Geçen hafta “Moğolların Gizli Tarihi” (TTK yayını, Çeviren: Prof.Dr.Ahmet Temir, Ankara 2023, ilk çeviri tarihi:30 Eylül 1946) adlı kitaptan alıntı yaparak, rüya ile devletin kuruluşu arasındaki bağlantıya değinmiştim. Hedeflere, işte bu hayallerle varılıyor: Tıpkı “Kızılelma”mız gibi!..
Bu yazımda da yine kitapta yer alan ve az-çok hepinizin bildiği “kardeşlerin birliğinin önemi” ile ilgili bir hikâyeden ve Cengiz Han’ın kardeşi Hasar’la yaşadığı mücadeleden bahsedeceğim.
Bir olmaya örnek hikâye: (Cengiz Han’ın atalarından); “…Dobun-Mergan’ın ölümünden sonra Alan-ho’a’nın, kocasız olduğu halde üç oğlu oldu. Bunların isimleri Buhu-hadagi, Buhatu-salci ve Bodonçar-munghah idi.
Bundan evvel Dobun-mergan’dan olan Belgunotai ve Bugunotai isimli çocuklar ise, anneleri Alan-ho’a hakkında dedikodu yaparak; ‘Bizim annemiz, kocası ve erkek akraba kardeşleri olmadığı halde üç erkek çocuğu doğurdu. Evde yegâne erkek, şu Ma’alih baiya’utlardan olan kimsedir. Bu üç çocuk ondan olsa gerektir’ dediler. Bu dedikoduları anneleri Alan-ho’a duydu. (s.7)
(Açıklama: …Bu cümleden, dul bir kadının bunlarla ve (ölen kocasının?) kardeşleriyle münasebette bulunabileceği anlaşılıyor. Fakat hizmetçi yerinde olan kimselerle değil. s.207)
(Anneleri Alan-ho’a) bir ilkbahar günü, kıştan kalmış bir koyunu pişirerek Belgunotai, Bugunotai, Buhu-hatagi, Buhatu-salci ve Bodonçar-munghah isimli beş oğluna ziyafet çekti. (Ziyafet esnasında) onlara birer ok vererek kırmalarını söyledi. Onlar (teker teker) bu okları müşkülâtsız kırıp attılar. Sonra, (başka) beş oku bir demet halinde bağlayarak hepsini birden kırmalarını söyledi. Beş çocuk birbiri ardından, bir araya bağlanmış beş oku sıra ile ellerine alıp denediler, lâkin kıramadılar. (s.7)
(Açıklama: Birliğin kuvveti hakkındaki maruf (herkesçe bilinen) hikâye. s.207)
Bunun üzerine anaları Alan-ho’a (Dobun-mergan'dan olan çocuklarına) şunları söyledi: ‘Oğlum Belgunotai ve Bugunotai! Siz, bu üç çocuk hakkında ananızdan şüphe ederek aleyhimde dedikodu yaptınız. Şüphenizde haklısınız:
Fakat her gece sarışın bir adam, evin (çadırın) bacasından (damdaki açıklıktan) sızan ışık vasıtasiyle girerek karnımı okşuyor ve onun nuru vücuduma geçiyordu. Çıkarken de güneş (veya) ayın nurları üzerinden sarı bir köpek gibi sürünerek çıkıyordu. Siz nasıl böyle düşünmeden konuşuyorsunuz? Bu (hadise) üzerinde fikir yürütülürse, onların tanrı oğlu oldukları meydana çıkar. (Kardeşlerinizi) kara başlı (adi) insanlarla mukayese ederek nasıl öyle konuşabiliyorsunuz? Onlar bütün insanların Hanı oldukları zaman, adi halk (hakikatı) anlayacaktır. (s.8)
(Açıklamalar: Burada, eserde eşine az rastlanılan tabiat üstü hikâyelerden biriyle karşılaşıyoruz.
‘Dam açıklığı’, çadır damının tam ortasında bulunan bir açıklık olup, keçeden bir kapağı bulunur ve dışardan bir iple çekilmek suretiyle açılabilir. Burada ziyaretçinin, sızan ışık vasıtasiyle tekrar bu delikten kaybolduğundan bahsediliyor. Dipnot: Bu hâdise, muhtelif varyantlarda, birçok İslâmî kaynaklarda da zikredilmektedir.
