İktidarda CHP-MSP koalisyonu vardı: Bülent Ecevit Başbakan, Prof.Dr. Necmettin Erbakan da başbakan yardımcısıydı.
8 Mart 1974 tarihinde yapılan Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı memurluk sınavı için Ankara’ya gidip dönmüştüm. Sınavı kazandığımı öğrenmiştim ve atama kararnamemi bekliyordum.
Ardından 15 Mayıs 1974 tarihinde 1803 sayılı “Cumhuriyetin 50 nci Yılı Nedeniyle Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında” Kanun (RG: 18/05/1974 - 14890) kabul edilmişti.
Kanunun 15 inci maddesi D bendindeki: “1973 - 1974 ders yılı için yapılan üniversite giriş sınavları sonunda aldıkları puanlar itibariyle fakülte ve yüksek öğrenim kurumlarına girmeye hak kazanmış lise mezunları, önkaydını yaptırmış olsun, olmasın, bu kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde girmeye hak kazandıkları fakülte ve yüksek öğrenim kurumlarına başvurdukları takdirde kesin kayıtları yapılır.” hükmünden yararlanarak, bir önceki yılın üniversite sınav puanıyla AİTİA Mali Bilimler ve Muhasebe Yüksek Okulu’na kayıt yaptırmış, henüz okullar açık olmadığından Elbistan’a dönmüştüm.
Bir ay eczanede çalıştım. Elbistan’da iki yıl kalmış, artık iyice bunalmıştım. Sonunda Bakanlıktan göreve başlama yazım geldi. Hem memuriyete başlayacağımdan hem de okulum açılacağından, Eylül başında Ankara’ya döndüm. 6 Eylül 1974 tarihinde Bakanlıktaki görevime başladım.
Lise son sınıftayken, ağabeyimler; Demirlibahçe’deki evlerinden Altmışevler’e lojmanlara taşınmışlardı. Ankara’ya dönünce bir süre ağabeyimlerde kaldım. Sonra kendime küçük bir ev aramaya başladım. Çünkü hem lojman küçüktü hem de yeğenler büyümüşlerdi; ev dar geliyordu. Zaten bir süre sonra ağabeyimin tayini Diyarbakır’a çıktı.
Bakanlıktaki çalışma arkadaşlarım da ev aramama yardımcı oluyorlardı. Tavsiyelere göre kiralık evlere bakıyordum; ancak uygun bir ev bulamıyordum, beğendiklerimi de -bekar olduğum için- vermiyorlardı.
Yurt hayatım
Memur olduğum için çıkmayacağını düşünmeme rağmen Kredi ve Yurtlar Kurumu’na müracaat etmiştim. Liste açıklandığında Atatürk Öğrenci Yurdu listesinde adım çıktı ve hemen gidip kayıt yaptırdım.
Yurt; Dörtyol’dan Aktaş - Gülveren tarafına giden Plevne Caddesi üzerindeydi. Yan tarafında Devlet Konservatuvarı, caddenin diğer tarafında tam karşıda Ankara Hastanesi bulunuyordu. Lise yıllarım buralarda geçtiği için semti biliyordum. Eskiden oturduğumuz Doğanbahçesi Sokak’la yurdun arkasındaki Demirkapı Sokak (şimdi İLKSAN Başkanlığı binası burada) birbirine paralel sokaklardı. Arada dikey kesen ve üzerinde demiryolu köprüsü bulanan Yemeni Sokak’tan yukarı çıkılarak varılabiliyordu.
Yurt, bir bahçe içinde altı katlı üç büyük binadan oluşması sebebiyle “Site Yurdu” diye de bilinirdi.
CHP-MSP hükümeti istifa etmiş, ardından 17 Kasım 1974 tarihinde Sadi Irmak başbakanlığında hükümet kurulmuştu; ancak güven oyu alamamıştı. DP’den ayrılan 9 milletvekilinin desteği ile 31 Mart 1975 tarihinde Süleyman Demirel başbakanlığında AP-MSP-MGP-MHP’nden oluşan koalisyon hükümeti (Bazı çevrelerce I. Milliyetçi Cephe, MC diye adlandırılan) kurulmuştu.
Başlangıçta yurt biraz karışık olsa da zamanla ülkücülerin hâkim olduğu bir yurt haline geldi. Yurtta, Kahramanmaraşlı hemşehrilerimin yanı sıra Elbistanlı da birçok hemşehrim vardı. Odalar dört kişilikti. Yönetimle görüşerek aynı odada kalabiliyorduk. Benim kaldığım odada Elbistanlı Sabri Yektauşakları (rahmetli oldu), Göksunlu Ali Dal ve Ispartalı Ali Altıntuğ vardı. Yurtta çok zor günler geçirdiğimiz gibi çok eğlenceli günlerimiz de oluyordu.
