaları payı %40’dan fazla.
Enflasyona dayalı Haziran ayı kira artış oranı %14,13 oldu.
KOBİ kredileri 874 milyar liraya yükselmiş; borç batağındalar. BDDK’ya göre 28 Mayıs da takipteki alacaklar 149 milyar 80 milyon liraya yükselmiş. KOBİ'lere %17,5 faizle ve 6 ay ödemesiz 50-200 bin lira arasında yeni kredi vereceklermiş. Anapara 6 ay ertelemeli ama faiz işleyecek.
Kapanan şirketlerin sayısı %130 artmış, iflaslar devam ediyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 20/05/2021 tarihinde yaptığı açıklamaya göre; “Merkezi yönetim brüt borç stoku 30 Nisan 2021 tarihi itibariyle 1 trilyon 949 milyar 500 milyon TL imiş. Borç stokunun 836,2 milyarlık kısmı TL cinsi, 1 trilyon 113 milyar 300 milyon TL’lik kısmı döviz cinsi borçmuş.” Mevcut durum böyle ama döviz ve faiz artışı sebebiyle borç daha da artacaktır. Bu yıl 296 milyar anapara, 105 milyar faiz olmak üzere 401 milyar lira iç borç; 12,5 milyar dolar dış borç ödenecekmiş. Merkezi yönetimin toplam dış borç ödemesi mevcut borç stokuna göre toplamda 147 milyar dolara yaklaşacakmış. Bu tutarın 101 milyarını anapara, 45 milyarını faiz oluşturacak. Diğer kurumlarla özel şirketlerin devlet güvenceli borçları hariç.
Vatandaşın tüketici ve bireysel kredi kartı borcu 835 milyar liraya çıkmış.
Son beş yılda icraya verilen ve borcu devam edenlerin sayısı 3 milyon 453 bin 581 kişiymiş. Ayrıca, bankalara ve finans şirketlerine tüketici kredisi borcu bulunanların sayısı 511 bin kişi artarak 34 milyon 515 bin kişiye çıkmış.
Bankalardaki sorunlu kredi stoku 2021’in ilk üç ayında yaklaşık 50 milyar TL artışla 570 milyar TL’ye yükselmiş.
Türk-İş’e göre açlık sınırı 2.830,-, yoksulluk sınırı 9.219,- TL’dır; bekar bir çalışanın yaşama maliyeti ise 3.435,- TL.
TÜİK, 2021 yılı ilk çeyreğinde işsiz sayısını 4 milyon 277 bin olarak açıklasa da fiili işsiz sayısının 8,5 ile 10 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir.
İniştekiler
Türk Lirası sürekli değer kaybediyor; dolayısıyla vatandaşın alım gücü düşüyor.
Fert başına milli gelir, 2007 yılında 10.931 dolarken 2021 ilk çeyreğinde 8.672 dolara gerilemiş.
Merkez Bankası resmî rezervleri, Nisan/2011’de net artı 43,7 milyar dolarken Nisan/2021 ayında eksi 40 milyar dolara gerilemiş (128 milyar doların hesabı hâlâ verilemedi).
İtibar zedeleyen reklama rağmen turist sayısı beklentinin çok altında kalacağı anlaşılmaktadır; turizm geliri de azalacaktır.
Ekonomi %7 büyümüş! Ancak büyümeyi, bir avuç mutlu azınlık dışında kimse hissetmiyor; esnafı-çiftçisi, memuru-işçisi, köylüsü-kentlisi, herkes perişanlık yaşıyor.
Çalışanların maaş ve ücretlerine yapılan zamlar, enflasyonun altında kaldığından her yıl satın alma gücü düşüyor.
Ödeme güçlüğü sebebiyle bankalardan tüketici kredisi kullananlar borçlarını ödeyemiyor.
Sonuç
Salgın sonrası -en iyi ihtimalle- her üç kişiden birinin işsiz kalacağı söyleniyor.
Ülkedeki istikrarsız ve güvensiz ortam sebebiyle yabancı yatırımcı gelmiyor; mevcut yabancı sermayenin de çıkmasına sebep oluyor. Yabancı yatırımcının gelmemesi ve bütçenin devamlı cari açık vermesi, dış borcun artmasına neden oluyor.
Vergi toplanamadığı için bütçede sıkıntı yaşanıyor; cari açık kapatılamıyor.
Döviz gelirleri giderleri karşılayamadığından yurtdışından kaynak bulmak gerekiyor. Mecburen ya vergiler artırılıyor ya da borçlanmaya gidiliyor (ÖTV ve akaryakıt vergisi artırılarak aşının bedeli dolaylı yoldan milletten alınıyor).
Ödenemeyen banka kredileri yüzünden sektördeki risk artıyor.
Türkiye %1’lik mutlu azınlığa ve beş müteahhide çalışıyor. Malûm şirketin 9,4 milyar liralık vergi borcu affedilebiliyor ama çiftçi ve esnaf yeterli destek görmüyor.
Kuraklık ve kıtlık
Ülkemizin en büyük meselesinden biri de budur. Yağışların azlığı beraberinde kuraklığı ve su kıtlığını getirdi. Böyle giderse önümüzdeki yıllarda yeterli ürün elde edilemeyecek ve açlık riski görülecektir.
Tedbir alınmadığı takdirde hububat krizi çıkacaktır: Örneğin buğdayda 5 milyon ton kayıp beklenmektedir. Buğday üretiminin düşmesi yem, süt, ekmek fiyatlarının artmasına sebep olacak; hayvanlara saman dahi bulunamayacaktır.
Dünya verimsiz alanları, çölü ıslah edip tarım alanı yaparken; biz, tarım (ekilebilir) alanlarını imara açtık. Her taraf beton ve asfalt doldu. Erozyondan kaybettiğimiz toprak miktarı da cabası.
Plansız ve yanlış uygulanan tarım, toprak ve su politikası yüzünden (ihmal ve birilerine para kazandırmak için) karpuzdan - samana “her şeyi ithal eder” olduk. Tarımda dışa bağımlılığımız ve ticaret açığımız artmaktadır.
Popülist ve günübirlik uygulamalar nedeniyle kırılgan bir ekonomimiz var: Ne yazık ki içeriden veya dışarıdan gelen her öksürük sesinden etkileniyor.
Ülkenin bu durumuna üzülmez misiniz?..