‘Kara başlı’ tabiri aşağı tabakadan olan kimseler için kullanılır ve esasında Çinçedir. s.207-208)
Bundan sonra Alan-ho’a beş oğluna nasihat ederek: ‘Beş oğlum! Sizler benim bir tek vücudumdan dünyaya geldiniz. Eğer ayrı ayrı hareket ederseniz, deminki beş ok (misali) gibi herkes tarafından kolayca kırılırsınız. Fakat bir araya bağlanmış beş ok gibi toplu bulunursanız, size kim kolaylıkla zarar getirebilir?’ dedi. Bir müddet sonra Alan-ho’a öldü. (s.8)
Cengiz Han’ın kardeşiyle mücadelesi: “Honghotat’lardan Munglik-eçige’nin yedi oğlu vardı. Bu yedi çocuktan ortancası olan Kokoçu, Tebtenggeri (büyücü, ‘Şaman’) idi. Bu yedi Honghotat’lı bir gün (Çinggis-hahan’ın kardeşi) Hasar’ı nasılsa dövmüşlerdi. Bunun üzerine Hasar Çinggis-hahan’a… şikâyette bulundu. Fakat Çinggis-hahan’ın hiddetli zamanına rastladığından, … ‘Sen hayatında yenilmemiş bir adamdın, şimdi nasıl oldu da yenildin?’ demesiyle Hasar gözyaşı dökerek çıkıp gitti ve kederinden üç gün görünmedi. O aralık Tebtenggeri de Çinggis-hahan’a gelerek: ‘Menggü Tanrı bana emrini bildirirken, bazan ‘devleti Temucin idare etsin’ diyor ve bazan da ‘bu işi Hasar yapsın’ diyor. ‘Eğer Hasar’dan daha önce davranmazsan, ne olacağı hakkında sana teminat veremem!’ dedi. (s.163)
(Açıklama: …buradaki Kokoçu, tanınmış bir şamandır, teb hecesi ile şiddetlendirilen tebtenggeri lakabı ‘en yüksek sema, en yüksek tanrı’ anlamına gelir. s.230)
Bunun üzerine Çinggis-hahan aynı gece atına binerek Hasar’ı yakalamak için yola çıktı. Guçu ile Kokoçu (Çinggis’in) annesine giderek, onun Hasar’ı yakalamak niyetiyle yola çıktığını haber verdiler. Annesi bunu duyar duymaz, aynı gece kara arabaya ak deveyi koşarak peşlerinden hareket etti ve bütün gece giderek güneş doğarken (Temucin’e) yetişti. Tam o esnada Çinggis-hahan Hasar’ın kollarını bağlatıp, şapkasını ve kemerini çıkartarak sorguya çekmeye hazırlanıyordu. Çinggis-hahan annesinin geldiğini görünce, korkusundan titredi. Anaları büyük bir hiddetle arabadan indi, Hasar’ın kollarını çözdürdü ve şapkasiyle kemerini tekrar eline verdirdi. (s.163)
(Açıklama: …bu gibi kara arabaların Temucin’in emrinde de bulunduğu, bazan kendi ailesi ve bazan da annesi tarafından, yani her zaman bir kadın için kullanıldığı zikrediliyor. s.207)
Çok kızmış olan anaları (Ho’elun-ucin) hiddetini bastıramıyarak yere oturdu, iki memesini çıkarıp dizlerinin üzerine yayarak şunları söyledi: ‘Görüyor musunuz? Bunlar sizin emdiğiniz memelerdir! Atalar sözünün dediği gibi, siz, ana rahminizi ısıran ve kendi meşimenizi koparan adamlarsınız! Hasar ne yaptı ki? Temucin işte bu memelerimden bir tanesini boşaltabiliyordu. Haçi’un ile Otçigin ise bunun bir tanesini bile boşaltamıyorlardı. Halbuki Hasar, her iki mememi emerek boşaltmak suretiyle beni teskin ederdi, benim göğsümü açar ve genişletirdi. Bundan dolayı Temucin’im akıl bakımından ve Hasar’ım da vücutça kuvvetli oldular.
Ok muharebesinden kaçanları,
Ok atmakla tâbi kılar,
Ve korkarak kaçanları,
Uzaktan atmakla yener.
Şimdi Hasar’ı ‘düşmanları yendi’ diye mi kıskanıyorsun? Nihayet Çinggis-hahan annesini teskin etmek için: ‘Anne, seni kızdırdığımdan dolayı çok korktum ve utanıyorum. Şimdi (bu işi bırakıp) dönelim!’ dedi ve bunun üzerine geri döndüler. Fakat (Temucin), annesine bildirmeden Hasar’ın adamlarını geri aldı ve onun için ancak bin dört yüz adam bıraktı. Annesi bunu öğrendiği zaman çok kederlendi ve bu hadiseler onu yıprattı… (s.163-164)
(Açıklamalar: Temucin, Çinggis-hahan unvaniyle istep (bozkır) hükümdarı olduktan sonra kardeşi Hasar’ı yok etmek istediği zaman, anası eski fıkraları kullanmak suretiyle onu aynı şekilde bir daha tekdir (azarlama, paylama) edecektir. s.211)
…Şapka ile kemerin çıkartılması, rütbenin geri alınması demektir. s.230)
Ancak ‘anne’ diye bahsedilen Ho’elun burada son defa zikrediliyor. Herhalde bu vakadan az sonra ölmüş olsa gerektir. s.230)
Devam edeceğiz.