Yurt yöneticileri dışında öğrencilerin seçtiği yurt başkanları da vardı. Bir süre sonra öğrenci başkanı hemşehrim Esat Bütün oldu.
Git gide öğrenci kavgaları artmaya başlamıştı. Üniversiteler, okullar, yurtlar basılıyor; silahlar kullanılıyordu. Gerek yurt yöneticileri gerekse öğrenci başkanları tedbir alıyorlardı. Her ihtimale karşı geceleri bina önlerinde ve katlarda sırayla nöbet tutuluyordu. Duruma göre 15 günde bir nöbet geliyordu. Bir gece nöbetim esnasında -saat 01.30 sıralarında- Dörtyol’dan Aktaş istikametine hızla giden bir araçtan yurdun kurşunlanmasına şahit olmuştum.
Ülkü Ocakları Genel Merkezi, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı üzerinde Demirtepe Köprüsü’nün yanındaki binanın en üst katındaydı. Bazen nöbet tutmak, bazen de derneğin gazete, dergi ve bildirilerini dağıtıma hazırlamak için görevlendirildiğimiz oluyordu.
Doğu Kültür Ocakları ise Kızılay’da Adem Yavuz Sokağı’nın köşesindeki binanın en üst katındaydı. Kızılay’da bildiri dağıtılırken çok sıkı tedbir alınıyordu.
Gündüzleri işe, akşamları da okula gidiyordum. Bazı geceler, genellikle saat 24.00’den sonra afiş asmaya çıkıyorduk. Hem memur hem de öğrenci olmam sebebiyle tedirginlik yaşadığım oluyordu. Ama arkadaşlarımı yalnız bırakmamak ve korktu dedirtmemek için verilen görevleri yapıyordum.
Afiş asarken bazen polislerle karşılaşıyor, yakalanmamak için kaçıyorduk; bazı arkadaşlarımızı yakalıyorlardı. Yurda dönüp durumu başkana bildiriyorduk. O dönemde Pol-Der ve Pol-Bir adıyla farklı dernek kuran polisler dahi ikiye ayrılmışlardı. Karşılaşılan polisler; fikri yapılarına göre ya yardım edip bırakıyorlardı ya da nezarethaneye götürüp dayak atıyor, işkence ediyorlardı. Allah’tan, kendim yakalanma hadisesiyle karşılaşmadım.
Okulumuz; Dörtyol’da Cebeci Stadının karşısında, bugün ki Dumlupınar Caddesi ile Geçit Sokağı’n köşesindeydi. Büyük bir binaydı; bir tarafı okul, bir tarafı Manisa Öğrenci Yurdu’ydu. Demiryolunun altındaki geçitten Cebeci’ye geçiliyordu; AÜ. Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fakültelerine yakındı. Sol’un hâkimiyetindeki Cumhuriyet Yurdu buradaydı. Bazen okulun basılacağı istihbaratı alınıyor; Sol’a teslim etmemek için ya akşamdan ya da sabah çok erken okula gidip bekliyorduk. Bizdeki bu endişe karşı tarafta da vardı: Onlar da benzer tedbirler alıyorlardı.
1976 yılı olabilir. Hatırladığım kadarıyla bir ülkücü Hacettepe civarında şehit edilmişti. Ayrıca Hacettepe Hastanesi’ne kaldırılan yaralı ülkücülere kötü muamele yapıldığı söyleniyordu. Bir veya iki gün sonraydı; sabah 07.00 gibi odalara “yurdun önünde toplanılacağı” haberi geldi. Ne için toplandığımız konusunda net bir bilgimiz yoktu; aşağı indik. Zaman zaman böyle durumlar oluyordu. Gitgide kalabalık arttı. Sonra yürüyüş koluna geçerek ilerlemeye başladık. Ülkü Ocakları’ndan görevliler yürüyüşü yönlendiriyorlardı.
Talatpaşa Bulvarı’ndan Samanpazarı’na çıkarak Hacettepe Üniversitesi’ne vardık. Çeşitli yerlerden ve farklı yollardan gelenlerle birlikte çok büyük bir kalabalık oluştu. Üniversite bahçesine girdik; aniden silah sesleri duyuldu ve görevliler “yere yatın” dedi. Hepimiz yüz üstü yere yattık, silah seslerinin geldiği yere doğru bakıyorduk. Bazı arkadaşların yaralandıkları haberi geldi. Az sonra daha çok silah sesleri duyuldu ve bir süre sonra kesildi. Karşı taraftan silah sıkanların kaçtıkları ve okula girildiği bildirildi.
Yurttan çıkışımızla olayların bitmesi üç, üç buçuk saat kadar sürmüştü. Saat 10.30 gibi dağılmamız söylendi. Öğrenciler kendi okullarına, çalışanlar işlerine gittiler.
Haftaya devam…