• Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri
Anasayfa
  • GÜNDEM
  • KAMU
  • SENDİKA
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • SİYASET
  • HUKUK
  • TÜRK DÜNYASI
  • EĞİTİM MEMURLAR
  • Ara
SON DAKİKA:
01:36
Konya'da sağlık skandalı: Hastasından ameliyat parası isteyen doktora gözaltı!
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
  1. Köşe Yazarları
  2. Yaşar YENİÇERİOĞLU UAEF Başk
  3. Diyanetten Başlanmalı
Yayınlanma: 02 Eylül 2019 - 23:39

Diyanetten Başlanmalı

02 Eylül 2019 - 23:39
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yaşar YENİÇERİOĞLU UAEF Başk
Yaşar YENİÇERİOĞLU UAEF Başk

 

 

Büyük Türk milliyetçisi, tarihçi Prof. Dr. Mustafa Kafalı’nın cenaze törenine katılmak üzere 30 Ağustos Cuma günü Ankara Kocatepe Camisi’ne gittim. Rahmetlinin eşi Prof. Dr. Sevgi Kafalı ile yakınlarına başsağlığı diledim.

Cemaatin büyük çoğunluğu aynı düşüncedeki insanlardı. Karşılaştığım arkadaşlarla kısa kısa sohbet ederken, bir yandan kulağım vaaz veren hocadaydı. Peygamberimizin savaşlarından, vatan sevgisinden, şehitlikten, gazilikten bahsediyordu. Hutbe metninde de benzer ifadeler yer alıyordu. Hoca; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, gazileri ve şehitleri anarak hutbeyi bitirdi. Mustafa Kafalı hocanın cenaze namazından sonra Kızılay’da birkaç yere uğrayıp eve geldim.

Sosyal medyada, “Diyanet, yine Atatürk’ü hatırlamadı” benzeri ifadeleri görünce; merakla Ankara Müftülüğü sitesindeki hutbeyi okudum. “Vatan bize emanettir” başlıklı metinde, gerçekten de Atatürk’ün adı bulunmuyordu. Sadece“…Şanlı ecdadımız, iman dolu göğsüyle, cesaret ve kararlılığıyla nice Ağustos ayına damga vuran eşsiz zaferler kazanmıştır. Malazgirt’ten Kosova’ya, Mohaç’tan Büyük Taarruz’a kadar kazanılan zaferler bunun en büyük şahididir…” denilmekteydi. Metnin sonu da “Hutbemi bitirirken, tarih boyunca İslam’ın bayraktarlığını yapan, bu cennet vatanı bizlere emanet eden aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi bir kere daha rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyoruz” diye bitiyordu.

“Vefa duygusu”, tabii ki en çok din adamlarında olması gerekiyor, ama ne gezer!.. O’nun sayesinde bir devletimiz var ve bizler, üzerinde hür olarak yaşıyoruz. Yazıklar olsun, kadir kıymet bilmeyenlere!.. 12 Eylül 1980 öncesini yaşayanlar, bu kafaları çok iyi tanırlar. Siz bakmayın; davalarına “İslâm davası”, kendilerine de “mücahid” dediklerine!.. Davalarının ne olduğunu gördük!.. O zaman da “Türk Milliyetçiliğine, ülkücülere” karşıydılar. “Türk müsün, Müslüman mısın?” diye sorarlar, akıllarınca kafamızı karıştıracaklarını sanırlardı. Oysa bizler; okuyor, araştırıyor, yaşananları görüyor ve biliyorduk. Evet, “Türk’üz” ve aynı zamanda “Müslümanız”.

Bu soruyu 1100’lü yıllarda Hoca Ahmet Yesevi’ye de sormuşlar; “Türklük kaderim, İslâmiyet tercihimdir” demiş. Bir bebeğin hangi milletten (anne ve babadan) doğacını “Allah bilir” ama, din tercih meselesidir: Kişi, “âkil baliğ” olunca istediği dini seçebilir. Ben, “kavmimi seviyorum”, hatta “düşmanlık yapmadıkları müddetçe tüm insanları seviyorum.” Allah’ın ve Peygamberin verdiği “ruhsat”ı, bazı din adamları vermek istemiyorlar, hayret!.. Bir de kulp bulmuşlar: “Dinimizde ırkçılık yok.” Doğru… Ama lafa gelince, “Osmanlı; hüküm sürdüğü coğrafyalarda halkın diline, kültürüne, dinine karışmamış” diye övünürler. Osmanlı Devleti bir “Türk Devleti” olduğuna göre, “Türkler ırkçı değiller” demektir. Zaten Türkler “ırkçı olsalardı”; bugün dünyanın bildiği bir çok devletin ve milletin adı, sanı olmazdı.

