Türk dilinin en önemli eserlerinden biri olan Kaşgarlı Mahmud’un (1008-1105) yazdığı “Dîvânu Lugâti’t-Türk” adlı eserde, bu takvimden bahsedilmekte ve hatta bir efsane anlatılmaktadır. Dikkatimi çektiği için paylaşmak istedim.
Takvimle ilgili internette araştırma yapmış olsam da şu iki kitabı tercih ettiğimi belirtmek isterim. Bunlardan biri, Türk Dil Kurumu (TDK) yayını olup Prof.Dr.Ahmet Bican Ercilasun ile Ziya Akkoyunlu’nun hazırladığı “Dîvânu Lugâti’t-Türk (DLT)”, diğeri Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü (TKAE) yayını olup Prof.Dr.Reşat Genç’in “Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI.Yüzyılda Türk Dünyası” adlı eserleridir.
On İki Hayvanlı Türk Takvimi
TDK yayını DLT’de; bars (pars) başlığı altında şunlar yazılmaktadır: “Bars Türkçede 12 yıldan biri. Türkler 12 hayvanın adını alarak 12 yılı adlandırmışlardır. Doğum ve savaş tarihleriyle benzeri olaylar, bu yılların devretmesiyle hesaplanır. Bunun aslı şudur: Onların hakanlarından birisi, birkaç yıl önce geçen bir savaşı öğrenmek ister. Savaşın geçtiği yılı şaşırırlar. O, kavmiyle meşveret eder ve şöyle der: ‘Biz bunda nasıl şaşırdıysak bizden sonrakiler de tarihi şaşırırlar. Biz şimdi 12 ay ve 12 burcu dikkate alarak 12 yılı adlandıralım ki onların dönmesiyle tarih hesaplansın ve ebedî bir hatıra olsun.’ ‘Nasıl uygun görürseniz” derler. (Hakan) avlanmaya çıkar. Yabani hayvanların Ila vadisine -ki o büyük bir sudur- sıkıştırılmasını emreder. Avlanırlar ve yabani hayvanları suya doğru zorlarlar. Yabani hayvanlardan 12’si suyu geçer. (Hakan) geçenlerden her birinin adını bir yıla verir. Birincisi sıçgan’dır ki ‘fare’ demektir. İlk geçen oydu. Yılların başı adını ondan aldı. Bu isim yıla eklenerek kullanılır ve sıçgan yılı denir; ‘sıçan yılı” demektir. Ondan sonra ud yılı sığır yılı. Sonra bars yılı pars yılı. Sonra tawışgan yılı tavşan yılı. Sonra neg (lu) yılı timsah yılı. Sonra yılan yılı yılan yılı. Sonra yund yılı at yılı. Sonra koy yılı koyun yılı. Sonra biçin yılı maymun yılı. Sonra takagu yılı tavuk yılı. Sonra it yılı köpek yılı. Sonra tonuz yılı domuz yılı. Domuz yılına gelindiği zaman tekrar sıçan yılına dönülür…
Türkler her yıl için bir hikmet (inanış) söylerler ve ondan bazı sonuçlar çıkarırlar. Eğer ud yılı yani öküz yılı ise savaşların çoğalacağını söylerler; çünkü öküz, toslamasıyla bilinir. Tavuk yılına girildiği zaman yiyecek çoğalır, fakat insanlar arasına karışıklık düşer; çünkü tavuğun yemi hububattır ve o devamlı çöpleri eşeleyip atar. Yılan ve timsah yılına girildiği zaman yağmur ve verimlilik olur; çünkü onun yeri sudur. Domuz yılına girildiğinde soğuk, kar ve fitne çoğalır. Her yıl için farklı şeyler iddia ederler.