Türklerin başlıca zaafı, bulundukları ortama çabuk uymalarıdır. Büyük coğrafyalara yayılmışlar, fetihler yapmışlar, ama dillerini, dinlerini halka öğreteceklerine kendileri oranın halkına uyum sağlamışlar, Türkçeyi kaybetmeyenler hariç diğerleri erimişlerdir.

Sayın İlber Ortaylı hocaya aitmiş gibi zaman zaman sosyal medyada paylaşılan bir söz dikkatimi çeker. Eskiden güzel bir sözü tasdiklemek için “Doğru söze hacı emmin ne desin” derlermiş; doğru bulduğum bu söz şöyle: “Her milletin din adamı kendi milletinin milliyetçisidir, ama Türkiye Cumhuriyeti’nin din adamları Türklüğe, Türk Milliyetçiliği’ne düşmandır.” Bunu, tarihimizi bilmeyişlerine ve “tarih şuuru” eksikliğine yormak istiyorum.

Din görevlilerinin çoğu; dinî konularda yeterli olmadıkları gibi “Türk Tarihi” hakkında da bilgisizler. Bunun için İmam-Hatip Okullarında ve İlahiyat Fakültelerinde “Türk Tarihi” mutlaka öğretilmelidir. “Bu düşünceye nereden vardın?” derseniz; 50 yıldır aynı konuları, vaizlerden dinlemekteyim. Daha çok geleneksel din anlayışını veya ezberledikleri bilgileri sunuyorlar. Maalesef tarihi konuları ya yanlış anlatıyorlar veya karıştırıyorlar. Kendilerini geliştirmeleri gerekiyor. İlahiyat mezunları akademik eğitim aldıkları için biraz daha üst bilgiye sahipler. Diğer yandan, bazı din görevlileri çeşitli grupların mensubu olduklarından; genelde bunların önerdikleri kitapları okuyorlar ve bağımlı hale geliyorlar, yani özgür değiller.

Esas sıkıntı eğitim alanındadır. Ana hatları ile tespit edilmiş bir milli bir eğitim politikası olmalı, iktidar partisine veya bakanlara göre “zırt-pırt” değişmemelidir. Yanlış veya art niyetli değişikliklere de fırsat verilmemelidir. Örneğin; Terör ve/veya tasarruf gerekçesiyle köy okulları kapatılarak taşımalı eğitime geçildi. Dolayısıyla -öğretmenler çekilince- köylerde sadece din görevlileri kaldı. Kırsal kesimin insanları, farklı konulardaki sorularına cevap alamaz hale geldiler.

2011 yılında Bakanlığın teşkilat yapısı değiştirildi. Bazı daireler birleştirilerek “Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü” kuruldu. İmam-Hatip Liseleri “mesleki eğitim”den sayıldığı halde genel müdürlüğün bünyesine alınmadı, ayrı genel müdürlük olarak devamı sağlandı. Bunun; imam-hatipleri çoğaltmak ve öğrencileri buralara yönlendirmek için yapıldığı görülüyor. Her ne kadar gerekçe olarak çocukların din eğitimi alması gösterilse de esas amacın partiye ve cemaatlere taban oluşturmak olduğu anlaşılıyor.

Maalesef! Ayrışmamıza sebep olan konulardan biri de çocuklara “isim verme”de yaşanmaktadır. Zaten inatlaşma sebebiyle anlamlı-anlamsız bir isim verme modası var. Ayrıca din görevlileri; Peygamberimizin “Çocuklarınıza güzel isimler verin” sözünü kullanarak Türk çocuklarına Arap isimleri verilmesi sağlıyorlar. Araplar putperestken de Abdullah, Abdulkadir, Ebubekir, Fatıma, Ayşe, Emine, Hatice gibi isimleri kullanıyorlardı. “Kimseye karışamazsınız, bir tercih meselesidir” ama, adlara kutsallık yüklenmemelidir. Esas olan çocuğun ileride mahcup olmayacağı, ayıplanmayacağı, alay edilmeyeceği bir isim vermektir. Müslüman ismiyle değil “takvası” ile Allah katında makbul olacaktır.

Kur’an-ı Kerim’de “şükredin, itaat edin, sabredin, kanaat edin…” gibi tavsiyeler olmakla birlikte ilk emir de “oku (ikra)”dur. Ayrıca düşünmeyi, akıl etmeyi, zekayı ve mantığı kullanmayı emretmektedir. Olaylara salt İslâm ve iman çerçevesinden, “hatta şahsi çıkar açısından” bakarsak yanlış yaparız.

Her konuya “realist” bakmaya çalışır, “Olmayacak duaya amin demem.” İslâm dünyasının mevcut durumuna bakınca; şu aşamada bir “İslâm Birliği” (veya Siyasal İslâmcıların dediği “Ümmet Birliği”) mümkün görülmüyor. Çünkü bu birliğin oluşması da ancak Türklerle mümkün olabilecektir. Bu sebeple, “Türk Birliği”nin kurulmasını istiyorum. Ama önce ülkede birliğimizi sağlamalıyız. Sizce; sorumlularda birlik mi, yoksa ayrıştırma / bölme söylemi mi daha fazla?..

Bu hususta, büyük görev Diyanet İşleri Başkanlığı’na düşüyor, ama mevcut yöneticilerle bu işin olmayacağı belli… İslâm’ı sevdirmek; İslâm’ın barış ve kardeşlik dini olduğunu ve aydınlık yüzünü göstermek gerekmektedir. Kur’an-ı Kerim’e, Peygamberimizin sahih hadislerine ve “Arap geleneklerinden temizlenmiş” sünnetlerine bağlı, “klik”lerden arınmış; yeni yüzlerle yeni bir yönetim oluşturulmalıdır. Artık biliyoruz ki; cemaat ve benzeri anlayışların amaçları İslâm’a hizmet değildir: Kadrolaşarak devleti ele geçirmek ve hazineyi “ganimet gibi görüp” yağmalamaktır.

Atatürk tarafından 1924’de kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı yöneticileri; kini ve nefreti bırakıp, son yıllarda insanların neden dinden soğuduğunun, cemaatin neden camilerden uzaklaştığının ve ayrıştığının, neden ateizm, deizm gibi anlayışların arttığının sebeplerini araştırmalı ve bir an önce çare bulmalıdır. Eğer iyi niyetli ve samimilerse!..