Türklerde yedi günün adları yoktur. Çünkü ‘hafta’ İslâmiyet’le bilinmiştir. Aynı şekilde, şehirlerde ay adları da Arapça adlandırılır. Göçebeler ve cahil kâfirler ise onu dört mevsimle adlandırırlar. Her üç aylık dönemin bir ismi vardır. Onunla yılın geçtiği anlaşılır. Nevruz’dan sonraki baharın başlangıcına oglak ay dendiği gibi. Ondan sonra ulug oglak ay yani ‘büyük oğlak ayı’dır; çünkü ikinci ayda o (oğlak) büyür. Ondan sonra ulug ay yani büyük ay. Çünkü bu, yazın ortasıdır; süt çoğalır, bütün hayvanların ve yerin ürünleri artar. Diğeri de bunlar gibidir; çok az kullandıkları için onu zikr etmiyorum; sen anla.” (TDK yayını, 2020, s.149-150)
Prof.Dr.Reşat Genç de kitabında şöyle işlemiştir: “Türklerin, on ikili devir esasına dayanan ve bu on iki yılın her birini bir hayvan adı ile anmalarından dolayı ‘On İki Hayvanlı Türk Takvimi’ denilen bir takvimi çok eski zamanlardan beri kullanmakta oldukları bilinmektedir. Bu cümleden olarak, Orhun Kitâbeleri’nden Kültigin Bengütaşı’nın bu takvim ile tarihlendiğini biliyoruz. Aynı takvim, daha sonra Uygurlar tarafından da kullanılmıştır. Kaynağımız olan Dîvan’dan bu takvimin XI.yüzyılda da kullanılmakta olduğunu öğreniyoruz…
Kaşgarlı bu takvimin icadı hakkında bir efsane anlatmaktadır. Buna göre, geçmişte vuku bulmuş olan bir olayın tarihi konusunda ihtilaf olur. Bunun üzerine yine aynı duruma düşmemek, savaş tarihlerini, doğan çocukların doğum tarihlerini ve daha başka olayları doğru tespit etmek için bir takvim yapmak ihtiyacı duyulur. Bu amaçla Hakan ava çıkar. Yaban hayvanlarının İli Suyu’na doğru sürülmesini emreder. Halk hayvanları sıkıştırarak suya doğru sürer. Bu hayvanlardan avlarlar. Birtakım hayvanlar suya doğru atlarlar. On iki tanesi suyu geçer. Her geçen hayvanın adı bir yıla ad olarak verilir. Bu hayvanlardan birincisi ‘sıçgan’ imiş. İlk önce geçen bu hayvan olduğu için senenin başı bu adla anılmış ve sıçgan yılı denilmiş. Bundan sonra sıra ile suyu geçen hayvanların adları yıllara verilmiştir. Bu sıralama şöyledir: 1- Sıçgan (sıçan) yılı, 2- Ud (öküz) yılı, 3- Bars (pars) yılı 4- Tawışgan (tavşan) yılı, 5- Nek (timsah) yılı, 6- Yılan (bazen ejderha) yılı, 7- Yund (at) yılı, 8- Koy (Koyun) yılı, 9- Biçin (maymun) yılı, 10- Takagu (tavuk) yılı, 11- İt (köpek) yılı, 12- Tonguz (domuz) yılı.
Kaşgarlı bu izahı ve sıralamayı yaptıktan sonra şöyle devam eder: ‘Türklerin haftaları ve ay adları yoktur. Hafta (kavramı) İslâmiyetle bilinmiştir. Şehirlerde Arapça ay adları kullanılır. Kafirlerin (yani o zaman henüz Müslüman olmamış olan Türklerin) göçebe ve cahilleri, ayları dört mevsim üzere adlandırır. Bunlardan her üç ayın bir adı vardır. Yılın geçmesi bunlarla bilinir. Yeni günden (Nevruz) sonra İlkbahar’a Oglakay, sonra Uluğ Oglakay derler. Çünkü bu ikinci bölümde oğlak büyür. Bundan sonraya Uluğ Ay denir. Çünkü bu parça Yaz ortasıdır. Yeryüzünde nimet bolarır. Hayvanlar büyür. Süt çoğalır. Az kullanıldığı için öteki adı söylemiyorum. (Dipnot: Bu kayıtlardan Türklerin henüz Türkistan’da yaşıyorken Nevruz’u yılbaşı olarak kabul ettikleri açık bir şekilde görülmektedir.)
…Ayların Türkçe adlarının olmadığı meselesine gelince, bu hususta da Kaşgarlı’nın vermiş olduğu bilgi kabule şâyân görülmemektedir. Zira ayların adları mevcut olup, Kaşgarlı’nın çağdaşı olmakla beraber ondan önce yaşamış ve eserlerini yazmış olan el-Birunî, bu ayların adlarını vermektedir. Buna göre Osman Turan’ın gerek el-Birunî’ye, gerekse diğer eserlere dayanarak verdiği ay adları şunlardır: Aramay, İkindi (ikinci), Üçüncü ay, Törtünç ay, Beşinç ay, Altınç ay, Yitinç ay, Sekizinç ay, Tokusınç ay, Onınç ay, Bir Yigirminç (on birinci) ay, Çakşaput. …daha Göktürkler zamanında dahi sayılara bağlı ay adlarının mevcut olduğunu görmekteyiz.” (s.255-257)
Haftaya devam…