Yazarın Diğer Yazıları

  • Türkoloji ve Dil-2 - 28 Haziran 2025
  • Türkoloji ve Dil - 15 Haziran 2025
  • Türklük Bilimi Üzerine - 08 Haziran 2025
  • Türklük Bilimi/Türkoloji - 01 Haziran 2025
  • Türkler Hakkında - 25 Mayıs 2025
  • Türklerde Sosyal Yapılar - 18 Mayıs 2025
  • Kültür Milliyetçiliği - 11 Mayıs 2025
  • Ekonomi Savaşları - 04 Mayıs 2025
  • Kritik Madde Savaşları - 27 Nisan 2025
  • Buharî'nin Ebu Hanife Düşmanlığı - 20 Nisan 2025
  • İnancımız ve Çelişkilerimiz-3 - 13 Nisan 2025
  • İnancımız ve Çelişkilerimiz-2 - 06 Nisan 2025
  • İnancımız ve Çelişkilerimiz-1 - 30 Mart 2025
  • Hüccet mi Kudret mi? - 23 Mart 2025
  • Türkler (Halklar-Boylar)-4 - 16 Mart 2025
  • Türkler (Halklar-Boylar)-3 - 09 Mart 2025
  • Türkler (Halklar-Boylar)-2 - 02 Mart 2025
  • Türkler (Halklar-Boylar)-1 - 23 Şubat 2025
  • Türklerin Soy Kütüğü - 16 Şubat 2025
  • Egemenlik Kimde?.. - 09 Şubat 2025
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 25
ilan.gov.tr
Gazete arşivi için üye girişi yapmanız gerekmektedir.
Köşe Yazarları
Toplu Sözleşme Sosyal Medya Anketi
Kadriye Demirel (AES Antalya il Temsilcisi , Eğitim koçu)
Toplu Sözleşme Sosyal Medya Anketi
Aziz Dolu Atabey
Aziz Dolu Atabey
Türkler bin boydur biri de Moğol'dur
Yaşar YENİÇERİOĞLU UAEF Başk
Yaşar YENİÇERİOĞLU UAEF Başk
Türkoloji ve Dil-2
Remzi ÖZMEN TES İst 8 Nolu Şb. Bşk, Kamu-Sen İst eski Bşk
Remzi ÖZMEN TES İst 8 Nolu Şb. Bşk, Kamu-Sen İst eski Bşk
Güç Zalimin Olunca
Reyhan Yıldız Eğitimci Yazar
Reyhan Yıldız Eğitimci Yazar
Sessiz Sadakat Vefa
Yusuf İPEKLİ
Yusuf İPEKLİ
Araç muayenesi
Cahit Akdoğan Giresun Valiliği Esk.Halkla İliş. Md
Cahit Akdoğan Giresun Valiliği Esk.Halkla İliş. Md
Diyanetten Alkışlanacak Cuma Hutbesi
Birliğimize Kast Edenlere Verilen Değeri, Anlamak Mümkün Değil
Mehmet ARSLAN Eğitim Yönetimi Ve Planlama uzmanı
Birliğimize Kast Edenlere Verilen Değeri, Anlamak Mümkün Değil
Avrupa Turundan Fransa Paris
Canan ÖZDEMİR Uzman Sosyolog
Avrupa Turundan Fransa Paris
Haydut Devlet İsrail Bölgede Barışı Ve İstikrarı Engelliyor
Misafir Yazılar
Haydut Devlet İsrail Bölgede Barışı Ve İstikrarı Engelliyor
Ankara, Adam Gibi Dinle!
Orhan KILIÇOĞLU
Ankara, Adam Gibi Dinle!
Siyonizm Nedir Ve Siyonizmin Tarihçesi
Av.Faruk Ülker Ümraniye Türk Ocağı Eski Bşk
Siyonizm Nedir Ve Siyonizmin Tarihçesi
Siyasi Bir Durum Değerlendirmesi
Ali Kemal Gül
Siyasi Bir Durum Değerlendirmesi
Büyük Orta Doğu Yangını
Türk Ocakları'ndan
Büyük Orta Doğu Yangını
Kerbela Çeşmesi
Şerife Güven
Kerbela Çeşmesi
Bayramın Kutlu Olsun
Köksal Cengiz
Bayramın Kutlu Olsun
Trabzon'umuzu-Rum ve Pontus diye bilenlere!..
Şevket Sezer
Trabzon'umuzu-Rum ve Pontus diye bilenlere!..
Çok Okunan Haberler
Yazarımız Tarafından Uzman Ve Başöğretmenlik Tazminatı İle Seyyanen Zamların Emekli Maaşına Yansıması İçin İmza Kampanyası Başlatıldı
Yazarımız Tarafından Uzman Ve Başöğretmenlik Tazminatı İle Seyyanen...
HSK kararıyla 24 ilde başsavcı değişikliği
HSK kararıyla 24 ilde başsavcı değişikliği
LGS sorularını sızdıran dönerci çıktı: Bakan 'yakaladık' dedi
LGS sorularını sızdıran dönerci çıktı: Bakan 'yakaladık' dedi
Ana Sayfa
GÜNDEM
KAMU
SENDİKA
DÜNYA
EKONOMİ
SİYASET
HUKUK
TÜRK DÜNYASI
EĞİTİM
MEMURLAR
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Video Galeri
Biyografiler
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Gazete Arşivi
Anketler
Gazete Manşetleri
  • EKONOMİ
  • HUKUK
  • KAMU
  • MEMURLAR
  • SENDİKA
  • TÜRK DÜNYASI
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Üye Paneli
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Gazete Arşivi
  • Anketler
  • Gazete Manşetleri
sanalbasin.com üyesidir

  • Rss
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

Sitemizde bulunan yazı , video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.
İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.

Yazılım: Tumeva Bilişim